Halk "sosyal devlet" harcamalarına ancak çok yüksek vergi ödeyerek kaynak yaratabileceğinin bilincindedir.Danimarka demokrasi tarihinde hiçbir "siyasi seks skandalı" olmamıştır.Siyasetçilerinin ve bürokratlarının çoğunun evlilik dışı ilişkileri vardır ama bu son derece doğal karşılanır. Medya, tek satır yazmaz.Danimarka, bu ve benzeri özellikleri nedeniyle, yerkürede tıpkı Japonya gibi, orada uzun süre yaşamadıkça anlaşılamaz bir ülkedir.Yukarıdaki anlatımı, Türkiye'de Karanlıkta Dans ve Dogville filmleriyle tanınan Danimarkalı ünlü sinema yönetmeni Lars Von Trier'in yaşamını anlatan kitaptan yansıttım....................Danimarka, kişilik haklarına ve demokrasiye en geniş anlamda bakan bir ülke...O nedenle PKK'nın yayın organı sayılabilecek Roj TV'nin, Danimarka ve Türkiye başbakanlarının ortak basın toplantısında temsil edilmesi, Türkiye demokrasi kültürü için -anlaşılması güç de olsa- normal sayılabilir.Öte yandan... Başbakan Erdoğan'ın, Roj TV'nin temsil edileceği basın toplantısına katılmaktan vazgeçmesi de -Danimarkalılar kendi demokrasi kültürleri gereği bunu anlayamasalar bile- normal karşılanmalıdır.Roj TV'nin olası soruları, üslubu ve Türk hukuk sistemindeki meşruiyet
"Şemdinli, yakın zamana kadar yörenin en güvenli ilçesiymiş. Gece yarısına kadar...Bazı dükkânlar açık olurmuş. Sokaklarda geç saatlerde bile yürüyenler, laflayanlar varmış. Görevli polisler izin günlerinde kahveye gider, yerel halkla sohbet eder, kâğıt oynarlarmış. Servis gereği bile duyulmadığı için birliklerde görevli subaylar, astsubaylar evlerine yürüyerek gider gelirlermiş. Kısacası... Şemdinli'de hiçbir gerginlik yaşanmıyormuş.Bir de son haftaların Şemdinli manzaralarını görseniz... Saat 16.00'yı geçti mi, ortalık kararırken, sokaklardan el ayak çekiliyor. Hava ağır ve gergin...Devlet memurlarıyla yerel halk arasındaki o eski sevecenliğin yerini kuşku almış. Güvensizlik var. Öfke hissediliyor.Kamuoyunu yeniden kazanacak açıklamalar yapılmalı, bütün suçlular yakalanmalı ve adaletin bu kez işleyeceği güveni verilmeli.Ve önemli görevler boşaltılarak yeni görevlilerle beyaz sayfa açılmalı."...................Şemdinli, boşalan/boşaltılan duyarlı köylerden göç almamış.Kendi kendine yeten bir ekonomi ve huzurlu bir nüfus.Güvenlik güçleriyle yerel nüfus arasında gerginlik ve güvensizlik yok.Peki... Soruyorum:"Neden Şemdinli -TETİK- olarak seçildi?"Üzerine kıvılcım düşse patlayacak
"Ölümüne ter dökmek zorundadır. Ne yanılmaya, ne yorulmaya hakkı vardır. Kadınlar onun için iç geçirir, çocuklar onu taklit eder. Ne denli başarılı olur ve çok para kazanırsa, tutsaklığı da o oranda artar. Bedeni acıyı unutturan analjezik bombardımanına tutulur. Kortizon iğneleriyle delik deşik olur. Toplama kamplarına hapsedilir. Zorla çalıştırılır. Suyla sarhoş olur. Yatakta yalnız uyur. 30 yaşında ihtiyarlamış sayılır."İsviçre maçından sonra futbolcularımızı biraz da Eduardo Galeano'nun mercekleriyle görüp, bu "topun efendileri ama futbol sanayiinin kölelerini" anlamaya çalışalım....................Son yıllarda izlediğim en harikulade futbol gösterisi, stadyumlarda değil, sinema salonunda oldu."GİNGA: Brezilya Futbolunun Ruhu" adlı bir belgesel.O nasıl bir futbol balesidir?Nasıl da dinamik kamera kullanımıdır?Brazilya'dan 7 genç yeteneğin futbol yaşamını anlatıyor.Kenar mahallelerde, teneke kulübelerde doğan "futbol gezegenlerinin" yaşamı...Romarinho'yla başlıyor, Paulo Ceaser, Cerso, Sergio, Wescley, Falcao ile devam ediyor, Robinho'yla noktalanıyor.Daha çocuk yaşta çıplak ayakla mahalle sahalarında oynarken bile müthiş çalımlar... Topu göğüste durdurup ayağa süzerken depara
