<#comment>#comment>Cumhurbaşkanı’nın uygun göreceği Başbakan adayı Gül mü? Elbette bu sorunun cevabı önemli... Ama Erdoğan’ın da bir süre sonra psikoloji sorunu ile karşılaşmayacağı bir Başbakan da önemli.
İlk kez Genel Başkan, Başbakan olamayacak. Genel Başkan mı, onun aday gösterdiği Başbakan mı ağır basacak?
Akbulut’un bile "her şeyimi ona borçluyum" dediği Özal’a karşı bir gün "Başbakan benim, hükümeti ben yönetirim" diye isyan bayrağı açtığını unutmayalım.
O Akbulut ki, Başbakan atandıktan sonra Özal’ın kendi eliyle yazdığı ve "al ilan et" diye verdiği Bakanlar Kurulu listesini aynen açıklamıştı.
O halde Başbakan adayı için formül...
Ne AKP’den dayatmak... Ne Çankaya’dan dikte...
Halka IMFnin ateşten gömleğini giydirip de ilk seçimde devrilmemiş iktidar yok. İsrail, Romanya, Meksika, Arjantin, Brezilya... Sadece Güney Korede bu olmamıştır. Uzak Asya ekonomik krizi vurduğunda Kim Dae - Jung yönetimindeki Güney Kore, 1998de IMF ile anlaşmak zorunda kalmıştı. Ancak üzerinde anlaşılan ekonomik istikrar programını ve yapısal değişimi, "IMF belasıdır" diye bakarak "kerhen" değil, "ulusal onur sorunu" görerek gerçekleştirdi. Her şeyi inanılmaz bir süratle ve hiç kaçamaksız, sapmasız, ödünsüz tamamladı. IMF ile anlaşma, öngörülen tarihten hayli önce tamamlandı. Laçkalıklarla, kaytarmalarla "Bitmeyen senfoniye" dönüşmedi.IMF, hâlâ Güney Koreyi örnek ülke olarak göstermekte. Felaket olmayan sürat Güney Kore bu ciddi ve güvenilir tutumu ile olumlu sonuçlar aldıkça eli kuvvetleniyor, görüşleri ağırlık kazanıyordu. Bazı duyarlı konularda IMF ile yeni pazarlıklar yapabilmek olanağını elde ediyordu.Örneğin... IMFnin "Yatırımları azaltın... Faizleri yükseltin" önerilerini pazarlıklarla yumuşattı. Reel ekonominin ayakta kalması ve büyüme ile halkın desteği ve toplumsal uzlaşma arasındaki çapraz ilişkileri iyi izah etti.AKPnin de tek başına iktidar olarak, Güney Kore
<#comment>#comment>
Halka IMF’nin ateşten gömleğini giydirip de ilk seçimde devrilmemiş iktidar yok. İsrail, Romanya, Meksika, Arjantin, Brezilya...
Sadece Güney Kore’de bu olmamıştır. Uzak Asya ekonomik krizi vurduğunda Kim Dae - Jung yönetimindeki Güney Kore, 1998’de IMF ile anlaşmak zorunda kalmıştı. Ancak üzerinde anlaşılan ekonomik istikrar programını ve yapısal değişimi, "IMF belasıdır" diye bakarak "kerhen" değil, "ulusal onur sorunu" görerek gerçekleştirdi. Her şeyi inanılmaz bir süratle ve hiç kaçamaksız, sapmasız, ödünsüz tamamladı. IMF ile anlaşma, öngörülen tarihten hayli önce tamamlandı. Laçkalıklarla, kaytarmalarla "Bitmeyen senfoniye" dönüşmedi.
IMF, hâlâ Güney Kore’yi örnek ülke olarak göstermekte.
Ayrıca...
3. kez sandık ihtilali yaptı.Duvergere göre "tarih toprağın anası olduğu kadar kızıdır da"... 1950de, 1983te tepki birikimi hangi doğumu yaptıysa dün de o oldu.Belliydi zaten.Görmemek için kafayı kuma gömmek gerekirdi.AKPnin mucize yaratacağı sanıldığı için değil, bu iktidara duyulan tepkilerin yanardağ gibi patlaması nedeniyle.Toplum, üst üste iki ekonomik kriz sonrası burnundan soluyordu.Sabancı bile "üçün biri, elimizde kaldı" demişse... İşçi, memur, köylü ve işsiz ne desindi?Yani... AKP oylarının yüzde 10 çekirdeği etrafına sarılanlar öfke ve tepkiyi yansıtıyor. Mesaj net... Seçmen "Başbakanı belli olmayan bir partinin iktidarı bile, şu denenmişlerden iyidir" dedi. "Genel Başkanının görevi sürdürüp sürdürmeyeceği, kapanıp kapanmayacağı bile belli olmayan parti, denenmişlere karşı tercihimdir" dedi. Sandık dayağı Bu doğal. Toplumu böylesine çaresizliğe itenler başka ne bekleyebilirdi ki?Hangi kafayla 1 buçuk yıl önce erken seçime gittiler?Bütün demokrasilerde iktidar partileri, erken seçim kararını ancak, kazanacakları inancıyla alırlar. Baskın seçimle muhalefeti hazırlıksız yakalar.Örneğin Özal, 1987 referandum sandıkları daha açılmadan "hemen seçim" hamlesiyle Demirele
<#comment>#comment>Mesaj net... Seçmen "Başbakanı belli olmayan bir partinin iktidarı bile, şu denenmişlerden iyidir" dedi. "Genel Başkanı’nın görevi sürdürüp sürdürmeyeceği, kapanıp kapanmayacağı bile belli olmayan parti, denenmişlere karşı tercihimdir" dedi.
