Ankara tartışmaya niyetli değil

19 Temmuz 2006

Dışişleri yetkililerine göre, "makul süre" içinde ABD ve Irak'ın somut adım atmayacağı belli olursa, Ankara, kendi planlamasına göre harekete geçmeyi düşünüyor. Ankara, PKK ile mücadelede ABD ve Irak'a bir takvim vermiyor. Mümkün olan en kısa zamanda PKK'ya karşı, görünür önlem alınmasını bekliyor. Dışişleri yetkilileri, ABD'ye ve Irak'a kararlılık mesajı verirken, Ankara'nın zamanlama ve yöntem konusunu kimseyle tartışmaya niyetli olmadığının güçlü ifadelerle vurgulandığını belirtiyorlar.Dışişleri, bu vurguya şöyle açıklık getiriyor:"Türkiye, halin icabının gerektirdiği makul bir süre bekleyecek. Bu süre içinde işin sürüncemeye bırakıldığı, savsaklandığı kanaatine varırsa, uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanacak. Harekete geçerken de zamanlamasını ve izleyeceği yöntemi tartışmayacak. Zaten bu tür girişimlerin zamanı da, yöntemi de tartışılmaz; önceden açıklanmaz, bir takvime bağlanmaz. Bu mesaj muhataplara iletilmiş durumda." Takvim ve yöntem Dışişleri Bakanı ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı Abdullah Gül'ün zirvelerde yaptığı değerlendirme ise şöyle özetleniyor:"PKK ile mücadele konusunda Türkiye kararlılığını siyasi irade olarak ortaya koymuş durumda. Ulusal

Yazının Devamı

ABD'ye ve Irak'a son çağrı

18 Temmuz 2006

Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ali Tuygan, ABD'nin ve Irak'ın Ankara büyükelçilerine, Türkiye'nin sabrının taşmakta olduğu, tahammül sınırına dayandığı, PKK'ya karşı "görünür adım" atılmasını beklediği, gerçekleşmemesi halinde ise "resen" önlem alma yoluna gideceği mesajını verdi. Ankara, son iki gün içinde yaptığı terör zirveleri ve Bakanlar Kurulu toplantılarından sonra, beklentilerini ABD'ye ve Irak'a "son çağrı" sayılabilecek bir söylemle dün iletti. Ankara'da yapılan terör zirveleri ve Bakanlar Kurulu toplantılarında, PKK'nın Irak topraklarından Türkiye'ye yaptığı saldırılarda, sorumluluğun birinci derecede Irak ve ABD'ye ait olduğu vurgulandı.Bu nedenle Ankara, ABD ve Irak'tan beklentilerini somut biçimde tekrar iletme kararı aldı. Sorumluluk Ankara'nın ABD'ye ve Irak'a ilettiği beklentileri üç başlık altında toplamak mümkün:1- PKK'nın Kandil Dağı'ndaki varlığının etkisiz hale getirilmesi,2- Irak ve ABD yetkililerine verilen PKK'nın lider kadrosunu oluşturan listedeki isimlerin yakalanarak teslim edilmesi veya etkisiz kılınması,3- PKK'nın Kuzey Irak'taki hareketliliğinin sona erdirilmesi, bürolarının kapatılması, silahlı ve siyasi faaliyetlerinin sonlandırılması. Beklentiler

Yazının Devamı

Adalet Bakanı'nın yetkisi var mı, yok mu?

9 Temmuz 2006

Bir savcıya neden soruşturma açtın veya açmadın diye yazılı emir yoluyla müdahalesinin söz konusu olamayacağını, El Kadı olayında da, genel olarak da 1.6.2006'dan itibaren böyle bir yetkinin bulunmadığını söylemişti. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, El Kadı olayıyla ilgili sorumuzu yanıtlarken, "yazılı emir" yetkisinin bulunmadığını anımsatmıştı. Çiçek, uyum yasaları çerçevesinde yapılan yeni düzenleme ile eski yasada bu yetkinin yeni yasa ile kaldırıldığını vurgulamıştı. El Kadı dosyasının yeniden açılması yolunda başvuruda bulunan CHP'nin hukukçu milletvekillerinden Atilla Kart ise yeni yasanın bakanın bu yetkisini kaldırmadığı görüşünde.Kart, eski Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (CMUK) 343. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen yazılı emir yolunun, yeni Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 309. maddesinin 1. fıkrasında korunduğunu belirterek şu bilgiyi verdi:"Eski kanunda, hâkim veya mahkemeler tarafından verilen ve Temyiz Mahkemesi'nce tetkik edilmeksizin kesinleşen karar ve hükümlerde kanuna muhalefet edildiğini haber alırsa Adliye Vekili, o karar veya hükmün bozulması için Temyiz Mahkemesi'ne müracaat etmesi için Cumhuriyet Başsavcılığı'na yazılı emir verebilir, hükmü vardı.Bu hüküm

