İran’da yaşananlar, hiç beklenmedik bir yerde, beklenmedik bir yöntemle protesto edildi. İran futbol takımı oyuncuları, Katar’daki Dünya Kupası’nda çıktıkları ilk maçta milli marşlarını okumadı. İranlı futbolcular, “ulusal marşa eşlik etmeyerek” İranlı kadınlara destek verdi! Dışarıdan bakınca görüntü böyleydi ama İranlı bazı kadınların bu olaya bakışı farklı. Görüştüğüm ve isimlerini vermek istemeyen İranlı birkaç kadının ortak görüşü; “Biraz geç kaldılar. İran halkı onlara saygısını kaybetti.”
İçlerinden bazılarının yorumlarıysa şöyle: “Milli takım futbolcularının turnuva öncesi eğlenirken yayınlanan görüntüleri İran halkının hazmetmesi zordu. Bu görüntüler karşısında, ‘Bizim bir şey yapma sorumluluğumuz yok’ açıklamaları da halkı kızdırdı; ki futbol, Türkiye’de insanlar için neyse İran’da da o. Bu oyuncular da en çok korunan kişiler. Dahası bu oyuncuların yarısı Avrupa’da oynuyor. Tüm bunların yanı sıra
Bu haftanın kuşkusuz en önemli gelişmesi 22 Temmuz’da imzalanan ve süresi 19 Kasım’da bitecek “tahıl koridoru” anlaşmasının süresinin 120 gün daha uzatılmasıydı. Rusya’nın “anlaşmanın lafzına uygun şekilde işlemediğine” dair açıklamalarını ve itirazlarının sebeplerini pek çok kez bu köşede yazmıştım. Moskova yönetiminin son ana kadar o çekinceleri sürdü. Peki ne oldu da Rusya “tamam” dedi? Hiç kuşkusuz liderler düzeyinde görüşme önemliydi ancak perde arkasında Birleşmiş Milletler ve Rus heyetleri uzun süredir müzakere halindeydi. Kilitlenme noktası ise Rusya’nın “az gelişmiş ülkelere gönderilmek üzere” ihraç ettiği gübreyi taşıyan gemilerinin Avrupa’nın dört kritik limanında mahsur kalmasıydı. Rus gübresine dönük yaptırım kararı olmasa da Rus gemileri sigorta sorunları yüzünden limanlardan çıkamıyordu. Hollanda’nın Rotterdam, Finlandiya’nın Kotka, Belçika’nın Antwerp ve Almanya’nın Hamburg limanlarında sıkışan Rus
Bu hafta dünyanın geleceği Mısır’da tartışıldı. 2022 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP27) Şarm El-Şeyh’te yapıldı. Tablonun pek de parlak olmadığı konferans sırasında açıklanan “Küresel Karbon Bütçesi” ile bir kez daha görüldü. Bu rapora göre fosil yakıtların yaydığı karbondioksit miktarı 2022’de geçen yıla göre yüzde bir artacak. Toplam küresel karbon emisyonlarının 40,6 milyar ton olacağı öngörülüyor. Özetle dünya, karbon emisyon salınımında pandemi öncesine dönüyor.
Ülke dağılımına bakıldığında 2022’de dünyayı en çok Hindistan’ın kirleteceği görülüyor. Emisyonlar Çin’de ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde az da olsa düşecek. Listede Türkiye ise karbon emisyon salınımı listesinde 14.sırada. Bu gidişat ile dünyanın Paris İklim Anlaşması’ndaki hedefleri tutturma ihtimali yüzde 50.
Ülkelerin emisyon yayılımı:
(Küresel Karbon Bütçesi Raporu-2022 tahminleri)
Hindistan: Yüzde 6 artacak
ABD: Yüzde 1,5
Rusya, Sivastopol’daki Rus donanma üssüne yapılan saldırıyı gerekçe gösterip, İstanbul’da imzalanan tahıl anlaşmasını askıya aldı. Anlaşmaya geri dönüş ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devreye girmesiyle mümkün oldu ve kriz birkaç günde çözüldü. Elbette Moskova’nın 18 Kasım’da süresi dolacak anlaşmayı sürdürüp sürdürmeyeceği hâlâ belirsiz ama en azından patlak veren ilk kriz böylece atlatıldı. Kriz atlatıldı ama tortuları kaldı. Kriz sürecinde Rusya’dan yapılan açıklamalar ve itirazlar, genel hatlarıyla birkaç başlıkta toplanıyordu:
“Karadeniz’deki tahıl koridoru Rusya’ya saldırılar için kullanılıyor, yüklenen tahıl başlangıçta öngörülen az gelişmiş ülkelere gitmiyor, anlaşmanın Rus mallarının çıkışıyla ilgili kısmı yaptırımlar yüzünden işlemiyor.”
Fakat Moskova’dan gelen bu açıklamalarda altı çizilmesi gereken bir nokta daha var: Rusların İngiliz istihbarat elemanlarından duyduğu rahatsızlık.
