Lucescu ve Washington

1 Aralık 2002


<#comment>Beşiktaş’ın güzel futbolu ve zaferleri bana Lucescu için buruk anımı yaşatıyor. Televizyonda bir programa üç Galatasaraylı gazeteci davetliydik. Birand, Kırca ve ben...
Tartışma konusu "Lucescu’nun yerine Fatih Terim gelsin mi?" Zor soru... Lucescu’nun hocalığında Galatasaray’ın Türkiye şampiyonu olduğu ve Avrupa şampiyonluğunun eşiğinden döndüğü günlerde yıldızı pırıl pırıl...
Fatih Terim ise bir simge...
Özhan Canaydın yeni başkan ve yeni bir zihniyet.
Birand ve Kırca’nın soruya cevaplarında "gri bölgelerde" kaldıklarını anımsıyorum.
Ben doğrudan "Fatih Terim gelmeli" diyerek programdaki son sözümü noktalamıştım.

Yazının Devamı

Kopenhag Formula 1'i

30 Kasım 2002

Demokratikleşme sürecinde daha ilerilere vardıkça hakkımızı aramak ve adalet istemeye dayalı onurlu mücadele sonuç alabilir.O nedenle utanmamak, haksızlığa direnmek... Kendine ait olanı akılla, yürekle ve inançla sökmek gerekir.Yılmanın bedeli, Ortadoğunun kum ve petrolle yoğrulan çamurlu zemininde tarihin geri zihniyet çağlarına kaymak olabilir. Önce AB kapılarında dolaşıp, ısrarlı ricalarda bulunmamızdan uzun süre utandığımı belirteyim... Ancak bir süredir bu duygunun yerini "hakkımızı olduğumuz ve söke söke koparmamız gerektiği" inancı almaya başladı. Çünkü Türkiye gerçekten önemli mesafelere vardı. ABye tam üyelik aşamasına gelmiş çoğu ülkenin görüşmelere başladıkları noktalardan, Kasım 2002 Türkiyesi daha ileride. Buna rağmen hâlâ bekleme odasına bile alınmıyor ve elbette yazgısını değiştirmek mücadelesi veriyor. Dört eksi Seçenekler şöyle:"1- Tam üyelik görüşmeleri için tarih verilmez.2- Tam üyelik görüşmelerinin başlama tarihi açıklanır."Bu ikisinin de olasılığı neredeyse "sıfır".Seçenekleri sürdürelim."3- Tarih için tarih verilmesi." Yani... "6 ay sonra Selanik ya da 1 yıl sonra Roma zirvesinde size tam üyelik görüşmelerinin ne zaman başlayacağı açıklanacaktır"

Yazının Devamı

Kopenhag Formula 1'i

30 Kasım 2002


<#comment>Önce AB kapılarında dolaşıp, ısrarlı ricalarda bulunmamızdan uzun süre utandığımı belirteyim... Ancak bir süredir bu duygunun yerini "hakkımızı olduğumuz ve söke söke koparmamız gerektiği" inancı almaya başladı. Çünkü Türkiye gerçekten önemli mesafelere vardı. AB’ye tam üyelik aşamasına gelmiş çoğu ülkenin görüşmelere başladıkları noktalardan, Kasım 2002 Türkiye’si daha ileride. Buna rağmen hâlâ bekleme odasına bile alınmıyor ve elbette yazgısını değiştirmek mücadelesi veriyor.
Demokratikleşme sürecinde daha ilerilere vardıkça hakkımızı aramak ve adalet istemeye dayalı onurlu mücadele sonuç alabilir.
O nedenle utanmamak, haksızlığa direnmek... Kendine ait olanı akılla, yürekle ve inançla sökmek gerekir.
Yılmanın bedeli, Ortadoğu’nun kum ve petrolle yoğrulan çamurlu zemininde tarihin geri zihniyet çağlarına kaymak olabilir.

Peki şu aşamada, Kopenhag zirvesinden Türkiye için ne çıkacak?

