Mecburi hizmeti bittikten sonra adeta “teskere bırakıp” Hakkari Devlet Hastanesi’ndeki kutsal görevine devam eden, “Dilek Ablası” olduğu Hakkarili çocuklara sporu sevdiren, kurduğu futbol takımı ile Hakkarili çocukların ilk defa Hakkari dışına çıkmasına, ilk defa uçağa binmesine, Almanya’daki turnuvada ikincilik almasına ön ayak olan, modern zamanların Halide Edip’i Doktor Dilek Yeşilbaş’ın, “başımızın üzerinde” yeri var tabi...
Çocukların sadece bedenlerini değil ruhlarını da kurtaran bu “mübarek insana” hak ettiği saygıyı göstermek hepimizin görevi.
Sayın Başbakanımız Erdoğan, Dolmabahçe’deki toplantıda “ünlü” spor adamları önünde bu görevi bizlerin adına yerine getirdi.
Teşekkürler sayın Doktor, teşekkürler sayın Başbakan...
* * *
Lakin, bir hüzün var bu muhteşem olayda!
İçinde bulunduğumuz mahrumiyeti, imkansızlıkları, yoklukları, kıyısından köşesinden aşmak ve hiç olmazsa bir avuç çocuğa medeniyet penceresi açmak için bile, “hayatını adayan idealistler” gerektiğini hissetmenin hüznü...
Fenerbahçe, Daum’u gönderdi mi, göndermedi mi?
Belli değil!
Yahu adam neredeyse Beşiktaş’ta işe başlayacak. Yazılmadık seçenek, söylenmedik söz kalmadı. Bir tek “yalan” diye yazmaktan klavyesindeki “Y” harfi kırılmış “Resmi Site” sus pus.
Nedir. Devlet sırrı mıdır bu?
Söylentilere Demirel, sorulanlara İsmet Paşa durumu daha na kadar sürecek Fenerbahçe’de?
Peki...
Aykut Kocaman sportif direktör mü, teknik direktör mü?
Helal olsun Beşiktaş Yönetimine!.. Dünyanın en kolay, en erdemli ve en verimli yapılabilecek “teknik direktör değiştirme” işlemini, ellerine yüzlerine bulaştırıp her koşulda dedikodu ve eleştirinin önünü açtılar ya...
Helal olsun.
Hatta pes!
Artık kim inanır Mustafa Denizli’nin “hasta” olduğuna?.. Hoca her fırsatta “Ödeyin şu futbolcuların borcunu” diyor, Quarisma’yı bile bu nedenle istemiyor. Küüüt, hastalık nüksediyor.
Külahıma anlatın.
Yahu, mali durumla hiç ilgisi olmayan teknik direktör “mali açıdan toparlanma” öneriyor. Birinci vazifesi “kulübün ekonomisi” olan seçilmiş insanlar borç rekortmeni kulübe zekle/şevkle yeni borç kapıları açıyor.
İkaz edene de kapıyı gösteriyor.
Galatasaray “tüzükte tadilat” için bir kongre yaptı. “Kongrede ve üyelerde tadilat” ihtiyacı ortaya çıktı!
Hatta kulüpte!
O kadar “alışılmadıktı” Galatasaray üyelerinin davranışı. O kadar “sıra dışı”...
Medya, Olağanüstü Tüzük Tadil Genel Kurulu’nu “görülmemiş rezillik” diye gördü.
Zaten yarıda kaldı kongre.
Neden? Nasıl anlatıyorlar sebebini?
“Bazı üyeler yeter sayısı oluşana kadar kapıda beklediler, geciktirdiler, basın dışarı çıkarıldı, tüzük taslağında değişiklik yapıldığı ortaya çıktı, tekrar sayım ve katılım yetersizliği nedeniyle Eylül’e erteleme”.
Dün beş, bugün altı şehit... Yaralılar ayrı. Akdeniz’de öldürülen Türkler’in sayısı ise bilinmiyor.
İsrail ile neredeyse savaş aşaması.
Sadece mayıs ayının son üç günlük Türkiye bilançosu böyle...
Biz kanıksamışız.
Yıllar boyu süren travmalar, yaşam şeklimiz olmuş.
Eloğlundan da aynı aldırmazlığı bekliyoruz.
Yahu, sosyetik güzelimiz Süreyya Yalçın bile koruma sayısını üçe çıkartmış.
Fransa “bal tutan parmağını” yaladı, biz avucumuzu!..
Şimdi bağırıyoruz:
Taraflı Platini, torpilci, adaletsiz adam, utanmaz, küstah... Olmaz olsun böyle başkan.
Nefret ediyoruz UEFA’nın başından.
Hepsine tamam!
Peki UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik’i niye suçluyoruz?
“Sen Platini gibi davranmadın, ülkeni onun kadar kayırmadın”!..
Spor Medyası’nın ağzından bal damlıyor. Doğruysa, yeni sezonda Ronaldinho’dan Cannavaro’ya, Quaresma’dan Santos’a bavulunu kapan Süper Lig’e koşuyor.
Umarım doğrudur!..
İnşallah hepsi gelir.
Çünkü yabancı futbolcuların “süperman” olmadığını, her Allah’ın kulu sporcu gibi bazen iyi bazen kötü oynadığını, hiçbirinin her hafta maç kurtaramadığını, bir futbolcunun değeri ve veriminin ancak fiziksel ve ruhsal çevrenin katkılarıyla artabileceğini, bu yüzden hep “pahalı” alıp “ucuz” sattığımızı, aynı verimi Bank Asya’dan bir gence yapılacak çok daha az yatırımla alabileceğimizi ancak yakından izleyerek görebilir ve öğrenebiliriz.
Bu bir süreç...
Artan para ile lüks tüketimi körükleyen ve bir yere gelip tıkanacağı apaçık ortada olan, çünkü eti-budu belli futbol piyasamızda gelirlerin limitte, lüks tüketimin en yüksek ivmede olduğu Lale Devri gibi bir süreç.
Futbol sarayında israf cinneti, memleket sokaklarında mide gurultusundan senfoni.
Pat diye sordu: “Efes Pilsen kapanacak. Niye arka çıkmıyorsunuz”?..
Kim söylüyor bunu?.. Efes Pilsen’in genel menajeri Engin Özerhun mu? Sahibi Tuncay Özilhan mı?
Hayır... Efes Pilsen’in basketboldaki en büyük rakibi Fenerbahçe’nin başkanı Aziz Yıldırım!..
Üstelik Efes Pilsen oyuncularında doping çıktığında, olayın peşine düşen, gündemden inmesine müsaade etmeyen, suçun organize olduğunda ve cezasının küme düşürmeye kadar gitmesinde ısrar eden Aziz Yıldırım.
İlginç değil mi?
Hayır.
Spor böyle bir şey işte. Rekabet bir yere kadar...