Kırmızı halıdakiler

27 Ekim 2007

Bugün Dünya sinemasında gençlik yıllarımın rüya kadını Brigitte Bardot'ydu... Hele "Ve Tanrı Kadını Yarattı" filmindeki Bardot, inanılmazdı. Sadece fiziği değil, sesinin kaynak suyu gibi prılıtılı akışı da... "Harley Davidson" şarkısının son hecesinde "sonnn" diye, dişi vurgusunda onu motorumun arkasında belime sarılmış, sürat yaparken hissederdim kendimi...Beline kadar uzanan dalgalı saçlarının rüzgârda uçuşunu tahayyül ederdim.Olgunluk çağlarımın hayal kadınları arasında ise, Sophie Marceau vardır. Hele o "Cesur Yürek"teki Sophie...Onunla bir terasta, arkamızı denize vermiş, şampanya yudumlayacağımı aklımdan bile geçirmezdim.Bu hayalim gerçekleşti. Yazısı ve fotoğraflarımız yarın...Antalya'nın kırmızı festival halısında yürüyenlerden, büyük sinema gurusu Francis Ford Coppola'yla konuşmamızı da yarın yazacağım. Bugün bizden güzellikleri yansıtıyorum... Siyasete, 48 saatlik bir "sanat parantezi" açtım, Antalya'ya Film Festivali'ne gittim. NURGÜL'ÜN FIRÇASI Türkiye'den pek çok kadın sanatçı, sınırların ötesinde sinemanın dünya mabetlerine girmeyi denemiştir.Onlardan, merdivenlerden tırmanarak mabedin kapısına en yakın olanı Nurgül Yeşilçay..."Yaşamın Kıyısında" adlı filmin

Yazının Devamı

Canımı acıtan soru

26 Ekim 2007

Bugün Tamam... Etsin.Peki ne olacak? Terörün en büyük başı Abdullah Öcalan'ı ABD teslim etti. Yıllardır Türkiye'de. Hapiste. Onu nasıl kullanabildiniz? Sonuç ne?Talabani'nin teslim edeceği elebaşılar Öcalan'dan daha mı büyük, daha mı etkili?Onları teslim alırsanız, PKK bitecek mi?"Sorunun yanıtı, yıllardır sürdürülen "teröre değil, teröriste endeksli savaşımın" yetersizliğini, eksikliğini ortaya koyuyor. Türkiye insanını da böyle menzili kısa söylemler oyalayabilir. Ama dışarıdan görünüş farklı. Türkiye'nin PKK sorununu iyi bilen bir yabancının bana yönelttiği soru, canımı fena halde acıttı; "Ankara, Talabani'den Kandil'deki PKK elebaşılarını teslim etmesini istiyor. Kandil Dağı'ndan öncesi Bekaa Vadisi'dir.Jetler yıllar önce Bekaa Vadisi'ndeki PKK kampını neden vurmamıştı?O kampa gittiğimde dikkatimi her şeyin yer altında olması çekmişti. Sabahın 6'sında, toprak zeminden birbiri ardına 400-500 PKK'lı ellerinde Kalaşnikoflar, koşarak çıkıyordu.100'er kişilik birlikler halinde sıralanıyorlardı. Karşılarındaki -kendi söylemleriyle- "subayları(! !)"na tekmil veriyorlardı.Bütün bunları, uzakta bir kırmızı Mercedes'in tamponuna ayağına dayamış, Abdullah Öcalan izlemekteydi. Sonraları

Yazının Devamı

Müdahalede çare tükenmez

25 Ekim 2007

Bugün Elbette...Haber doğruysa... Talabani doğru söylüyorsa."Kedi bile vermeyiz" söyleminin bir cumhurbaşkanına yakışıp yakışmadığı ayrı konu...Tutun ki taşıdığı etikete değil ama kendisine yakışıyor olsa bile, bu nasıl çelişkidir?"Irak güçlerinin PKK'lılara erişemediğini, Irak kuvvetlerinin oralara uzanamadığını" söyleyen de aynı Talabani değil miydi?ABD bastırınca "sahibinin sesi" plağı dönmeye mi başlıyor?Öte yandan...ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın Başbakan Erdoğan'dan istediği birkaç günlük süre doldu.Bu kez de oyalama ve soğutma taktiği böyle "vaatlerle" sürdürülecek kuşkusunu duyuyoruz.Bırakın liderleri... PKK'nın Dağlıca baskınında rehine alınan sekiz Türk askeri bile henüz serbest bırakılmış değil. O sekiz gencin ailesi, "asker ocağı" olan TSK, tüm ulusumuz onlar için kaygılı.İletişim çağındayız... İsrail'in Filistin kontrol noktasında nöbet tutan iki askerinin kaçırılması üzerine savaştığı gerçeği Türk kamuoyunun belleğinden silinmiş değil. İki Musevi asker kadar sekiz Türk askerinin değeri yok mu sorusu? Beyinlerde acı veren bir kıvrım.Bunun kanıtı caddelere, meydanlara tepki seli gibi akan bu toprakların insanlarıdır.Türkiye, "vaatlerle" durdurulmak ve

Yazının Devamı

Erdoğan'a Ecevit izleri...

