Gül'ün kaygısı ve umudu

14 Nisan 2003


<#comment>     Ankara'nın gözü kulağı Musul ve Kerkük'te...
     Dışişleri Bakanı Gül, zamanında müdahale ile korkulan gelişmelerin yaşanmadığını belirttikten sonra şöyle diyor:
     "Halkımız rahat olsun. Bir Türk - Kürt tartışmasına izin vermeyiz. Bunu herkes biliyor. Kesin olarak söyleyebilirim ki, Türkiye'nin kırmızı çizgileri aşılmamıştır. ABD bu konudaki duyarlılığımızı ve kararlılığımızı biliyor. İrtibat timlerimizden 24 saat bilgi alıyoruz. Bu timlerimiz her türlü koşulda iletişim kurabilecek biçimde donatılmıştır. Her koşulda ve çok hızlı biçimde bilgi alıyoruz."
     
     ASIL TEHLİKE
     Dışişleri Bakanı Gül, Irak'ta asıl potansiyel tehlikenin Arap - Kürt çatışması olduğunu söylüyor:

Yazının Devamı

Abdullah Gül: Komutanların tutumu örnektir

13 Nisan 2003

"Şimdi İngiliz Dışişleri Bakanı Straw'la konuştum" diye söze giriyor:- Herkes Türkiye'nin tutumundan çok memnun. ABD de, İngiltere de Türkiye'ye karşı özenli. Dün de Almanya Dışişleri Bakanı Fischer aradı. Onların yaklaşımı da aynı. Antalya'ya gelecek. Oraları göstereceğiz. Burada savaş olmadığını savaşın bir etkisi olmadığını görecek.Gül, geçmişe dönük tartışmalar yerine ileriye bakılmasından yana. Türkiye'nin süratle normale dönmesi gerektiğini vurgulayarak "Bakın" diyor, "Önümüz açık, bahar geldi, ekonomi canlanmaya başladı. Öyle bazılarının tahmin ettiği gibi felaketler olmadı. Felaket beklentileri doğru çıkmadı." Irak krizi sürecinde önce Başbakan, daha sonra Dışişleri Bakanı olarak en üst düzeyde sorumluluk üstlenen Abdullah Gül'ün makamına girdiğimizde, kendimizi yoğun telefon trafiği içinde buluyoruz. OLUMLU SİNYALLER "Korkulan katliamlar, büyük krizler yok. Türkiye savaşın içinde değil. Hakkına, hukukuna halel gelmiş değil. Süratle savaş dışındaki gündemine dönebilecek, kendi işine bakabilecek bir konumda. Nitekim bakmaya başladı. Ekonomideki sinyaller bunu gösteriyor. Türkiye bence olabileceği en iyi konumda. En iyi pozisyonda. Bu ortamı, geçmişi tartışarak germenin bir

Yazının Devamı

Abdullah Gül: Komutanların tutumu örnektir

13 Nisan 2003


<#comment>     Irak krizi sürecinde önce Başbakan, daha sonra Dışişleri Bakanı olarak en üst düzeyde sorumluluk üstlenen Abdullah Gül'ün makamına girdiğimizde, kendimizi yoğun telefon trafiği içinde buluyoruz.
     "Şimdi İngiliz Dışişleri Bakanı Straw'la konuştum" diye söze giriyor:
     - Herkes Türkiye'nin tutumundan çok memnun. ABD de, İngiltere de Türkiye'ye karşı özenli. Dün de Almanya Dışişleri Bakanı Fischer aradı. Onların yaklaşımı da aynı. Antalya'ya gelecek. Oraları göstereceğiz. Burada savaş olmadığını savaşın bir etkisi olmadığını görecek.
     Gül, geçmişe dönük tartışmalar yerine ileriye bakılmasından yana. Türkiye'nin süratle normale dönmesi gerektiğini vurgulayarak "Bakın" diyor, "Önümüz açık, bahar geldi, ekonomi canlanmaya başladı. Öyle bazılarının tahmin ettiği gibi felaketler olmadı. Felaket beklentileri doğru çıkmadı."
     
     "İşte görüyorsunuz" diye devam ediyor:

Yazının Devamı

Güven sorunu

12 Nisan 2003

Kerkük ve Musul'da yaşananlar başta olmak üzere bu ve benzeri sorunları izah etmek için, "tezkere geçmedi onun için böyle oldu" demek yeterli değildir. Sığ bir yaklaşım olur.Savaş öncesinde ABD'nin Ankara'ya yaptığı baskıyla başlayan görüşme sürecinin en önemli özelliklerinden biri, ortaya çıkan "güven sorunu"ydu.ABD'nin bu süreçte Ankara'ya karşı gösterdiği direnç unutulurken, akıllarda sadece ikinci tezkerenin küçük bir farkla geri çevrilmesi kalmış görünüyor.Oysa unutulmaması gerekir ki, görüşmeler boyunca, ABD, Türkiye'nin Kuzey Irak'la ilgili kaygı ve buna bağlı taleplerini kabullenmek istemedi, direndi. Bir mutabakata varılması çok zor oldu ki, varılan sonuçlar da Türkiye açısından tam tatmin edici değildi. Bu, kuşkusuz bir güven sorunu yarattı.ABD'nin yürüttüğü sıkı pazarlıkta Ankara'nın isteklerinden çok Kuzey Irak'taki gruplardan yana tavır aldığını da unutmamak gerekir.Buna karşın Türkiye, gördüğü baskı ve ileriye dönük kaygılar nedeniyle ABD'ye Irak Savaşı'nda önemli katkılar sağladı. Türkiye'nin savaşın en zorlu döneminde hava sahasını açması, ABD ve İngiliz uçaklarının bu hava koridorlarını kullanması, Meclis'ten geçen tezkereyi olabildiğince esnek yorumlaması ABD

