<#comment>#comment>Yargıtay Başsavcısı Kanadoğlu, R. T. Erdoğan’ın durumu için şu örneği veriyor:
"Bir Meclis başkanı düşünün... Milletvekilliği düşmüş.
Ama o, ‘benim Meclis başkanlığım sürüyor, çünkü, başkanlığım değil, milletvekilliğim düştü’ diyor. Böyle mantık olur mu?"
Kanadoğlu’nun paraleli düşündürücü.
Ancak Anayasa Mahkemesi kararı Erdoğan’ın kurucu üyelikten istifasını öngörüyordu.
O da kurucu üyelikten istifa etmiş.
Dedikoducular aile yıkarlar. Şantajcılar ise hedefi...İkisi de "aşağılıktır." Psikolojik kara deliklerdir. İkisi de insanların güvenini sinsice sömürürler. Vakıf oldukları sırları adice kullanırlar.İkisi de insanların en insani duyguları ya da en zararsız anları için pusuya yatarlar.Acı verirler.Aileleleri, yıllar boyu oluşmuş kariyerleri kimyasal gaz gibi boğarlar.Apış arasındaki pisliklerdir.Ne yazık ki, çoğu kez sonuca ulaşırlar.Sonuncu kurban Nuh Mete Yüksel... Özel yaşam en sevmediğim konudur. Nataşa değil Belki, planlanmış, görevlendirilmiş, videoya alınmak üzere Nuh Meteye kasıtlı yaklaştırılmış.Çünkü, telefon konuşmaları ve çalışma arkadaşlığı aracılığı var.Yahut...Hata da olsa insanlık hali bir yakınlaşma izlenmiş, videoya alınmış.Birinci olasılık daha ağır basıyor.Yoksa, en doğal "birlikte fiziki" yakınlaşmalar, net ve açık nasıl görüntülenir? Daha önceden, teknik düzenleme yapılmış. Video uzun süre çalıştırılmış.Hala "montaj olasılığı" da büsbütün yok sanılmamalı.Zaten daha haziran ayında, Nuh Mete Yüksel kendisine şantaj yapıldığını söylemiş. Bu yoldaki söylemleri gazetelerde yayımlanmış.Savcı Yüksel ile aynı fakültedeniz.DGM savcılığında bazı tutumlarını
<#comment>#comment>Özel yaşam en sevmediğim konudur.
Dedikoducular aile yıkarlar. Şantajcılar ise hedefi...
İkisi de "aşağılıktır." Psikolojik kara deliklerdir.
İkisi de insanların güvenini sinsice sömürürler. Vakıf oldukları sırları adice kullanırlar.
İkisi de insanların en insani duyguları ya da en zararsız anları için pusuya yatarlar.
Acı verirler.
Bu iş doğru mudur? Haklı mıdır? İnsanlığın yararlarına uygun mudur?"Daha sonra Kennedy ve Clinton gibi iz bırakan başkanlar da aynı mesajı verdiler.Şimdi, ABDnin Iraka silahlı müdahale için bu soruların cevaplarıyla inandırıcı olması gerekiyor.Dünya kamuoyunu kazanmalı.Zor...Ama... Asıl önemli olanı pratik... Yani BM Güvenlik Konseyinden istediği sertlikte bir karar çıkarttırabilmek.Bir joker kart... Irakı vurmak bağlamında ABDnin unutulmaz başkanlarından Wilsonın şu sözlerini hatırlayalım: "İçinde yaşadığımız çağın yeni düzeninde sormalıyız: Poker masası İngiltere, zaten Iraka silahlı müdahale için ABDnin sözcüsü gibi.Çin ise ihracatının yazgısını elinde tutan ABDye karşı çok direnemez. ABD onun eylemsizliğini sağlamak hesabında.Sorun... Fransa ve Rusya.Onların vitrini barış... Ancak derindeki neden, her iki ülkenin de Saddamdan petrol yataklarında ileriye dönük işletme imtiyazları almış bulunmaları.Diplomasinin üst düzey kulislerine göre ABD ile Rusya ve Fransa arasında sıkı pazarlık var.Iraka olası ABD müdahalesinden ve Saddamın düşürülmesinden sonra o petrol işletme imtiyazları ne olacak?İşte, Fransa ve Rusya kilitlerini açacak anahtar.Ama ABDnin de gözü o petrol yataklarında.
<#comment>#comment>Irak’ı vurmak bağlamında ABD’nin unutulmaz başkanlarından Wilson’ın şu sözlerini hatırlayalım: "İçinde yaşadığımız çağın yeni düzeninde sormalıyız:
Bu iş doğru mudur? Haklı mıdır? İnsanlığın yararlarına uygun mudur?"