Fransa'daki sosyal patlamalardan sonra aklı başında herkes, bu virüsün Türkiye'ye taşınması olasılığından duyduğu kaygıyla iğne üzerinde otururken, duyarlı bir bölgede "ateş" yakmanın başka izahı olamaz.Bombanın atıldığı kitabevinin eski bir PKK'lıya ait olması... Bombayı atanlardan birinin kimlik kartının ve olayda kullanılan aracın bir jandarma çavuşuna ait olması... Halkın yakaladığı zanlılardan ikisinin serbest bırakıldığı söylemleri... Gözaltına alınan zanlının "Emniyet'tenim" diye bağırması... Soruşturmanın gizli tutulması... Başbakan Erdoğan'ın "Olay çok hassas, kimse kayırılmayacak" gibi "netameli" demeçleri, ciddi kuşkular yaratmakta."Devlet bağlantılı" fısıltılar dolaşmakta....................Ancak... "Devlet bağlantısı"nın, "devlet işi" kapsamında söylenmesi ve yorumlanması, amacını aşan yanlışlığa açıktır.Bu ahmaklığı yapanların "devlet bağlantıları", olsa olsa "devlet içine çöreklenmiş, başına buyruk çete" asalaklığıdır.Böylelerinin örnekleri "faili meçhul"lerle çok yaşandı.Devleti ve hukuku yetersiz bularak, kendilerinden menkul milliyetçilik misyonlarıyla, dar kadrolu katil çeteleri oluşturanların isimleri hâlâ belleklerde... Bunlar, üniformalılar, güvenlik
Kamuoyu araştırma kuruluşu SONAR'a göre, "AKP arayı açıyor..." Oy oranı, yüzde 40'a dayanmış.İkinci parti CHP, çok gerilerden koşuyor; yüzde 15.4... Üçüncü parti MHP ise yüzde 11.9.Diğerleri barajın altındalar. DYP onları ikiye katlayarak dördüncü...Böyle bir siyaset manzarasında Türkiye, cumhurbaşkanı seçecek.Sezer'in görev süresinin bitimi olan Kasım 2007'den önce seçimler yenilense de, bu parlamento sürse de fark etmeyecek.Öyle görünüyor ki, Çankaya Köşkü'nün yeni sahibini AKP grubu belirleyecek.Erken seçim bir şey değiştirmeyecek....................Zaten Türkiye'nin siyaset geleneğidir bu...Tek başına fark yaparak iktidar olan parti, 2. seçimi de alır.3. dönem zorlanır, inişe geçer.1950'de tek başına iktidar olan Demokrat Parti, 1954'te de seçimleri kazandı. 1957'de ise sandıktan çıkmıştı, ama sağlıksız doğumdu bu. 1960 ihtilali 4. şansı vermedi.Demirel'in AP'si 1965 seçimlerini tek başına kazandı. 1969'da aldığı oylar yüzde 50'nin üzerindeydi.3. seçime şans verilmedi. 12 Mart 1971 asker müdahalesiyle devrildi.Özal'ın Anavatan'ı 1983'te tek başına ve fark atarak seçimleri almıştı. 1987 seçimlerinde de iktidar oldu. 3. seçimde de iktidar için Anavatan'ın soluğu
