Fenerbahçe sezonu, Galatasaray futbolu kurtardı!.. Nasıl?.. Fenerbahçe hiç olmazsa Kasımpaşa’yı yendi ve liderlik koltuğuna oturdu. Galatasaray’da o da yok.
Ne yaptı ki, ekstradan?
Hiiiç!.. Sadece bildiği gibi, gücünün yettiği kadar oynadı eski liderle; o kadar...
Yani Galatasaray’dan beklenen kadar!
Görevi ve misyonu sınırları içinde.
Önünü arkasını düşünmeden.
Ne eksik, ne fazla.
Fenerbahçe taraftarı olmak gerçekten bir “ayrıcalık”!..
Bakın, şimdi de Kasımpaşa maçı biletlerini satın aldı Fenerbahçe yönetimi. Tanesi 120 liradan 5 bin bileti, isteyen Fenerbahçeliye ortalama yarı fiyattan veriyor.
Yaklaşık 300 bin liralık “subvansiyon”...
Bir anlamda “devamlı müşterilerin” cebine koyuyor bu parayı. Vefakâr seyircisini ödüllendiriyor. Enflasyona, işsizliğe karşı koruyor. Kurda kuşa yem etmiyor.
Valla, Tarım Bakanlığı çiftçisine, babalar oğullarına yapmaz bu zamanda.
“Ayrıcalık” bu kadarla kalmıyor.
Fenerbahçe seyircisi nasıl “ayrıcalıklıysa”, galiba Fenerbahçe de “ayrıcalıklı”!
Aman dikkat!.. Tedbirinizi alın, mümkünse birkaç paket un/makarna bile stoklayın.
Bugün Türk Futbolu, çok kritik bir gün yaşayacak.
Malum 23 Nisan...
Takım elbiseli, ipek kravatlı, elbiseleri oyalı, pabuçları gıcır gıcır boyalı bir sürü “ufaklık” piyasada... Çil yavrusu gibi dağılacaklar memlekete. Kimi siyasetçilerin, kimi bürokratların makamına oturacak ve irticalen konuşacak.
Buraya kadar sorun yok. Memleket meselelerinden pek çakmazlar.
Peki ya futbola da sulanırlarsa? Futbol adamlarının koltuklarına da kurulurlarsa?
Ne diyecekler acaba?
Şimdi size Galatasaray taraftar forumlarından bir alıntı yazacağım. Ben bulmadım; cevval Galatasaray muhabirimiz Nevzat Dindar rastlamış, bana gönderdi.
Bir de not düşmüş genç gazeteci:
“Abi, bunların ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor mu”?
Dehşete kapılmış Nevzat...
Çünkü, karşısında dünyanın en pis işini “mantık” çerçevesine oturtan, rezalete kurnaz gerekçeler sunan “Galatasaraylılar” var.
Ama “Aristo Mantığı” değil; “Mefisto Mantığı”... Şeytani mantık.
İmla hatalarına bile dokunmadan yazayım, siz karar verin Nevzat haklı mı:
Beşiktaş’ın hocası Mustafa Denizli, “Hakemlik yürek işidir” demiş; “Yüreği olmayanlar hakemlik yapamaz, yaptırmamalılar”!..
Virgülüne kadar doğrudur.
Lakin, sorarlar adama; “teknik direktörlük yürek işi değil mi”...
“Kazanman gereken maça, niye savunmacı bolluğu ile çıkarsın ki”?
Neden?..
Tamamen bilmediğimiz, bilsek de anlayamayacağımız motivasyonlar vardır bu noktada:
Mesela, Denizli, “imza” kurbanıdır!..
Nasıl ki, eski hakemler televizyonlara dağılıp hakemliğe ait “gizli ajandaları”, “şeytani hesapları” ve “bireysel megalomanlıklarını” açık ettikçe dehşete kapıldık ve “Demek ki bu vatandaşlar maç yönetirken de aynı hesapları yapmaktalarmış” diye hayretlere düştük...
“Yine ucuz kurtulmuşuz” diye düşündük.
Galatasaray’ın eski başkanı Faruk Süren’in “Galatasaray Yönetimi, Arda’yı gözden düşürmek için seyirciye protesto emri verdi” tespitiyle “yönetici” denilen meslek erbabının “teraziye madik atan bakkal esnafından farksız”, hesapsız ve insafsız vatandaşlar olduğunu da idrak ettik çok şükür.
Bakalım daha neler göreceğiz. Daha ne kadar “antifutbol” varlıklar olduğunu öğreneceğiz futbolun içindekilerin.
Baksanıza, “Bana yediremezler” diyor sayın Süren... “Kamuoyu oluşturup futbolcudan kurtulmak için yapılır bu tip işler”!..
Dikkat edin; “Yapılır”!..
Bizim bilmediğimiz “Yönetici El Kitabı”nda, “yollamak istediğini ıslıklat” diye bir paragraf varmış demek.
Şeytan diyor ki, “taraf tut” şu derbide... “Beşiktaş kazansın” de!.. Benim dememle olacak değil tabi. Üstelik çok saçma.
Yine de bir yorumcunun asla yapmaması gerekeni yap ve “umarım Beşiktaş kazanır” de.
Derim valla!..
Göze alırım “Sırılsıklam Beşiktaşlı, Fenerbahçe düşmanı” laflarını.
Doğru olmaz ama göze alırım.
Yazının devamını okuyanlara ise anlatırım işin gerçeğini:
Öyle spekülasyonlar var ki şu Süper Lig’in son virajında...
Bu tuhaf sorunun yanıtı da en az soru kadar tuhaftır ve “evet”dir maalesef... Kanserin nedenleri başında “stres” geliyorsa, yapar.
Hele Ali Sami Yen tribünleri söz konusuysa, bal gibi yapar! Kanserojen bir atmosfer var Galatasaray tribünlerinde.
“İyi hücreleri” yiyen “kötü hücreler”... “Faydalı” olanı “faydasız” hatta “zararlı” hale getirmeye çalışan bir devinim. İçinde yer aldığı organizmayı iflas ettirmeye çalışıp o canlıyla birlikte yok olma girişimleri...
Tipik kanser stratejileri!
Rahmetli Özhan Canaydın’ın rahatsızlığı nasıl tetiklendi sanıyorsunuz?
Örnek mi istiyorsunuz? Mesela Mart 2007... Galatasaray Trabzonspor’la çok kritik bir maç oynuyor, tribünde bir pankart:
“Dışımızdaki biri Özhan Canaydın” !