Erdoğan-Baykal buluşması

8 Mart 2005

Konu, Ermeni iddialarına karşı ortak bir girişimde bulunmak.CHP lideri Baykal, Başbakan Erdoğana, TBMMde ortak bir karar alıp İngiltere Avam Kamarasına Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili başvuruda bulunmayı önerecek. Bu önerisinin detaylarını da Başbakana bir mektupla iletecek.Başbakan Erdoğan da kabul ederse, TBMMnin İngiltere Avam Kamarasına yapacağı başvurunun özünü, Ermeni iddialarına kaynaklık eden,"mavi kitap" olarak bilinen Arnold Toynbee tarafından derlenmiş, "Osmanlı Devletinin Ermenilere Karşı Muamelesi 1915-1916" isimli kitap oluşturuyor.Baykalın önerisi kabul edilirse, TBMM, İngiltereden bu kitabın, savaş yıllarında propaganda amacıyla yazılmış, bilimsellik taşımayan, psikolojik savaş amaçlı bir kitap olduğunu kanıtlanması için yardımcı olmasını talep edecek.Baykalın böyle bir öneri geliştirmesinin nedeni, İngilterenin aynı dönemde Almanlar aleyhine benzeri iddialarla çıkarılan bir kitap hakkında, gerçeği yansıtmadığı, sadece psikolojik savaş amacıyla yazılmış bir propaganda kitabı olduğu yönünde açıklama yapmış olması. Savaş bittikten sonra Almanyanın bu kitap hakkındaki başvurusu üzerine 1924 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Chamberlain, Avam Kamarasındaki

Yazının Devamı

Kıbrıs takvimi

6 Mart 2005

Ankaranın, 17 Aralıkta Brükselde bu yönde taahhütte bulunduğu biliniyor. Ancak, hükümetin tercihi, önce Kıbrısta bir çözüm bulunması.Brükselden gelen ısrar karşısında Ankara, henüz tercihini değiştirmiş değil.Yine, "önce çözüm" diyor.BM Genel Sekreteri Kofi Annanın harekete geçmesini istiyor.Buna karşılık Rum tarafı çözüme niyetli gözükmüyor.Bu koşullarda Türkiye, alelacele ek protokolü imzalamaktan yana değil.Ankaradan bakıldığında Kıbrısla ilgili takvim şöyle görünüyor:KKTCde seçimler sonrasında yeni hükümetin kurulması,Nisanda cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılması,Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra oluşacak koşullarda taşların yerine oturmasının beklenmesi.Bunun anlamı şu:KKTCde Mehmet Ali Talat başkanlığında yeni hükümet kurulsa bile, nisanda yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi, taşları yeniden yerinden oynatabilir. Talat cumhurbaşkanı olabilir. Bu durumda yeniden hükümet kurulması gerekir.Ankara, KKTCde bu sürecin tamamlanmasını beklemeden yana.KKTCde yeni cumhurbaşkanı ve yeni başbakan belli olduktan sonra AB ile daha net bir biçimde müzakere yürütülür.ABnin de bu süreci beklemesi daha gerçekçi olur.Ankara, ayrıca İngilterenin dönem başkanlığının Kıbrıs sorununa çözüm

Yazının Devamı

Sahte rakı skandalı

5 Mart 2005

Sahte rakıdan 15 kişinin ölmesi, olayın niteliğini hem facia, hem skandal boyutuna taşımaya yeterli...Bu, üzücü olduğu kadar düşündürücü bir olay aynı zamanda. Sahteciliğin ne boyutlara vardığını göstermesi açısından dikkate alınması gereken bir işaret fişeği gibi. İnsan yaşamını hiçe sayan bir sahtecilik yaygınlığı yaşanıyor ülkemizde.Sahtekârlık bir geçim biçimine dönüşmüş durumda...Kapkaççılık, hırsızlığın yaygınlaşması yaşamı tehdit eder boyutlara ulaşmıştı. Gıda ve içecek sektöründe de ölüme yol açacağı bilindiği halde sahtecilikten vazgeçilmemesi, karşılaştığımız sorunun önemini ve büyüklüğünü gösteriyor.Çocuklarını doyuramayıp, hırsız olsunlar diye kapkaç çetelerine teslim edip İstanbula gönderecek hale gelmiş bir toplumda, devreye kamu sorumluluğunun girmesi gerekir. Ölüme yol açacağını bile bile sahtekârlık yapanların yaygınlaştığı bir ülkede, kamu otoritesinin olaylara "münferit sahtekârlıklar" olarak bakması yanıltıcı olur.Sorun bu boyutlara geldiğine göre ortada bir sorumsuzluk ve ihmal olduğu rahatlıkla söylenebilir. Denetim yetersizliği ve etkinsizliğiyle karşı karşıya olduğumuz da kesindir.Sadece rakıda değil, birçok gıda ve içecekte sahtekârlık yapıldığını tahmin

