Geçen yıl 20 Kasım’da “İzmir’e iki özel üniversite az” diye bir yazı yazmıştım.
Ve demiştim ki...
* * *
Özel Türk Koleji geçtiğimiz günlerde elli sekizinci yaş gününü kutladı.
Bir eğitim kurumu için elli sekiz yıl hiç de az bir süre değil.
Türkiye’de Galatasaray, Saint Joseph gibi Fransız okulları dışında bir asra yaklaşan maziye sahip okul bulabilmek kolay değildir.
İzmir’e bakacak olursak kuruluş yıllarına göre sıralama şöyle...
“Etik yoksa tehlike var demektir” diye yazmıştım.
Bu görüşümün sonuna kadar arkasındayım.
Neden mi?
Çünkü Türk siyaseti değişmiyor.
Eski alışkanlıklarına kaldığı yerden devam ediyor.
Kişisel çıkarlar halkın menfaatlerinin önünde gidiyor.
Siyaset meslek gibi algılanıyor.
Dünyada girişimcileri destekleyen çok önemli organizasyonlar var.
Bunlardan birini Milliyet Gazetesi olarak Ernst&Young ile birlikte 2002 yılından bu yana organize ediyoruz. Her yıl “Yılın Girişimcisi ve Yılın Sosyal Girişimcisi Yarışması” sonunda Türkiye’yi temsil edecek kuruluşları bulup Fransa’daki yarışmaya yolluyoruz.
Bu süreci çok yakından takip eden bir kişi olarak yarışmaya katılan firmaların ve temsilcilerinin yıllar içinde kendi organizasyonlarını nasıl büyüttüğünü, kurumsal yapılarını nasıl zenginleştirdiklerini bizzat yaşayarak gördüm.
Gerçekten de uluslararası organizasyonlara katılan girişimciler gelecekle ilgili planlarını yaparken çok daha cesur davranabiliyor ve şirketlerine yeni vizyonlar katabiliyorlar.
Bugün size farklı bir organizasyondan daha bahsedeceğim.
Ve İzmir’i yakından ilgilendiren bir gelişmeden...
Merkezi New York’ta olan Endeavor Derneği, bütün dünyada maddi ve manevi sermayeyi bir arada girişimcilere sunmayı hedefliyor.
Ekim ayının sonlarına geliyoruz. Önümüzdeki dört hafta yerel seçimler öncesindeki en kritik dönemler olacak.
Hafta içinde aday adaylarıyla ilgili birkaç yazı yazdım.
Mail kutumda onlarca mesaj var.
Demek ki, İzmirliler yerel siyaseti yakından takip ediyor ve 2009 Mart’ına kadar siyasi kulisler epeyce hareketli geçecek.
Bir özet yapayım...
CHP’de konuşulan üç isim var.
Aziz Kocaoğlu, Mehmet Ali Susam, Hakan Tartan...
Milliyet Gazetesi ile Ernst&Young’un birlikte düzenlediği ve CNN Türk’ün de sponsorları arasında olduğu “Yılın Girişimcisi ve Yılın Sosyal Girişimcisi Yarışması”nın tanıtımı nedeniyle Denizli’deydik.
Toplantıya ilgi oldukça yoğundu ama gözler telefonlardaydı.
Bugünün teknolojisi sayesinde cep telefonları mobil bürolar haline gelmiş durumda.
Mailler cepten okunabiliyor; her türlü haber akışı takip edilebiliyor.
Artık toplantılar öncesinde cep telefonlarının kapatılmasıyla ilgili uyarılar yapılıyor. Ama bu kural Denizli’deki toplantıda pek mümkün değildi. Dolar almış başını gitmiş, piyasaların tansiyonu tavan yapmıştı.
Toplantının sonundaki paneldeki konuşmacı olanlar bile dolar kurunu, borsa endeksini, yurtdışı piyasaları ceplerinden takip ediyorlardı. Çünkü her tansiyon yükselmesinde soruların tonu da değişiyordu.
Denizli ekonomisi ihracatla dönüyor.
Kulislerin hızlanması, siyasi koridorların hareketlenmesi gayet normal... Siyasetin akil adamları önümüzdeki üç, dört haftanın çok önemli olduğunu söylüyorlar.
AKP’nin yol haritası netleşiyor gibi...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Kasım’daki İzmir ziyaretinde Büyükşehir adayını açıklaması bekleniyor.
Dün de yazdığım gibi büyükşehir adayının belirlenmesinde İzmir’in genetik kodları dikkate alınıyor.
Kentin duyar duymaz, etrafında kilitleneceği ve toplumun geniş kesiminden destek göreceği bir siyasi profil...
Geçmişteki seçimlerde AKP’ye oy veren seçmenin oyu garanti görülüyor; önemli olanın kıyıdaki, merkezdeki potansiyel olduğuna dikkat çekiliyor.
Siyasetin akil adamları AKP için bu ismin Fatih Dalan olduğunu söylüyorlar.
Siyasi kulislere bugün AKP’yle devam ediyorum. Gelecek günlere hem AKP hem CHP açısından bakanlarla da görüşüyorum.
Bir de “üçüncü göz” diye tanımladığım; objektif kalabilen, sağduyulu yaklaşan, akil adamlarla...
Bütün konuştuklarımın ortaya koyduğu ortak bir yorum var.
“AKP’nin adayı soldan da oy alabilecek bir isim olmalı...”
CHP’liler de hazırlıklarını buna göre yapıyorlar ve aday olarak gösterilecek ismin mutlaka medyatik olması gerektiğini düşünüyorlar.
Yani tanıtılması için çok emek harcanmayacak, adaylık süreci başlar başlamaz kamuoyunun karşısına geçecek ve geçmişte yaptıklarıyla da bilinen bir isim bekleniyor.
Konuştuğum AKP’liler, 2004’te Taha Aksoy’un iyi bir seçim olduğunu ancak Aksoy’a kendini anlatacak zamanın kalmadığını söylüyorlar.
Siyasi kulislerde biraz dolaştım. Tecrübeli, öngörülü, sağduyulu politikacılarla sohbet ettim. Hem CHP’lilerle, hem AKP’lilerle... MHP’ye gönül vermiş olanlarla da, Demokrat Parti’den ayrılmayanlarla da... Israrla da ANAP’ta kalanlarla da...
Elbette ekonomiye yön verip de siyaseti ihmal etmeyenleri de unutmadım.
Çünkü en az siyasetçiler kadar ekonominin kaptanları da; ülkelerin, kentlerin yönetiminde önemli bir paya sahipler.
Lafı dolandırmadan anlatayım. Ve en baştan da bir konuya dikkat çekeyim.
Bu satırlar tamamen duyduklarım ve anlatılanları kapsıyor.
* * *
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için CHP’de üç isim öne çıkıyor.