Referandum öncesi onay

27 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
Bürgenstock ve Brüksel'deki temaslarda ortaya çıktı ki, BM Genel Sekreteri Kofi Annan, referandumdan önce taraflardan "onay" istiyor. Bu talep De Soto tarafından Türk ve Yunan yetkililere iletildi.
Garantör devletler olarak Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, referandumdan önce "onay taahhüdü" verecekler. Kıbrıs Türk ve Rum tarafları da buna katılınca ortaya "beşli antlaşma" çıkacak. Bu antlaşma referandumdan önce TBMM ve diğer ülkelerin parlamentolarından geçirilecek. Böylece, garantör devletler, KKTC halkı ile Güney Kıbrıs halkına referandumda "evet" mesajı vermiş olacaklar.
Bu yöntemle Annan planının dördüncü versiyonunun referandumdan geçmesi büyük ölçüde garanti altına alınmaya çalışacak...
Annan'ın İsviçre'de onay altına almaya çalışacağı bu mekanizma, liderlere gönderdiği davet mektubundan da anlaşılıyordu.
Bu yöntemde kritik soru şudur:

Yazının Devamı

Moliviatis ve Gül

26 Mart 2004

Moliviatis yeni silahları Atinaya getirmeyi kabul etti. Silahlar İtalyada teslim alınacak ve gece karanlığının yardımıyla çantalara yerleştirilmek üzere Meletiounun evine götürülecekti. Ancak silahlar oraya varmadan önce Carabinieri (İtalyan jandarması) tarafından ele geçirildi. Büyük ihtimalle tüyoyu silahları satan adam vermişti. Gerçi adam daha sonra masum olduğuna dair yemin etti.Mesele, Moliviatisin diplomatik kimliği anlaşılmadan Carabinieriye küçük bir rüşvetle hasıraltı edildi. (Carabinierinin silahları elde tutmasına izin verildi. Şüphesiz bu işten kendilerine pay çıkardılar.)Aslında Petros Moliviatisin diplomatik görevde olması nedeniyle başlangıçta onu böyle görevlere göndermekte tereddüt ettik. Fakat diplomatik pasaportu ve yetenekleri görevi tamamlamamız açısından en iyi garantimizdi. Silahlara ihtiyaç duyulduğu için riski de almak zorundaydık.Onu aldığım zaman eğer işler ters giderse kendimi nasıl koruyacağımı ve onun diplomatik görevden atılacağını, mahkemeye çıkmak zorunda kalıp hüküm giyebileceğini kendisine söyledim. Bu sayede üçüncü partilerin şüphesi artacak olsa da tamamen korunacak ve işin içinde olduğumuz iddia edildiğinde kendimizi savunmada zorluk

Yazının Devamı

Moliviatis ve Gül

26 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
"Lefkoşa'daki çoğunluğu alt düzeydeki memurlar dışında Dışişleri Bakanlığı'nda neredeyse hiç kimse EOKA'yı donattığımızı bilmiyordu. Bunların arasında bugün Büyükelçi ve Cumhurbaşkanı'nın Siyasi Bürosu'nun Direktörü olan Petros Moliviatis de vardı.
Moliviatis yeni silahları Atina'ya getirmeyi kabul etti. Silahlar İtalya'da teslim alınacak ve gece karanlığının yardımıyla çantalara yerleştirilmek üzere Meletiou'nun evine götürülecekti. Ancak silahlar oraya varmadan önce Carabinieri (İtalyan jandarması) tarafından ele geçirildi. Büyük ihtimalle tüyoyu silahları satan adam vermişti. Gerçi adam daha sonra masum olduğuna dair yemin etti.
Mesele, Moliviatis'in diplomatik kimliği anlaşılmadan Carabinieri'ye küçük bir rüşvetle hasıraltı edildi. (Carabinieri'nin silahları elde tutmasına izin verildi. Şüphesiz bu işten kendilerine pay çıkardılar.)
Aslında Petros Moliviatis'in diplomatik görevde olması nedeniyle başlangıçta onu böyle görevlere göndermekte tereddüt ettik. Fakat diplomatik pasaportu ve yetenekleri görevi tamamlamamız açısından en iyi garantimizdi. Silahlara ihtiyaç duyulduğu için riski de almak zorundaydık.
Onu aldığım zaman eğer işler ters

