YÖK üyesi Serim: İmam hatipliler için katsayı farkını kaldıracaklar

4 Mart 2009

YÖK üyesi Bülent Serim’in ilahiyat ön lisans diplomalarından, “Sadece Diyanet ve din hizmetleri için geçerlidir” şerhini kaldıran YÖK kararına itiraz ettiğini dün yansıtmıştık.
Bülent Serim, 2010’da yürürlüğe girecek yeni üniversiteye giriş sistemiyle de imam hatip ve diğer meslek lisesi mezunlarına uygulanan farklı katsayı uygulamasına son verileceğini öne sürdü. Serim, bu nedenle YÖK’ün 29 Ocak 2009’da kararlaştırdığı yeni üniversiteye giriş sistemiyle ilgili karara muhalefet şerhi düştüğünü açıkladı.
YÖK üyesi Serim, dünkü görüşmemizde muhalefet şerhinde de ifade ettiği görüşünü şöyle özetledi:

Katsayı farkı yok
“YÖK Genel Kurulu’nun 29 Ocak 2009 günlü toplantısında 2010 yılından itibaren uygulamaya konulacak üniversiteye giriş sınav yönteminin değiştirilmesi kararlaştırıldı. Yeni sistem genel kurulda tartışılırken genel lise mezunları ile meslek ve imam hatipler dahil meslek lisesi mezunlarına uygulanacak farklı katsayı konusuna açıklık getirilmedi.
Yeni sistemde bugün uygulanan farklı katsayı sisteminin kaldırılacağı anlaşılıyor. Çünkü yeni sistemi düzenleyen metinde genel lise, mesleki ve teknik liseler ile imam hatip lisesi ayrımı yapılmadan hangi tür liseden mezun

Yazının Devamı

YÖK’ün aldığı ilahiyat ön lisans kararı

3 Mart 2009

YÖK, ilahiyat fakültelerinin ön lisans programından mezun olanların diplomalarına konulan şerhi kaldırdı. Söz konusu diplomalarda, “Diyanet İşleri Başkanlığı ve/veya din hizmetleri sınıfında çalışanlar için geçerlidir” ifadesi ile başka amaçlar için kullanılamayacağı kaydı vardı. YÖK’ün 15 Ocak 2009 günü aldığı kararla, ilahiyat fakültelerinin ön lisans programlarından mezun olanlar için din hizmetleri sınıfı dışındaki kamu görevlerinde çalışabilmelerinin yolu açıldı. YÖK’ün bu kararı, kuşkusuz yıllardır tartışılmakta olan imam hatip mezunlarının üniversiteye giriş katsayılarıyla ilgili düzenleme isteğiyle de bağlantılı görünüyor.

YÖK’te çatlak
YÖK’ün bu kararına yönelik, basında yer alan bazı eleştiriler YÖK’te de önemli bir çatlağa yol açmış gibi gözüküyor. Bazı YÖK üyeleri bu karara karşı çıktılar. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Özcan ve Yürütme Kurulu’na karşı Genel Kurul üyeleri arasında karara itirazlar giderek artmaya başladı.

Usul yönünden itiraz
YÖK’ün aldığı bu karara hem usul hem de içerik yönünden itirazlar var.

Yazının Devamı

Kürtçeye Anayasal güvence tartışması

1 Mart 2009

Genelkurmay’ın TRT’nin Kürtçe yayınını, “kültürel açılım” olarak değerlendirmesini de önemli bir “açılım” olarak görmek gerekiyor.
Genelkurmay’ın, TRT’nin Kürtçe yayına böyle yaklaşması aslında bir sürpriz değil. Kürtçe yayın sadece hükümetin politikasına dayanmıyor. TRT’nin bir kanalını 24 saat Kürtçeye ayırması, Milli Güvenlik Kurulu zemininden geçmiş olmalı. Diğer bir ifadeyle, böyle bir kararda Genelkurmay’ın görüşü de bir biçimde alınmıştır. Bunun bir devlet kararı olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Genelkurmay Başkanlığı’nın, TRT’nin yayınını “kültürel açılım” olarak değerlendirmesi de bunun göstergelerinden biri. 1980’li yıllar düşünülürse, kaydedilen mesafe daha iyi anlaşılır.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, 1993’te “Kürt realitesini tanıyoruz” demesinden bu yana yaşanan süreç, TSK da dahil olmak üzere, devletin bakışında önemli değişikliklere sahne oldu.
Bugün itibariyle Kürt kimliği ve Kürtçenin önündeki engellerin kaldırıldığını söylemek mümkün. PKK-DTP çizgisinde olanlar dahil, kimse “Kürt kimliği inkar ediliyor” diyemez. “Kürtçe yasak” savını dile getiremez.

