<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Bir önceki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu ile Harp Akademileri Komutanlığı'nın bahçesindeki davette bir söyleşiydi.
AB ve diğer duyarlı konularda, uzun süre kamuoyunun tek taraflı oluştuğunu, askerin de kendi açısından doğrularını anlatarak kamuoyunun yanıltılmasını önleyeceğini" söylemişti.
"Demokrasilerde, kamuoyunun gücüne inandığını" gösteren söylemleri olmuştu.
"Konuşmamak, görüşlerini kapalı kapılar arkasında dile getirmek" gibi gelenekleri olan TSK'nın, bir süredir, önemli sorunlarda görüş açıklamasının gerekçesi budur.
TSK'da benimsenen kamuoyu ve iletişim tavrı çizgisini güncele taşıyalım... AB için Meclis'teki görüşmelerle, Harp Akademileri'nde Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Büyükanıt'ın "Büyük harflerle söylüyorum. TSK, Türkiye'nin AB üyeliğini istemektedir. Çünkü AB, Atatürk'ün Türk toplumuna gösterdiği çağdaşlaşma hedefinin zorunluğudur" söyleminin aynı günde örtüşmesi rastlantı olmayabilir.
Aradan birkaç yıl geçti. Sözcüklerden bazıları farklı olabilir ama mesaj buydu.Prof. Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu adlı kitabın yazarı... ABD'nin saygın bilim adamlarından biri. İslam Ülkeleri Konferansı ve AB üyeleri arasında "küresel uzlaşma" mesajı veren toplantıda Prof. Bernard Lewis'in şu sözleri ile nasıl da mutlu olmuştum ve nasıl da kaygı duymuştum... Çırağan Oteli salonlarındaki, Arapları göstererek "Bakınız" demişti... "Bunlar daha 50 yıl sonra bile bir Türkiye olamazlar. Hangisine bir Atatürk daha gelebilir? Hangisinin kabukları kırılarak içinden Türkiye örneği çıkabilir?" Gurur ve kaygı Kaygıma gelince...Türkiye Ortadoğu coğrafyasının ülkesi. Lewis'in "daha en az 50 yıl bir Türkiye olamazlar" dediği ülkelerle komşu. Onlarla sürekli ilişki sürdürmek zorunda.AB üyesi olma sürecindeki laik Atatürk Türkiye'si bir yanda... "İçtihat kapısı kapanmıştır" hükmüyle şeriat hukukunun zaman tünelinde sıkışmış İslam ülkeleri öte yanda... İkisi arasında "ortak dil" nasıl bulunacak?Kral, şeyh, diktatör yönetimlerindeki bu şeriat ülkelerinin laik, demokratik Türkiye'yi "mayın" gibi gördüğü bir gerçektir.Halklarının akıllarını çelecek fesat ve nifak kaynağı gibi bakıyorlar
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> İslam Ülkeleri Konferansı ve AB üyeleri arasında "küresel uzlaşma" mesajı veren toplantıda Prof. Bernard Lewis'in şu sözleri ile nasıl da mutlu olmuştum ve nasıl da kaygı duymuştum... Çırağan Oteli salonlarındaki, Arapları göstererek "Bakınız" demişti... "Bunlar daha 50 yıl sonra bile bir Türkiye olamazlar. Hangisine bir Atatürk daha gelebilir? Hangisinin kabukları kırılarak içinden Türkiye örneği çıkabilir?"
Aradan birkaç yıl geçti. Sözcüklerden bazıları farklı olabilir ama mesaj buydu.
Prof. Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu adlı kitabın yazarı... ABD'nin saygın bilim adamlarından biri.
Türkiye için gurur duymuştum.
Kaygıma gelince...
Asparagas haber başlıklarının, "Bugün haber de yok... Neyi manşete çıkarsak" zorlanmalarının dışında bir kalitedir.Araştırmacı gazetecilik türünün örneğidir.Karanlıkta kör dövüşünün yerine, aydınlıkta bilinçli tartışma forumunun oluşmasına ışık üretmektir.Gündemdeki "irtica" konulu tartışmaları, paranoya ve demagojinin bulanık ortamından, bilimsel istatistik verilerin gerçeklerine taşımaktadır. Milliyetin araştırması, Türkiyenin sosyo - siyasal yaşamına referans olabilecek çok değerli bir çalışmadır. Türbanın MRını çekmiştir. Başörtüsü ve servet Türkiye'deki hanelerin yüzde 80'ine yakınında başını örten kadın var.Başını örten kadınların aylık hane geliri, 363 milyon lira, başını örtmeyen kadınların hane geliri aylık 1 milyar lira dolaylarında.O halde...Ekonomik çıta düştükçe, kadınların başlarını örtme oranı yükseliyor......Buradan bir başka saptama... Ekonomik çıtanın düştüğü süreçte, insanların manevi destek arayışlarının yaygınlaşması, dini inançlara daha yakın duran parti oylarının artmasıdır.Ekonomik kriz ve sonrasında, IMF'nin deli gömleği içindeki ekonomi sıkışırken, işsizlik büyürken, aylıklar düşerken, AKP oylarının patlama yapması bir rastlantı değil.AKP oyları da büyük
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Milliyet’in araştırması, Türkiye’nin sosyo - siyasal yaşamına referans olabilecek çok değerli bir çalışmadır. Türbanın MR’ını çekmiştir.