Daha sonra Kennedy ve Clinton gibi iz bırakan başkanlar da aynı mesajı verdiler.
Şimdi, ABD’nin Irak’a silahlı müdahale için bu soruların cevaplarıyla inandırıcı olması gerekiyor.
Dünya kamuoyunu kazanmalı.
Zor...
"Sevdanın vücudu...Gerçekten muhteşemdi; kadife gibi teninde hiçbir leke ve ben yoktu..... Ellerim dizlerinden yukarı doğru çıktığında..... Sevdada inlemeler başlamıştı..... Bana sokuldu..... İkimiz de oturmuş vaziyette iken..... Tempoya uyarak karşılık vermeye başladım. Vücudumun ortasında başlayan karıncalaşma sanki birden binlerce volt elektrik akımına dönüşüp Sevdanın vücuduna boşaldı."Bu satırları yazının başına koymam sizlerin devam sayfasına geçmeniz içindi.41 yaşında engelli bir erkeğin, ilk cinsel ilişkisini yansıtıyor.Delikanlılığa adım attığı yaşlardan itibaren "kas erimesi" hastalığı nedeniyle yaşamını tekerlekli sandalyede geçirmeye mahkûm olmuş.BAŞUCUMDA HAYAT adlı kitabın yazarı.Adı: Kemal Uluer.Bu cinsel ilişkiyi izleyen birkaç hafta içinde yaşamına yıllar önce verdiği kararla ve zamanlamayla veda etti. "Mutlu bir ölümün güncesi" alt başlığı olan kitap, Kemal Uluerin ölüme yaklaşırken ebemkuşağı kadar renkli, onu oluşturan yağmur damlacıkları kadar saf ve duru "günce" satırlarıyla örülmüş. Şu satırları "porno" sanmayın. "Sürprize" ulaşacaksınız: Ortak Bu kitabı da o verdi.Elimden bırakamadan aktı gitti.Kemal, çok istediği ODTÜ Mimari Bölümü sınavlarını
<#comment>#comment>Şu satırları "porno" sanmayın. "Sürprize" ulaşacaksınız:
"Sevda’nın vücudu...
Gerçekten muhteşemdi; kadife gibi teninde hiçbir leke ve ben yoktu..... Ellerim dizlerinden yukarı doğru çıktığında..... Sevda’da inlemeler başlamıştı..... Bana sokuldu..... İkimiz de oturmuş vaziyette iken..... Tempoya uyarak karşılık vermeye başladım. Vücudumun ortasında başlayan karıncalaşma sanki birden binlerce volt elektrik akımına dönüşüp Sevda’nın vücuduna boşaldı."
Bu satırları yazının başına koymam sizlerin devam sayfasına geçmeniz içindi.
41 yaşında engelli bir erkeğin, ilk cinsel ilişkisini yansıtıyor.
Delikanlılığa adım attığı yaşlardan itibaren "kas erimesi" hastalığı nedeniyle yaşamını tekerlekli sandalyede geçirmeye mahkûm olmuş.
Önce şunu belirtelim... Siyasetin tank namlusuyla yönlendirilmesi savunulamaz.Ama anayasal düzenin, üzerinde üniforması yok diye siyasetçi tarafından kundaklanması da savunulamaz.Eğer bu sorumsuzluk meydan okumaya, eyleme, uygulamaya koymak kalkışımına dönüşürse... Anayasal düzenin ve demokrasinin kendini savunma hakkı doğar.28 Şubat süreci böyle görülmelidir.28 Şubat silahsız kuvvetlerin toplu duruş hareketiydi.Medya, adalet erki, dernekler, barolar, odalar bir arada Anayasanın değiştirelemez maddesi olan "laiklik" için toplu eyleme geçmişti. Asker de namlusuyla değil düşünceleriyle bu süreçteydi.Sadece asker değil, dönemin Cumhurbaşkanı da...Toplumun büyük çoğunluğu ve kanaat önderleri omuz omuza verdiler.İşi laik devletin Başbakanlık Konutunda, sarıklı tarikat liderlerine iftar yemeği vermeye kadar adım adım tırmandıran Erbakan ve siyasi cemaati, demokrasinin antikorları olduğunu, kendini savunacağını bilmeliydiler.Öğrendiklerinde çok geç oldu.Onaylanmayacak birkaç keskin sirke örneğiyle, askeri bu sürecin içinde "yanlış" göstermeye neden olmanın dışında, 28 Şubat sınırlarında kalan meşru savunmadır.Çanak tutulmasaydı, oluşmazdı. Sanki, 28 Şubat ruhunu çağırma seansı.