Bu hafta belediye hizmetleriyle ilgili dikkatimi çeken yenilikleri ve vatandaşların şikâyetlerini ele alacağım. Teknolojinin belediyecilik alanındaki etkisini gösteren en çarpıcı örneklerden biri Ataşehir Belediyesi’nin hayata geçirdiği “Akıllı Belediyecilik” uygulamaları oldu. Belediye Başkanı Onursal Adıgüzel’in liderliğinde dört yeni teknoloji tabanlı hizmet tanıtıldı.
Zabıta360: Yapay zekâ ve görüntü işleme teknolojisiyle donatılmış bu sistem, yol durumu, çöp birikintileri ve işgal gibi sorunları anında tespit edip raporluyor. Hava ve gürültü kirliliğini de ölçerek ilgili birimlere veri sağlıyor.
AtaGöz: Drone ve görüntü işleme teknolojileri kullanarak şehir genelinde denetim, imar kontrolü ve afet müdahalelerinde hızlı analiz imkânı sunuyor.
Sanal Asistan: Vatandaşların belediyeyle olan iletişimlerini kolaylaştıran bu uygulama, yapay zekâ destekli sohbet robotuyla anında bilgi ve hizmet sağlıyor.
Akıllı Atık Toplama Sistemi:
Çöp konteynerlerine yerleştirilen sensörler sayesinde atık toplama
Gaziantep denilince aklımıza hemen baklava, kebap ve Antep fıstığı gelir değil mi? Ancak bu kez Gaziantep, gastronomideki başarılarını farklı bir sektöre taşıyarak, dünyaya tatlı su somonu ihraç etmeye hazırlanıyor. Evet, yanlış duymadınız! Gaziantep artık somon üretimiyle de adından söz ettiriyor. Gaziantep’ten gelen, somon ihracatına dair haberleri duyunca hemen Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’i arayıp bilgi aldım. Başkan Şahin’in kente kazandırdığı projeler, sadece Türkiye’de değil, dünyada da dikkatle takip ediliyor. Şimdi ise gözler, Fırat Nehri’nin bereketli sularında yetiştirilen yerli somona çevrildi.
Gaziantep somonu
2000’li yıllardan bu yana Karkamış Baraj Göleti’nde balık üretiliyor ve süreç her geçen yıl daha da büyüyor. Bugün 21 projeli işletmenin faaliyet gösterdiği baraj göletinde yıllık 9 bin 364 ton balık üretiliyor. Norveç’in soğuk sularında yetişen somonların aksine, Gaziantep’in sıcak ikliminde tatlı su balıkçılığı önemli bir aşama kaydediyor. Üstelik Karkamış
Dünyada ve Türkiye’de, kadınların toplumsal hayatta, iş dünyasında ve siyasette daha fazla söz sahibi olmaları, sadece bir eşitlik meselesi değil, aynı zamanda daha yaşanabilir, adil ve sürdürülebilir şehirler inşa etmek için bir gereklilik olarak görülüyor. Kadınların yönetime katılmaları, karar alma süreçlerine farklı bir bakış açısı kazandırarak toplumsal refahı artırıyor.
Türkiye Belediyeler Birliği tarafından hazırlanan ve TBB’nin web sitesinde yayımlanan “Belediye Başkanları Albümü 2024-2029” verilerine göre, Türkiye’de toplam 76 kadın belediye başkanı bulunuyor. 5 büyükşehir, 6 il, 62 ilçe ve 3 beldeyi kadın belediye başkanları yönetiyor. Türkiye’de toplam bin 407 belediye bulunduğu göz önüne alındığında, kadın belediye başkanlarının oranı yalnızca yüzde 5.4 seviyesinde kalıyor. Bu rakamlar, kadınların yerel yönetimlerdeki temsilinin arttığını gösterse de hâlâ yeterli seviyeye ulaşmadığını ortaya koyuyor.
Kadın istihdamını teşvik
Kadın belediye başkanlarının
Çeşme Belediye Başkanı Lâl Denizli, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında, 17-20 Nisan’da gerçekleştirilecek 14. Alaçatı Ot Festivali ile ilgili bilgi verdi. Davet üzerine katıldığım toplantıda, Başkan Denizli, festivalin Çeşme’nin yalnızca deniz ve güneşten ibaret olmadığını bir kez daha vurgularken, bu yılın yöresel ürünü olarak “Kaya Koruğu”nun seçildiğini duyurdu. Genellikle soğuk mezelerde kullanılan bu lezzet, festivalde usta şeflerin yaratıcı dokunuşlarıyla bambaşka bir boyuta taşınıyor.
Et mi ot mu?
Toplantıda dikkatimi çeken iki önemli detay vardı. Birincisi, festivalin tarihinin değişmesiydi. Daha önce Adana Lezzet Festivali ile aynı tarihe denk geldiği için hep bir ikilem yaşanıyordu: Et mi ot mu? Şimdi artık böyle bir çakışma yok; bu da “Toprak, zaman ve tat” temasıyla düzenlenen Alaçatı Ot Festivali’nin daha geniş bir katılımla ve daha büyük bir coşkuyla gerçekleşeceğini gösteriyor.
