Baykalın, dünkü görüşmemizde yaptığı analiz şöyle : CHP lideri Deniz Baykal, Trabzon olaylarına farklı yaklaşıyor. Trabzona takılıp kalmanın yanlış olacağını düşünüyor. Bu ilimizde yaşananların karşılıklı provokatif yönleri bulunsa dahi, gelişmelere Türkiye düzeyinde, daha büyük ölçekte bakıp değerlendirmek gerektiğini savunuyor. Trabzona takılmanın fotoğrafın tümünü görmeye engel olacağını belirterek, işin esasının toplumdaki genel tepki birikimi olduğuna işaret ediyor. İktidarın bu gerçeği görüp sorumluluğuna uygun davranması gerektiği üzerinde duruyor. CHP lideri, toplumda tepki birikiminin temel nedenlerinden birini, Türkiyede ayrı bir egemenlik alanı yaratma gayretleri olduğunu söylüyor. Üniter devlet yapısını zorlayacak şekilde ayrı bir egemenlik oluşturmaya dönük çabalar karşısında, hükümetin meydanı boş bıraktığını, halkın sahipsizlik duygusuna kapıldığını, ayrı bir bayrak ve alan açma girişimleri ve bu eğilimi destekleyen dış baskı karşısında iktidarın suskun, kabullenmiş, aciz bir iktidar tablosu sergilediğini; bu nedenlerle de halkın doğrudan tepki göstermeye yöneldiğini vurguluyor.Baykal, olayların altında yatan gerçeğin bu olduğunu belirterek şöyle diyor:"Toplum, ülke
Trabzonda yaşananları uzun süre Diyarbakırda Olağanüstü Hal bölge Valisi olarak görev yapan, toplumsal olaylarda büyük deneyim sahibi olan Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydınerle konuştuk.Aydıner, Trabzonda "endişe verici bir durum olmadığını" vurguladıktan sonra şu değerlendirmeyi yaptı: Trabzonda son günlerde yaşanan olaylar dikkatleri bu ilimize çevirdi. TAYADlı dört gencin bildiri dağıtmasıyla başlayan, kentte bayrak yakılacağı söylentileriyle büyüyen olaylar sırasında bazı grupların linç girişiminde bulunmasından birkaç gün sonra, yine TAYADlı bir grubun basın açıklaması yaparken benzer olayların tekrarlanması, kaygı ve kuşkulara yol açtı... "Olayları yakından izledim. Emniyet Müdürümüz Ramazan Akyürek, bu toplumsal olaylar karşısında başarılı bir yönetim sergilemiştir. Valimiz Hüseyin Yavuzdemir de öyle. Emniyet Müdürümüz, bu ve muhtemel olaylara karşı kolluk güçleri açısından gerekli önlemi başarıyla almıştır. Kolluk güçlerimiz tarafsız davranmışlardır. Bu tür olaylarda önemli olan paniğe yol açmadan, tansiyonu düşürebilmektir. Yoksa nedeni üzerinde tartışırken, yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkmıştır yaklaşımı yanlış olur. Bu bir sarmaldır ve sonuca götürmez.
