<#comment>#comment>ABD'ye yapılan tarihte eşi görülmemiş terörist saldırısı Ankara'da nasıl yankılandı?
Önce işin istihbarat yönü...
Olayla birlikte Türk istihbarat ve güvenlik birimlerinin hızla devreye girdikleri ve kapsamlı bir çalışma başlattıklarını söyleyebiliriz. Ankara, ABD istihbarat birimlerine de yardımcı olmak amacıyla olayla ilgili bilgi toplama faaaliyetini ulusal ve uluslararası düzeyde yoğunlaştırmış durumda.
İsrail, Kuzey Irak ve Suriye kaynaklarından Afganistan ve Pakistan'a kadar uzanan bir bilgi toplama ve değerlendirme çalışması yürütülüyor. Sovyetler'in dağılmasından sonra nükleer silahların teröristlerin eline geçmiş olabileceği dahil saldırıların değişik yerlerde ve değişik biçimlerde bir zincir halinde planlanıp planlanmadığı gibi her çeşit olasılığa dönük istihbarat faaliyeti yürütülüyor.
Uzmanlar söz konusu çalışmayı "çok gizli, kapsamlı ve derin" olarak niteliyorlar. Uzmanlar düzeyindeki ortak kanı, ABD'ye yapılan saldırının tek başına bir örgüt işi olamayacağı, devrede birden çok örgüt, devlet veya devletler olabileceği yönünde.
Alınan bilgi ve yapılan değerlendirmeler, Başbakan'a süratle iletiliyor. Bu konudaki açıklamaların
<#comment>#comment>New York'ta, Dünya Ticaret Merkezi'nin 110'ar katlı ikiz binaları ve Pentagon'un yıkılışı tarihe bir dönüm noktası olarak geçecektir.
ABD'ye yapılan bu terör saldırısı, dünya düzenini değiştiren son dönüm noktası olarak sayılan Berlin Duvarı'nın yıkılışından sonra 21. yüzyıl dünyasına yön verecek en önemli etken niteliği taşıyacaktır.
Bu canice saldırının binlerce masum insanın yaşamını yitirmesine yol açmış olmasının yarattığı acı elbette tarifsiz kalacaktır.
Bu yönüyle söylenecek fazla söz yok.
Ancak diğer yönleri üzerinde söylecek çok söz var.
<#comment>#comment>Okullar dün açıldı.
Binbir çeşit Türkiye gördük.
Gördük ki, yardımlaşmaya, dayanışmaya en çok ihtiyaç duyulan alanların başında eğitim geliyor.
Eğitim olanakları arasındaki uçurumu, gönüllü yardımlarla kapatmak ne dereceye kadar mümkün olur bilinmez ama bu yönde yapılacak her organizasyonun katkısı olacağı açık. Gönüllü yardımlardan öte "sosyal devlet" sorumluluğunun gerekleri ne derece yerine getiriliyor? Belki üzerinde daha çok durulması gereken konu bu...
İkinci el piyasalarda kitap, defter, önlük arayan çaresiz veliler, ellerinden tutukları çelimsiz çocukların yarattığı manzara "sosyal devlet nerede" sorusunu akla getiriyor. Keşke, bu sorunun akıllara takılması için okulların açılmasını beklemek gerekmese...
Günümüzün "yükselen değerleri" arasında, "devlet" hele hele "sosyal devlet" yok. "Var, var olmalı" diyenlere de yanıt hazır, "piyasa ekonomisi, küreselleşme, özelleştirme."Türkiye koşullarındaki bir ülke sosyal devlet ilkesinden ve onun gereğini yerine getirmekten vazgeçemez. Vazgeçmemeli.
<#comment>#comment>"Bakın Başbakan Yardımcımız, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz bana bir telgraf çekti. 'Sayın Murat Bozlak, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Ankara'da düzenlediğiniz mitingden ötürü sizleri kutluyor, başarılar diliyorum' dedi. İçişleri Bakanı'na kadar çıkıyoruz, miting yasaklanıyor, aynı partiden Başbakan Yardımcısı'nın haberi yoksa, kim bu işlerin yetkilisi?"Bu sözler HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak'a ait. Derya Sazak'la yaptığı ve 3 Eylül 2001 günü Milliyet'te yayımlanan sohbetinden...
Bozlak'ın verdiği bu bilgi ve sözleri, gündemi kapatan hızlı gelişmelerin arasında kaybolup gitti. Ancak, siyaseti çok iyi izleyen dikkatli okurların gözlerinden kaçmadı.
Gündem biraz nefes aldığında Ankara'nın siyaset kulislerinde, Bozlak'ın, "Yılmaz bana telgraf çekti" sözlerine dikkat çekilmeye başladı.
Bu "dikkat", hükümet ve liderler düzeyinde de çekiliyor.
Ankara'da önce şu saptama yapılıyor:
"Siyasi tarihimizde bir parti lideri bir başka parti liderine miting dolayısıyla ilk kez kutlama telgrafı çekiyor"Bu saptamanın ardından da şu sorular ortaya atılıyor:
<#comment>#comment>Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, adli yılın açılış töreninde yaptığı konuşmada, Anayasa'yı "polis tüzüğü"ne benzetti ve yeni bir sivil Anayasa yapmayı önerdi.