Boğaz Köprüsü'nden adalara, Kızkulesi'ne, Kumkapı'ya kadar, İstanbul aşağılarda ışıl ışıl uzanıp gidiyor.Yuvarlak masa etrafında 7 gazeteciyiz. Çoğu genel yayın yönetmeni... Ev sahibi, Global Holding'in genç patronu Mehmet Kutman... Konuğu, Eyal Ofer.İkisi de son haftalarda Galataport ihalesiyle birlikte gündemde.Geceyi gazeteci konuklarına -eleştiri sağanağı altındaki- Oferler'i tanıtmak için düzenlemiş. Sanıyorum amaç, "onların da birer ademoğlu" olduklarını göstermek... Dışarıda kameralarla bizleri bekleyen gazeteciler..."Günah gecesi(!!)" mi?"Çıkışta açıklamayı kim yapacak?" diye birbirimize takılıyoruz.Eyal Ofer, orta boylu, ince yapılı, orta yaşın biraz üzerinde...Parmaklarında, sürekli çektiği bir gümüş tespih tutuyor.Çok şey konuşuldu, Eyal Ofer epey sıkıştırıldı... Ve akılda kalmayacak bir dizi teknik teferruat... Hisse oranları, şirket isimleri...O teferruatları geçerek, kalın çizgileriyle yansıtayım......................Oferler'in şirketlerinde çalışan sayısı 100 bin dolaylarında.İşe denizcilikle başlamışlar. I. Dünya Savaşı öncesinde ailenin bir kolu Ukrayna'da... Diğer kolu ise Romanya'dan Filistin'e gelmiş. Filistin, o zamanlar henüz Osmanlı yönetiminde...Deniz
Paris'in ışıkları bu kez farklı.Son 10 gündür gazetelerin birinci sayfalarına "PARİS YANIYOR" manşetleri atılmakta.10 gündür binlerce araç ve işyeri, göçmen işçiler tarafından ateşe verilmekte.Paris'in yoksul göçmenlerinin barındığı kenar mahallelerde başlayan şiddet, giderek Paris'in kalbine kadar dayandı.Göçmenlerin yoğun olduğu diğer Avrupa ülkelerinde de kıvılcımlar uçuşuyor.Avrupa dehşet içinde bu "güz yangınlarını" izliyor.Paris'te ve -hatta gerekirse- tüm Fransa'da "olağanüstü hal" ilan edilmesi konuşulmakta. Paris'in bir semtinde sokağa çıkma yasağı konuldu bile. II. Dünya Savaşı'ndan beri bu yasak ilk kez yaşanıyor.....................68 kuşağını yaratan 1968 gençlik olayları da Paris'te başlamıştı.Oradan Avrupa'ya sıçramış, Türkiye'ye uzanmıştı.İkinci 68 mi?"Tam öyle" denemez.68 olaylarının omurgası, üniversiteli gençlikti. Eğitim sistemine karşı bir başkaldırıydı. Sanayi toplumunun sancısıydı. Paris'teki son olaylar ise "postendüstriyel lümpen" bir başkaldırı.Okuyan değil, okuyamayanların, işsizlerin, dışlananların, aşağılananların isyanı...Bu nedenle Avrupa'nın diğer metropollerinin kenar mahallelerinde yaşayan dışlanmış, okuyamamış, işsiz, aşağılanan göçmen gençlerini
Görünürde hiçbir rakip yoktu.Bush yorgunu Cumhuriyetçiler kendilerini siyaset nadasına koyacaklardı. Hillary'nin, dört büyük desteği vardı:- Demokratların geleneksel siyah çoğunluk oyları.- Kadın oyları - Büyük zenginlerden gönüllü seçim harcama fonları.- MedyaHillary, Beyaz Saray'a sadece zaman sayıyordu........................................Dick Morris şöyle yazıyor:"Ancak Hillary için 2008'de zafer artık kaçınılmaz değil, Amerika'da Hillary'yi durdurabilecek bir, sadece bir isim var: ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza -Condi- Rice... Bu Condi'nin kazanabileceği bir yarış."Gerçekten Hillary'nin kendisine çalışacağından emin olduğu senatörlükle geçiş süresi, karşısına müthiş bir rakip üretti. Condi, siyasetin bütün hesaplarını altüst edecek bir potansiyeli vurguluyor.Şöyle ki:- "Siyah oylar..." Demokratların oy havuzu olarak bilinen ve Hillary'ye gideceği varsayılan siyah oyların 2008 seçiminde Condi'ye yönelebileceği görülüyor. Bu öngörünün Bill Clinton'un eski tarım bakanı ve Mississippi'nin ilk siyah temsilciler meclis üyesi, yaşam boyu Demokrat Partili Mike Easy'den bile gelmesi ilginç. "Siyah Amerikalılar nasıl oy mu verecek? Beyinleri mutlaka Hillary'den yana olacak... Ama