Fikret Bila

       Galatasaray'ın elde ettiği büyük başarının sevinci ve yankıları sürüyor.
       Türkiye'ye kazandırdıkları UEFA Kupası, her türlü övgüye değer. Türkiye, Galatasaray'ın hediye ettiği mutluluğu, günlerdir her köşesinde yaşıyor.
       Devlet de Galatasaray'ı en yüksek payeyle ödüllendirdi. Devlet Üstün Hizmet Madalyası verdi.
       Galatasaray, bütün övgüleri ve ödülleri hak etti.
       Türk halkı Galatasaray'ı layık olduğu yere oturttu.
       Ancak tartışmaya açılan bir konu, kamuoyunda tepkiye yol açmış görünüyor:

       Rusya Devlet Başkanı Putin ile Türkmenistan Cumhurbaşkanı Türkmenbaşı'nın, Rusya'ya doğalgaz satılması konusunda anlaştıklarını açıklamaları, Ankara'da soru işaretlerine yol açtı.
       Putin - Türkmenbaşı anlaşması Hazar geçişli Türkmen gazı projesini nasıl etkileyecek?
       Bu soruyu, dün Başbakan Bülent Ecevit'e yönelttik. Yanıtı şu oldu:
       - Bizim açımızdan kaygı duyulacak bir durum yok. Bizim Türkmenistan'la yaptığımız anlaşma yürürlükte. Kaldı ki, henüz, Rusya ile Türkmenistan arasında da bir anlaşma imzalanmış değil. Türkiye açısından kaygılanmaya gerçekten gerek yok. Hem Türkmenistan'ın kaynakları, hem de Azerbaycan'ın kaynakları bütün talepleri karşılayacak kadar zengin.
       * * *
       PEKİ bu gelişmelere Başbakan Yardımcısı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer, nasıl bakıyor?

       Doğa kendini insana göre ayarlamıyor. İnsanın doğaya göre vaziyet alması "akıllı yaratık" olmanın gereği. Doğanın sınırları zorlandığında kaybeden insan oluyor. Beşikdüzü deniz faciasında olduğu gibi...
       Poyraz şiddetini "sandallar aşırı insan yüklü" diyerek azaltmayacağına göre, sandalların yükünü azaltmak gerekiyor. Bu da "insan"a düşüyor...
       * * *
       Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanmasıyla girdiğimiz "Avrupalı hava" Beşikdüzü faciasıyla bozuldu.
       Galatasaray'a veya Ankara'da kurulmakta olan Bilgi Toplumu Bakanlığı'na bakarak "çağdaş değerleri" yakaladığımız sonucuna erken vardığımızı Beşikdüzü gösterdi.
       Hala kararların ortasına "insanı", "insan canını" koymadığımızı, koyamadığımızı bir kez daha gördük.

       Ankara'da yeni bir bakanlığın kuruluş hazırlıkları tamamlandı:
      "Bilgi Toplumu Bakanlığı."
       Bakanlığın kuruluş yasası, önümüzdeki günlerde Meclis'e sevk edilecek ve Türkiye birçok Avrupa ülkesinde bulunan "bilgi ve bilgi teknolojilerinin koordinasyonundan sorumlu" yeni bir bakanlığa kavuşacak.
       Böyle bir bakanlık kurulması fikri ve önerisi, TBMM Bilgi ve Bilgi Teknolojileri Grubu'nun öncülerinden DSP'li Prof. Dr. Ziya Aktaş'a ait.
       Aktaş, hazırlıklarını tamamlayıp, dünyadaki örneklerini çıkardıktan sonra konuyu Başbakan Ecevit'e açıyor. Başbakan Ecevit, sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş sürecinde böyle bir bakanlığın kurulması fikrini onaylıyor ve çalışmalar hızlandırılıyor.
       Bakanlığın hareket noktası ne?

       19 Mayıs'ı, 2000 yılında kutlayabilmenin özel bir anlamı var.
       20. yüzyılda tarih sahnesine çıkmış kurucu liderini ve eserini 21. yüzyılda kutlayabilen başka bir devlet ve ulus var mı?
       Yok.
       Büyük Atatürk ve onun "en büyük eserim" dediği laik Türkiye Cumhuriyeti, 20. yüzyılın tarihe gömmediği ve 21. yüzyıla devrettiği tek örnek.
       Bu nedenle 19 Mayıs'ı, 2000 yılında kutlayabilmenin özel bir anlamı var.
       Atatürk'ün çağdaşı liderlerin kurdukları devletlerin ve rejimlerin yerlerinde şimdi yeller esiyor. Birçoğu, Atatürk'ün yüzyılın başında çizdiği rotaya girebilme çabasında.

       Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanmasının ardından, durumu, Fatih Terim'in sözleri kadar anlamlı kılan başka bir şey yoktu.
       Fatih Hoca'ya sordular:
       - Hocam, Galatasaray yüreğini ortaya koydu. Bu yüreklerin bütçesi ne kadar?
       Fatih Terim şu yanıtı verdi:
       - Yüreğimizin bütçesi yoktur.
       Soruyu yönelten gazetecinin amacı Galatasaray'ın diğer Avrupa takımlarına göre daha az mali olanaklarla bu başarıyı elde ettiğini vurgulamak, vurgulatmaktı. Ama Hoca, Galatasaraylı futbolcuların yüreğini paraya vurmadı. Çok da iyi etti.

       Başbakan Bülent Ecevit'i, dün, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'i ziyaretinden sonra Başbakanlık'ta Genel Yayın Yönetmenimiz Yalçın Doğan'la birlikte ziyaret ediyoruz.
       Ecevit, Cumhurbaşkanı Sezer'le yaptığı görüşmenin çok iyi geçtiğini söylüyor. Memnuniyeti, yüzündeki ifadeye yansıyor:
       - İkimiz de kısa konuşmayı seviyoruz. Kısa sürede birçok konuya değinebildik. Çok yararlı bir görüşme oldu.
       Cumhurbaşkanı'nın sade ve mütevazı tutumu, Başbakan Ecevit'in yaşam tarzıyla örtüşüyor. Yolsuzluklara ve rüşvete karşı gösterdiği hassasiyet, konuşmasında bu konulara vurgu yapması Başbakan Ecevit'in de, Başbakan Yardımcısı ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin de takdirini toplamış durumda.
       MHP lideri Bahçeli'ye bu benzerliği soruyoruz:
       - Zannediyorum hassasiyet gösterdiğimiz konularda yakınlık var. Bana göre, Sayın Sezer'in, anayasal çerçeveyi tekrarladıktan sonra, yolsuzluk ve rüşvetle mücadelede Cumhurbaşkanlığı olanaklarını bu yönde kullanacağını

       7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in görevi Turgut Özal'a devrettiği küçük tören sayılmazsa, Çankaya ilk kez geniş katılımlı bir devir - teslim törenine sahne oldu. Bir ilk de devir teslimin iki sivil cumhurbaşkanı arasında yapılmasıydı.
       Demokrasi ve Anayasal kuralların işletilmesi açısından dün kayda geçirilmesi gereken bir gündü.
       Tören sonrasında düzenlenen kokteyl de en fazla Başbakan Ecevit'in yüzü gülüyordu.
      "Töreni nasıl buldunuz" diye sorduğumuzda şu karşılığı verdi :
       - İki yıldır bugünü düşünüyordum. Çok iyi bir iş yaptık. Çok memnunum.
       Başbakan gerçekten rahatlamış görünüyordu.