Bülent Akarcalı
15 Haziran tarihli yazımda size ABD Senato Dış İlişkiler Komite Başkanı Robert (Bob) Menendez’i tanıtmaya çalışmıştım. Kendi kendine azılı bir Türk düşmanı olmayı seçen bu kişi uzun yıllardır Senato’da ülkemiz aleyhine her türlü hainliğin, karşıtlığın başını çekmektedir. En saçma iddialar, iftiralar onun ağzından çıkmaktadır. Her şeyiyle Yunan ve Rum destekçisi olduğu kadar Ermeni Diasporası’nı ihmal etmez. Bölücülerimiz, darbeci demokratlarımız sürekli kapısını aşındırır.
Yunanistan’ın, İngiltere sayesinde Osmanlı’dan aldığı bağımsızlığın 200. yıl törenine katılmak için davet edilen Menendez’e Kutsal Haç nişanı ile Atina şehri madalyası verildi. Böylece sırtı iyice sıvanan Menendez de aldığı rüşvetin karşılığını Türkiye’yi suçlayarak verdi.
Kendini “ABD’deki en iyi Yunan-Rum dostu” olarak tanımlayan Menendez, “Türkiye’nin gerginlikleri artırmasına sessiz kalamayız. Türkiye’nin bugünkü yönetimi, Doğu Akdeniz’de, Kafkaslar’da
Ali Kahriman
Ülkemizde son yıllarda giderek artan bir trendle, özel olarak da son aylarda çeşitli türlerde ve çok yaygın olarak yaşadığımız afetler; iktidarı, muhalefeti sivil toplum kuruluşları ile toplumun her kesimine popülizmden uzak bir “Afet Risk Analizi ve Yönetimi” planlamasının çok acil bir gereksinim olduğunu göstermiştir. Modern bir toplum olmanın en önemli kriterlerinden biri de afet riskinin önlenmesi ve azaltılmasına yönelik yapılan yatırım miktarı ile, insanların, toplumların, ülkelerin ve bunların varlıklarının yanı sıra, çevrenin ekonomik, sosyal, sağlık ve kültürel direncinin seviyesidir.
Ani gerçekleşebilir
Doğal afet, dünyanın düzenli süreçleri nedeniyle kendi başına meydana gelen bir olaydır. Bazı doğal afetler önceden tahmin edilebilirken, bazıları çok ani gerçekleşebilir. Yaralanma, ölüm ve kişisel veya ticari mülke zarar verme genellikle bu olaylar sırasında meydana gelir. Depremler, heyelanlar, çığ düşmeleri, kasırgalar, seller, tsunamiler ve volkanik patlamalar bazı
Mustafa Kemal Ulusu - Değerli okurlarım bizler yazmaktan, sizler belki de okumaktan bıktınız, Türk futbolunun hali ne olacak? Ki bu soruyu hemen herkes her yerde ve de herkese soruyor.
Bakın Milliyet yazarı Şansal Büyüka ne demiş?
“Nerede kalmıştık! Süper ligde ikinci hafta geride kaldı, geçen yıllara oranla futbol anlayışında değişen fazla bir şey yok. Futbolcular en ufak darbede yere yatıyorlar, hakemler en ufak temasa düdük çalıyolar. Belli ki, gene dura - kalka bir lig izleyeceğiz.”
Gerçekten her yıl, bir evvelki yıl gibi nasıl kalitesiz futbol seyrettiğimizi görüyoruz. Yani hiç bir şey değişmiyor. Şimdi yine bu konuda Milliyet köşe yazarı Melih Aşık ben dahil herkese çok güzel bir soru sormuş:
Para nereye gidiyor?
“Ligler başladı. Futbol maçlarını izliyoruz. Aslında tümünü izleyemiyoruz çünkü sıkıyor. Arada bir diğer kanallardaki Avrupa maçlarına atlıyoruz. O futbol bizim futbola benzemiyor. Daha doğrusu bizim futbol futbola benzemiyor. Oysa aylardır transfer haberleri okuyoruz ve dinliyoruz. Milyonlar havada uçuşuyor. Bir
İsmail Özcan - Çağdaş ve modern insan olmanın başat göstergelerinden biri de birey olmaktır. Birey olmak, her şeyden önce yetişkin olmak, eski deyimle mümeyyiz olmak, yani doğruyu-yanlışı ayırt edebilmektir. Herhangi bir konuda inancı, düşüncesi, görüş ve kanaati olmaktır. Bunları gerektiği yerde, gerektiği mecliste ve ortamda ifade edebilmektir. Birey olmak; kişinin bilgisini, birikimini, mesleki liyakatini, var olan herhangi bir ayrıcalığını özgüven içinde sergileyebilmesi demektir.
Birey biatı reddeder
Birey olmak, sürünün bir üyesi değil, özne olmaktır. Her konuda, her alanda akılla, mantıkla, bilimle bağdaşmayan sözlere, davranışlara, uygulamalara itiraz etmektir; sorgulamaktır. Körü körüne biat ve itaati reddetmektir. Bir insanın kişiliğini, birey oluşunu kanıtlamasının bunu yapabilmesinden daha üstün ve inandırıcı bir ölçüsü yoktur.