Meclis'in Anayasa değişikliği paketini görüşmek üzere olağanüstü toplanması kararının alındığı bugünlerde Yargıtay Başkanı Selçuk'un tanımı ve önerisi ilgi uyandırdı.
Yargıtay Başkanı'na ilk yanıt, yine bir yüksek yargı organı başkanından, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'den geldi. Bumin, Selçuk'un Türkiye gerçeklerini okuyamadığı anlamına gelecek bir eleştiri yaptı.
Anayasa'yı değiştirmeye hazırlanan hükümet ve Meclis, bu konuya nasıl bakıyor?
Bu yöndeki ilk soruyu Başbakan Ecevit'e yönelttik. Yanıtı şu oldu:
- İki yüksek yargı organı başkanı, karşı düşünceler açıkladılar. Şimdi ben araya girmek istemem. Bir görüş belirtmem yanlış olur. Ancak şunu söyleyebilirim ki, tümüyle sivil bir Anayasa yapmak, bizim de hep hayal ettiğimiz, düşündüğümüz, istediğimiz bir olaydır. Ama Türkiye'nin gerçekleri, siyasi tablo buna uygun değil. Eğer Anayasa değişikliklerini gerçekleştirirsek, sanıyorum, Sayın Selçuk'un dile getirdiği bazı önerileri ve beklentileri karşılamış olacağız.
<#comment>#comment>Başbakan Bülent Ecevit'e "kriz haritası" diyebileceğimiz kapsamlı bir rapor sunuldu.
Rapor, 81 ilin valisinden gelen ve illerde krizin sonuçlarını gösteren bilgilerden oluşuyor. On gün kadar önce Başbakan, valilere bir yazı göndererek, illerdeki işyerlerinin, fabrikaların, şirketlerin durumunu sormuş ve valilerden rapor istemişti.
Ecevit'in valilerden yanıtını istediği sorular şunlardı:
1 - İlinizde son bir yılda kaç işletme kapandı?
2 - Kapanmadan önce ne kadar iş yapıyordu, kaç işçi çalıştırıyordu?
3 - Kriz nedeniyle üretimini düşürmüş, işçi çıkarmış kaç işletme var?
<#comment>#comment>
Bayındırlık Bakanlığı'ndan istifa eden Koray Aydın'ın şirketleriyle ilgili tartışmalar sırasında MHP lideri ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin gündeme getirdiği, "ya ticaret ya siyaset" ilkesine Başbakan Bülent Ecevit'ten de destek geldi.
Koray Aydın olayı çerçevesinde tartışılan "siyasi etik yasası"nın çıkarılması konusunda görüşbirliğine varıldığını belirten Başbakan Ecevit, dünkü görüşmemizde şu değerlendirmeyi yaptı:
"Ben de öteden beri siyaset ile ticaretin ayrı ayrı olması gerektiğini savunurum. Son liderler zirvesinde bu vesileyle konuyu ele aldık. Sayın Bahçeli ve Sayın Yılmaz'la bir siyasi etik yasası hazırlanması konusunda görüş birliğine ulaştık. Siyasetle ticaret bir arada olmaz. Bu iki alanın sınırları çizilmeli ve birbirinden ayrılmalı. Yapacağımız düzenlemeyle siyasetle ticareti kesin olarak ayıracağız."Başbakan Ecevit, siyasi etik yasasının hazırlanması sırasında, daha önce Meclis'e sunulmuş olan teklifleri de değerlendireceklerini belirtti. Meclis'te kadük olmuş siyasi ahlak yasası tekliflerini inceleyeceklerini, bu konuda uzman kişi ve kuruluşlardan ve yabancı ülke uygulamalarından yararlanacaklarını vurguladı.
<#comment>#comment>Koray Aydın'ın, Bayındırlık Bakanlığı ve milletvekilliğinden istifa etmesi kararının, büyük ölçüde MHP lideri ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'ye ait olduğunu söyleyebiliriz.
İstifa kararının, birkaç gün üst üste yapılan Devlet Bahçeli - Koray Aydın görüşmeleri sonucunda alındığı biliniyor.
Önceki gün toplanan liderler zirvesinde ne Başbakan Ecevit, ne de ANAP lideri ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın Koray Aydın'la ilgili en küçük bir telkin veya imaları var. Sadece Başbakan Ecevit'in konuyu açması üzerine Yılmaz'ın Bahçeli'ye, "soruşturmada bir kasıt yok, siyasi bir taraf yok" sözleriyle MHP liderini iknaya dönük kısa bir konuşması var.
Aynı gün yapılan Bahçeli - Yılmaz görüşmesinde ise aynı konuda ANAP liderinin verdiği bilgi ve teminat dışında, asıl gündem maddesi Anayasa değişikliği olarak görülüyor. İki liderin Anayasa değişikliği konusunda karşıt fikirlerini tartışdıkları söylenebilir.
Koray Aydın, daha önce Bahçeli'ye istifa edebileceğini söyledi mi?
Kulislere yansıyan bilgilere göre, Bayındırlık Bakanlığı'ndaki operasyonla ilgili olarak değil ama şirketleriyle ilgili iddialar üzerine Koray Aydın, Bahçeli'ye istifa etmeye