Bu arada, askeri çevrelerde de ilginç bir tartışma gözleniyor. 1997-1999 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığını yürüten emekli Oramiral Salim Dervişoğlunun dün Milliyette yayımlanan "casus belli" politikasından vazgeçilmesi önerisine esnek yaklaşan sözleri geniş bir yankı yarattı.Buna karşılık, 2001-2003 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan emekli Oramiral Bülent Alpkaya, eski komutanı gibi düşünmüyor.Alpkaya, Yunanistanın Egede karasularını 12 mile çıkarmasını Türkiyenin casus belli saymasının hukuken de haklı nedenlere dayandığını anımsatıyor ve Egede 12 mil sorunu dahil bütün bir çözüme ulaşılmadıkça, Ankaranın bu kararından vazgeçemeyeceğini savunuyor. TBMM Başkanı Bülent Arınçın, Yunanistanın Egede karasularını 12 mile çıkarmasını, Türkiyenin casus belli (savaş nedeni) sayması kararını kaldırması gerektiğine ilişkin görüşüne siyasi çevrelerden değişik tepkiler geliyor. Oramiral Alpkaya, dünkü görüşmemizde, bu konuda şu değerlendirmeyi yaptı:"Türkiye, Yunanistanın karasularını 12 mile çıkarmasını kabul ederse Ege bir Yunan gölüne dönüşür ki, bu Türkiyenin bütün haklarından vazgeçmesi demektir. Böyle bir durumda Türkiye, Egede her geçişi için
Arınçın, Atinanın karasularını 12 mile çıkaracağına yönelik açıklaması karşısında, TBMMnin 8.6.1995te bunun casus belli (savaş nedeni) sayılacağını ilan etmesinin iki ülke arasında sıkıntı yarattığına ilişkin değerlendirmesini, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de eleştirdi.Demirel, dünkü görüşmemizde, Arınçın sözlerini yorumlarken, "Sayın Başkan keşke bunu söylemeseydi" değerlendirmesini yaptı.Demirel, 12 mil konusunu savaş nedeni saymanın bir devlet kararı ve politikası olduğunu anımsattı ve Arınça yönelik olarak, "Dış siyaseti herkes yapmamalı, Sayın Arınç TBMM Başkanıdır ve icrai bir fonksiyonu yoktur" dedi. TBMM Başkanı Bülent Arınçın, Yunanistanın karasularını 12 mile çıkarmasını TBMMnin savaş nedeni saymasının kaldırılmasına dönük sözleri tartışma yarattı. 9. Cumhurbaşkanı Demirel, Yunanistanın karasularını 12 mile çıkarmasını Türkiyenin neden savaş nedeni saydığını şöyle açıkladı:"Türkiyenin milli menfaatlerinin başında güvenliği gelir. Tabii ki, Türkiye, iç ve dış tehditlere karşı kendini koruyacak imkânlara sahip olmak mecburiyetindedir. Dış güvenlik dünya şartlarına, konjonktüre göre değişir. Bazı sorunların kökü, Napolyonun dediği gibi tarihte ve coğrafyadadır. 12 mil
Arınç, yemek boyunca gündemdeki konulara ilişkin soruları da yanıtladı.Arınç, dış temasları hakkında bilgi verirken, Yunanistanla ilişkilerimizin gelişmekte olduğunu ancak, Atinanın, TBMMnin 1995te aldığı casus belli (savaş nedeni) kararını bir engel olarak gördüğü izlenimi aldığını belirtti.Arınç, Yunanistan Meclis Başkanı Bayan Benakinin de Türkiyeye gelmek istediğini ancak Meclisin casus belli kararının sıkıntı yarattığını belirtirken, "Kendisi doğrudan bir şey söylemedi ama başkaları vasıtasıyla bu bana yansıtıldı" dedi.TBMM Başkanı, ilişkilerde yeni bir döneme girildiğini, komşuluk ilişkilerinde bu tür kararların sıkıntı yarattığını anımsattıktan sonra, 1995te TBMMde alınan kararla ilgili olarak da şu değerlendirmeyi yaptı:"Ziyaretin güçleşmesinin altında yatan neden, sanıyorum bu 1995 kararı. Ben baktırdım. Yunanistan karasularını 12 mile çıkaracağını açıklayınca Meclisimiz casus belli ilan etmiş. Aslında bir karar oylaması da yapılmamış. Mecliste dönemin siyasi parti grup başkan vekillerinin altına imza attığı bir karar okunmuş. Ancak bir oylama olmamış. Biri oylama istemiş ama Kamer Genç oylamaya gerek yok demiş. Bu yüzden bir dostluk grubu oluşamıyor. Buna bir bakmak
