TÜRKİYE’nin -gerçekten- değerli diplomatlarından Em. Büyükelçi ve eski Dışişleri müsteşar yardımcısı Uluç Özülker’den çok düşündürücü bir öngörü.
“Türkiye, Esad ile PYD arasında bir tercih yapmak durumunda kalabilir...”
Özülker’in bu öngörüsü için “o kritik kavşağa yaklaşılmakta” diyebiliriz.
.......................
Türkiye’nin güney sınırında 90 kilometrelik “Azez-Cerablus” bölgesi Rus jetlerinin yoğun ve sürekli bombardımanıyla Türkmenleri ve Arapları hedef aldı, dağıttı.
Esad’ın güçleri İranlı milislerle birlikte bu bölgenin tamamını ele geçirmek üzere ilerliyor.
Ancak...
Aynı zamanda Hatay’a bitişik “kanton”dan doğuya, Fırat’ın doğusundan da PYD, nehri aşarak batıya sızmaya başladı.
YENİ anayasa için partilerden eşit sayıda milletvekiliyle oluşan “Uzlaşma Komisyonu” start aldı.
Emrivakiye, dayatmaya, namluya yaslanmayan“demokratik” yöntemde“yeşil ışık” elbette olumlu gelişme.
Komisyonun adı bile kulağa hoş geliyor; “Uzlaşma...”
Komisyon üyeleri de başta Cemil Çiçek olmak üzere -genellikle- değerli üyelerden oluşmakta.
Birbirlerini tanıyor, birbirlerine saygı duyuyorlar.
Örneğin...
Eski Adalet Bakanı olarak yargı camiasını iyi tanıyan Cemil Çiçek, bir konuşmamızda komisyondaki CHP üyelerinden biri için “Kişiliğine de, bilgisine ve tecrübesine de çok inandığım bir hukuk adamıdır”demişti.
Cemil Çiçek’in Meclis başkanıyken yeni anayasa için samimi çabaları, vukufu zaten biliniyor.
ŞEFFAF Oda’nın bu haftaki konsepti; “moda ve müzik.”
Konuklarım; “Çıta” albümüyle Emre Altuğ ile Moda Danışmanı ve Blogger Buse
Terim Bahçekapılı.
Programa Emre’den “Çıta”yla başlıyoruz. Emre her seferinde çıtayı yükseklere kaldırıyor.
“İsteyen çıtanın altından geçer, isteyen üstünden” diye ekliyor.
Emre kızları etkilemek için
15 yaşında gitar çalmaya başlamış, hem gitarda, hem de “kızları etkilemede” başarılı olmuş.
16 yaşından beri oyunculuk ve müzisyenliği birlikte yürütüyor.
Türkiye’nin gündeminde ilk sıradaki 3 konu:
- “PKK’nın kanlı ve insafsız cinayetlerle sürdürdüğü mahalle işgalleri...”
- “PYD’nin ‘Kuzey Kuşağı’ diye anılan ve Güney sınırını boydan boya kuşatan, Akdeniz’e ulaşmak amaçlı ‘devletleşme’ süreci...”
- “Başkanlık sistemi tartışmaları..”
.......................
Bu üçüncüsü ilk ikisinden farklı görünse de aslında -dolaylı olarak- ilgilidir.
Çünkü...
Türkiye’nin kalıcı bir iç barışa kavuşması için PKK’nın silahlı siyasetini dayanaksız bırakacak yeni bir Anayasa ihtiyacı “işlevsel” ve “hayatidir.”
CİZRE’de “bodrum katının esrarı...”
Orada gerçekten “sayıları 30’u bulan sivil ağır yaralılar ve HDP milletvekili Faysal Sarıyıldız”mı var?
Yoksa...
“Aralarında ele başlarının da olduğu orada kıstırılmış silahlı PKK’lılar”mı?
Bilinmiyor...
Ancak...
Olayın psikolojik etkileri ile Türkiye ve dünya kamuoyuna algı boyutuyla yansıdığı bir gerçek.
Sarıyıldız’ın telefonla Meclis Genel Kurulu’na
ÇOK özel bir kitap...
Raflarda yok.
Çünkü...
Az sayıda basılarak sadece “yakın dostlara” gönderilmiş.
Yazarı Ertuğrul Özkök...
Küçük boyutta...
Siyah kapak...
Özgün kağıda basılmış...
ÇIRAĞAN Kempinski Hotel’in 25’inci yıl dönümü için Saray kısmındaki “Sultan Suit”teyiz. Osmanlı Hanedanı’ndan Osman Osmanoğlu ve eşi Candan Osmanoğlu ile tatlı bir sohbet... Osman Efendi kültürlü, iyi eğitim almış yıllarca “finansçı” olarak uluslararası firmalar için Londra’da çalışmış. Artık Türkiye’de emekliliğin tadını çıkarıyor. Bir ara dedesi Sultan Abdülaziz’in yeğeni 5’inci Murad’ı şöyle andı: “Sultan Abdülhamid dedem 5’inci
Murad’ı 28 yıl işte bu sarayda hapsetmişti. Dedem bu sarayda öldü.”
Yıl 1910, 5’inci Murad’ın kütüphanesi ve Sultan Abdülhamit’in büyük sanat koleksiyonundan “Rembrandt” ve “Ayvazovski”nin tabloları ile değerli pek çok eser binanın çatı katında çıkan ve bütün binayı saran yangında kül olmuştu.
İLK MECLİS
MEŞRUTİYET’in ilanından sonra Çırağan Sarayı 14 Kasım 1909’da Osmanlı’nın ilk yasama meclisi
olarak kullanılmaya başlanmıştı.
Bir de Çırağan’ın “karanlık yüzü” var.
SEVGİLİ Mustafa Koç’un “zamansız vedası” derin üzüntüyle karşılandı.
Bütün Türkiye’de ve Türkiye dışında ışıklarla kucaklandı.
Ne kadar çok -yürekten- seveni olduğunu da gösterdi.
Az faniye nasip olabilecek, sevgi izleri bırakarak toprağa verilecek.
“Ölümün”hiç yakışmadığı “kocaman ve sımsıcak yüreğini yansıtan pırıl pırıl sevecen bakışlarını, neşesini”çok özlettirecek.
Başında bulunduğu sürede katlaya katlaya büyüttüğü Koç Holding’deki çalışma arkadaşları için de “büyük kayıp.”
Sosyal sorumluluk projelerine katkıları... Spor alanlarındaki varlığı eminim ki aranacak.
Elbette aile çok yaralı.