Dünyanın “ipek sesli” diye tanımladığı, ses kayıtları 11 milyon satan, suyun 303 metre altında verdiği konserle Guinness Rekorlar Kitabı’na adını yazdıran Katie Melua ile fotoğrafımıza “Bu ne samimiyet” diyebilirsiniz.
Gerçekten çok samimi, sımsıcak bir genç kadın.
Böyle “cor a cor” (beden bedene yakınlığın) arkasındaki neden, benim “muzipliğim!..”
29 yaşındaki Gürcü/İngiliz sanatçıdan Cemil Topuzlu Açıkhava’da harika bir konser sonrası, sahne arkasına davet edilen konuklar arasındaydım.
İKSV’nin böyle güzel bir geleneği var.
Önce tanıştırıldık.
Ardından Katie’ye Matraş kırmızı biyeli şık bir derimont hediye etti.
11 Temmuz 1995... Bosna Srebrenitsa da 8 bin 372 Müslüman Boşnak Sırp ordusu tarafından katledildi.
Bu vahşet Lahey Uluslararası Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “soykırım” olarak ilan edildi.
Katliamı yapan Sırp komutanı Ratko Mladiç mahkum edildi.
Katliamın arkasında BM Barış Gücü’ne ait 400 silahlı Hollanda askerinin ve elbette Hollandalı komutanın büyük suçu var.
BM tarafından Srebrenitsa “güvenli kent” ilan edilmişti.
Bu kente sığınan Müslüman Boşnakların silahları Hollandalı komutan tarafından “İhtiyacınız yok, BM Barış Gücü’nün koruması altındasınız” güvencesi verilerek toplatılmıştı.
Fakat...
BDP’nin (Barış ve Demokrasi Partisi) içi boşaltılmıştı.
HDP’nin (Halkların Demokratik Partisi) yanında “işlevsiz” kalmıştı.
BDP baş harflerinden oluşan logosunu devam ettirecek ama bugün başka bir BDP oluyor.
Açılımı “Bölgelerin Demokrasi Partisi”ne dönüşüyor.
Başına da HDP’den istifa edecek Emine Ayna ile Kamuran Yüksek eş başkanları olarak geçecek.
Böylece parti yeniden aktive olmanın yanı sıra bir sivil toplum örgütü olarak ilerinin “özerk demokratik Kürdistan” zemininin taşlarını döşeyecek.
...............................
Anayasa’nın 104’üncü maddesi Cumhurbaşkanı’nın “görev ve yetkilerini” sıralar.
Saydım.
Tam 30 önemli görevi var.
Hatırlatmak kabilinden yazının bitiminde aynen yansıtıyorum. (*)
Eğer o 30 göreve bir gözatarsanız şu sorunun cevabını kendiniz verin.
Böylesine önemli, işlevsel (fonksiyonel) görevleri yüklenmiş bir cumhurbaşkanı “vitrin” süslemesi amacıyla Çankaya’ya konulmuş bir “saksı” olabilir mi?
Elbette hayır.
Muhalefetin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu gazetecilere ‘eşim suşi (sushi) sever’ demiş. Doğru mu, değil mi, başı sonu kırpılmış mı, bilmiyorum. Ancak CHP’den ve MHP’den dostları uyarmalı.
Türk seçmeni ‘Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya’ oy vermez.
Menemen, mantı, kuru fasulye, kebap, pilav değil de Japonların suyla ıslatılmış ve etrafına yosun sarılmış ya da üstüne çiğ balık konmuş pirinç köftesini benimsenmesi bizim Anadolu/Trakya kültürüne uymaz.
Hanımefendinin ağız tadına, lezzet tercihine bir sözüm yok.
Kimsenin Hanımefendisini siyaset tartışmalarında dile getirmemeyi çok yıllar önce öğrenmiştim.
Buna özen gösteririm.
Ayrıca Hanımefendiyi tanımıştım.
24’ÜNCÜ Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ten bir açıklama aldım.
24 Haziran 2014’te yazdığım yazıdaki “kasaptaki ete soğan doğramamak” söylemiyle ilgili silah arkadaşlarının kırgınlıklarını yansıtmıştım.
Sayın Özkök o ifadeyi bambaşka bir vesileyle Balyoz davasının açılışından 2 yıl önce söylediğini belirtiyor.
Bunun kanıtı olarak arşivlere gönderme yapmış.
Sayın Özkök’e nazik açıklaması için teşekkür ediyorum.
Satırları şöyle:
.........................
Konser başlamadan önce Zülfü Livaneli “ben sahneye hep söylemek için çıkarım ama bu gece sizin gibi seyirci ve izleyici olarak aranıza oturacağım” dedi ve ön sıraya geçip gecenin keyfini çıkardı.
ZÜLFÜ Livaneli’ye Fransız Sarayı bahçesinde (Fransız Başkonsolosluğu) Fransa’nın “Officier de l’Ordre national de la LÈgion d’honneur” nişanı takıldı.
Göğsünde bu nişanla birlikte fotoğraf çektirirken “hayatın cilveleri” diye düşündüm.
“Sol düşünceleri” nedeniyle Zülfü 12 Eylül 1980 ihtilali sonrası Almanya’ya kaçmıştı.
Recep Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıktıktan sonra “Başbakan kim olacak” sorusuna cevap mı, bilemem.
Ama...
Dün Riva’daki TFF “HASAN DOĞAN MİLLİ TAKIMLAR KAMP VE EĞİTİM TESİSLERİ” açılış töreninden bir ilginç sahne.
Devasa tören çadırının önüne Başbakan’ın makam aracının dışında başka araç yaklaştırılmıyordu.
Sadece Erdoğan’ın siyah Mercedes’i...
Sonra...
Bir hareketlenme...