Yazının Devamı

El Kadı soruşturmasına Çiçek yorumu: Yetkim yok

8 Temmuz 2006

Zapsu, yaptığı açıklamada, dokunulmazlığı olmadığını, istenilen denetimin yapılabileceğini belirterek geçmiş dönem ortaklığından dolayı bir yasal sorun bulunmadığını açıkladı.Birleşmiş Milletler ve ona dayanarak Bakanlar Kurulu kararıyla terör listesinde adı bulunan El Kadı ise, listeden çıkarılması için Türkiye'de dava açtı. Dava, Danıştay aşamasında yürüyor.Soruşturmayı yürüten Maliye Müfettişi Hamza Kaçar da, söz konusu incelemeyi bakanlık talebiyle kesmek zorunda kalarak raporunu düzenlemiş, 2004'te Mali Suçları Araştırma Komisyonu'na (MASAK) sunmuş ve MASAK da İstanbul Savcılığı'na yansıtmıştı.Savcılık ise, iki listede adı geçen El Kadı için gerek terör gerek kara para yönünden soruşturmaya gerek görmediği gibi, söz konusu kişinin (hayırsever) biri olduğunu da belirtmişti.El Kadı'nın adı neden BM listesine alındı?Savcılık soruşturmaya gerek görmediği gibi, "hayırsever" diyerek övdüğüne göre El Kadı'nın adı hâlâ neden Bakanlar Kurulu'nun terörü destekleyenler listesinde duruyor?Soruşturmayı yürüten Maliye Müfettişi Hamza Kaçar, idari göreve atanarak müfettişlikten alınmış oldu. Kaçar, açtığı davayı kazanarak müfettişliğe geri döndü.Kaçar, "terfi" ettirildiği gerekçesiyle idari

Yazının Devamı

Üniversite hastanelerinin isyanı

7 Temmuz 2006

Uygulama bir yandan hastaneleri, bir yandan da hastaları zor duruma soktu.Söz konusu bütçe uygulama talimatının sağlık giderlerini "tek fiyat"ta sabitlemesi, ayaktan tedavi hizmetini aksatıyor, üniversite hastanelerinin zararını da büyütüyor.Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tunç Alp Özgen, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras, tıp fakültelerinin dekanları ve ana bilim dalı başkanları, yaptıkları toplantılarda uygulamanın giderek tedavileri felce uğratacağı ve hastane kaynaklarını hızla kemireceği sonucuna vardılar.Ankara Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tümer Çorapçıoğlu, "Böyle giderse tıp fakültesi hastaneleri batar" uyarısında bulundu.Prof. Dr. Çorapçıoğlu, uygulama başladığında bu yönde uyarıda bulunduklarını, kısa sürede sorunun büyüdüğünü belirterek, "IMF söyleyince inanıyorlar, biz söyleyince inanmıyorlar, zaten alacaklarımızı tahsil edemiyorduk, şimdi de döner sermaye kaynaklarında yerine konulmamak üzere erime başladı" değerlendirmesinde bulundu. Maliye Bakanlığı'nın, sağlık harcamalarında tasarrufu hedefleyen bütçe uygulama talimatı, üniversite hastanelerinde büyük tepki yarattı. Hacettepe Tıp Fakültesi ve Ankara Tıp Fakültesi yetkilileri, uygulamayı

