Fikret Bila

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün, Ergenekon savcıları Zekeriya Öz ve Fikret Seçen’e İzmir adliyesinde ifade verdiğini, Tolga Şardan’ın imzasıyla Milliyet’in manşetinden dün duyurmuştuk.
Özkök Paşa, vatandaş olarak görevini yerine getirdiği düşüncesinde, vicdanı rahat. Her zaman olduğu gibi hazırlık soruşturmasının gizliliği konusunda çok hassas. Dünkü konuşmamızda soruşturmanın esasıyla ilgili hiçbir şey söylememeye büyük özen gösterdi.
Özkök Paşa, hukuk ve adalet anlayışı ile ifadesine başvurulmasının şekli yönleriyle ilgili sorularıma şu yanıtları verdi:

‘Zarif bir yöntemdi’
Savcılarla İzmir adliyesinde görüştünüz. Daveti nasıl aldınız?
- Daha önce de size, savcıların davet etmesi halinde icabet edeceğimi söylemiştim. Zaten aksi olamazdı. Savcılar aradılar ve ifademe başvurmak istediklerini söylediler. İzmir’e gelebileceklerini ifade ettiler. Bir bakıma tercihi bana bırakmış oldular. Birlikte İzmir Adliye Sarayı’nın uygun olacağını

Şule Bucak, Ankara’da özellikle sosyal demokrat kesimde iyi tanınan bir isimdir. Önceki gün CHP Lideri Deniz Baykal’la benim de dahil olduğum bazı gazetecileri, evinde, akşam yemeğinde ağırladı. Güzel yemekler eşliğinde sıcak bir ortamda sohbet ettik. Resmiyetten uzak sohbetin ağırlıklı konuları çocuklar, torunlar, müzik ve anılardı.
Konukların çoğunluğu Ankara gazetecileri olunca tamamen siyaset dışı sohbet tabi mümkün değildi.
Örneğin, merak edilen konulardan biri 23 Nisan’da TBMM’deki törende Baykal’ın, Başbakan Erdoğan’ın elini niye sıkmadığıydı? Hemen yanındaki Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’la tokalaşan Baykal, neden Erdoğan’ın elini sıkmadı?

“Öncesi var”
Baykal bu soruyu duyunca, “Durun ama” dedi, “Bunun öncesi var. Haberlerde sadece benim Başbakan’ın elini sıkmadığım söylendi. Ama öncesiyle ilgili haber veya görüntü yayınlanmadı.”
“Öncesinde ne var?” diye sorulunca da şu bilgiyi verdi :

Türk Dışişleri, Ermenistan’la bir mutabakata varıldığı ve bir yol haritası çizildiğini açıkladıktan sonra gözler Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e dönmüştü. Aliyev’in vereceği tepki merak ediliyordu. Beklenti, Aliyev’in Türkiye-Ermenistan mutabakatına tepki göstermesi yönündeydi. Ama öyle olmadı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, önceki gün Aliyev’i telefonla aradı. Azerbaycan kamuoyunun gösterdiği tepkiye rağmen iki devlet başkanının, çalışmalarının iki ülke lehine olduğu konusunda mutabık oldukları açıklandı.

Anlayış birliği
Görüşmenin perde arkasına bakıldığında, iki devlet başkanı arasında bir anlayış birliği olduğu görülüyor. Çankaya’ya yakın kaynaklara göre, bu anlayış birliğini şöyle özetlemek mümkün:
“Her iki ülke karşılıklı olarak sorunların çözümüne zarar vermeyecek. Türkiye, Yukarı Karabağ sorununun çözümünü olumsuz etkilemeyecek; Azerbaycan da Türkiye’nin Ermenistan ve ABD ile ilişkilerine zarar

ABD Başkanı Barack Obama’nın bugün Ermenilerin istediği “soykırım” sözcüğünü kullanıp kullanmayacağı merak ediliyor. Obama, Ankara’da iken soru üzerine, “Benim bu konuda sözlerim kayda geçti, görüşlerim değişmiş değil” diyerek, sinyal verirken, bir yandan da Türkiye-Ermenistan arasındaki sürece zarar vermek istemediğini belirtmişti.
Diplomatik çevreler, Obama’nın bu sözlerini 24 Nisan öncesinde Ankara’dan olumlu bir adım beklediği biçiminde yorumlamışlardı. Nitekim, öyle de oldu. Önceki gün gece yarısında Dışişleri Bakanlığı Ermenistan’la mutabakat sağlandığını açıklayınca, Obama’nın da eli rahatladı. Artık “soykırım” sözcüğünü kullanmamak için geçerli bir nedeni var. Seçmenlerine ve Ermeni diyasporasına dönüp, “Türkiye-Ermenistan uzlaştı ve yol haritası belirledi, şimdi bu sürece zarar vermenin manası yok” diyebilir.
Ankara’daki beklenti, Obama’nın bu gelişmelerden sonra, “soykırım”

TBMM’nin 89. kuruluş yıldönümünü, bugün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutluyoruz. 23 Nisan, dünyanın tek çocuk bayramı. Büyük Atatürk’ün engin uzgörüsüyle armağan ettiği bu gün, sadece bizim çocuklarımızın değil tüm dünya çocuklarının bayramı. Dünyanın dört bir yanından gelen çocuklar Türkiye’de buluştular. Atatürk’ün bu armağanı Türkiye için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı.

