Gündem “Ergenekon’un komutanlar dalgası”... Ama onu daha çok tartışacağımızı varsayıp hukukun nasıl işlediğine dair çarpıcı bir örnekten söz edeceğim bugün...
* * *
Öykümüz İstanbul’dan...
Sevim, Orhan’ın üniversiteden arkadaşıymış. Yıllarca görüşmemişler. İki yıl önce Orhan, Sevim’in bürosuna gelmiş.
“Venezuela’dan yeni döndüm. Kalacak yer arıyorum” demiş.
Sevim, uzun yol kaptanı Necdet’le evliymiş. Orhan’ı Ataşehir’deki evlerine buyur etmiş. Bir süre ağırlamışlar.
Bir süre sonra Sevim’le Necdet boşanmışlar.
“Bu da oldu”, “Böylesi görülmedi” başlıklarını çok sık okuyoruz bugünlerde...
Tarih bilmemekten ya da hatırlamamaktan herhalde...
“Durum hiç bu kadar kötü olmamıştı” diyenlere 22 Şubat’ı örnek veririm ben genelde...
O gün Ankara Meclis kavşağında Harp Okulu’na ait tanklarla, Genelkurmay’ın tanksavarları karşı karşıya gelmişti.
Ve Çankaya Köşkü’nü korumakla görevli Muhafız Alayı, Cumhurbaşkanı’na karşı mevzilenmişti.
Tarihsel açıdan ibretlik derslerle dolu bir isyan, alttan gelen bir silahlı darbe girişimiydi 22 Şubat...
48. yıldönümü dolayısıyla bir hatırlatma yapalım:
Bir hafta önce Başbakan’a Genelkurmay Başkanı’nın “Askerin morali bozuk” demecini hatırlattılar. O da şöyle dedi:
“Benim de moralim bozuluyor, işler bazen şirazeden çıkıyor.”
“Şiraze” Farsça bir sözcük...
“Düzen, nizam, intizam” anlamına geliyor.
Eski tarz ciltlenen kitaplarda cildin sırtı yapıştırıldıktan sonra sağlamlaştırmak için üste ve alta ibrişimden birer ince şerit konurdu. Sayfalar oradan kurtulunca “Şirazesinden çıktı” denirdi.
Güreşte de pehlivan kispetinin paçasına “şiraze” denirmiş. Geçen hafta hem hukuk kitabının hem pehlivan kispetinin şirazesinden çıktığını ve ayıpların ortaya döküldüğünü söylemek mümkün...
* * *
Biri öğretmen Yavuz Bingöl’ün babası, diğeri sendikacılığın efsane ismi... Yılmaz Bingöl 1976’da sürüldüğü Arifiye’de saldırıya uğradı. 4 yıl sonra da Kemal Türkler öldürüldü. 1983’te Yılmaz Bingöl, kendisini vuran kişiyle Türkler’i öldüren kişinin aynı olduğunu söyledi oğluna. Babaları vurulduğunda Yavuz 12, Nilgün 19 yaşındaydı
Yılmaz Bingöl ile Kemal Türkler tanışırlarmış. Biri TÖB-DER’li bir devrimci öğretmen, diğeri sendikacılığın efsane ismi...
Yılmaz Bingöl “Çok sevgili ağabeyimdi” diye bahsediyor ondan...
Ama 1970’ler, devrimci öğretmenler, akademisyenler, sendikacılar, politikacılar, yazarlar için cehennemdi.
Bu iki isim, o cehenneme aynı cellatlarca itildiler.
* * *
İlkin Yılmaz Bingöl saldırıya uğradı.
Güneydoğu’da Abdullah Öcalan’ın yakalanışının yıldönümünde polisin göstericileri Kürtçe anonsla dağıtması size de trajikomik gelmedi mi?
Kürtçe konuşan panzer, daha birkaç yıl önce Kürtçe slogan atıyor diye göstericilerin üzerine sürülen panzer...
İçindeki polis aynı polis...
Şimdi o polis, Kürtçe olarak, “Sevgili Cizreliler! Çocuklarınıza sahip çıkın. Kalem tutması gereken elleri taş tutmasın” diyor.
Bu ülkedeki değişim potansiyeline, uyum kabiliyetine şapka çıkarmamak elde değil.
Peki, bu dili benimsemek, bölge halkıyla o dilden iletişim kurmak, o dili kullanarak çocukların taş yerine kalem tutmasını telkin etmek bu kadar kolaydı da bunca acı neden çekildi?
Bir soru da Kürtlere:
Karanlık cinayetlerde yitirdiğimiz aydınlarımız için adalet istemek üzere geçen hafta Meclis’e geldi aileleri... Onlardan biri, Uğur Mumcu’nun kızı Özge Mumcu, Meclis’ten edindikleri izlenimi şöyle özetledi:
“Görüştüğümüz hemen herkes, -Meclis Başkanı dahil- ‘Bizden yüce, hepimizi aşan bir güç var’ iması yaptı.”
Yani?
“Meclis’in üzerinde bir irade var. O irade cinayetlerin aydınlanmasını engelliyor.”
Mumcu ailesi, bu “duvar”ı iyi hatırlıyor:
Cinayeti soruşturan Ülkü Coşkun suikasttan 25 gün sonra Güldal Mumcu’ya ne demişti:
“Bu işi devlet yapmıştır. İktidar isterse çözer.”
İnsan vücudunda görevini yaparken kanla dolan iki organ var:
Biri kalp...
Diğeri erkekte penis, kadında klitoris...
Aşkı sekse bağlayan en somut kanıt bu galiba...
Kalbin ritmi
Günlerdir bütün mağaza vitrinlerinde, gazete ilanlarında kıpkırmızı gülümseyen kalp, dakikada 60 ila 80 kez kasılarak akciğerden gelen kanı vücuda dağıtır. Bir uyarılmayla kalp heyecanlandığında kasılmaların sayısı dakikada 200’e çıkar.
Devlet Bahçeli “Neden öldürülen aydınların aileleriyle görüşmedikleri” konusunda bir açıklama yaptı. Özetle dedi ki:
“Bu ailelerden bazıları fail olarak bizi suçluyor. Böyle önyargılı bir platformla görüşmenin anlamı yok.”
* * *
Bahçeli yanılıyor.
Ve çok önemli bir fırsatı harcıyor.
Ailelerin iyi niyetine kefilim.
Meclis’e geldikleri gün birlikteydik.