Bu dünyada var olma bilincini hiçbir şey birey olmak kadar hissettirmez. Ne herhangi bir kimlik, ne herhangi bir aidiyet, ne de herhangi bir mensubiyet!
Uygar
Bülent Akarcalı - Ağustos ayı başlarında Milliyet gazetesinin taksicilerle ilgili şikâyetleri dile getiren haber ve yazıları yalnız kalmadı. Durumun ciddiyetini anlayan çeşitli gazete ve yazar konuya el attı. Ülkemiz turizmi hakkında da ciddi bir imaj zedelenmesi oluşturan bu duruma 15 Ağustos 2021 tarihli yazımda değinmiş ve devamının gelecek hafta olacağını yazmıştım. Ancak gündeme oturan Afganistan olayı ikinci yazımı geciktirdi.
1. Mevcut düzende, plaka kiralamak zorunda kalarak taksi sürücülüğü yapanlar, yaşanan sorunların müsebbibi veya suçlusu değil kurbanlarıdır.
Taksilerimiz ufak araçlardan oluşur, bagajı küçüktür ve çoğunda bir de gaz tüpü vardır. İki çocuklu bir aile valizleriyle taksiye sığamaz. Aracın iç temizliği, bakımsızlığı, yazın serinletici kullanmaması, sürücülerin giyim, kuşam, sakal tıraşı gibi konularda titiz olmayışları, bazılarının müşteriyi aldatma çabaları, milyonlarca yabancı turistin geldiği bir kentte yabancı dil bilen sürücü bulamama ve en önemlisi yüksek taşıma
ZAFER İŞERİ<br>Ticari ve ekonomik hayatta günümüzde birçok işlem bankalar vasıtası ile yapıldığından, bankacılık mevzuatı, son derece detaylı düzenlemeler içermektedir. Bankaların teknik arızalar sebebi ile müşterilerine uzun süre hizmet veremediği durumlarda konu, tahmin edileceği üzere hukuki açıdan Bankacılık Kanunu’na tabidir. İlgili temel düzenleme 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve ikincil mevzuatta düzenlenmiştir. Konuyla ilgili otorite Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’dur.
Son zamanlarda ülkemizde bulunan bir bankada ATM, İnternet Bankacılığı, uygulama üzerinden sisteme erişilememesi ve kredi kartlarına provizyon verilememesi gibi birtakım aksaklıklar yaşanmıştır. İlgili banka ise bu durumun sistemsel bir arıza olduğunu belirtmiştir, fakat kamuoyunda, açıklamanın yeterince detaylı ve tatmin edici olmadığı, ilgili banka sisteminin hacklendiği yönünde iddialar ortaya atılmıştır.
Bu husus, alacaklının temerrüdü dediğimiz konu ile ilgilidir. Alacaklı şu anda kendisine yapılacak ödemeyi kabul edebilecek bir durumda değildir. Bunu sistemlerine
Dr. Orhan Karaoğlu - İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin aşırı muhafazakâr hükümeti, komşu ülkedeki iktidar değişikliğinden memnun olup olmayacağı konusunda hala emin değil. ABD şimdilik mahallenin dışına çıkmış olsa da onların yerine gelen Taliban da İran tarafından gerçek anlamda pek istenmiyor olabilir. Reisi, iş birliğini sürdürmek için Afgan gruplar arasındaki iç müzakereler çerçevesinde ulusal bir anlaşmaya varılmasını umuyor. Gözlemciler ise bunun stratejik düşünceden ziyade bir hayal olduğu görüşünde.
İran’daki birçokları için Taliban İslamcı Sünni olması nedeniyle Şii İran’ın dini baş düşmanı ve bu olgu onlar için öyle kalmaya devam edecek. Afganistan’daki kaotik koşullar göz önüne alındığında, ekonomik iş birliği de en azından kısa vadede gerçekçi değil. Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinden sonra 1979’da yaşanan mülteci dalgasının bir benzerinin tekrarlanmasından endişe ediliyor. İran, akut ekonomik kriz ve korona salgını nedeniyle şu anda böyle bir
Dr. Orhan Karaoğlu - Kabil’deki iktidar değişikliğinde ilk bakışta en büyük kaybeden Batı gibi görünüyor. Çin daha fazla avantaj elde etmeyi umarken, Hindistan için durum son derece zor.
Afganistan’daki bu durum beklenenden önce geldi ve yerel halk için sonuçları dramatik görünüyor. Dış politika açısından, bu günlerin yoğun kurtarma operasyonlarından sonra, birçok devlet için şu soru ortaya çıkacak: Milyonlarca insanın hayatına Taliban’ın yön vereceği bu ülkeyi şimdi ne bekliyor? İş birliği mümkün mü yoksa Afganistan’ın izolasyonu küresel güçler tarafından mı belirlenecek? ABD, Hindukuş’tan hızla uzaklaşmak isterken Çin bölgede daha fazla nüfuz elde etmeyi düşünüyor.
ABD şu anda tahliye göreviyle ve operasyonun başarısızlığı konusundaki tartışmalarla meşgul görünüyor. Yeni Taliban rejiminin gelecekteki yönetimine ilişkin ek planlar henüz kamuoyunda tartışılmadı. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, gelişmekte olan durumla nasıl başa