DTP’nin sorunu

Yazının Devamı

Genelkurmay’ın Kürtçeye bakışı

28 Şubat 2009

Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, dün gazetecilerin sorularını yanıtlarken Kürtçe konusunda TSK’nın bakışını yansıttı.
Tuğg. Gürak, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün grup toplantısında Kürtçe konuşmasına olumsuz tepki verirken, TRT’nin Kürtçe yayınına olumlu yaklaştı.
İki soruya verilen iki yanıt, TSK’nın bu konuda çizdiği sınırları göstermesi bakımından önem taşıyordu.
Gürak, Ahmet Türk’ün konuşmasıyla ilgili olarak verdiği kısa yanıtta, “yargının harekete geçmesi” gerektiği mesajını verdi. “Herkesin Anayasa ve yasalara uygun hareket etmesi gerekir” diyerek Türk’e tepki göstermiş oldu.
Buna karşılık, “TRT’nin Kürtçe yayın yapmasını Türkiye’nin üniter yapısı açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna ise, “Üniter devlet ve ulus devlet yapısına zarar vermeyecek tedbirleri de göz önüne almak kaydıyla devlet kültürel alanda bazı açılımlarda bulunabilir” yanıtını verdi.
Bu yanıtlardan çıkan sonuç, Genelkurmay’ın, TBMM çatışı altında Kürtçe konuşmaya karşı olduğu, TRT’nin Kürtçe yayın yapmasını ise, “kültürel açılım” olarak gördüğüdür ve desteklediğidir.

Yazının Devamı

Ölüm-kalım haberleri işkence gibiydi

27 Şubat 2009

Uçağın en güvenli ulaşım araçlarından biri olduğu gerçektir. Ama bir diğer gerçek de uçak kazalarından kurtulma şansının çok az olduğudur. Bu nedenle “uçak düştü” haberi en çok korkulan haberdir. Uçak düşünce “Ölen var mı?” diye değil, “Acaba kurtulan var mı?” diye sorulmasının nedeni budur.
Nitekim, önceki gün, “Türk Hava Yolları’nın uçağı Amsterdam’da düştü” haberi gelince arkasından, “Maalesef kurtulan olmadı” haberi de bekleniyordu. Oysa gelen ilk haberler “mucize” gibiydi:
“1 kişi öldü.”
Bir kişi olsa bile ölüme sevinilmez elbette. Ama, bu haber bile sevinçle karşılandı. Çok geçmeden bundan da iyi haber ulaştı:
“Can kaybı yok.”
Uçakta yolcusu olan olmayan bütün vatandaşlarımızın bu haberle sevince boğulduklarına kuşku yok. Hele uçakta yolcusu olanların yaşadığı sevinci bir düşünün...
Kuşku yok ki, böyle büyük facialarda ilk gelen haberler gerçeği yansıtmayabilir. Ama haber resmi makamlarca bildiriliyorsa, gerçek olduğu düşünülür.

