YENi YILA SAĞLIKLI BiR BAŞLANGIÇ YAPIN

25 Aralık 2010

Yeni yıl sofrasında çeşit çeşit tatlılar olacak. Tatlı hazırlarken kaloriyi içine eklediğiz yağ ve şeker miktarı belirler. Bu yüzden unlu, yağlı tarifler yerine sütlü ve meyveli olanları tercih etmenizde fayda var

2010 yılının son cumartesi günündeyiz, haftaya bugün umutlar, hayaller ve beklentilerle yeni yıla “Merhaba” diyeceğiz.
Yeni yılı evde karşılamayı düşünenler, çoğunlukla aile ve dostlarla eğlenceli bir akşam yemeği için heyecanlanıyordur.
Böyle akşamlarda zengin sofralarda daha uzun süre vakit geçiriliyor.
İşte size hem un, yağ ve şeker içermeyen hem de çok pratik ballı tarifler:
Ballı kabak tatlısı: Kabakları az suda haşladıktan sonra püre haline getirin ve 2 parmak kalınlığında olacak şekilde cam bir tepsiye yayın. Üzerine dövülmüş ceviz, tarçın ve bal ilave edin.

Yazının Devamı

TAM TAHIL NEDİR?

22 Aralık 2010

Beslenme bilimi, tam tahıllı besinlerin diyabet, kanser ve kalp hastalıkları riskini azalttığını söylüyor. Ancak, bazen neyin tam tahıllı ya da işlenmiş olduğu konusunda karışıklıklar olabiliyor

Tam tahıllılar; vitamin, lif ve antioksidanlar içerir. Rafine edilmiş tahıllardaysa buğday veya çavdar tanesinin kabuğu ve çekirdek katmanları soyulmuş olur. Genellikle tahıllar, tüketime hazır hale getirilirken çeşitli işlemlere tabi tutulurlar. Tahılların işlenmesi, onları esmerden beyaza çevirir, ancak besin değerlerini de azaltır. Ayrıca sağlığa faydalı fitokimyasallarda yüksek oranlarda kayıplar oluşmasına neden olur.
Eğer tahılların içine kesitsel olarak bakarsanız, üç katman göreceksiniz: Dışındaki kabuk, ortasındaki çekirdek ve tahılın nişastalı kısmını oluşturan merkezindeki besin dokusu.
Lif zengini dış kabuk (kepek): Konsantre durumdaki birçok besleyici maddeyi içerir. Bunlar; lifler, B vitamini, mineraller, protein ve fito-kimyasallar.
Nişastalı kısım (endosperm): Bitkinin ana enerji deposudur. Karbonhidratlar, proteinler, az miktarda B vitamini içerir.
Zengin iç kısım (tohum):Tahılın en küçük parçasıdır. Yağlar, mineraller, B ve E vitaminleriyle

Yazının Devamı

DUYGULARINIZI YEMEYiN

19 Aralık 2010

Duygusal açlığınızı fiziksel açlıkla doyurmaya çalışmak, kilo almanın yollarından biri. Bundan kurtulmak için hangi duyguların yemeğe yol açtığını bulmanız gerekir

Merhaba, 37 yaşındayım. Ergenlikle başlayan kilo sorunum var. Yemekten hırsını çıkaran, sorunlarını yiyerek unutmaya çalışan duygusal biriyim. Sekiz yıl önce kalori hesaplayarak 114 kilodan 70 kiloya düştüm. Sadece diyet değil, uzun yürüyüşlerle bunu başardım. Fakat zamanla verdiğim kiloları geri alarak eski günlerime döndüm. Nisan ayından beri yine diyet ve yürüyüş yapıyorum, şu anda 92 kiloyum. Normal bir kiloya düşmek ve orada sabit kalmak istiyorum. Yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkür ediyor, iyi çalışmalar diliyorum. İ.A./BursaMerhaba, İ.A. Hanım,
İstediğinizde başarılı bir şekilde kilo verebildiğinizi anlıyorum ancak üzüldüğünüzde, sıkıldığınızda ve öfkelendiğinizde ilk vazgeçtiğiniz kendi bedeniniz oluyor. Burada belki de ifade edilemeyen duygular kendini kilo olarak gösteriyor. Duygulara bağlı olarak yemek yeme sendromundan kurtulmanın en önemli anahtarı ‘farkındalıktır’. Bu farkındalığı kazanmak için kişinin kendisini tanıması, hangi duygularının yemek yeme ihtiyacına sebep olduğunu