Yazının Devamı

Next year inşallah

29 Kasım 2002

Onlara önce Türkiye siyasetinden şöyle bir izlenimi yansıtıyorum: "Demirel Başbakan olduğunda, ona medya - Morrison Süleyman - adını takmıştı. Çünkü AP Genel Başkanı seçilmeden önce ABD Morrison şirketinin Türkiye temsilcisiydi. Karikatürlerde Demirelin başına dolar amblemli kovboy şapkası konurdu. Demirel Başbakan olduktan sonra - belki de o kompleksle - yıllar boyu ABDye gitmedi. Tam tersine Sovyetler Birliğine geziler yaptı. ABD sermayesinden çok Sovyetler Birliği yatırımlarına Türkiyeyi açtı. İskenderun Demir Çelik, Aliağa Rafinerisi bunlardan iki önde gelenidir. Bir ara Türkiyeye öylesine Sovyetler Birliği yatırım çıkarması oldu ki, o zamanlar Hürriyette yazan Kurtul Altuğ, Türkiyedeki teknisyen sayısı ve yatırım rakamlarıyla donattığı - RUSLAR GELDİ - araştırmasıyla gazetecilik ödülü almıştı. Bunun faydası oldu. Soğuk savaş yıllarında NATO üyesi Türkiyenin, kuzeydeki süper güçle ilişkileri buz tutmadı." Bana da soruyorlar. "AKP hükümeti ile Türkiyenin geleceği ne olur?" Hükümetin güvenoyu aldığı gün bu konuya eğilelim. Amerikanofil olmamak "Sonra, demokratik sol Bülent Ecevit Başbakan oldu. - Ho Shi Minhin önünde duvarlar yükseliyordu. Biz ise kapıyı açar duvarın öte

Yazının Devamı

Next year inşallah

29 Kasım 2002


<#comment>Bana da soruyorlar. "AKP hükümeti ile Türkiye’nin geleceği ne olur?" Hükümetin güvenoyu aldığı gün bu konuya eğilelim.
Onlara önce Türkiye siyasetinden şöyle bir izlenimi yansıtıyorum: "Demirel Başbakan olduğunda, ona medya - Morrison Süleyman - adını takmıştı. Çünkü AP Genel Başkanı seçilmeden önce ABD Morrison şirketinin Türkiye temsilcisiydi. Karikatürlerde Demirel’in başına dolar amblemli kovboy şapkası konurdu. Demirel Başbakan olduktan sonra - belki de o kompleksle - yıllar boyu ABD’ye gitmedi. Tam tersine Sovyetler Birliği’ne geziler yaptı. ABD sermayesinden çok Sovyetler Birliği yatırımlarına Türkiye’yi açtı. İskenderun Demir Çelik, Aliağa Rafinerisi bunlardan iki önde gelenidir. Bir ara Türkiye’ye öylesine Sovyetler Birliği yatırım çıkarması oldu ki, o zamanlar Hürriyet’te yazan Kurtul Altuğ, Türkiye’deki teknisyen sayısı ve yatırım rakamlarıyla donattığı - RUSLAR GELDİ - araştırmasıyla gazetecilik ödülü almıştı. Bunun faydası oldu. Soğuk savaş yıllarında NATO üyesi Türkiye’nin, kuzeydeki süper güçle ilişkileri buz tutmadı."

Anlatımı sürdürüyorum:
"Sonra, demokratik sol Bülent Ecevit Başbakan oldu. - Ho Shi Minh’in önünde duvarlar