24 Ekim 2007

Bugün 1) Ecevit'in Kıbrıs Barış Harekâtı.2) Baba Bush'un Birinci Körfez Savaşı3) Oğul Bush'un İkinci Irak SavaşıBugünkü Ankara yönetimi, Ecevit'in ayak izlerinden yürüdüğü izlenimlerini veriyor.Dönemin genç Başbakanı Bülent Ecevit de Kıbrıs harekâtı için düğmeye basmadan önce ilgili devletlerle "namlu dışı" çözümleri sonuna dek denemişti.Aradığını bulamadığı o süreçte son kez Londra'ya gitmişti. Uyarmıştı.Ancak başta ABD olmak üzere İngiltere dahil Batı'da "Kıbrıs'a harekât yapmayın" yazılı buz duvarlarıyla karşılaşmıştı.Bu kadar uzattıktan, yaydıktan sonra "Türkiye'nin ABD ve İngiltere'ye rağmen Kıbrıs'ı göze alabileceği" hiç sanılmıyordu.Ama... Ecevit o sanılmayanı yaptı. Kıbrıs'ı vurdu. Kıbrıs'a çıktı.Fakat, elbette Türkiye "tek başına" kaldı. ABD'nin koyduğu silah ambargosu, Türkiye'nin beline boa yılanı gibi dolanan ekonomik cendere hatırlardadır.Türkiye için o meşhur "70 sente muhtaç" söylemi, Kıbrıs harekâtı sonrasının simgesidir.Ancak Türkiye doğru bildiğini yapmıştır.Çok sıkıntı çekmiştir ama dünya bellek kütüğüne sağlam bir çivi çakmıştır: "Türkiye tek başına kalsa bile ulusal yararları ve onuru için savaşır. Bedelini öder... Ödetir de..." Yakın tarihte 3 askeri harekât

Yazının Devamı

Sahiplerinin sesi

23 Ekim 2007

Bugün İşaret, Talabani' den...Sonrası gelirse, PKK'nın arkasında yer alan güçler için kuşkular derinleşecek.Yani... Türkiye "namlunun ucunu gösterince" ABD'nin Talabani'ye, onun da PKK'ya "frene bas" komutu verdiği düşünülebilir.Yoksa bu son pusuyla Türkiye'yi Kuzey Irak'a sınır ötesi müdahaleye, ABD ile karşı karşıya getirmeye ve bir "Türk-Kürt" bloklaşması yaratmaya odaklanan PKK, neden silahlarından şarjörleri çıkarsın?Bu mantığın dayanakları var.Pazar öğleden sonra ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın telefonda "Sınır ötesi harekât yapmayın, bize 1-2 gün verin" dediği, aynı gün Başbakan Erdoğan tarafından açıklanmıştı.Gene aynı gün Irak Cumhurbaşkanı ve KYB lideri Talabani de canlı yayında Mehmet Ali Birand'a bu olasılığı haber vermişti: "PKK'dan, silahlı eylemlerini durdurmalarını istedik. Yarın (pazartesi) bu öneriyi değerlendirecekler."Dün de bunu kesin bir dille tekrarladı.Tüm bunlar olası bir "sebep-sonuç" ilişkisi izlenimini veriyor. Şu satırların yazıldığı saatleri izleyen süreçte "PKK ateşkes ilan edebilir..." PKK, sadece doğanın dağlarına değil, Barzani ve Talabani'ye de dayanıyor.Tıpkı daha önceleri Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'a dayanmış olduğu