Yazının Devamı

Güven sorunu

12 Nisan 2003


<#comment>     Irak Savaşı'nın bazı sonuçlarının Türkiye açısından önemli sorunlar yaratacağı bekleniyordu. Nitekim, bu sorunlar yavaş yavaş uç göstermeye başladı. Bunlar Ankara açısından sürpriz değil.
     Kerkük ve Musul'da yaşananlar başta olmak üzere bu ve benzeri sorunları izah etmek için, "tezkere geçmedi onun için böyle oldu" demek yeterli değildir. Sığ bir yaklaşım olur.
     Savaş öncesinde ABD'nin Ankara'ya yaptığı baskıyla başlayan görüşme sürecinin en önemli özelliklerinden biri, ortaya çıkan "güven sorunu"ydu.
     ABD'nin bu süreçte Ankara'ya karşı gösterdiği direnç unutulurken, akıllarda sadece ikinci tezkerenin küçük bir farkla geri çevrilmesi kalmış görünüyor.
     Oysa unutulmaması gerekir ki, görüşmeler boyunca, ABD, Türkiye'nin Kuzey Irak'la ilgili kaygı ve buna bağlı taleplerini kabullenmek istemedi, direndi. Bir mutabakata varılması çok zor oldu ki, varılan sonuçlar da Türkiye açısından tam tatmin edici değildi. Bu, kuşkusuz bir güven sorunu yarattı.
     ABD'nin yürüttüğü sıkı pazarlıkta Ankara'nın isteklerinden

Yazının Devamı

Kriz yönetimi

11 Nisan 2003


<#comment>     Irak Savaşı öncesinde Ankara iyi bir kriz yönetimi sergileyemedi. Sık sık yalpaladı. Net görüşler ve tavırlar geliştiremedi. Siyasi netlik ve kararlılık gösteremedi.
     Irak Savaşı gösterdi ki askeri ve siyasi ortam çok çabuk değişebiliyor. Koşulların ömrü bazen bir güne bile ulaşmıyor. Zemin çok kaygan.
     Zaten kriz yönetimi de bu nedenle gerekiyor.
     Türkiye açısından dün yeni bir kriz süreci başladı. Peşmergelerin Kerkük ve Musul’a girmeleri, ABD’nin kontrolü dışında Kerkük’ün altını üstüne getirmeleri, yeni bir krizin doğduğunu gösteriyor.
     ABD’nin en üst düzeyde güvence vermiş olmasına karşın, peşmergeleri kontrol etmedikleri veya edemedikleri anlaşılıyor. Dışişleri Bakanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Org. Özkök’ün muhataplarıyla yaptıkları temaslarda ABD güvencelerini yineledi, müdahale edeceğini, verdiği garantilerin geçerli olduğunu ifade etti. Ankara şimdi bu sözlerin gereğini beklemek aşamasında.
     Ancak, olaylar Ankara kadar sabırlı gelişmiyor.

Yazının Devamı

Ankaranın beklentisi

10 Nisan 2003

Bu beklenen bir sonuçtu.Savaşın asıl zorluklarının bundan sonra yaşanacağı paylaşılan bir beklenti.Barışı sağlamak ve korumak belki savaştan zor olacak.Kuşku yok ki, Irakın ve petrolünün paylaşım savaşı da alttan alta sürecek.Şimdiden, ABD ve İngiltere, "kanı biz döktük, bizim dediğimiz olur" havasındalar.Sorun sadece Saddam yönetimini devirmek ve iddia ettikleri gibi Iraka demokrasi getirmekse ABD ve İngilterenin hemen savaşın yaralarını sarmaya, yaralı, aç susuz insanlara yardım etmeye başlamaları; petrolün de, Irakın geleceğine ilişkin kararları da Irak halkına bırakmaları gerekir.Tabii, bu çok iyi niyetli bir beklenti.Birkaç gün içinde ABD ve İngilterenin niyetleri açık biçimde ortaya çıkar.Ankaranın beklentilerine gelince...Daha önce de belirttiğimiz gibi Ankaranın Irak sorununa bakışındaki öncelik Bağdat değil, Kuzey Iraktı. Bu değişmiş değil. Ankaranın gözü kulağı yine Kuzey Irakta peşmergelerin hareketlerinde, Musul ve Kerkükte...Peşmergelerin Musula doğru ilerledikleri görülüyor. ABD askerleriyle birlikte hareket ediyorlar.Ankaranın duyarlılık alanlarından biri bu. Musul ve Kerkük, Kuzey Iraktaki Kürt grupların denetimine geçecek mi, geçmeyecek mi? Musul ve Kerküke

Yazının Devamı

Ankara’nın beklentisi

10 Nisan 2003


<#comment>     ABD ve İngiltere savaşı kazanmış görünüyorlar.
     Bu beklenen bir sonuçtu.
     Savaşın asıl zorluklarının bundan sonra yaşanacağı paylaşılan bir beklenti.
     Barışı sağlamak ve korumak belki savaştan zor olacak.
     Kuşku yok ki, Irak’ın ve petrolünün paylaşım savaşı da alttan alta sürecek.
     Şimdiden, ABD ve İngiltere, "kanı biz döktük, bizim dediğimiz olur" havasındalar.

Yazının Devamı