Asparagas haber başlıklarının, "Bugün haber de yok... Neyi manşete çıkarsak" zorlanmalarının dışında bir kalitedir.
Araştırmacı gazetecilik türünün örneğidir.
Karanlıkta kör dövüşünün yerine, aydınlıkta bilinçli tartışma forumunun oluşmasına ışık üretmektir.
Gündemdeki "irtica" konulu tartışmaları, paranoya ve demagojinin bulanık ortamından, bilimsel istatistik verilerin gerçeklerine taşımaktadır.
Doğaldır. "Genç subaylar" söyleminin etimolojisi, sadece demokrasi eksenindeki sivil kamuoyunda değil, komuta kademelerinde de tüyleri diken diken eder.27 Mayıs 1960 sabahı "genç subaylar" ihtilal yaptılar.Dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'u tutukladılar. Cumhurbaşkanı Bayar'ı, Başbakan Menderes'i, bakanları ve iktidar partisi DP'nin tüm milletvekillerini, DP'ye yakın valileri ve diğer bürokratları, hatta bazı polis memurlarını bile tutukladılar.Tutuklananlar, iki sıra halindeki silahlı görevlilerin arasından geçerken tekmeleniyor, tokatlanıyordu. Küfür ve tükürük yağmuru altındaydılar.. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök'e, "genç subaylar tedirgin" yolundaki yayınlar tepki patlamaları yaptırdı. 38 genç subay Örneğin Türkeş ve Kabibay...Aralarında üsteğmen, yüzbaşı, binbaşılar vardı.Bunlardan en gençleri ihtilalin teorisyen beyin takımlarıydı.İhtilal sabahı Orgeneral Fahri Özdilek'i aralarına katılmaya son anda razı etmişlerdi.DP Hükümeti ile bir süredir arası açık olan ve İzmir'de izinli bulunan Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel den ihtilal başarıya ulaştıktan sonra, "evet" yanıtı koparılmıştı.Cunta 38 genç subayla Milli Birlik Komitesi'ni kurdu.Ülkeyi de, orduyu da
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök'e, "genç subaylar tedirgin" yolundaki yayınlar tepki patlamaları yaptırdı.
Doğaldır. "Genç subaylar" söyleminin etimolojisi, sadece demokrasi eksenindeki sivil kamuoyunda değil, komuta kademelerinde de tüyleri diken diken eder.
27 Mayıs 1960 sabahı "genç subaylar" ihtilal yaptılar.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'u tutukladılar. Cumhurbaşkanı Bayar'ı, Başbakan Menderes'i, bakanları ve iktidar partisi DP'nin tüm milletvekillerini, DP'ye yakın valileri ve diğer bürokratları, hatta bazı polis memurlarını bile tutukladılar.
Tutuklananlar, iki sıra halindeki silahlı görevlilerin arasından geçerken tekmeleniyor, tokatlanıyordu. Küfür ve tükürük yağmuru altındaydılar..
Konumuz elbette futbol...Galatasaray'la yolları ayrıldıktan sonra Lucescu'yu davet etmiş. "Beşiktaş'ı çalıştırmasını" önermiş.Lucescu'nun cevabı "büyük memnuniyet duyarım" olmuş.Ya koşullar?Bilgili'nin bu sorusuna Lucescu'nun cevabı kişiliğini bir kez daha vurguluyor."Koşullar hiç önemli değil. Beşiktaş'ta ben onur mücadelesi yapacağım. Bana bu imkanı verdiğiniz için teşekkür ediyorum."Ve Serdar Bilgili'nin jesti: "Galatasaray'la anlaşmanız nasıl idiyse, aynı koşulla mukaveleyi imzalamaya hazırım."Lucescu'nun yüzünde o belli belirsiz tebessümlerinden biri daha beliriyor. 5 - 10 dakika içinde mukavele yazılıyor ve imzalanıyor.Galatasaray'dan hangi futbolcuların getirileceği, kimlerin alınmasını istediği sonraları konuşulmuş.Bugüne kadar başta Serdar Bilgili olmak üzere yönetimle aralarında hiçbir sürtüşme olmuyor. Beşiktaş Kulübü Başkanı Serdar Bilgili ile aynı uçakta Dalaman'dan İstanbul'a uçuyoruz. Kovun gitsin "Falanca oyuncu 'yedek soyunmam, sahaya çıkmam' diyor, ne yapalım?"Bilgili'nin kanı beynine sıçrıyor: "Bizi en önemli maçımızda böyle bırakıyorsa, şimdiden kovun gitsin..."O oyuncu Bilgili'nin çok sevdiği ve de Beşiktaş için önemli bir isimdir.Sonra... Takımlar sahaya