İkincisi ise toplantının sürpriz ismi, Türk futbolunun efsane teknik
Mübarek ramazan ayı ile nihayet bu yıl da buluştuk! Manevi atmosferin yoğunlaştığı, birlik ve beraberliğin pekiştiği bu müstesna günlerde, ilk sahur heyecanı yaşanmaya başlıyor. 28 Şubat Cuma’yı 1 Mart Cumartesi’ye bağlayan gece, milyonlarca Müslüman sahura kalkarak bereketli bir oruca niyet edecek. Ramazan, yalnızca aç kalmanın ötesinde; paylaşmayı, sabrı ve yardımlaşmayı en güzel şekilde öğreten bir ay olarak gönülleri aydınlatıyor. Bu ay, yalnızca nefsi terbiye etme süreci değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın ve yardımlaşmanın en güçlü hissedildiği dönemlerden biri olarak da öne çıkıyor. Bu kutsal ayın başlamasıyla yerel yönetimler de yoğun bir mesaiye başlıyor.
Vatandaşların güvenilir ve sağlıklı gıdaya ulaşmasını sağlamak amacıyla fırınlar, marketler ve pastanelerde denetimler sıkılaştırılıyor. Ankara’da, Sincan Belediyesi zabıta ekipleri, ilçe genelindeki market ve fırınları mercek altına alarak, hijyen, fiyat etiketi uyumu ve son kullanma tarihi gibi kriterleri titizlikle inceliyor. Özellikle temel gıda ürünlerinin
Milliyet, yıllardır süregelen gazetecilik geleneğiyle belediyelerin çalışmalarını mercek altına alarak kamuoyunu bilgilendirmeye devam ediyor. Belediyecilikte başarı hikâyelerinden kentsel dönüşüm projelerine, sosyal belediyecilik uygulamalarından altyapı yatırımlarına kadar geniş bir yelpazede haber sunarak, Türkiye’nin dört bir yanındaki yerel yönetimlerin çalışmalarını okuyucularıyla buluşturuyor.
Milliyet Gazetesi’nin 1970-2008 yıllarına ait nüshalarından oluşan değerli arşivi, yurttaşların daha kolay erişebilmesi amacıyla Şehitlik Kütüphanesi’nden Adana’nın kent merkezindeki İnce Memet Kütüphanesi’ne taşındı. Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın yönlendirmesiyle ve Gençlik ve Spor Hizmetleri Başkanı İrfan Irmak’ın girişimleriyle hayata geçirilen bu değişiklik, araştırmacılar ve tarih meraklıları için önemli bir fırsat sunuyor.
Bununla birlikte Büyükşehir Belediyesi’nin Güzelyalı semtinde açacağı modern kütüphaneye de arşivin aktarılması gündemde. Adana
Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ile önceki gün değerli bir görüşme yaptım. Malum, son zamanlarda yaşanan depremler hepimize bir kez daha gösterdi ki, sağlam yapılar inşa etmek bir tercihten öte zorunluluk. İstanbul’un deprem gerçeğiyle yüzleşmekten başka şansı yok. Peki, Büyükçekmece’de durum ne?
Başkan Akgün’ün anlattıklarına göre, ilçede ciddi bir dönüşüm süreci yaşanıyor. Nüfus 277 binin biraz üzerinde. Toplamda 37 binden fazla yapı var; bunların yaklaşık yarısı 1999’dan sonra inşa edilmiş. Kentsel dönüşüm kapsamında bugüne kadar 50 binden fazla riskli bina yıkılmış ve yerine depreme dayanıklı yapılar inşa edilmiş.
Başkan’ın en çok üzerinde durduğu konu ise ada bazlı kentsel dönüşüm. Yani bina bina değil, bütün bir mahalleyi, bütün bir sokağı dönüştürerek yeni bir düzen kurmak. Bu sayede hem kent silueti korunabiliyor hem de daha yaşanabilir bir çevre oluşturulabiliyor. Özellikle Tepecik, Kumburgaz, Kamiloba,
Her hafta köşeme oturduğumda, siz değerli okurlarımdan gelen mesajları dikkatle inceliyorum. Yazılarımda sadece kendi gözlemlerimi değil, sizlerin sesini de duyurmaya çalışıyorum. Bu hafta gelen şikâyetler, şehirlerimizdeki kronikleşmiş sorunları bir kez daha gözler önüne serdi. Vatandaşın gördüğünü, yöneticiler gerçekten görmüyor mu? Yoksa gözlerini mi kapatıyorlar?
Söz konusu şikâyetlerin başında, yıllardır çözülmeyen kaldırım işgalleri sorunu geliyor. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin, bu sorunla mutlaka karşılaşırsınız. Kaldırımlar, yayaların güvenli bir şekilde yürüyebilmesi için yapılmışken bugün ne görüyoruz? Berberlerin havlu askıları, marketlerin meşrubat dolapları, büfelerin masaları, hatta yol ortasına konulmuş kocaman taşlar… Vatandaş kaldırımda yürümek yerine, mecburen araç trafiğinin içine inmek zorunda kalıyor. Bu durum, özellikle yaşlılar, engelliler ve bebek arabasıyla yürümeye çalışan aileler için büyük bir çileye