Gökçek’e konuşmazsan, kime konuşabilirsin?

14 Mayıs 2010

Fenerbahçe’nin “şampiyonluk köprüsünden” geçene kadar “kimseyi ürkütmemek için” derin sessizliğe bürünmesi, iyi hoş da... Sayın Melih Gökçek ve adamının söyledikleri sportif bir hadise değil ki... Adli vaka.
Ne hakemleri ilgilendirir, ne federasyonu, ne de rakipleri.
Doğrudan doğruya Fenerbahçe’ye “şikeci” demeye getirdi sayın Gökçek.
“Biri bizim futbolcuyu aradı, al parayı oynama dedi”!..
Kim... Ben mi?
Fenerbahçe veya Fenerbahçeli biri olmalı.
Fenerbahçe ne yapıyor?

Yazının Devamı

Siz böyle hoca gördünüz mü?

12 Mayıs 2010

Bir ay önce, Beşiktaş’ı mağlup ettikten sonra ne demişti Daum?
Daha doğrusu ne demeye getirmişti?
“Siz hiç 8’de 8 gördünüz mü”?
Maksadını aşan tuhaf bir cümleydi, ama gerekliydi!
Çünkü, takımın son düzlükte toparlanmasını, hakemleri kıyasıya eleştiren Yönetim’e bağlayanlar vardı.
Doğru-yanlış... Fenerbahçe’de “bağırma” ve “kazanma” zamanlaması örtüşüyordu. Aziz Bey MHK’ye ayar verince Fenerbahçe daha mı kolay kazanıyordu ne?
Artık Daum’un taşın altına elini sokması gerekiyordu.

Yazının Devamı

Futbolun sonu Gökçek’in elinden olur

11 Mayıs 2010

Süper Lig’in “süper şampiyon” doğurmasına bir hafta kala, şahit olduğumuz şaibe, komplo, entrika ne ki!..
Yoklama macunu sadece.
Çerez... Peşrev... Esas varyete yakında.
Bir yıl mı desem üç yıl mı; bilemiyorum.
Şimdilik müsterih olun. Süper Lig, bir gün ortasından çatlayıp yok olacaksa, helvasını yiyip ruhuna Fatiha okuyacaksak, “o sezon” bu sezon değil...
Zamanı gelince Ankaragücü’nün transferlerine, yeni sezon kadrosuna, hocasına ve Gökçek Ailesi’nin açıklamalarına bakar söylerim.
Çünkü “ip” de “satır” da “kırk katır” da Melih Gökçek’in zimmetinde.

Önce “süpernova”, sonra “karadelik”

Yazının Devamı

Yılın başkanı: Adnan Polat!

7 Mayıs 2010

Bu “paye” sayın Adnan Polat’a “müessesedendir” naçizane!.. Şimdilik sadece ben... Sezon bitip hesap vakti geldiğinde muhtemelen Galatasaray’ın ezeli/ebedi tüm rakipleri de beni takip edecektir:
“Yılın Başkanı Adnan Polat”!
Onların motivasyonunu bilemem. Ama benimkini açıklayabilirim.
Sayın Polat’ı “yılın başkanı” yapan, “farklı” olmasıdır bence!..
Hiçbir başkana nasip olmamış “rahatlığı, sıra dışılığı, sözünü sakınmaması ve yönetme yeteneği” ile farklı!
Daha önce aynı “meziyetlere” sahip bir başkan varsa bile, bırakın ikinci kez seçilmeyi, her halde mazbatasını alacak kadar dayanamamıştır.

Siz niye başkansınız?

Yazının Devamı

Ya “hak ettiler” ya “tırsıyorlar”!