Yazının Devamı

YÖK'ün raporundaki gerçekler

6 Temmuz 2006

Üniversiteler ve ortaöğretim kurumlarıyla ilgili istatistiki bilgiler, "milli eğitim"imizin röntgenini yansıtıyor. Durum hiç parlak değil.ÖSS gibi bir sınavdan aşarak üniversiteye girmek başlı başına bir büyük sorun.Buna karşılık, böyle bir sınavdan geçerek üniversiteye gelen öğrenciden üniversite memnun değil.YÖK'ün raporuna göre ÖSS'yi başarmış olsa da öğrencilerin çoğunun düzeyi üniversite öğrenimine uygun değil.Böyle bir durum büyük bir çelişki.ÖSS'yi aşan öğrencilerin düzeyi üniversite öğrenimi almaya uygun değilse, aşamayanların düzeyi nedir?Daha düşük olduğuna göre, ortaöğretimin işlevi ve düzeyi nedir, diye de sormak gerekiyor."Milli eğitim"imizin anasınıfından lise son sınıfına kadar ÖSS'ye endeksli olduğu biliniyor. Ondan önce de OKS (Orta Öğretim Kurumları Sınavı) var.Yıllardır, bu iki sınav tartışılıyor.Değişik sınav sistemleri deneniyor.Ancak şu sonuç değişmiyor:Öğrenim düzeyi üniversiteye uygun değil.YÖK'ün raporuna göre fen liseleri, anadolu liseleri, anadolu öğretmen liseleri dışında matematik ve fen düzeyleri çok düşük.ÖSS'ye odaklı sistem, sorunu aşağıya doğru yansıtıyor; ortaöğretimdeki yetersizlikler de sorunu yukarıya doğru taşıyor.Sorun katlanıyor. YÖK'ün

Yazının Devamı

ABD ve Irak'ın PKK politikası

5 Temmuz 2006

Zebari, Ankara'da çok sıcak karşılandığını her fırsatta vurguladı. Türkiye ile her alanda işbirliği yapmaya hazır olduklarını, Irak'ın yeniden yapılanmasına katkı beklediklerini, ticareti geliştirmeye arzuladıklarını da ekledi.Zebari'nin Türkiye-Irak ilişkilerinde çizdiği bu "pembe" tabloda, mesafeli durduğu tek konu, PKK...Zebari, "Bu konuya girmeyelim" havasında.Söyledikleri, diğer alanlarda söyledikleri kadar "sıcak" değil, her türlü işbirliğine açık değil. Hatta, sınırları var. Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Türkiye'de üst düzey temaslarda bulundu. Zebari, Türkiye'nin "bu hassas aşamada Türkiye'nin Kuzey Irak'ta operasyon yapmasına karşı olduklarını, buna böyle bir dönemden geçilirken izin vermediklerini" ısrarla vurguladı.Zebari'ye göre durum şöyle:"PKK, Kandil'de faaliyet gösteriyor. Ama faaliyet alanları Irak'ın ve Kuzey Irak'taki Kürt idaresinin kontrolü dışındaki alanlar."ABD'nin zaten müdahale "edemediği" biliniyor.Bu durumda da Zebari'nin önerisi şu:"Üçlü komisyonu çalıştıralım."Nedir o?"ABD-Irak-Türkiye arasında bir komisyon kurulması ve bu komisyonun 'Acaba bu sorunla ilgili ne yapabiliriz' konusunu araştırması."Zebari, atılması gereken adımlar olduğunu ama bunu

Yazının Devamı

Başbakan'ın demokratik tahammül sınırı

4 Temmuz 2006

Elbette, herkes gibi Başbakan da basını eleştirebilir.Eleştirisi demokratik rejimlerin temel unsurlarından biridir. Tabii, eleştiriye tahammül göstermek de öyle...Eleştiri hakaret ölçülerine varmadıkça aynı ölçülerle yanıtlanabilir.Demokrasi böyle çalışır.Başbakan Erdoğan son dönemde basına yönelttiği eleştirileri, "çıkar" eksenine oturtuyor ve genel ifadeler kullandığı için de bütün medyayı töhmet altında bırakıyor.Başbakan, "Hortumlarını kestik de ondan böyle yapıyor" diyerek önemli iddialarda bulunuyor.Bu iddialar, güçler ayrılığı ilkesi bağlamında, halkı bilgilendirme ve halk adına denetim işlevini yerine getirmekle sorumlu olan medyayı, Başbakan'dan veya hükümetten "çıkar sağlamakla veya sağlamaya çalışmakla" suçluyor. Bu suçlama güçler ayrılığı ilkesini de zedeleyecek niteliktedir. Başbakan Erdoğan, son günlerde basına yönelik eleştirisini sıklaştırdı ve söylemini ağırlaştırdı. Başbakan Erdoğan, her gazete veya televizyon sahibini, her gazete ve televizyonu ve her basın çalışanını töhmet altında bırakan bu genel ifadeler yerine, daha somut açıklama yapmalıdır.Sık sık dile getirdiği "hortum kesme" işlemini açıklığa kavuşturmalıdır.Başbakan kimin veya kimlerin, hangi basın

Yazının Devamı