Yazının Devamı

İki kesimlilik

25 Mart 2004

Türk tarafının iki kesimliliğin güçlendirilmesinde ısrar etmesinin nedeni de budur. Gerçekçilik bu sistemin güçlendirilmesini gerektirmektedir. Bulunacak çözümün iki devletin oluşturacağı bir çatı devlete dayanması, özellikle güvenlik ve geleceğe dönük çatışma alanlarının azaltılması için de akılcı bir yöntemdir.Dünyanın bugün birçok bölgesinde yaşanan çatışmalar, Kıbrısta duyulan kaygıları artırıyor. 30 yıldır iki ayrı kesimde barış içinde yaşayan Türk ve Rumları çatışmaya uygun bir biçimde iç içe geçirmenin riskli olacağı gerçektir. Bu bakımdan Türk tarafının Kuzeye geçecek Rum sayısının mümkün olduğunca azaltılması ve ayrıca mülkiyet sorununun toplu çözülmesinde ısrar etmesi yerindedir.Türk tarafı bu düşünce ve kaygılarla iki kesimli, iki toplumlu modelin temel alınmasını ve konfederal bir yaklaşımla çatı devlet kurulmasını istemektedir.Buna karşın Annan planı bireysel mülkiyeti esas alarak ve toplu takasa olanak tanımayarak, 30 yıl geride kalmış, değişmiş, el değiştirmiş mal - mülk üzerinde kavga yaratacak bir yaklaşım sergilemektedir.Rum tarafı ise "iki devlet, iki halk" yaklaşımını reddetmekte, üniter yapıya yakın bir ortak devlet ve "tek toplum" tezini savunmaktadır ki,

Yazının Devamı

İki kesimlilik

25 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
Kıbrıs'ta 30 yıldır kimsenin burnu kanamadıysa bunun nedeni iki toplumlu, iki bölgeli düzendir.
Türk tarafının iki kesimliliğin güçlendirilmesinde ısrar etmesinin nedeni de budur. Gerçekçilik bu sistemin güçlendirilmesini gerektirmektedir. Bulunacak çözümün iki devletin oluşturacağı bir çatı devlete dayanması, özellikle güvenlik ve geleceğe dönük çatışma alanlarının azaltılması için de akılcı bir yöntemdir.
Dünyanın bugün birçok bölgesinde yaşanan çatışmalar, Kıbrıs'ta duyulan kaygıları artırıyor. 30 yıldır iki ayrı kesimde barış içinde yaşayan Türk ve Rumları çatışmaya uygun bir biçimde iç içe geçirmenin riskli olacağı gerçektir. Bu bakımdan Türk tarafının Kuzey'e geçecek Rum sayısının mümkün olduğunca azaltılması ve ayrıca mülkiyet sorununun toplu çözülmesinde ısrar etmesi yerindedir.
Türk tarafı bu düşünce ve kaygılarla iki kesimli, iki toplumlu modelin temel alınmasını ve konfederal bir yaklaşımla çatı devlet kurulmasını istemektedir.
Buna karşın Annan planı bireysel mülkiyeti esas alarak ve toplu takasa olanak tanımayarak, 30 yıl geride kalmış, değişmiş, el değiştirmiş mal - mülk üzerinde kavga yaratacak bir yaklaşım sergilemektedir.