5 Mayıs 2010

Aziz Yıldırım, Papermoon’da “Şu tuzluğu uzatsana” deyince üzerine programlar/sayfalar dolduranlar, sudan bir meselede fikrini söyleyince tefrika yapanlar, nedense aynı Aziz Yıldırım’ın adrese teslim ağır açıklamasından hiç alınmadılar.
Adres onlardı ve çok açıktı Aziz Bey’in yazdıkları:
“...bu güne kadar Türk sporunda görülmemiş bir seviyesizlikle yapılan yorumlar, son derece çirkin ve yakışıksız isnatlar ve ithamlar birbirini izlemeye başlamıştır”.
Bu kadarla kalsa iyi...
Yetinmemiş, bir de yapılanları tarif etmişti Aziz Bey...
Öyle bir tarif ki, sanki yapanların kartviziti:
“Yüzyıllık büyük kulüpleri, rakibi şampiyon olmasın diye maç satacak şeklinde itham edenler, kaçan penaltının ardından, penaltının kaçma gerekçesi olarak penaltıyı atan futbolcunun rakip takım futbolcusu ile olan arkadaşlığına bağlayanlar, şerefi ile kulübüne hizmet eden futbolcuları ortada hiçbir somut veri yokken maç satmakla suçlayanlar, kendi popülerliklerini artırmak için yaptıkları bu açıklamaların, Türk futbolunu nereye götüreceğini görmeyecek kadar gözü karadırlar”.

Yazının Devamı

Futbol ‘1 Mayıs’ı anlasın!..

4 Mayıs 2010

Artık hakemi beğenmeyip, maç saatini uygun görmeyip, cezayı çok bulup, bileti az bulup, bağırıp çağırma devri bitti!.. Hiçbir yönetici “Hakkımı yiyorsun” diye MHK’ye saldıramaz, “Malı ben üretiyorum” diye Federasyon’u hiçe sayıp sinkaflı mesaj atamaz bundan kelli.
Maçı kaybeden hocanın, alın teri ve emekten dem vurup, ona buna yüklenmesi tek kelimeyle komedi...
Tribündeki vatandaşların da “adalet” gerekçesiyle asabileşip cümle aleme dümdüz gitmesi, asla “mazereti var” kategorisinde değerlendirilemez artık.
Çünkü düne kadar “ayıptı”. 1 Mayıs 2010 tarihinden sonra hem “ayıp” hem “günah” hem de “demode” oldu.
Kimdir bu memleketin en çok ezilen sınıfı?
Üreten ve ürettiği malı bile alamayan işçiler değil mi?
Herkes onları sömürür, her kriz onları süpürür, örgütleri engellenir, sokağa çıkan biberlenir.

Yazının Devamı

Karakolda bitmesin!

30 Nisan 2010

Herkesin aklı melanete çalışıyor. En ufak avantajlar için en büyük yorganlar yakılıyor. Maalesef belirtiler öyle. Lütfen karakolda bitmesin bu sezon. En “feci” sezon olma ihtimali, “en müthiş” olasılığı ile eşit... İzin verin, sadece Futbol Tarihimizi zenginleştirsin...

Bu sezon, muhtemelen Türk Futbol Tarihi’ne “kapak” olacak. Olmasa bile, en azından bugüne kadar yazılmışlara “yeni bir fasikül” ekleyecek... Temiz bir baskı mı çıkar ortaya, yoksa poşete mi girer; onu önümüzdeki üç hafta gösterecek.
Daha doğrusu, üç kısa haftada yöneticisiyle, kulüpçüsüyle, futbolcusuyla, medyasıyla, futbol aktörlerimizin ender görülen “sağ duyusu” veya sezon sonu klasiği “Neron sendromu”!..
Bakalım “yaşamasına müsaade edecekler mi” yoksa “yakacaklar mı” futbolu?
* * *
Kolay değil; “üç büyüklerin” son beş haftaya kadar süren şampiyonluk mücadelesini ve onlara Trabzonspor dışında bir Anadolu takımının ilk kez katılmasını “vaka-i adiyeden” sayan kimse yoktur herhalde.
Ve geldik sıra dışı sezonun sıra dışı günlerine.

Yazının Devamı

Kimseyi tenzih etmiyorum

28 Nisan 2010

Müthiş bir sezon yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor; her nerede, kimler tarafından ve nasıl yaşatılıyorsa!..
“Nerede, kimler tarafından ve nasıl” saçmalığı ile uğraşacak halimiz yok, ama ekranda/sayfalarda, malum şahıslar eliyle fena halde mıncıklandığını, tecavüze uğradığını görüyoruz.
Futbolun sinek kadar değeri yok gözlerinde.
Varsa yoksa, “yağını” çıkarmak. Cukkayı doldurmak. İtibarı artırmak.
Evet, “itibar”...
Onlar, “ilgilenen” sayısına bakarlar. Nefret de bir çeşit ilgi olduğundan, bulanan mideler arttıkça, bunu itibardan sayarlar.
Kimseyi tenzih etmiyorum !

Yazının Devamı