Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kürt sorunuyla ilgili olarak “Güzel şeyler olacak” diyerek “tarihi fırsat”tan söz etmesi sonrasında “Bu sorun çözülüyor” beklentisi oluştu.
Hasan Cemal’in, PKK’nın dağ kadrosunu yöneten Murat Karayılan’la yaptığı görüşmenin de İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından “dikkatle izlenip, not edildiği” açıklaması, DTP’lilerin “tarihi fırsat”ı gördüklerini belirtmeleri ve 19 Mayıs törenlerine katılmaları, bu yöndeki beklentiyi güçlendirdi.
CHP lideri Deniz Baykal’ın, Murat Yetkin’le yaptığımız, CNN Türk’teki Ankara Kulisi programında, partisinin bu soruna ilişkin önerilerini sıralaması, bazı kesimlerce, “CHP de bu süreci destekliyor” biçiminde yorumlandı. Gözler CHP’ye çevrildi. “CHP’siz çözüm olmaz, Baykal da destek verecek” izlenimi yaratıldı. Murat Yetkin, Radikal’de, CHP lideri Baykal’ın, “Kürtçe dilekçe verilmesine
Ankara Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, kapatılan Refah Partisi’nin (RP) “kayıp trilyon” davası nedeniyle yargılanması gerektiğine karar verdi.
Karar tartışılıyor.
Eğer Adalet Bakanı, “kanun lehine bozma” yoluna giderse, Yargıtay konuyu kesin hükme bağlayacak. Yargıtay kararıyla tartışmalar da sona erecek. Cumhurbaşkanı Gül’ün yargılanmasıyla ilgili olarak iki konuyu birbirinden ayırmak gerekiyor. Birincisi “kayıp trilyon” davası, diğeri ise Cumhurbaşkanı’nın yargılanıp yargılanamayacağı...
Gül ve kayıp trilyon
1- “Kayıp trilyon” davası RP’nin kapatılması nedeniyle Hazine’den aldığı yardımın harcanmamış bölümünün iadesi nedeniyle ortaya çıkmıştı. Yapılan incelemeler sonucunda RP’nin Hazine’den aldığı yardımın yaklaşık 1 trilyon kadarıyla ilgili harcama belgeleri geçerli sayılmamıştı. Bu para RP’den talep edildi.
Dava sonucunda, RP lideri Necmettin Erbakan mahkûm oldu. Ancak, aynı davada genel başkan yardımcısı olarak görev yapan isimlerin hepsi beraat ettiler.
“Türkan Saylan Hanımefendi istirahate çekilmiştir. Ölü değildir. Ölü olanlar bu dünyada hizmeti olmayanlardır. Onun dine ve din adamlarına büyük saygısı vardı. Annesinin Müslümanlığının tartışılmasından çok rahatsızdı. Onu Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 90. yılında uğurluyoruz. Milyonlar onun için dua ediyor.”
İmam İhsan Özkes’i, Türkan Saylan’ın cenazesinde yaptığı bu konuşma nedeniyle kutlamak gerekiyor. Aydın bir din adamına yarışır bir konuşma yaptı ve gerçeği yansıttı.
Evet, Türkan Hoca, bu dünyada en çok hizmeti olanlardan biriydi. Ömrünü eğitime, cüzzamla mücadeleye verdi. Binlerce hastasına sağlık, binlerce öğrencisine eğitim-öğrenim verdi ve on binlerce kızımızı okulla buluşturdu.
Ortaylı’nın tanımı
Türkan Saylan’ın cenaze namazının kılındığı saatlerde Genelkurmay’da Atatürk panelindeydik. Verilen arada, paneli yöneten ünlü tarihçimiz Prof. Dr. İlber Ortaylı’yla Türkan Hoca’yı konuştuk.
İlber Hoca şöyle
Org. İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığı görevini devraldıktan sonra farklı bakış açısı ve uygulamalarıyla dikkat çekiyor. Bunlara dün bir de farklı bir 19 Mayıs kutlaması ekledi.
Org. Başbuğ, dün Genelkurmay Karargâhı’ndaki Orbay Salonu’nda aktif bir panel katılımcısıydı. İlk kez bu yıl 19 Mayıs, Genelkurmay Başkanlığı’nda uluslararası bir panelle kutlandı. “Doğumunun 128. Doğum Yıl Dönümünde Asker ve Devlet Adamı Atatürk“ konulu paneli Prof. Dr. İlber Ortaylı yönetti. Konuşmacılar ise Prof. Dr. George W. Gawrych, Prof. Dr. Andrew Mango, Prof. Dr. Utkan Kocatürk, Prof. Dr. Şerafettin Turan, Prof. Dr. Justin McCarthy ve Prof. Dr. Salahi R. Sonyel’di. Altı bilim adamı Prof. Dr. Ortaylı’nın renkli yönetiminde Atatürk’ün çeşitli yönlerini anlattılar.
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ ise panelistlere yönelttiği üç soruyla, en aktif katılımcıydı.