Yazının Devamı

Ya kabul et, ya terk et

4 Mart 2005

AB, Türkiye ilişkilerinde hiç eleştiri kabul etmiyor. Bir müzakere yaklaşımı da taşımıyor. Ankaraya karşı izlediği politika hemen her konuda, "ya kabul et ya terk et" yaklaşımına dayanıyor.Ankara ise müzakere tarihi alabilmek uğruna 17 Aralıkta kabul ettiği kararın sıkıntılarını yaşıyor.Örneğin Kıbrıs konusunda şimdiden sıkıştırılmaya başlandı. Bir çözüme ulaşılması umudu taşıyan Ankaraya karşı, AB ve Güney Kıbrısta esen hava çok farklı. AB, Türkiyenin ek protokolü hemen imzalamasını istiyor. Güney Kıbrıs da öyle...ABnin de, Güney Kıbrısın da, önce çözüm" gibi bir yaklaşımı yok. Türkiyenin ve KKTCnin de AB ve Güney Kıbrısı tek başına buna zorlayacak bir gücü bulunmuyor.Kıbrısın, 17 Aralıkta Türkiyenin önüne müzakereye başlamanın önkoşulu olarak konulduğu belli olduğu halde, o gün, bu gözden kaçırılmaya çalışılmıştı. Ama şimdi koşul kendini göstermeye başladı.İngilterenin dönem başkanlığında bir çözüm bulunur umudu taşıyan Ankara, baskı altında. Kısa sürede bir çözüm olasılığı gözükmüyor ama Ankaraya "imzala" baskısı yoğunlaştırılıyor.Türkiye, 3 Ekime kadar bu imzayı atmayı taahhüt etmiş durumda. Bu taahhüdünü yerine getirmeden Kıbrıs sorununa bir çözüm bulamazsa, atacağı imzayı,

Yazının Devamı

Ankara yorgun mu?

2 Mart 2005

Ankara yorgun mu sorusu 17 Aralık sonrasındaki süreçte Ankaranın yeni adımlar atmadığı gerekçesiyle gündeme getiriliyor.Son olarak AB Dönem Başkanı Lüksemburgun Dışişleri Bakanı Schmit, Ankarada bu eleştiriyi yineledi. 17 Aralıktan sonra Ankaradaki atmosferin iyi olmadığını, Türkiyede yorgunluk gözlemlediklerini söyledi.Türkiyenin hâlâ başmüzakereciyi belirlememiş olması da bu eleştirilere kaynaklık ediyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise Ankaranın yorgun olmadığını, başmüzakereci tayininin son iş olduğunu söyleyerek, yanıt verdi.AB ne bekliyor da Ankarayı yorgun görüyor, bakılacak olursa ortaya şu çıkıyor...ABnin, Türkiyenin müzakere hazırlığında; başmüzakerecinin, müzakere heyetlerinin belirlenmesinde, mevzuatın karşılıklı çevrilmesinde gecikmeden rahatsız olduğunu, Türkiyenin zaman kaybetmesine üzüldüğünü söylemek gerçekçi sayılmaz.ABnin acilen beklediği ve üzerinde durduğu Türkiyenin bir an önce Gümrük Birliğinde Güney Kıbrısı da kapsayacak şekilde ek protokolü imzalamasıdır. Nitekim Lüksemburglu Bakan Schmitin vurguladığı da bu olmuştur. Türkiye, 3 Ekimde masaya oturmak istiyorsa hemen bu protokolü imzalamalıdır, Ankara söz vermiştir, bu sözünü tutacaktır, diyerek, asıl