Yazının Devamı

İcra-i rezalet

21 Ekim 2007

Bugün Güntekin'in güzel anıları var. İşte biri...Onun çocukluk yıllarında evleri Levent'tedir.Dönemin Levent'i çayırlar ortasında sadece tek tük serpilmiş birkaç ev... Çamurlu yollar...Ya Levent'in gazete ve dergi bayii kimdir dersiniz?Ela Güntekin açıklıyor: "Aziz Nesin..."Babası Reşat Nuri, küçük Ela'nın elinden tutar, Aziz Nesin'in dükkânına götürürmüş. Ela, oradan Pekos Bil, Fantomalar, Zavakolar, Demir Maske gibi dergileri alırmış.Ve... Daha ilginç olanı, sabahları evlere gazeteleri çırak falan değil, Aziz Nesin dağıtırmış.Ela Güntekin, "Ama, Aziz Bey o zamanlar böyle ünlü değildi" diyor.Aziz Nesin'in eli sıkıydı.Yazılarını, matbaalardan aldığı prova kâğıtlarının basılı olmayan taraflarına yazardı.Yaşam onu çok zorlamıştı.Fakat bunun ötesinde amaçları vardı.Onlardan biri de vakıf kurmak ve yoksul çocukları orada barındırmak, eğitmekti.Bu projesini hayata geçirdi. Ölümünden sonra da başarıyla süren bir proje bu.Onu saygıyla anıyoruz.......................Ela Güntekin'in 12 Mart askeri yönetimi döneminde Mamak Hapishanesi macerası olmuş.Tam "Aziz Nesin"lik bir öykü...İleride eşi olacak aktör Mehmet Keskiner'e otomobilde sinirlenip "yeter!.." diye bağırdığı için "icra-i rezalet"

Yazının Devamı

Boşanmanın anatomisi

20 Ekim 2007

Bugün Uzaktan bir gözlemci olarak Cecilia'ya, tıpkı Diana'ya olduğu gibi sempatim var. İkisi de hoş, özgür, özgün, cesur, neşeli, sıra dışı, kişilikli kadınlar... Buna karşılık... Sarkozy'ye sempati duyduğum söylenemez.Türkiye'ye tavrı belli...Ama kitabı "İTİRAFLARIM"ı okudukça, siyasetçi ve devlet adamı boyutlarında derinliklerini algılıyorum. Sarkozy ile hayli havalı eşi Cecilia boşandı. "İTİRAFLARIM"da Sarkozy'nin Cecilia ve onunla fırtınalı yılları için yazdığı bazı satırları yansıtıyorum...Bir boşanmanın anatomisi ve ötesidir. 'Aile hayatımda yaşadıklarımı milyonlarca başka insan da yaşamıştır. Onların acıları, şüpheleri, umutları da bizimkilerle aynı. Bunlar, bir kadınla bir adamın arasında her zaman vuku bulan hikâyeler.İki kişi yaşamanın güçlüğünün hikâyeleri. Aşkın gücünün hikâyeleri. Bizimkinde diğerlerinden tek farklı olan nokta; kamu hayatının, göz önünde olmanın, aleniyetin baskısının da işin içine dahil olması............................Belki de bu olaylar benim, bir eksiklik olarak tanımlanabilecek, insani yönümün ortaya çıkmasını sağladı.Böyle bir tecrübenin ne gururla ne de kıskançlıkla bir ilgisi olabilir. Bu, daha derin bir şekilde ya da daha basitçe,

Yazının Devamı

Türkiye'ye baba Bush modeli

19 Ekim 2007

Bugün Kuzey Irak'ta Barzani ve yandaşları da artık esip gürleyemiyor, tehdit savurmuyorlar. Başkan Bush, "Sınır ötesi harekât, Türkiye'nin lehine olmaz" uyarısında bulunarak kuyruğu dik tutuyor havasını sürdürmeye çalışsa da kongreye iyice bastırdı.İlk kez tasarının geçmeyebileceği dile getirilmekte.Türkiye bastırmalı, kararlı tutumu sürdürmeli ama gaza gelerek ve getirilerek sağduyu çizgisinden sapmamalı.Bugün, alınmış gibi görünen mevziler, yanlış bir kararla yitirilebilir.Baba Bush'un I. Körfez Savaşı'nda Müslümanı, Musevisi ve Hıristiyanı ile neredeyse tüm dünyayı yanına aldıktan sonra Saddam'ı vurması bir diplomasi/savaş örneğidir.Türkiye de, PKK'ya karşı bir harekâtında Kuzey Irak'ı, ABD'yi, Bağdat'ı yanına alabileceği bir ortak harekâtın başaktörü olacağı bir senaryonun kapağını açtırmıştır.Devamını getirebilirse sonuç çok farklı olabilir.Bunu en azından denemelidir. Tezkere geçti... Irak'ta geri adımlar -sözel de olsa- atılıyor. Cumhurbaşkanı Talabani ve Bağdat hükümeti, PKK'ya karşı "gerekirse ortak harekâttan" bile söz etmeye başladılar. Türkiye-Yunanistan maçının sahadaki futbol görüntüleri gerçekten üzücüydü.Ancak... Ali Sami Yen, Galatasaray'ın mabedidir.Fatih Terim,

Yazının Devamı