Düşünen asker
Org. Başbuğ’u akademik çalışmalara verdiği önemle tanıyoruz. 19 Mayıs’ı bilimsel tebliğlerle kutlaması da bu özeninin bir
Bugün 19 Mayıs... Atatürk’ün tüm mazlum uluslara örnek olacak Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için Samsun’a ayak bastığı gün. Ve bu güzel günde kendi deyimiyle, “Atatürk’ün kızı” Türkan Saylan Hoca’yı ebediyete uğurluyoruz. Bu anlamlı günde veda etmek Türkan Hoca’ya yakıştı. Geride binlerce, on binlerce “Atatürk kızı” bırakarak, gönül huzuru içinde ayrıldı aramızdan. Mekânı cennet olsun, bütün Türkiye’nin başı sağ olsun.
Biraz daha yaşadı
Ne kadar sakin sakin söylemişti televizyonda:
“Benim biraz daha yaşamam gerekiyor” diye.
“Biraz daha” yaşaması gerekiyordu gerçekten ve biraz daha yaşadı.
Ölüme hazırlanırken, “kuvvetli şüphe” ile evinde, LAW silahı, suikast silahları, darbe planları aranınca, biraz daha yaşaması gerekiyordu. Gerekiyordu ki, son dersini verebilsin. O dersi de verdi. Gözaltına alınan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin yöneticilerinin hepsi serbest kaldıktan, Türkan
Hüsamettin Cindoruk dün yapılan kongrede DP liderliğine seçildi. Birinci turda Hüsamettin Cindoruk ile Süleyman Soylu arasında geçen yarış, ikinci turda Cindoruk lehine gelişti. Hüsamettin Bey üçüncü turda tek aday olarak girdiği seçimleri kazandı. Soylu’nun döneminde belirlenen kurultay delegeleri Demirel’in de desteklediği Cindoruk’u tercih ettiler.
Cindoruk’un merkez sağdaki liderliği yadırgatıcı bir gelişme değil. Diğer iki genç adaya karşın Demirel’in yasaklı olduğu dönemde DYP’yi başarıya ulaştırmıştı. Liderlik yetenekleri kanıtlanmış, Türk siyasetinde ağırlıklı bir yere sahip olan Cindoruk’un merkez sağda toparlanma yaratabilecek en iyi isim olduğu söylenebilir. Cindoruk’un siyasetten beklentisi olmayacak şekilde köşesine çekilmişken yeniden aktif siyasete dönmesini kişisel ihtiras olarak nitelemek yanıltıcı olur. Cindoruk’u buna mecbur eden, merkez sağdaki genç isimlerin liderlik başarısı gösterememiş olmalarıdır. Cindoruk’u kutluyor ve yeni görevinde başarılar diliyoruz.
Psikolojik
2007 seçimlerinin önemli sonuçlarından biri merkez sağın çökmüş olmasıdır. Bu kesimdeki oyların büyük ölçüde AKP’ye ve bir kısmının da MHP’ye gittiğini söylemek yanıltıcı olmaz. Bu itibarla AKP’nin merkez sağdaki boşluğu da doldurduğu söylenebilir. En azından 2002 ve 2007 seçimleri için geçerli bir saptamadır.
29 Mart 2009 yerel seçiminde AKP’nin önemli sayılacak oranda oy kaybetmesi, merkez sağda hareketlenme ve girişimlere neden oldu.
Cindoruk’un girişimi
Kuşku yok ki, bu girişimlerden en önemlisi 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in desteğini aldığı varsayılan Hüsamettin Cindoruk’un aktif siyasete girmesi ve DP Genel Başkanlığı’na aday olmasıdır.
AKP’nin oy kaybetmesiyle birlikte merkez sağın duayen liderlerinden Cindoruk’un, AKP’ye kaptırılan oyların geri alınabileceği kanısına vardığı söylenebilir. Bu amaçla yola çıktığı da anlaşılıyor.
Diğer yandan, 22 Temmuz 2007 seçimi öncesi DYP ile ANAP’ın birleştirilmesi girişiminin deyim yerindeyse fiyaskoyla
Hüsamettin Cindoruk, Demokrat Parti (DP) genel başkanlığına aday oldu. Uzun bir aradan sonra aktif siyasete döndü.
Cindoruk, Türk siyasetinin ağırlık isimlerinden biridir. Liderlik yeteneğini de Süleyman Demirel’in yasaklı olduğu dönemde kanıtlamış bir siyasetçidir. Demirel gibi lafı gediğine oturtma, etkili muhalefet yapabilme özellikleri de kamuoyu tarafından bilinir. Ayrıca deneyimli ve bilgili bir siyaset adamıdır. Devlet adamlığı vasfı da TBMM Başkanlığı yaptığı dönemde tüm partiler tarafından takdir edilmiş, güven veren bir isimdir.
Anlaşılıyor ki, bütün bu özellikleri düşünülerek, merkez sağda toparlayıcı olması bekleniyor.
DYP açılabilir
Cindoruk’un, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in manevi desteğini aldığına hiç kuşku yok. Eğer 1993’te aday olsaydı Tansu Çiller’den önce yeniden DYP lideri olabilirdi.
Cindoruk’un arkasında Demirel’in desteğinin olacağının işaretleri çok. Bizzat Cindoruk’un adaylığı bile bunu göstermeye yeter. Kaldı ki, Demirel’in son, Çiller’in de ilk