<#comment>#comment>Alternatif tarih varsayımları bağlamında bir soru: "Çanakkale’de şarapnel parçası göğsündeki saate çarpmasaydı... Mustafa Kemal ölseydi ne olurdu?"
"Başka bir Tarih, Başka bir Türkiye" adlı kitapta bu sorunun cevabı verilmiş...
"Onun yerini Ahmet İzzet Paşa alırdı... Harf, Kıyafet ve diğer devrimler olmazdı. Saltanat ve Hilafet devam ederdi... Cumhuriyet ve Demokrasi olmazdı."
Bu cevabı güncelleştirelim:
"Ne AKP olurdu... Ne de onun başında Recep Tayyip Erdoğan."
Kimi densizlerin "Atatürk’e karşı 3 Kasım’da rövanş alındı" yorumlarına yanıttır.
Tek sorumlu benim. Faturasını ödemeye hazırım" dediğini izlediğimiz bu onurlu adama moral destek verdi.Siyaset ve sporda iki lider arasındaki diyalog bana başka çağrışımlar yaptı.Fatih Terimin Milana teknik direktörlüğü bağlamında Kuzey İtalyanın endüstri devlerinden birinin izlenimlerini yansıtayım.Ona göre "Abdullah Öcalan nedeniyle İtalya ile Türkiyenin arası açılmıştı. İtalyan malları, Türkiyede boykot ediliyordu. İstanbuldaki İtalyan restoranları bile halkın protestosu nedeniyle boştu. O sıralarda İtalyada yönetime yeni gelmiş bulunan Berlusconi, aynı zamanda Milanın da başkanıydı. Fatih Terimin yükselen yıldızına tutunmakla Türkiyede buzları eritebileceğini düşündü. Terimin Milana hocalığı şansını iyi değerlendirdi. Hem Milan seyircisi, hem Türkiye kamuoyu çifte kazancı oldu."Ve bir soru:"R. T. Erdoğan AB tam üyeliği için Avrupa gezilerinden İtalya durağına Terimi de götüremez mi?"Ve İtalyada hala "Diva" diye anılan operanın tanrıçası soprano Leyla Gençeri...Erdoğan, şimdilerde şeytan tüyünü Çizmede de yakalayan Emrenin bir İnter maçını ziyaret programına koysa...Aynı şeyi İspanya gezisinde Nihatın bir maçı için yapsa! Perşembe günü CHP Genel Başkanı Deniz Baykal,
<#comment>#comment>Perşembe günü CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Galatasaray’ın hocası Fatih Terim’e telefon etti. FB maçı sonrası basın toplantısında gözleri dolu dolu...
Tek sorumlu benim. Faturasını ödemeye hazırım" dediğini izlediğimiz bu onurlu adama moral destek verdi.
Siyaset ve sporda iki lider arasındaki diyalog bana başka çağrışımlar yaptı.
Fatih Terim’in Milan’a teknik direktörlüğü bağlamında Kuzey İtalya’nın endüstri devlerinden birinin izlenimlerini yansıtayım.
Ona göre "Abdullah Öcalan nedeniyle İtalya ile Türkiye’nin arası açılmıştı. İtalyan malları, Türkiye’de boykot ediliyordu. İstanbul’daki İtalyan restoranları bile halkın protestosu nedeniyle boştu. O sıralarda İtalya’da yönetime yeni gelmiş bulunan Berlusconi, aynı zamanda Milan’ın da başkanıydı. Fatih Terim’in yükselen yıldızına tutunmakla Türkiye’de buzları eritebileceğini düşündü. Terim’in Milan’a hocalığı şansını iyi değerlendirdi. Hem Milan seyircisi, hem Türkiye kamuoyu çifte kazancı oldu."
Ve bir soru:
Buna karşılık ANAPtan, DYPden, AKPye epeyce oy akışı olur. Seçim araştırması gene cuk oturan Tarhan Erdemin analizine göre zaten AKPye verilen oyların yüzde 38i bir de bunları deneyelim diyen ve genellikle ANAPtan, DYPden kopmuş olanlar kesiminden değil mi?O AKP seçmeni ile muhafazakâr DYP ve ANAP seçmeninin sosyal tanımı arasında fark yok...O tanıma giren ANAPlı ve DYPli seçmen de eve girmeden ayakkabısını kapı önünde çıkarır.Onların da çoğunun eşleri, kızları başörtülüdür.Ve tereddütlerde çözülme...Baykalın Erdoğanı ziyareti AKPye zeytin dalıydı.Erdoğanın, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından Köşkte kabulü, el ele fotoğrafları, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkökün "Güzel bir seçim oldu. Kutlarım" söylemi "AKPye iktidar verilmez" gibi tereddütleri ortadan kaldırmakta.Borsanın canlanması, döviz ve faizlerin düşüşü, AB üyesi ülkelerin büyükelçilerinin Erdoğana verdikleri yemek, ABD Büyükelçisinin ziyareti... Bunlar "AKP gelirse Batıyla ipler kopar" kaygılarını sildi sayılır. Soru: "Önümüzdeki pazar bir seçim daha yapılsa AKP oyları ne olur?" CHP oyları artabilir ama solun tüm oylarını alsa ne yazar? En baba sol parti DSP bile yüzde 1de kalmış. Birkaç düğmeyi çözmek Ortada para
<#comment>#comment>Soru: "Önümüzdeki pazar bir seçim daha yapılsa AKP oyları ne olur?" CHP oyları artabilir ama solun tüm oylarını alsa ne yazar? En baba sol parti DSP bile yüzde 1’de kalmış.