Talabaninin Irak Devlet Başkanı olması, kuşkusuz, Iraklı Kürtler için tarihi bir önem taşıyor. Talabani, sadece Irakta değil, bütün Arap dünyasında Arap olmayan ilk devlet başkanı oldu.Bu, Ankara açısından bir sürpriz değildi. Irak Özel Temsilcisi Osman Korutürkün 24 Şubatta yaptığı ziyarette Talabaninin devlet başkanı olacağının güçlü işaretleri vardı. Korutürkün ziyareti de Ankaranın buna karşı olmadığı anlamı taşıyordu.Talabaninin devlet başkanlığı Türkiye açısından ne anlam taşıyor? Ankara, Talabaninin Irak Devlet Başkanlığına seçilmesine nasıl bakıyor?Türkiyenin Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Osman Korutürkün de dün ifade ettiği gibi, Ankarada ilgili bütün kurumların Talabaninin seçilmesine bakışı olumlu. Ankara bu gelişmeden rahatsız değil. Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) lideri Celal Talabani, Irak Devlet Başkanlığına seçildi. Yeni Irak Meclisi, bir uzlaşma sonucu Talabaniyi seçti. Bu memnuniyetin gerekçeleri aynı çevrelerce şöyle sıralanıyor: 1 Türkiyenin Irakın yeniden yapılandırılması sürecinde esas aldığı yaklaşım ülkenin bütünlüğünün korunması ve liderlerinin demokratik biçimde Irak halkı tarafından seçilmesiydi. Talabaninin devlet başkanlığıyla sonuçlanan süreç
ANAP liderliğine seçilen Erkan Mumcunun, Başbakan Erdoğana, "Partinize geçen CHP milletvekillerine ne verdiniz? Siz mi açıklayacaksınız, ben mi açıklayayım" demesi...Bu sözler hem siyasette hem basında etik sorununa işaret ediyor.Kamuoyu bir yandan başbakan nezdinde başka işleri kovalayan gazetecilerin kim olduklarını ve ne istediklerini, bir yandan da AKPye geçen milletvekillerinin bir şey alıp almadıklarını, aldılarsa ne aldıklarını merak ediyor.Başbakan Erdoğanın ve ANAP lideri Mumcunun bu konulara açıklık getirmesini istiyor.Bu kapalı ifadeler bütün gazetecileri ve AKPye geçen milletvekillerini töhmet altında bıraktığı için, gerçekten söyleyenler tarafından açıklığa kavuşturulmalı...DYP lideri Mehmet Ağar da bu iddiaların ağırlığına işaret ederek, Erdoğan ve Mumcuyu açıklama yapmaya davet edenlere katıldı.Ağar, dün Kastamonu yolundayken yaptığımız görüşmede Erdoğan ve Mumcuya seslenerek şöyle dedi:"Bu tip politika artık geride kaldı. İddiaya ve suçlamaya dayalı, imaya dayalı politikadan halkımız zaten bıkmış durumda. Bu nedenle Sayın Başbakan, ne biliyorsa açıklamalıdır. Kendisinden kim, ne zaman, ne istemişse kamuoyuna duyurmalıdır. Böyle bir şey yoksa konuşmayacaksın, varsa
ABD İncirlik için ne istedi?"İncirliki, lojistik malzeme ve rotasyon dönemlerinde askeri personelin dağıtılması ve toplanması için kullanmak."Teknik yetkililerin, bu talebin gerekçeleriyle ilgili olarak verdikleri bilgiler şöyle:ABD, Irak ve Afganistandaki ihtiyaçlarını karşılamak için ana bir lojistik merkezine gereksinim duyuyor. Bir yandan bu ülkelere gönderilecek malzemeler, bir yandan da bu ülkelerdeki personelini değiştirmek için dev nakliye uçaklarının inebileceği, malzemelerin ve personelin barındırılabileceği olanaklara sahip bir üsse gereksinimi var. Bölgede bu niteliklere en uygun yer de İncirlik Üssü. Özellikle C-5 gibi dev nakliye uçaklarının inip kalkabileceği havaalanı özelliklerine, İncirlik sahip. Bu uçakların Kuzey Iraka inmesi mümkün değil. Bu amaçla ABD, İncirlikten lojistik üs olarak yararlanmak istiyor. Bu uçaklarla İncirlike büyük boyutlarda malzeme gelecek ve buradan daha küçük uçaklarla gereksinim olan yerlere sevk edilecek. Yine rotasyon dönemlerinde ABD askerleri, İncirlikte toplanıp dağılacaklar. Bir çeşit dağıtma-toplama merkezi olacak. Hükümet, ABDnin İncirliki lojistik ana üs haline getirme yönündeki talebine olumlu yanıt vermeye hazırlanıyor. İlke