Büyük Dairenin Öcalanın yargılanmasını adil olmadığına hükmetmesi halinde ne olacak? Öcalan yeniden yargılanacak mı?Adalet Bakanı Cemil Çiçek, bu sorumuzu yanıtlarken şu değerlendirmeyi yaptı:"Önce şunu söyleyeyim ki, bu, parça tesirli bir olaydır. Ne demek istediğimi herkesin anlayacağından eminim. İçeriği ve tesirleri itibariyle çok yönlü bir olay olduğunu herkes takdir edecektir. Güvenlik boyutundan hukuki boyutuna, siyasi boyutundan uluslararası boyutuna kadar birçok alanı ilgilendirmektedir."Bakan Çiçek, siyasetçi olarak değerlendirmesini ayrık tutarak, usul hukuku açısından durumu şöyle özetledi: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesinin Abdullah Öcalanla ilgili kararını vermek üzere olması, yeniden yargılama tartışmalarına yol açtı. "Tabii bizim tercihimiz Büyük Dairenin yargılamanın adil yapıldığına hükmetmesidir. O zaman sorun kalmaz. Ama aksine hükmederse usul hukuku açısından durum nedir? CMUK ve 1 Nisanda yürürlüğe girecek CMK hükümleri bu konuda bir istisna taşıyor. Bu hükme göre, Öcalan davası ve benzer koşullarda olan davalar açısından yeniden yargılama mümkün değil. Kanundaki bu hüküm durdukça kapsam dışı kalıyorlar. Usul hukuku açısından durum
25 yıla yakın bir süre ayrılıkçı terör dönemi yaşayan, binlerce şehit veren, binlerce vatandaşını kaybeden Türkiye, tüm çabalara karşın sosyolojik bir ayrışmaya uğramıştır. Ayrılıkçı terör belli ölçüde bir siyasallaşma yaratmışsa da, ulusal ve toplumsal bölünmeye, üniter yapının dağılmasına, Türk ulusunun sağduyulu, sabırlı, hoşgörülü tutumu ve bilinç düzeyi izin vermemiştir.Bu bilincin kaynağı Türkiye Cumhuriyetinin temelleri ve kuruluş felsefesidir. Bu temellerin ve felsefenin harcını, Geliboluda olduğu gibi Anadolunun her köşesinde yan yana yatanlar atmıştır. Türkiye Cumhuriyetini, sadece ulusal kurtuluşuyla değil kuruluşuyla da dünyaya örnek yapan bu özelliğidir.Bugün Türkiyenin her yerinde her etnik kökenden, her dinden Anadolu insanı birlikte yaşayabiliyorsa bunu, temellerinin doğru ve sağlam atılmış olmasına borçludur.Bu nedenledir ki, terörün en yoğun olduğu dönemlerde, terörden kaçanlar Kuzey Iraka değil, batı illerine göç etmiştir. Bu kararı alırken kuşku ve kaygı duymamış, göç ettikleri illerde yeni yaşamlar kurabilmişlerdir. Gittikleri yerlerde saldırıya uğramamış, reddedilmemiş, toplumsal yaşama katılmışlardır. Bu, Türkiyenin çok önemli bir özelliğidir. Bu, siyasal
Akşit, evrensel hukuka hâkim, insan hakları başta olmak üzere çağdaş değerlerin savunucusu hukukçu bir bakan....Bakan Akşitin, kadın, aile, çocuk ve tüm sosyal hizmetlerle ilgili görüş ve yorumlarını dinledikçe bu hassas bakanlığın başında güven veren bir bakanın oturduğu izlenimi hemen doğuyor.Genel olarak şiddete, özel olarak kadına ve çocuğa şiddete karşı görüşleri ve yürütmekte olduğu kampanyayla verdiği mesajlar, çağdaş değerlerin, evrensel hukuk değerlerinin ısrarlı bir savunucusu olduğunu gösteriyor.6 Martta, İstanbulda polisin göstericilere karşı aşırı güç kullanımına ilişkin değerlendirmesi de bir başka ölçü...8 Mart Kadınlar Günü nedeniyle 6 Martta yapılan gösterilerde aklında hangi görüntünün kaldığını ve kendisini en çok neyin etkilediğini sorduğumuzda şu yanıtı veriyor:"Kadın yerde, yumulmuş, korunmaya çalışıyor ama polis hâlâ vurma gayretinde. Bu sahneydi. Halbuki, artık etkisiz hale gelmiş, yerde. Polisin hâlâ vurma gayretinde olması eğitim eksikliğini gösteriyor. Polis izinsiz gösteriye müdahalede bulunabilir. Ama ortada orantısız güç kullanımı vardı. Polis de eğitilmeli. Polis ders çıkarmalı, tahrik de edilse buna kapılmamalı. Polis belki tek tek birey olarak
