Kişi diyete başladığında ilk haftayı kolay geçirir, ancak diyetler genelde üçüncü haftada bozulur. Diyetten vazgeçme nedenlerinin başında yasaklar geliyor. Kişinin diyetten vazgeçmemesi için kilo verme amacını doğru belirlemesi gerek
İster beş ister 50 kilo verilmek istensin, tekrar kilo almamak ve sağlıklı bir ömür için yeme ve yaşam tarzı alışkanlıklarının bazılarının değiştirilmesi gerekebilir. Bu değişiklikler diyet programının birinci haftasında zor gelmeyebilir. Çünkü başlangıçtaki doğal heyecan, diyet yapan kişiyi motive etmeye yeterlidir. Ancak, genelde 2 - 3 hafta sonra, “yeni” yeme alışkanlığı her zamanki yaşam tarzıyla çatışmaya başlıyor, eğer kişi bu konuda hazırlıklı değilse, diyete devam etme arzusu giderek solmaya başlıyor.
Üçüncü haftadan sonra kilo verme hızı yavaşlayabilir hatta bazen durabilir, bu duruma önceden hazırlanmamış birey bu dönemde ilk haftalardaki heyecanını da yitirmiş olması nedeniyle kopma noktasına gelebiliyor. Bu durum diyet yapan kişilerin karşılaştığı ilk büyük duygusal problem ve
Porsiyonlar arttı, hareket azaldı; obezite yayılıyor. Şişmanlık beraberinde birçok hastalığı getiriyor. Obezitenin önüne geçmek için aldığınız kaloriyi yani porsiyonları küçültün ya da yaktığınız kaloriyi yani hareketi artırın
Tüm dünyada ve ülkemizde teknolojinin yoğun şekilde yaşantıya girmesi, hareketsizliği artırırken, yeme kültürü ve yaşam biçimindeki değişimler özellikle porsiyon miktarlarındaki artış, şişmanlığın hızla büyümesindeki temel nedenlerden birisidir.
Son yıllarda salgın bir hastalık gibi küresel olarak büyüyen obezite (Şişmanlık) beraberinde tip 2 diyabet, kan yağlarında artış, yüksek tansiyon, karaciğer yağlanması, kanser, sindirim ve dolaşım problemleri gibi birçok hastalığı getiriyor. Obezitenin kökeninde genetik faktörler de büyük rol taşıyor. Tip 2 diyabeti olanların yüzde 80-85’inin obez olduğu biliniyor.
Obezitenin çözümü aç kalmak değildir: Dünya nüfusunun 1.1 milyarı obez ve bu sayı hızla artmaktadır. Çocukluk çağındaki obezite
Vücudumuzun günlük sodyum ihtiyacı 2400 mg’dır. Bu miktar 6 gram tuzla karşılanır. Ancak 2008’de yapılan bir araştırmaya göre Türk toplumunda günlük tüketim 18 gram olarak belirlendi
Tuz deyince akla sodyum gelir, bir bakıma doğrudur. Tuz yüzde 40 sodyumdan oluşur, ama tuzla sodyum aynı anlama gelmez. Vücudumuzun günlük sodyum ihtiyacı 2400 mg’dır. Bu miktar, günlük 6 gram civarında tuzla karşılanabilir.
2008 yılında yapılan “Türk Toplumunda Tuz Tüketimi ve Kan Basıncı Çalışması”na (SALTurk) göre ülkemizde tuz tüketimi çok fazla (ortalama 18 gram / gün, erkeklerde 19 gr / gün, kadınlarda 17 gram / gün). Sonuçların, olması gerekenin yaklaşık üç katı kadar olduğu erkeklerin kadınlara oranla daha fazla tuz tükettiği bulunmuştur.
Tuz tüketiminin, önerilen miktar olan 5 - 6 gram düşürülmesi kan basıncının dengelenmesi ve kardiovasküler hastalıklar riskinde önemli rol oynamaktadır.
Önerilen miktarın üzerindeki tuz tüketimi
Açlık hissetmeden kilo vermek ve verilen kiloları geri almamak için en etkili kural, ara öğün yapmaktır. Ara öğün alışkanlığını edinmek, bireyin açlık duygusu ve sınırlanmış hissinden kurtulmasına yardım eder
Açlık hissetmeden kilo vermek ve verilen kiloları tekrar geri almamak için basit, ama en etkili kurallardan birisi “ara öğün” yapmaktır.
Ara öğün alışkanlığının yerleşmesi için kolay ve lezzetli seçenekler keşfetmeniz bu öğünleri keyiflendirecektir.
Ben tüm beslenme tedavilerinde ara öğünü eklerim. Sadece kilo verme programı için değil kolesterol diyeti, diyabetli beslenmesi, ürik asit diyeti gibi bir çok diyet programında ara öğün prensibini ilke edinmek, bireyin açlık duygusu ve sınırlanmışlık gibi negatif duygulardan kurtulmasına yardımcıdır.