3. kez sandık ihtilali yaptı.
Duverger’e göre "tarih toprağın anası olduğu kadar kızıdır da"... 1950’de, 1983’te tepki birikimi hangi doğumu yaptıysa dün de o oldu.
Belliydi zaten.
Görmemek için kafayı kuma gömmek gerekirdi.
AKP’nin mucize yaratacağı sanıldığı için değil, bu iktidara duyulan tepkilerin yanardağ gibi patlaması nedeniyle.
Dün öğrendiğim kendi deyimiyle artık "görünmez" olan Metin Tokerin her seçim günü yazılarının başlığı "benim bir tek oyum" olurdu.İskender kebabı gibi beklettikçe lezzeti artan yazılardı.Üstelik "hangi partiye oy vereceği" de "altın vuruş" gibi son satıra bırakılırdı.Okuyanı avucun içine alırdı.Dün TÜYAP Kitap fuarında, Tokerin anısına bir paneldeydik. Eşi Özden Toker, Erdal İnönü, yaşayan en eski AKİSçi Adalet Ağaoğlu, Hasan Cemal ve onunla AKİSte 10 yıl Genel Yayın Müdürlüğü yapmış Kurtul Altuğ, ilk gazetecilik derslerini bir hukuk öğrencisi olarak AKİSte almış ve 6 yıl orada yazmış bulunan ben...Anılarımızı, salondakilerle ve birbirimizle paylaştık.O yazının boşluğuBugün ilk kez Türkiyede Metin Tokerin geleneksel "benim bir tek oyum" başlıklı yazısı yayınlanmayacak. Boşluk...Metin Toker "görünmez" olmasaydı, tek bir oyunun adresini nasıl tanımlardı?AKİS yıllarında olduğu gibi onun penceresinden bakmaya çalışayım.Herhalde..."3 Kasımın Cumhuriyet tarihinde üçüncü en önemli seçim olacağını" düşünecekti.Birincisi ile 1950de DP iktidara gelmiş, tek parti iktidarı dönemi bitmişti.İkincisi, 1983de ANAPın iktidara gelişiydi. Sonraları yozlaşarak bugünün öfkeli toplumunu yaratan pazar
<#comment>#comment>
Dün öğrendiğim kendi deyimiyle artık "görünmez" olan Metin Toker’in her seçim günü yazılarının başlığı "benim bir tek oyum" olurdu.
İskender kebabı gibi beklettikçe lezzeti artan yazılardı.
Üstelik "hangi partiye oy vereceği" de "altın vuruş" gibi son satıra bırakılırdı.
Okuyanı avucun içine alırdı.
Dün TÜYAP Kitap fuarında, Toker’in anısına bir paneldeydik. Eşi Özden Toker, Erdal İnönü, yaşayan en eski AKİS’çi Adalet Ağaoğlu, Hasan Cemal ve onunla AKİS’te 10 yıl Genel Yayın Müdürlüğü yapmış Kurtul Altuğ, ilk gazetecilik derslerini bir hukuk öğrencisi olarak AKİS’te almış ve 6 yıl orada yazmış bulunan ben...
Peki 3 Kasımda bir partinin tek başına iktidar olarak sandıktan çıkma olasılığı?Demokrasilerde her olasılık var.3 Kasım için ise kamuoyu araştırmaları üzerinde yayın "yasssakk."Yazmıyorum.Evet..."Milletvekili yapamadık. Kusura bakmayın. Buyurun cumhurbaşkanı yapalım sizi."Yani...Şöyle bir durum."Hani size milletvekili bile olamayan biri mi... yoksa ben mi başbakanı atarım söylemini yönelten Cumhurbaşkanı Sezer var ya... Onun yerine sizi seçeriz. Göreve başlarken de görkemli bir devir teslim töreni düzenlenir. İkiniz baş başa Çankaya Köşkünde makam odasına kapanırsınız. Sezer, size devletin yüce sırlarını emanet eder."Öyle ya! Zamanlama olarak bu Meclisin görev süresinde, Sezerin yerine yeni cumhurbaşkanı seçilecek.Peki ya yeterli çoğunluk?..Kamuoyu araştırmaları yayımlamak yasak.Fakat siz daha önceki yayınları hatırlayınız.Düşünmeye ve hatırlamaya yasak yok. Erdoğana milletvekilliğini bile yasaklayan bu hukuk sisteminde Erdoğan cumhurbaşkanı seçilebilir. Hem de milletvekili olarak içinde yer alması bile sakıncalı bulunan 3 Kasım sonrasının TBMMsi tarafından. Özellikle partisi tek başına iktidar çoğunluğunu sağlarsa, bu olasılık için "banko" bile denebilir. 60ın önlenemez üstünlüğü