Yeni süreçte Türkiye, Iraktaki Türkmenlerin, Bulgaristandaki Türkler gibi örgütlerini genişletip güçlendirmelerini ve ülke yönetiminde etkin hale gelmeleri gerektiğini savunuyor.Bunu sağlamak için de dağınıklığın giderilmesi, Türkmen birliğinin kurulması gerekiyor.Türkmenler, Ankaranın bu yaklaşımını nasıl karşılıyor?Irakın yeniden yapılanması sürecinde Türkmenler de demokratik yoldan Irak yönetiminde söz sahibi olmayı doğru hedef olarak görüyorlar. Bulgaristandaki Türklerin ulaştığı örgütlenme ve siyasi etkinlik düzeyini de takdir ediyorlar.Ancak, iki ülke koşulları arasında önemli farkların Iraktaki Türkmenler aleyhine olduğuna dikkat çekiyorlar.Türkmenler bir yandan seçim sonuçlarının analizini yapmak, eksiklik ve yanlışlıkları saptamak amacıyla 22-24 Nisanda büyük bir kurultaya gidiyorlar. Bu kurultay hem geçmişin bir muhasebesi, hem de geleceğin yapılandırılması açısından önemli rol oynayacak.Ankaranın yeni Türkmen politikası olarak Bulgaristan örneğini vermesinden sonra önde gelen Türkmen liderler, şu değerlendirmeyi yapıyorlar:Iraktaki koşullar Bulgaristana göre çok daha ağır. Ülke işgal altında. Sandığa gitmemiz büyük ölçüde engellendi. Sandıklarımız çalındı. Türkmenler
Bulgaristandaki Türkleri örnek alın Kendi ayaklarınız üzerinde durun Irak siyasetine ağırlığınızı koyun Seçimlerde ortaya çıkan tablo ve başlayan süreçte Türkiyenin, "devlet politikası" diyebileceğimiz yeni bir çizgi oluşturduğunu söyleyebiliriz. Irakta seçimlerden sonra başlayan yeni süreçte Türkiye, Türkmenlere nasıl bakıyor? Ankaranın yeni politikası ne olacak ? Ankaranın, Türkmenlere dönük yeni politikasını şöyle ifade edebiliriz: "Kendi ayaklarınız üzerinde durun."Bu ne anlama geliyor?Türkiyenin Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Osman Korutürk, bu soruyu şöyle yanıtladı: "Ayaklarınız üzerinde durun derken, kastettiğimiz şudur: Kâsımdan Saddama kadar eski rejimler içinde Türkmenler hep baskı altında kalmışlar. Siyasi örgütlenmelerini, demokratik mekanizmalarını geliştirememişler. Kimliklerini inkâr etmeye zorlanmışlar. Ancak, hiçbir zaman milli kimliklerini, kültürlerini yitirmemişler. Yeni dönemde, demokratik süreçte, Türkmenlerin kendi örgütlenmelerini yapmaları, demokratik mekanizmalarla Irak içinde ağırlıklarını koymaları, siyasi olgunluk ve etkinlik düzeylerini yükseltmeleri gerekir." Etkinlikleri artmalı Korutürk, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkmenler her zaman Irak