Ara öğün alışkanlığı olmayıp yeni bir beslenme düzenine geçenler hep şöyle diyor: “Tam acıktığım anda bakıyorum, ara öğün saatim gelmiş, böylece başka şeylere saldırmıyorum hem de bir sonraki
Sağlıklı kilo vermek ve yeniden kilo almamak istiyorsanız öncelikle tüm öğünlerle barışmanız gerekiyor. Öğün atlamadan beslenmek, dengeli beslenme ve formda olmanın ilk kurallarından biridir. “Yıllardır kahvaltı etmiyorum, nasıl değiştireceğim bu alışkanlığı, benim için değişmesi zor” diye kendinizi olumsuz düşünceye hapsetmeyin. Bu davranışı değiştirmek için zamana ihtiyacınız olabilir, ama kahvaltı etmenin keyfi ve bedeninizde yarattığı olumlu etkiyi görünce eminim ki kahvaltı keyfinden vazgeçemeyeceksiniz.
Kahvaltıda karbonhidrat, protein beraber alınmalı
Araştırmalar kahvaltı yapanların kilo kontrolünde daha başarılı olduğunu ortaya koyuyor. Öğün atlanmadığı zaman kan şekeri dengesi, daha iyi oluyor, metabolik hız artıyor; bir sonraki öğüne kişi daha az acıktığı için aşırı yağ tüketmiyor ve kilo almıyor. Kahvaltıda mutlaka karbonhidrat, protein beraber alınmalı sadece yağ veya şeker içeren kahvaltı kesinlikle yapılmamalı.
Bir tek öğünle tüm sağlığımız değişmez ancak kısa aralıklarla az ve sık yemek yenilirse vücudun yağlanması
Şişmanlık vücudunuzdaki yağ miktarının normalin üzerinde çıkması halidir. Ancak bu yağın nerede toplantığı önemlidir. Kilonuz normal ölçülse de ‘abdominal obez’ olabilirsiniz
Şişmanlık vücuttaki yağ miktarının normalin üzerine çıkması halidir, ancak bu yağın hangi bölgelerde toplandığı çok önemlidir. Bazen yağın lokalize olduğu bölge yağ miktarından bile daha fazla önem taşır. Yağlarınız kalça bölgesinde ise yani armut tipi bir görüntü var ise belki kıyafet bulmak konusunda zorlanıyorsunuz, ama metabolik hastalıklar açısından şanslısınız. Çünkü karın bölgesinde biriken yağlar, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, karaciğer yağlanması ve kalp hastalıkları riskini önemli ölçüde artırıyor.
Boy uzunluğuna göre zayıf ama göbeğe göre obez (abdominal obezite) olabilirsiniz.
Boy uzunluğunuza göre vücut ağırlığınız normal sınırlar içinde olabilir, yani beden kitle indeksiniz (ağırlık / boy uzunluğunun metre cinsinden karesi) 20 - 24.9 aralığında yani normal
Her yıl nisan ayından itibaren kilo vermeyle ilgili mesai başlar. Oysa sağlıkta ‘sezon’ olmaz. Pek çok kişi diyette beş önemli hataya düşer. Bu hatalarla başarılı bir diyet mümkün olmaz
Sağlıkta moda olmaz, sağlıkta sezon olmaz diye defalarca söylesek de bu kural değişmiyor, nisan ayından itibaren kilo vermeyle ilgili ürünler, yeni diyet listeleri, ünlülerin sihirli (!) reçeteleri, yurt dışından getirilen kitapların çevirileri her yerde almış başını gidiyor. Hızını alamayıp diyet kitabı yazan mankenler, hiçbir bilimsel kaynağa dayanmadan kendi form tutma formüllerini en iyi örnekmiş gibi bile sunuyor.
Bu ortamda bilimsel veriler ışığında söylediklerimiz doğru olsa da sabır, emek ve inanç gerektirdiği için bazen kulak arkası ediliyor. Bu yüzden daha önce birçok kez satır aralarında söylediğim önemli hataları bugün yeniden sizlerle paylaşmak istedim.
Bugün kilo vermenize ve kilonuzu korumanıza yardımcı olacak, aynı zamanda az yemenizi ve vücut yağınızın azalmasını sağlayacak besinlerden bahsedeceğiz. Tabii ki yağları bir gecede eriten mucize besinlerden bahsetmiyoruz çünkü bu mümkün değil
Bir çok danışanımız, internet sitemize gelen sorular ve siz okuyucularımızın soruları arasında sıklıkla şu tip cümlelere rastlayabiliyoruz: “Kilo vermeye yardımcı besinler var mı?”, “Kilo vermek için hangi besinlere ağırlık vermeliyim?”
Bazı araştırmaların sonunda bazı besinlerin yıldızı parlayabiliyor çok daha fazla gündem işgal edebiliyor. Bu besinlere bir göz atalım, ancak yanlış anlamayın tabii ki yağları bir gecede eriten mucize besinlerden bahsetmiyoruz çünkü böyle bir şey mümkün değil. Burada kilo vermenize ve korumanıza yardımcı olacak, bununla birlikte az yemenizi sağlayacak veya daha fazla kalori yaktıracak ve vücut yağının azalmasını sağlayacak besinlerden bahsedeceğiz.
Araştırmacılara göre, midenizi fazla kalori yüklemesi yapmadan dolduracak 2 grup var; meyveler ve sebzeler.