Yazının Devamı

Çiçek: Dinleyen de yayımlayan da suç işliyor

26 Şubat 2009

Türkiye’de mahkeme kararı olmadan yapılan telefon dinlemeleri ve görüntü kayıtları ciddi boyutta bir sorun oluşturuyor.
Kanunsuz telefon dinlemeleri ve görüntü kayıtlarının toplumda giderek yaygınlaşan bir korku ve kaygıya neden olduğu açık. Sokaktaki vatandaş bile dinlendiği kaygısıyla hareket ediyor.
Bu konuyu, dün Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’le konuştuk. Çiçek, şu değerlendirmeyi yaptı:

‘Suç işleniyor’
“Kanunsuz telefon dinleyen de bunları yayımlayan da suç işliyor. Mevcut kanunlarımız bu iki faaliyet için de ceza hükümleri taşıyor. Bizim bu konuda yaptığımız düzenlemeler, tümüyle Avrupa Birliği müktesebatıyla uyumlu olarak gerçekleştirilmiştir. Temel alınan ölçü, insan haklarıdır. Bunun da iki boyutu var. Birincisi, haberleşme özgürlüğü; ikincisi, özel hayatın gizliliği. İkisi de Anayasa tarafından güvence altına alınmıştır. Bunun tek istisnası, kamu düzenini bozmaya yönelik faaliyetler, terör faaliyetleri gibi zanlıların mahkeme kararına dayanarak teknik takibe tabi tutulmasıdır. Ama görüyoruz ki, kanunsuz dinlemeler yapılıyor ve bunlar yayımlanıyor. Kanunlarımız bu iki faaliyeti de cezalandırıyor. Bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörüyor.”

Yazının Devamı

Türk, kazın ayağının öyle olmadığını gösterdi

25 Şubat 2009

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, dün partisinin grup toplantısında konuşmasının bir bölümünü Kürtçe yaptı. TRT 3 bir süre sonra yayını kesti.
Türk, 21 Şubat’ın “Dünya Anadil Günü” olduğunu, hem bu vesileyle hem de Kürtçe üzerindeki baskılar nedeniyle konuşmasının bir bölümünü Kürtçe yapacağını söyledi ve yaptı.
TBMM Başkanı Köksal Toptan, Meclis’te Kürtçe konuşmanın Siyasi Partiler Yasası’na ve Anayasa’ya aykırılık oluşturduğunu söyledi. Benzeri tepkileri Meclis’in eski başkanları da dile getirdiler.

Kazın ayağı öyle değil
PKK-DTP çizgisinin yıllardır gündemde tuttukları Kürtçe sorunu ile bu sorunu TRT yayınıyla veya bir iki kelime Kürtçe kullanmakla çözdüğünü sanan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı yanılıyor.
Türk, dün TBMM’de Kürtçe konuşarak kazın ayağının öyle olmadığını gösterdi. Bunu yaparken de “Başbakan Kürtçe konuşunca oluyor da ben konuşunca niye olmuyor?”, “DTP belediye başkanları Kürtçe konuşunca suç oluyor da Başbakan konuşunca niye olmuyor?” diye, yüklenmeyi de ihmal etmedi.

Yazının Devamı

Adalet Bakanı’nın baskısı

24 Şubat 2009

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in Antalya’da yaptığı konuşma haklı tepkilere neden oldu.
Şahin, yoruma fazla yer bırakmayacak biçimde, seçmenlere yerel seçimlerde AKP adaylarına oy vermelerini, başka partilerden belediye başkanı seçmeleri halinde projelerin Ankara’dan onay almayabileceği mesajını verdi.
Adalet Bakanı, her ne kadar, “Ben AKP’den söz etmedim” dese de, şu sözleri başka türlü yorumlamak mümkün değil:
“Hükümetimizle kavga eden, zıtlaşan yerel yönetimler her projelerini Ankara’dan geçiremiyor. Maalesef, bu Türkiye’nin gerçeği. O nedenle halkıyla barışık, hükümetiyle barışık, devletiyle barışık mahalli yöneticiler işbaşında olursa sorunlarınız daha çabuk çözülür. Bizimle uyumlu çalışacak yöneticiler seçmemiz gerekiyor.”
Adalet Bakanı, pek de kapalı olmayan biçimde “AKP’li adayları seçmezseniz Ankara’da işiniz görülmez” baskısı yapıyor. Baskıdan öte “tehdit” içeriyor.
Savunma tatmin etmedi
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, dün bu sözlerinin tehdit olarak algılandığını anımsatan meslektaşlarımıza sözlerini şöyle savundu:

Yazının Devamı