Yazının Devamı

Mülkiyet sorunu

24 Mart 2004

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, İsviçreye hareketinden önce, "ne pahasına olursa olsun çözüm" yaklaşımında olmayacaklarını vurguladı. Türk heyeti, olmazsa olmazlarını İsviçrede Annan planına geçirmeye çalışacak.Dışişleri Bakanı Gülün de vurguladığı gibi bunlardan birisi de varılacak anlaşmanın ABnin temel hukukuna dahil edilmesi ve değiştirilmeyeceğinin güvence altına alınması. Kısıtlama veya başka deyişle ayrıcalıkların AB tarafından değiştirilemez kabul edilmesi. ABden gelen mesajlar ise, Türk tarafının bu talebinin sıcak karşılanmadığı yönünde...Bu sorunun temel konularından birini mülkiyet oluşturuyor. Annan planı, mülkiyet sorununun çözümünde toplu bir yaklaşım yerine bireysel mülkiyeti esas alıyor. Tazminat yoluyla toplu hesaplaşma, toplu takas yöntemi yerine, tek tek bireylerin eski mülklerine dönüşünü öngörüyor ki, bu bir yandan KKTCde mülkiyet sorunu yarattığı gibi ileriye dönük Türk - Rum çatışmasına, toplumsal huzurun bozulmasına zemin hazırlayıcı bir etkin niteliği taşıyor.Türk tarafı bu sorunu ve gelecekte çatışma zemini doğmasını önlemek amacıyla, mülkiyet sorununun toplu çözülmesini, varılacak anlaşmanın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin mülkiyetle ilgili

Yazının Devamı

Mülkiyet sorunu

24 Mart 2004

<#comment>
<#comment>
Kıbrıs sorununda dörtlü görüşme aşamasına gelindi. Görüşmeler bugün İsviçre'de başlayacak. Kıbrıs'ta görüşmelerde bir ilerleme sağlanamadı.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, İsviçre'ye hareketinden önce, "ne pahasına olursa olsun çözüm" yaklaşımında olmayacaklarını vurguladı. Türk heyeti, olmazsa olmazlarını İsviçre'de Annan planına geçirmeye çalışacak.
Dışişleri Bakanı Gül'ün de vurguladığı gibi bunlardan birisi de varılacak anlaşmanın AB'nin temel hukukuna dahil edilmesi ve değiştirilmeyeceğinin güvence altına alınması. Kısıtlama veya başka deyişle ayrıcalıkların AB tarafından değiştirilemez kabul edilmesi. AB'den gelen mesajlar ise, Türk tarafının bu talebinin sıcak karşılanmadığı yönünde...
Bu sorunun temel konularından birini mülkiyet oluşturuyor. Annan planı, mülkiyet sorununun çözümünde toplu bir yaklaşım yerine bireysel mülkiyeti esas alıyor. Tazminat yoluyla toplu hesaplaşma, toplu takas yöntemi yerine, tek tek bireylerin eski mülklerine dönüşünü öngörüyor ki, bu bir yandan KKTC'de mülkiyet sorunu yarattığı gibi ileriye dönük Türk - Rum çatışmasına, toplumsal huzurun bozulmasına zemin hazırlayıcı bir etkin niteliği taşıyor.
Türk tarafı bu

Yazının Devamı

Sol nabız biraz tedirgin atıyor

23 Mart 2004

Karayalçının adaylığını açıklarken "Gökçek iyiliğimi unutmasın" demesi buna yorumlanıyor.CHP kanadında ise, Karayalçının bu sözleri "seçim sonuçlarına" yönelik algılanıp, "oyların bölünmesinin yine Gökçeke yarayacağını bile bile aday oldu" suçlaması yaygın şekilde dillendiriliyor.Siyasi geleneklere çok da uymayan şekilde genel başkanlık görevini yürütürken belediye başkanlığına adaylığını açıklayan Karayalçın, kamuoyundan gelen "ikinizden biri çekilsin" baskısı karşısında CHP Ankara büyükşehir adayı Yılmaz Ateşe "tek soruluk anket yapalım, birinci çıkan yola devam etsin" teklifi götürdü. Ancak Ateş, "önce, doğrudan bana gelmedi, basın aracılığıyla teklif yaptı" diyerek anket önerisini reddetti. Ateşin ret gerekçelerinden biri de CHP ile sol ittifak diye nitelendirilen partilerin önceki seçimlerde Ankarada aldığı oy oranları.Sol, geçmişte yaşanan olumsuzluklara rağmen kritik haftada "son dakika" gelişmesi yaşanabileceği umudunu da yitirmiş değil. Gökçekin solda bölünme nedeniyle birkez daha başkanlık koltuğuna oturması ihtimalini görmezden gelemeyen Karayalçın ve Ateş de sohbet toplantılarında "zor günler" sözlerini sıkça tekrarlıyor. Siyasetin merkezi Ankara, Türkiye genelinden

Yazının Devamı