Yazının Devamı

100 bin mağdur

1 Mart 2005

Çukurova-Kepeze el konulması nedeniyle bu şirketlerde pay sahibi olan küçük yatırımcıların mağduriyetine henüz bir çözüm bulunmuş değil.Şirketlere el konulmasıyla ilgili ve yetkili olmayan küçük yatırımcıların sayısı kitlesel boyutta. Bu yönü itibariyle konu bir sosyal sorun niteliği taşıyor.Bu ortakların özelliği, bir anlamda meslek birlikleri nedeniyle pay sahibi konumunda olmaları. Örneğin Çukobirlik, Tarım Kredi Kooperatifleri gibi. Sorunun kitlesel boyut taşımasının nedeni de bu.Çukobirlikin 65 bin, Tarım Kredi Kooperatiflerinin 13 bin üyesi bu şirketlere el konulmasının yarattığı mağduriyetten etkileniyor. Mağdur olanların sayısı 15 bini aşkın diğer küçük yatırımcılarla birlikte 100 bine yaklaşıyor. Bu konumdaki küçük ortakların şirketlerdeki paylarının toplamı ancak yüzde 17. Çukobirlik ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin toplam pay oranı ise yüzde 3e yakın. Bu oranlarla şirketlerin kararlarından, yönetiminden sorumlu olmaları zaten söz konusu değil. Ancak sonuçtan zarar görmüş durumdalar ki, çoğunluğunun ortaklığı hâkim ortak konumundaki Uzanlardan çok önceye dayanıyor.Devlet, el koyma işleminden sonraki süreçte sayıları 100 bine yaklaşan bu küçük ortakların haklarını para

Yazının Devamı

Gurur veren öncülük

27 Şubat 2005

Bu karamsar tablo içinde hiç iyi haber yansımaz mı?Yansır ama ne yazanı, ne okuyanı inandıran haberlerdir bunlar. Hepsi bir "mucize"dir. Bir "dâhi" doktor veya bir "mucizevi" ilaçla ilgilidir. Bir günde felçlileri ayağa kaldıran, bir ölçekle kanseri yenen, çığır açan, çağ atlatan ama gerçekte hiçbir bilimsel değer taşımayan, bilimin utandığı abartılardır.Sağlıkta ekranlardan ve üçüncü sayfalardan fışkıran genel görüntü budur ve bu ülkenin gerçeğidir.Oysa, Türkiyede bilimadamları ulus olarak gurur duyacağımız başarılara da imza atıyorlar, sessizce. Başarı, başarısızlık kadar gürültü çıkarmıyor, çünkü...Bu kargaşa, kaos, bu cin fikirli çıkış ve pazarlama gayretleri içinde gölgede kalıyorlar, çoğunlukla...Parlak örneklerinden birine Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinde tanık olduk. "Türkiyede de bilimadamları var" dedirten türden bir başarı öyküsüydü tanık olduğumuz. Tıpta devrim yaratacak bir gelişme olarak nitelenen kök hücre alanında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ile Bilkent Üniversitesi Genetik Bölümünden bilimadamlarının 3 yıla yakın süredir, sessiz, sedasız çalışmalar yürüttüklerini ve elde ettikleri sonucun bu alanda dünyaya öncülük edecek düzeyde başarılı olduğunu

Yazının Devamı

Merkel ve İrtemçelik

26 Şubat 2005

Son günlerde gerek Fransada, gerek Almanyada iktidar adayı iki liderden, Türkiyeye dönük olumsuz mesajlar geliyor.Fransada Sarkozynin, Almanyada Merkelin, Türkiyenin AB üyeliğine karşı oldukları, bunun yerine imtiyazlı ortaklığı savundukları biliniyor.Sarkozy, Fransada iktidardaki Halk Hareketi Birliğinin lideri. Sarkozyye Chiractan sonraki cumhurbaşkanı gözüyle bakılıyor. Alman Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi lideri Merkele de geleceğin en güçlü başbakan adayı konumunda...Sarkozy, ABnin sınırlarının belli olması gerektiğini, Türkiyeyle bütünleşmeye karşı olduğunu, bunun yerine imtiyazlı ortaklık konumunun AB için daha iyi olacağını tekrarladı.Alman ana muhalefet lideri Merkel ise Federal Alman Meclisine, Türkiyenin aleyhine bir Ermeni karar tasarısı sundu.Merkel ve arkadaşları, Alman Federal Meclisinin kararına dönüşmesini istedikleri önergelerinde, Türkiyenin Ermenistandan özür dilemesini, Ermenistanın da Türkleri affetmesini öneriyor. Türkiyenin Osmanlının mirasçısı olduğunu, dolayısıyla Osmanlı döneminde Ermenilere karşı işlenen suçun Türkiye tarafından kabul edilmesini talep ediyor.Merkel ve arkadaşları karar taslağında şöyle diyorlar:"Osmanlı İmparatorluğunun hukuki

Yazının Devamı