Eksen kaymış

7 Mart 2010

Ne “marka”sı, ne “değer”i, ne futbolu? Ekseni kaymış memleketin sporu bu...
Diyarbakırspor- Bursaspor maçı İstiklal Marşı’na ıslıkla başlıyor.
Taç atışında futbolcuyu kalkanlı polisler koruyor.
Korner daha feci... Kum torbalarından mevzi gerekiyor bayrakların etrafına.
Gazetecinin gözü, hakemin kafası, memleketin ümidi haşat ediliyor vatan toprağında.
Diyarbakırspor Bursa’da bölücü örgütle özdeşleştirilmiş, Bursaspor Diyarbakır’da linçten zor kurtuluyor.
Emniyet, maçın tatil edildiğini tribüne çaktırmadan stattan kaçırıyor Bursasporluları.

Yazının Devamı

‘Feci’bahçe!..

5 Mart 2010

Fenerbahçe, tahminlerin de ötesinde bir bunalımla karşı karşıya!.. Durum feci.
Nereden mi belli?..
Çok basit... Başkan Aziz Yıldırım konuşmuyor; ya yazıyor ya da “kurye” ile mesaj yolluyor.
Tamamı, “Aziz Yıldırım nasıl kurtulur ?” ana fikirli...
Siz “Fenerbahçe nasıl kurtulur?” kapsamında bir açıklama okudunuz/dinlediniz mi?
Sadece “Durumun vahameti konusunda Başkan’ın suçu yoktur”!..
Yangın çıkmış, “değerli varlıklar” ateşten uzaklaştırılıyor. Bu sezon Fenerbahçe’den ümit kesilmiş sanki!

Yazının Devamı

Guus Çetin devri!

3 Mart 2010

Lig TV’den Süper Lig maçlarını seyretmek için ayda kaç para veriyorsunuz siz?..
Asgari ücretin beşte biri değil mi?
Abone değilseniz, tahta iskemlede ıkış tıkış, maç başına on lira.
Lakin Mr. Hiddink, aynı işi yapmak için ayda bir milyon dolar indiriyor cebe!..
Derbileri 500 bin dolara, heyecanlı maçları 100 bin dolara seyrediyor herhalde. Milli Takım’a futbolcu vermeyenleri izlemeye gerek yok.
Ağustos’a kadar böyle.
Hiddink en pahalı talebe.

Yazının Devamı

Yıldırım ceketini alır gider mi?

2 Mart 2010

Sezon başından beri ayıp ettik sayın Aziz Yıldırım’a!.. En başta da ben! “Yeni şeyler söylemek lazım cancağızım”dan sonra, “eskinin eskisi” Daum’la sözleşme yapmak ne demekmiş...
Yahu, işine yarıyor mu/yaramıyor mu; sen ona bak! Hedefe uygun mu/değil mi?
Paranın da, karar organının da başındaki o. Yetkisini kullanır, sorumluluklarına katlanır.
Değil mi?..
Bitmedi:
“Üç yıl şampiyonluk sözü” verilir miymiş...
Bana ne; üç yıl da verir, beş yıl da.

Yazının Devamı

F.Bahçe ve G.Saray ‘görevini’ yapamadı!

27 Şubat 2010

Hem Fenerbahçe hem de Galatasaray turu geçse, Türkiye nasıl bir sabaha uyanırdı bugün?.. Hatta bir tanesi geçse.
Azıcık pembe. Biraz neşeli. Umutlu belki... Dayak yemiş gibi değil, kahvaltıda mis kokulu Osmanlı çileği yemiş gibi başlayabilirdi gün.
“Gündelik” olaylar değişmezdi tabi!
Uyuşturucu mesela...
-Gençliğin “rol modeli” Tarkan ve bazı ünlüler torbacı takibi ile enselendiler.
Veya cinayet...
-Garipoğlu, Münevver’i nasıl kestiğini bu duruşmada da anlatmadı.

Yazının Devamı

Güiza depremi!

24 Şubat 2010



İşe bakın!.. 20 Şubat Cumartesi günü yayınlanan “Ters Köşe”de ne yazmışsam aynen yaşandı “Güiza, siz ve biz” hakkında.
Ne yazık ki; “külliyen aynen”!..
Ben şahsen, yıkıldım...
* * *
Bakın, durum tespiti yapmışım beş gün önce:

Yazının Devamı

Size de yazık, Güiza’ya da!

20 Şubat 2010

Galatasaray “santrforsuz” oynuyor ya... Güiza gibi santrforu olacağına Fenerbahçe sahaya on kişi çıksaydı, Lille’i bilmem ama, Fenerbahçe’nin skor hanesinde en az 2 yazardı. Belki 3...
Bunu “adam asmak” için söylemiyorum. Ortada somut pozisyonlar var. Mesela, Güiza’nın yeri boş olsa, Alex yarı sahadan aldığı topla kendisi gider, Güiza’ya verip abuk sabuk bir pasla bitmezdi o fırsat.
Fırsat dediğimiz yüzde doksan dokuz gol. İşi ve varlık sebebi “gol atmak” olan adam olaya müdahil oluyor, sıfıra indiriyor o ihtimali.
Yani, bir doktor düşünün, her girdiği ameliyatta yanlış damarı kesiyor. Ya zor kurtarıyorlar hastayı, ya da mort! O doktorun yerine hasta bakıcı olsa ameliyatta, hastanın iyileşme şansı daha fazla.
Tamam. Bazen golcülerin şansı yaver gitmez. Takımı mahkum oynar, orada uzakta ağaç gibi dikilir doksan dakika boyunca.
Bazen onu besleyecek adamlar beceriksizlik eder. Paslar ya arkasına düşer ya metrelerce öteye.
Doğru yerde duramadığı, golü koklayamadığı zamanlar da olur golcülerin.

Yazının Devamı

Al sana ‘marka’ fırsatı

17 Şubat 2010

“Futbolun marka değeri” diyoruz ya... İşte o değer, ne Erman Toroğlu’nun susturulmasıyla “sıçrar”, ne Aziz Yıldırım’ın serinkanlı olmasıyla, ne emeklilik turnesindeki yabancılarla, ne de Beşiktaş’ın Galatasaray’a, Galatasaray’ın Fenerbahçe’ye galebe çalmasıyla.
Digitürk ayda 1 milyar dolar verse, artmış mı olacak Süper Lig’imizin rayici?
Hayır... “Maliyet” ile “kıymet” farklı şeylerdir. Şirketi; dolayısıyla halkı kazıklamış oluruz sadece.
Federasyon, Microsoft’u sponsorları arasına katsa, katlanacak mı değer?
Hayır... Federasyon’daki bilgisayarlar yenilenir, Microsoft’un üzerine para aldığından şüphelenilir o kadar.
Biz öve öve bitiremeyelim futbolumuzu, futbolcumuzu, yabancımızı... Yöneticilerimize “yaşayan evliya” gibi davranalım! Neye yarar?
“Otodolduruş” ile yükselmiş görünen grafiklerin ciddiyetine inanılabilir mi?

Yazının Devamı