Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Franz Kafka’nın babasına yazdığı, edebiyat tarihinin en dokunaklı metinlerinden biri olan ‘Babaya Mektup’un yeni baskısı bu hafta İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıktı. Kafka’nın 1919’da nişanlanması ve babasının bu nişana karşı çıkması üzerine kaleme aldığı mektup hiçbir zaman baba Hermann Kafka’ya verilmedi. Mektup her ne kadar sahibine ulaşmasa da Kafka’nın psikolojisi, edebiyatının kaynakları hakkında önemli bilgiler verir. Öte yandan baba oğul arasındaki netameli ilişkinin şifreleriyle ilgili çok şey söyler.
Babası tarafından onaylanmak istenen alacaklı çocuktur Kafka. Ne var ki babası bu ihtiyacını görmezden gelir, göremez ya da. Mektupta Kafka iç dünyasının kuytularında gezinip, kendisiyle ilgili derin analizler yaparken, bunların babasıyla
ilişkisini de bütün içtenliğiyle ortaya koyar.
Derin bir suçluluk duygusu mektubun tamamına yayılır. “Hakkımdaki yargını özetlersen, beni doğrudan ahlaka aykırı ya da kötü
bir davranışla değil (son evlilik girişimim dışında belki) ama soğuklukla
el gibi durmakla ve nankörlükle suçladığın ortaya çıkıyor,” der mektubunun başında. Yine ilk satırlarda fark ederiz ki, aslında babasına çok hayrandır Kafka, ona tam dokunamamanın da etkisiyle: “…. işin bütün zamanını alıyordu; bana günde bir kez bile görünemiyordun ve bu yüzden üzerimde asla azalıp alışkanlığa dönüşmeyen, daha derin bir etki yaratıyordun.”
Kafka’nın beklentileri her çocuğunki kadardır aslında ama babası kendi hayalindeki çocuğu inşa etmek ister. İkisi de başarılı olamaz: “Benim ihtiyacım biraz yüreklendirilme, biraz güleryüz, biraz da yolumun açılmasıydı; ama sen bunun yerine yolumu kapattın, tabii bunu kendime başka bir yol seçmem için iyi niyetle yaptın. Ne var ki ben bunu becerecek biri değildim.”
Yazarak kendini daha iyi ifade edebilmesinin sırrını da verir bu mektup: “Sakin bir ilişki kurmamızın olanaksızlığı aslında çok doğal başka bir sonuç daha doğurmuştu: Konuşmayı unutmuştum. Herhalde bunun haricinde de benden büyük bir hatip olmazdı, ancak her insan gibi sıradan akıcı bir konuşmaya hâkim olabilirdim. Ne var ki söz söylemeyi bana erkenden yasakladın. ‘Tek söz itiraz istemem!’ şeklindeki tehdidin ve bunu söylerken elini kaldırman o zamandan beri peşimi bırakmıyor.”
Alacaklıdır ama bir yandan da borç içindedir Kafka. Bitip tükenmeyen suçluluk duygusuyla:
“…, açıkça gösterdiğin düşüncene göre dayağı hak ettiğim ancak lütfun sayesinde kıl payı kurtulduğum bu pek çok sefer sonucunda içimde yine büyük bir suçluluk bilinci birikiyordu. Sana karşı her yönden borcun içine gömülüyordum”.
Babasına söyleyemedikleri konusunda kalemi yetişir imdadına, içine attıklarını döktüğü kâğıtlar: “Yazdıklarımın konusu sendin, öyle ya, senin göğsüne yaslanıp yakınamayacaklarımdan yakınıyordum orada yalnızca. Kasıtlı olarak uzatılmış bir vedaydı bu sana, gerçi senin tarafından zorla yaratılsa da, benim belirlediğim yönde gelişiyordu.”
Mektubun yazılmasına neden olan nişan meselesini ise şöyle anlatır: “ …, son evlilik niyetimi açıklamamı izleyen telaşlı o birkaç günün birinde yaptığımız kısa fakir alışverişini kastediyorum. Bana aşağı yukarı şöyle dedin: ‘Kız herhalde-Praglı Yahudi kızları bu işten iyi anlar- bir bluz seçip giydi, sen de bunun üzerine onunla evlenmeye karar verdin tabii. Hem de olabildiğince hızlı, bir hafta içinde, yarın, bugün. Seni anlayamıyorum. Yetişkin bir insansın, kentte yaşıyorsun, önüne çıkan herhangi bir kızla evlenmenin dışında kendine bir çözüm bulamıyorsun. Başka bir yolu yok mu?
Eğer bundan korkuyorsan, seninle bizzat kendim giderim oraya.(...) Sözlerinle sanırım beni daha ağır bir şekilde aşağılamamış, küçümsediğini daha açık göstermemiştin hiç.”
Hayatının önemli bir kısmında ‘babam beni görsün’ umudu taşıyan Kafka’nın babasına yazdığı bu mektup, babasıyla hesabını kapatamamış
her erkeğin okuması
gereken türden.