Egemenlik mücadelesi
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyen Atatürk’ün, görmek istediği Türkiye ile bugün yaşadığımız Türkiye pek örtüşmüyor. Bu gerçeği görmemek mümkün değil. Çağdaş uygarlığın da üzerine çıkmak için ortak idealler peşinde, birlik, beraberlik içinde koşan bir Türkiye manzarası yok maalesef.
Ulusal egemenliğin tecelli ettiği TBMM’de bir başka mücadele var 23 Nisan’da. DTP’liler TBMM Genel Kurul Salonu’nda dün geceden itibaren

AKP’nin 29 Mart seçimlerinde uğradığı oy kaybı konusunda birçok yorum yapıldı, birçok neden sayıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sert, kavgacı üslubu, muhalefet partilerinden çok basını hedef alan seçim kampanyası, dayanaktan yoksun ağır vergi cezalarıyla basını ezme girişimleri de bu nedenler arasındaydı.
Başbakan Erdoğan, seçim sonuçlarını gerçekçi karşıladı. Seçimi kazanmış olmalarına rağmen, beklentilerine göre sonuçların tatmin edici olmadığını söyledi. AKP’ye oy kaybettiren nedenler üzerinde çalışacaklarını belirtti. AKP hâlâ bu nedenler üzerinde çalışıyor.
Erdoğan’ın, sert, kavgacı üslubu terk etmesi, basınla kavgayı bir politik hedef haline getirmemesi, basınla ilişkilerde objektif davranması, kendisini her koşulda destekleyen gazete ve gazeteciler dışında da basınla ilişkilerini yeniden ele alması, yapılan tavsiyeler arasındaydı.

Yabancı gözüyle
Bu değerlendirmeler sadece Türk siyasetçilere, gazetecilere, yorumculara ait değil. Başbakan Erdoğan’ın seçim kampanyası boyunca

Çankaya Köşkü, dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün himayesinde başlatılan “Eğitim Her Engeli Aşar” kampanyasına ev sahipliği yaptı. Engellilerin eğitimine destek amacıyla, başkanlığını TBMM’nin ilk ve tek görme engelli milletvekili Lokman Ayva’nın yaptığı Beyazay Derneği’nin yürüttüğü kampanya töreni salonu kahkahalara boğdu.
Hem duygulandıran hem düşündüren hem de güldüren törenin yıldızları, engelleriyle barışık, her biri bir başka başarı öyküsü olan engellilerdi.
Sahnede Beyazıt Öztürk vardı. “Beyaz Şov”u aratmayan esprileri ve rahatlığıyla neşelendirdi salonu.
‘R’ engeli
“Bir ara” dedi, “Sordum, beni bu engelli kampanyasına niye kattılar?” diye.
- “R”ler yüzündenmiş...
Devam etti:

KKTC’de bugün seçimler yapılıyor. Derviş Eroğlu’nun liderliğindeki Ulusal Birlik Partisi (UBP) seçimin favorisi. Mehmet Ali Talat’ı KKTC Cumhurbaşkanlığına taşıyan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) iktidarı kaybedebilir.
Seçim öncesi hava, rüzgârın yeniden kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve ona yakın çizgideki UBP’den yana estiğini gösteriyor. KKTC’deki bu rüzgâr değişikliğinde hiç kuşkusuz Kıbrıs Türklerinin yaşadığı hayal kırıklığının etkisi büyük.
Kıbrıs Türkleri, 2004 yılında Mehmet Ali Talat ve CTP’ye destek verirken, çok büyük umutlar besliyorlardı. Annan Planı ile birlikte Kıbrıs’ta sorunun çözüleceğini ve Avrupa Birliği’ne (AB) üye olacaklarını düşünüyorlardı. Bu beklentiyle Annan Planı’na evet dediler. Ve KKTC’de iktidarı değiştirdiler.
Gelişmeler, Kıbrıs Türklerinin beklediği gibi olmadı. Aksine Kıbrıs Türkleri cezalandırıldılar. Annan Planı’na evet demiş olmalarına rağmen, KKTC’ye uygulanan ambargo dahi kaldırılmadı.

Böyle