Ukrayna Savaşı’nda sekiz ay geride kaldı. Batılı ülkeler savaşın başında özellikle yaptırımlar konusunda Rusya’ya karşı tek ses oldu ama aylar geçtikçe ekonomik sıkıntılar ve enerji ihtiyacı büyüdükçe Avrupa Birliği içinde çatlak sesler çıkmaya başladı. Son gerilim birliğin iki lokomotif ülkesi Almanya ve Fransa arasında enerji krizi üzerinden oldu. (Bu olaya ilişkin ayrıntıları geçtiğimiz hafta Güldener Sonumut köşesine taşımıştı.) Bu hafta AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Oliver Varhelyi Türkiye’yi ziyaret etti. Macar diplomat Varhelyi’ye “AB’nin birlik görüntüsünü kaybetmekte olduğuna dair bir endişesi olup olmadığını” sordum. Varhelyi, “Bizim üye ülkelerimiz Ukrayna’yı destekliyor ve desteklemeye devam edecekler. Çünkü uluslararası toplum böyle bir saldırının karşılıksız kalmasına izin veremez” dedi. Bu cevap pek de tatminkâr değildi, kaçamak bir cevaptı, bu sebeple soruyu farklı şekilde tekrarlama ihtiyacı hissettim. Bazı AB
Ukrayna’nın başkenti Kiev, geçtiğimiz hafta sonunda insansız hava araçlarıyla vurulmuştu. Kiev yönetimi, bu araçların İran yapımı olduğunu iddia etti, Tahran ise iddiaları reddetti. Kremlin olayla ilgili ilk etapta sessiz kaldı, bir süre sonra da “Böyle bir bilgi yok!” açıklamasını yaptı. Bu gelişmeler üzerine ABD ve Avrupa Birliği, bu saldırılarda İran kaynaklı hava araçlarının kullanılıp kullanılmadığını araştırmaya başladı.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, İranlı askeri personelin, Rusya’nın Kiev’i bombalamasına Kırım’da yardım ettiğini belirtti ve açıkça “İran şu anda sahada, doğrudan savaşa müdahil” açıklamasını yaptı. Bu bilgiler doğruysa, İran’ın Suriye sahasından sonra Karadeniz’in kuzeyinde de -bunu Avrupa diye de okuyabilirsiniz- Rusya’yla işbirliği yaptığını düşünebilirsiniz.
İran cephesinden bakınca görünen tablo ise şu: Tahran’daki yöneticiler Ukrayna savaşı sebebiyle Rusya’ya yönelik ağır yaptırımların, kendisi
Bu hafta dünyanın gözü Kazakistan’da, Asya’da İş Birliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’nın (CICA) 6. Zirvesi’ndeydi. Dünya, o zirvede Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kullandığı “Avrupa için Türkiye’de büyük bir gaz merkezi kurulabilir” sözlerini tartıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu çıkışla ilgili “Bu iş için Trakya en önemli yer olarak görülüyor” dedi ve Enerji Bakanlığı’na, Rusya ile çalışma yapma talimatı verdiğini duyurdu.
Tabii burada önemli olan Ukrayna savaşıyla Rusya’ya yaptırım kararları alan Avrupa’nın tutumu. Zira AB ülkeleri (Almanya, Macaristan, Sırbistan gibi ülkelerde çıkan çatlak seslere rağmen) Rusya’dan alınan dogal gazı ve Moskova’ya bağımlılığı yıllar içinde azaltma kararı verdi. Bu artık stratejik bir karar ve temel enerji politikası. AB açısından önemli olan gazın hangi güzergahtan geldiğinden çok Rusya’dan gelmiyor olması. Bu anlamda Azeri- Türkmen ve Kazak gazının
Bu hafta gündem, dış politika açısından çok yoğundu. Cumhurbaşkanı’nın Prag ziyareti, o ziyaretteki ikili görüşmeler, sonrasında Suriye, Ermenistan, Atina ile ilişkilerle ilgili açıklamaları, gündemin üst sıralarına taşındı. Bizim dikkatlerimiz Prag’dayken, dünyada bir kesiminin gözüyse İsveç’teydi. 1900’lerden bu yana dünyanın en prestijli ödülleri olarak bilinen Nobel Ödülleri dağıtıldı. Fizik alanında ödülü, bu yıl 3 bilim insanı paylaştı. Prof. Alain Aspect, Prof. Anton Zeilinger ve Dr. John Clauser. Bu üç isim, “Dolanık fotonlarla ilgili deneyler, Bell eşitsizliklerinin bozulduğunun gösterilmesi ve kuantum bilimindeki eğitimlere öncülük ettikleri” gerekçesiyle ödüle layık görüldü.
Hiç kuşku yok ki bu kavramlar, fiziğe dair bilgisi olmayan çoğunluk için hiçbir şey ifade etmiyor. Bilimsel makaleleri ne kadar okumuş olsak da, Nobel Akademisi’nin değer gördüğü çalışmaları anlamak bizler için epey zor oluyor. Bu