Yazının Devamı

iYi YAŞAM GÜNLÜĞÜ

18 Aralık 2010

Sağlıklı ve ölçülü beslenmeyle ilgili araştırmalarda, tükettikleri besinleri kaydeden kişilerin daha dikkatli beslendikleri görüldü. Günlük kayıtların en güçlü yanı, ölçülü ve bilinçli beslenmenin izlenebilirliğini sağlaması

İyi yaşam günlüğü, öncelikle metabolik hızınızı hesaplamayı ve günlük almanız gereken kaloriyi anlatıyor. İdeal kilonuzu hesaplamanıza yardımcı oluyor, daha sonra da bu kaloriyi hangi besinlerden ne ölçüde almanız gerektiğini gösteriyor. Egzersiz seviyeniz ve günlük yaşam aktivitelerinizle ne kadar kalori harcadığınızı hesaplayabiliyor veya yediğiniz besinlerin kaç kalori olduğunu günlüğün sayfalarında bulabiliyorsunuz. Böylece her gün kaç kalori alıp kaç kalori harcadığınızı yönetmeniz mümkün oluyor. Her dört haftada yeni bir konu öğreniyorsunuz, her gün bilgilendirici mesajlar sizi yönlendiriyor ve haftanın sonunda kendinizi değerlendiriyorsunuz.

Neden diyetler başarısız oluyor?
Birey, kilo vermenin psikolojik etkilerine ve değişime hazır olmadığında bu süreçte neler yaşayabileceğini bilmiyor. Morali bozuluyor, mücadeleyi bırakıyor. Bu başarısızlık ve kısır döngü defalarca tekrar ettiğindeyse diyet programını, yaşam şartlarını, kilo vermeye müsait

Yazının Devamı

ÇOCUKLUKTA KALP SAĞLIĞININ TAKiBİ

15 Aralık 2010

Kalp sağlığı denince genelde akla ileri yaşlar geliyor. Oysa araştırmalara göre, çocukluk döneminde ileri yaşlarda oluşabilecek kalp hastalıklarını tahmin etmek mümkün. Araştırmacılar 8-10 yaş aralığının 'haberci' olabileceğini söylüyor...

Erken çocukluk döneminden orta yaşlara kadar takip edilen bireyler üzerindeki araştırmaya göre, kalp hastalığı risklerinden yüksek tansiyon ve anormal kolesterol düzeyleri, dokuz yaşında boyun arter duvarlarının kalınlaşmasıyla sinyal veriyor. Boyun arterlerinin kalınlaşması, kalp krizi ya da inmenin bir göstergesi. Beslenme ve yaşam şekli değişikliği, alınabilecek önlemlerden.
Başka bir araştırmaya göre, günde bir porsiyon meyve ve sebze yiyen çocukların, ayda iki porsiyon yiyenlere nazaran, yetişkin olduklarında daha sağlıklı arterlere sahip oldukları bulundu. Bu yüzden çocukluk dönemi beslenme alışkanlıkları üzerinde ciddiyetle durmakta fayda var.

Obezite en büyük risk
Çocuklardaki kalp sağlığına dair araştımalar, obezitenin yaygınlaşmasıyla arttı. ABD'de son 30 senede 'çocukluk obezitesi'nin üç katına çıkmış olması, araştırmacıları kalp ve kilo arasındaki ilişkiyi çözmeye yönlendirdi. Obezite sağlıksız