Buna karşılık ANAP’tan, DYP’den, AKP’ye epeyce oy akışı olur. Seçim araştırması gene cuk oturan Tarhan Erdem’in analizine göre zaten AKP’ye verilen oyların yüzde 38’i bir de bunları deneyelim diyen ve genellikle ANAP’tan, DYP’den kopmuş olanlar kesiminden değil mi?
O AKP seçmeni ile muhafazakâr DYP ve ANAP seçmeninin sosyal tanımı arasında fark yok...
O tanıma giren ANAP’lı ve DYP’li seçmen de eve girmeden ayakkabısını kapı önünde çıkarır.
Onların da çoğunun eşleri, kızları başörtülüdür.
Ve tereddütlerde çözülme...
Erdoğan şimdi şu konularda umut ve sağduyu güvenceleri vermelidir. IMF ile ilişkilerin arızasız süreceği... ABye tam üyelik için gerekenlerin süratle yapılacağı... Kıbrısta çözüm... Yabancı sermayeye güvence." Bir rastlantı belki.Erdoğan hepsini yaptı.Ancak Kıbrıs konusunda ortalığı dalgalandırdı. Erdoğanın, Kıbrısta çözüm için Belçika modeli ve toplumlar arası görüşmeler gibi söylemleri üzerine Dışişlerinde duyarlık yarattı. Erdoğana bir sunum yapılması zorunluğu oluştu.Aldığım izlenim, anlatılanları en dikkatle izleyenin R. T. Erdoğan olduğu. Aynı şeyi bir ABDli diplomattan yeni Başkan olduğu zaman Bush için de dinlemiştim. Seçim sonuçları AKPnin tek başına iktidarını gösterirken, Türkiyeyi yıllarca en üst görevlerde temsil etmiş bir diplomat şöyle diyordu: Goblen dokumak Özenle seçilen her ilmek, goblende tamamlanacak deseni oluşturan sağlam düğümlerden biridir. Erdoğan "Belçika modeli" dedi. Belçikada Valon ve Flamanların bir arada yaşamlarını Anayasa düzenler.Yunanistanın ve Kıbrıs Rum kesiminin de istediği böyle bir ortak anayasadır.Rumlara göre 1960 Anayasası ile kurulmuş olan devlete Kuzey Kıbrıs katılmalıdır. Bu katılımla 196O Anayasası, çerçeve olarak sürmekle beraber
<#comment>#comment>Seçim sonuçları AKP’nin tek başına iktidarını gösterirken, Türkiye’yi yıllarca en üst görevlerde temsil etmiş bir diplomat şöyle diyordu:
Erdoğan şimdi şu konularda umut ve sağduyu güvenceleri vermelidir. IMF ile ilişkilerin arızasız süreceği... AB’ye tam üyelik için gerekenlerin süratle yapılacağı... Kıbrıs’ta çözüm... Yabancı sermayeye güvence." Bir rastlantı belki.
Erdoğan hepsini yaptı.
Ancak Kıbrıs konusunda ortalığı dalgalandırdı. Erdoğan’ın, Kıbrıs’ta çözüm için Belçika modeli ve toplumlar arası görüşmeler gibi söylemleri üzerine Dışişleri’nde duyarlık yarattı. Erdoğan’a bir sunum yapılması zorunluğu oluştu.
Aldığım izlenim, anlatılanları en dikkatle izleyenin R. T. Erdoğan olduğu. Aynı şeyi bir ABD’li diplomattan yeni Başkan olduğu zaman Bush için de dinlemiştim.
İlk kez Genel Başkan, Başbakan olamayacak. Genel Başkan mı, onun aday gösterdiği Başbakan mı ağır basacak?Akbulutun bile "her şeyimi ona borçluyum" dediği Özala karşı bir gün "Başbakan benim, hükümeti ben yönetirim" diye isyan bayrağı açtığını unutmayalım.O Akbulut ki, Başbakan atandıktan sonra Özalın kendi eliyle yazdığı ve "al ilan et" diye verdiği Bakanlar Kurulu listesini aynen açıklamıştı.O halde Başbakan adayı için formül...Ne AKPden dayatmak... Ne Çankayadan dikte...Ne Erdoğanın uzaktan kumandasında olmak... Ne de psikolojik uyumsuzluk kompleksine girmek...Bu aday Gül mü? Cumhurbaşkanının uygun göreceği Başbakan adayı Gül mü? Elbette bu sorunun cevabı önemli... Ama Erdoğanın da bir süre sonra psikoloji sorunu ile karşılaşmayacağı bir Başbakan da önemli. Kankası gibi "AKPnin doğum sancıları çekilirken, başkanlık için Gülün adı geçiyordu. O ise Erdoğanı destekledi.İkisi arasındaki - güvenilir arkadaşlığın - bir kez daha sınavıydı bu.AKP kurulduktan sonra da en zor günlerinde Erdoğanın hep yanında oldu.Gül zamanı geldiğinde başbakanlığı, derhal Erdoğana devredecek sağlam kişiliktir.Sadece tüzük gereği Birinci Genel Başkan Yardımcısı etiketiyle değil bu - moral - değerleriyle