Baykal ve arkadaşları, Ermeni iddiaları karşısında suskun kalma veya sürekli savunma yapmak yerine, aktif olmanın daha doğru ve etkili bir yol olduğunu düşünüyorlar. Bu bağlamda bir yandan ilgili bütün devletlerin arşivlerini açmaları, Türklerle Ermenilerin bilim adamlarından oluşan ortak komisyon kurmaları gibi öneriler geliştirdiler.CHP aynı amaçla Ermeni iddiaları konusunda uzman bilim adamlarını da Türkiyeye davet ediyor. Bunlardan biri olan ABDnin Louisville Üniversitesi Profesörü McCarthy, Ankaraya davet edildi. McCarthy, Ermenilerin iddialarını dayandırdıkları Mavi Kitapı çürütmekle tanınıyor. Bugünden başlayarak Ankarada birçok etkinliğe katılacak. TRTde programa çıkacak, TBMM Başkanı Arınçı ziyaret edecek. Bilkent ve Marmara üniversitelerinde bu konuyla ilgili konferanslar verecek.CHPnin aktif tutumu içinde, 90 yıl öncesine değil son yıllara ilişkin Ermeni katliamlarını gündeme getirmek de var. Bunun son örneklerinden birini Azerbaycandaki Hocalı katliamı oluşturuyor. CHP, Ermenilerin, Türkleri suçlamadan önce bu katliama ve sorumlularına bakmalarını isteyecek. Dünyanın dikkatini Hocalı saldırılarına çekecek.CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Hocalı katliamıyla
Kutlamalarda vurgulanan ortak nokta, ulusal kurtuluş ruhunun ve Mustafa Kemal Atatürkün Çanakkale Savaşında doğduğuydu.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt Çanakkale Savaşından çıkan en önemli sonucun bu olduğunu belirttiler.Genelkurmay Başkanı Org. Özkök, Çanakkale Savaşının bir önemli özelliğinin de Mustafa Kemalin "Mehmetçiği" yakından tanıması olduğunu söyledi. Bu buluşmanın Kurtuluş Savaşının ateşini yaktığını kaydetti.Çanakkale Zaferi, sadece Kurtuluş Savaşı boyunca değil, 90 yıl boyunca Türk ulusunun özgüven, güç ve moral kaynağı olmuş, tarihin dönüm noktalarından biridir.Ancak, dünkü kutlamalar nedeniyle yapılan tören ve programlarda da gördük ki, bu ruhun anılarına hak ettiği gibi sahip çıkabilmiş değiliz.Şehitlerimizi ele alalım...90 yıl sonra halen şehitlik yaptığımıza göre uzun bir ihmalimiz söz konusu. Avustralya, Fransa, şehitlerine sahip çıkma konusunda bu süre boyunca daha özenli davranmış görünüyorlar.Sadece şehitler konusunda değil, bu zaferin simgelerine sahip çıkma konusunda da sicilimiz bozuk.Örneğin Nusret mayın gemisi...İngiliz ve Fransız
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnekin oğlu Tolga Örnekin yönetmenliğini yaptığı Çanakkale Savaşı belgeselinin Ankarada, Armada sinemalarındaki özel gösterimi öncesindeki kokteylde Org. Büyükanıtla, bazı meslektaşlarımızla birlikte söyleşi olanağı bulduk.Org. Büyükanıta sözlerinin yankılarını sorunca, "terörle mücadelenin de Kıbrısın da Kara Kuvvetleri Komutanı olarak doğrudan görev alanı içinde olduğunu, görev alanına giren konularda soruyla karşılaşınca yanıtladığını, düşüncelerini açıkladığını" söyledi. Büyükanıt, görev alanı vurgusu yaparak, bu konularda görüş açıklamasının normal karşılanması gerektiğini, bunun demokratik sisteme ve kurallara aykırı olmadığı mesajını vermiş oldu.Sohbette yeniden aynı konular açılınca, "Kıbrıstan üzgün döndüm" diyerek, Batının, verdiği sözleri tutmadığına dikkat çekti.Org. Büyükanıtla sohbetimiz şöyle özetlenebilir:- Terörle ilgili değerlendirmeleriniz dikkat çekiciydi. Bir gelişme oldu mu?- Ben bunu söylerken görevimin bir parçası olarak söylüyorum. Terörün en yoğun olduğu günlerde Güneydoğuda görev yaptım. Oranın komutanıydım. O günleri biliyorum. Bugünleri de o anlamda değerlendiriyorum. Bitti deniliyor ama bitmedi. Terörle