Yazının Devamı

Üç treni gütmek

28 Kasım 2002

Yeni hükümetin politikası ve R. T. Erdoğanın "devekuşu gibi başımızı kuma gömmeyelim. Artık, kafamızı kaldırıp bu üçünün birbiriyle bağlantılarını görmeliyiz" söylemi eğer birincisi ise yanlış... O tren bir yere varamaz. Ama ikincisi ise gerçekçidir. Bu üç konunun yan yana üç tren gibi, aynı doğrultularda ilerlemeleri, aynı istasyonlarda durmaları, birbirlerini beklemeleri bir devlet stratejisidir.Görüşmelerde, uluslararası forumlarda, sağlam ve tutarlı mantık dokusudur. Sınırların ötesindekilere de iyi izah edilebilir. Ama...Tabii çok konuşarak, çok koşuşarak, makaslarda bu trenleri birbirine çarpıştırmak riski olduğu dikkate alınmalı.Bu, ince ayarlı bir diplomasi trafiğidir.Diplomasi "silahsız savaştır."Hata kabul etmez.O halde, Denktaşın da "Annan planını zemin alarak görüşmeleri başlatacağı" açıklaması ile birlikte Türkiye, üç treni birden kaldırmalı, 12 Aralık istasyonunda Kıbrısın yanı sıra tam üyelik görüşme tarihi ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (Avrupa ordusu) için eşzamanlama gözetilmelidir. AB üyeliği, Kıbrıs ve Avrupa ordusu, bir trende arka arkaya üç vagon mu?.. Yoksa yan yana aynı doğrultuda gitmeleri gereken üç ayrı tren mi? 28 yılın en iyi hasadı "Madem

Yazının Devamı

Üç treni gütmek

28 Kasım 2002


<#comment>AB üyeliği, Kıbrıs ve Avrupa ordusu, bir trende arka arkaya üç vagon mu?.. Yoksa yan yana aynı doğrultuda gitmeleri gereken üç ayrı tren mi?
Yeni hükümetin politikası ve R. T. Erdoğan’ın "devekuşu gibi başımızı kuma gömmeyelim. Artık, kafamızı kaldırıp bu üçünün birbiriyle bağlantılarını görmeliyiz" söylemi eğer birincisi ise yanlış... O tren bir yere varamaz. Ama ikincisi ise gerçekçidir. Bu üç konunun yan yana üç tren gibi, aynı doğrultularda ilerlemeleri, aynı istasyonlarda durmaları, birbirlerini beklemeleri bir devlet stratejisidir.
Görüşmelerde, uluslararası forumlarda, sağlam ve tutarlı mantık dokusudur. Sınırların ötesindekilere de iyi izah edilebilir. Ama...
Tabii çok konuşarak, çok koşuşarak, makaslarda bu trenleri birbirine çarpıştırmak riski olduğu dikkate alınmalı.
Bu, ince ayarlı bir diplomasi trafiğidir.
Diplomasi "silahsız savaştır."

Yazının Devamı

Nuhun 2. gemisi!

27 Kasım 2002

İki tarafa bu anlaşmaya ek 46 maddelik Anayasada uzlaşmaları ve gerekli formaliteleri tamamlamaları için 28 Şubata kadar zaman tanınacak.30 Martta KKTC ve Rum toplumlarında anlaşma ve Anayasa halkoylamasına sunulacak.Türkiye, Yunanistan ve İngiltere yeni devlet kuruluş anlaşmasını ve Anayasanın garantörlük anlaşmasını imzalayacaklar.Yeni Kıbrıs devleti BM üyesi olacak.Yeni Kıbrıs devletinin ABye katılım anlaşması belgesi imzalanacak.Ve Mayıs 2003te Genişleme Anlaşmasına dahil edilecek.Yeni Kıbrıs devleti ve diğer yeni üye devletlerle Atinada toplanılacak, aile fotoğrafı çekilecek.1 Mayıs 2004e kadar üye ülkelerin parlamentolarında bu yeni ülkelerin kabulü oylamalarla onaylanacak. İşte "bitmeyen" sanılan Kıbrıs konçertosunun final takvimi...12 Aralık Kopenhag Zirvesine kadar KKTC ve Kıbrıs Rum Kesimi iki ayrı devlet olarak yeniKıbrısın 11 maddelik kuruluş anlaşmasını imzalayacaklar. Ve zirve bildirgesinde kurulacak yeni Kıbrıs devletinin ABye üye kabul edilme kararı açıklanacak. Rota Takvimin uygulanması için Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan Kofi Annanın önerilerini görüşmeye hazır olduklarını BMye bildirdiler.KKTC ve Türkiye ne yapacak?R. T. Erdoğanın gazetecilerle uçak

Yazının Devamı