Yazının Devamı

HiPOTiROiDi HASTALARI 'ÖDEM'E DiKKAT

12 Aralık 2010

“Beş ay öncesine kadar 52-54 kilo arasındaydım. Mayıs ayında hızla kilo almaya başladım, 62'ye kadar çıktım. Hipotiroidi teşhisiyle bu kilo artışının nedeni ortaya çıktı. Yediklerime dikkat etmeme rağmen kilo veremiyorum. Benim için örnek bir liste paylaşırsanız sevinirim.” G.T./AnkaraTiroid hormonlarının kanda çok az bulunması ve işlevlerini tam olarak yerine getirememesi durumunda ortaya ‘hipotiroidi’ hastalığı çıkar. Metabolizma yavaşladığı için kilo artışı olur. Hipotiroidide, ödem sıklıkla karşılaşılan bir bulgu. Ödemi azaltabilmek için kabak, pırasa, semizotu, bamya, maydanoz, dereotu, rezene, yeşil çay gibi diüretik (vücuttan su atıcı) etkisi olan yiyecek ve içecekleri tüketmek gerekir. Günde 8-12 bardak su tüketmeye özen gösterin. Sizin için hazırladığımız örnek beslenme programını aşağıda bulabilirsiniz.

Yazının Devamı

BiRBiRiNi SEVEN GIDALAR

11 Aralık 2010

Bazı besinler beraber yenildiklerinde vücutta yarattıkları etki, yalnız başına tüketildiklerinden daha çok faydalı olabiliyor. Bakalım hangi besinler birbirlerini daha çok seviyor?CiLT

DOMATES VE ZEYTİNYAĞI
Likopen, vücut için bilinen en etkili antioksidandır ve en fazla domateste bulunur. Özellikle güneşin ciltte yarattığı tahribatları önlemeye yardımcı olur. Likopenin vücuttaki kullanımını artırmak için üzerine biraz zeytinyağı eklemenizde fayda var, böylece likopen daha iyi emilecek. Domatesin içindeki likopenin, yağda eriyen bir besin öğesi olmasından dolayı, yağ ve ısıyla etkisi daha da artar. Amerikan Klinik Beslenme Dergisinde (AJCN) yayımlanmış bir çalışmaya göre zeytinyağı tüketen bireylerde daha az kırışıklık bulunduğu görüldü. Sabah kahvaltıda 5 zeytin yemek yerine söğüş domatesin üzerine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ekleyebilirsiniz.

KALP
YULAF VE ELMA
Yulaf kepeğinde betaglukan isimli suda çözünebilen bir lif bulunur. Betaglukan; kolesterolün dengelenmesinde olumlu etkiye sahiptir. Böylece kalp krizi riskini azaltmaya da yardımcıdır. Elmaysa içindeki pektin maddesiyle kötü kolesterolü (LDL) düşürürken, iyi kolesterolü (HDL) yükseltir. Elma ayrıca

Yazının Devamı

Açken sinirli misiniz?

8 Aralık 2010

Kan şekeri normal düzeyin altına düştüğü zaman, enerji üreten hücreler yeterli glikoz bulamaz. Bu durum terleme, hızlı kalp atışı ve açlık hissi gibi çeşitli durumlara yol açarSürekli tatlı yeme ihtiyacı, açlık halinde konsantrasyon güçlüğü, sinirlilik, yemekten 3-4 saat sonra anormal acıkma ve tatlı isteği gibi şikayetler ‘Reaktif Hipoglisemi’ tehdidi altında olduğunuzun habercisi olabilir. Hatta fazla kilolarınızın sorumlusu da sürekli bir şeyler atıştırmanızdır zaten çoğu zaman. Bunun için insülin ve kan şekeri dengesine ait biraz detay bilgiye ihtiyacınız var.
İnsülin, pankreasın beta hücrelerinde üretilen ve kan şekerini düşürmeye yarayan bir hormondur. Yemekle almış olduğumuz karbonhidratlar, sindirim sistemi tarafından en küçük parçaları olan glukoza (şekere) parçalanır. Glukoz, hücrelerin en önemli enerji kaynağıdır. Sindirilerek kana karışan glukoz tarafından uyarılan pankreas, glukozun hücre içine (kas, karaciğer, yağ dokusu) girmesini sağlayan insülin adlı hormonu üretmeye başlar. Sindirim sonrası insülin ve glukoz damarlarda dolaşmaya başlar. Hücre çeperinde bulunan insülin glukozun hücre içine girmesini sağlar. Bu şekilde glukoz enerji kaynağı olarak kullanılabilir

Yazının Devamı