<#comment>#comment>Sanki, 28 Şubat ruhunu çağırma seansı. Tartışılıyor: "28 Şubat süreci, 3 Kasım’dan sonra yeniden yaşanabilir mi?"
Önce şunu belirtelim... Siyasetin tank namlusuyla yönlendirilmesi savunulamaz.
Ama anayasal düzenin, üzerinde üniforması yok diye siyasetçi tarafından kundaklanması da savunulamaz.
Eğer bu sorumsuzluk meydan okumaya, eyleme, uygulamaya koymak kalkışımına dönüşürse... Anayasal düzenin ve demokrasinin kendini savunma hakkı doğar.
28 Şubat süreci böyle görülmelidir.
28 Şubat silahsız kuvvetlerin toplu duruş hareketiydi.
Anayasayı nasıl değiştirmek?Neden gizli tutuluyor? Neden diğer partilerle uzlaşarak değil de değişikliği "tek başına dayatabilecek" nitelikli çoğunlukla?Eşleri konu almamak tutumum bilinir. Burada önemli olan AKPdeki hedefin işaretleridir. Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan AKP Kadın Kolları toplantısında seçmenden "nitelikli çoğunluk" istedi. Yani, sadece tek başına iktidar için çoğunluk değil, Anayasayı tek başına değiştirebilecek milletvekili sayısı. Kâbus Türkiyenin 1923ten bu yana, 80 yıllık çizgisinde fay kırılması mı?Hiper deprem mi?O nedenle başta IMF ve AB olmak üzere sınırların ötesindeki dünya, Türkiye için 4 Kasım sabahını bekliyor.Yahut...Gene kamuoyu araştırmalarına göre diğer olasılık "GPnin barajı aşması ve 3. parti olarak Meclise girmesi... O zaman AKP Anayasa değiştirecek çoğunluğu bulamaz.Belki tek başına iktidar da olamaz.Veya...CHP veya GP ile iki partili hükümetin büyük ortağı olması bir olasılık.CHP veya GP ile... Kamuoyu araştırmalarına göre AKP yüzde 30larda... CHP ise yüzde 20lerde. Diğer partiler barajı aşamazlarsa 3 Kasım seçimleri, AKPye tek başına Anayasa değişikliği yapabilecek sayıda milletvekili kazandırabilir; AKP 400, CHP 150... Dehşetle
<#comment>#comment>Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan AKP Kadın Kolları toplantısında seçmenden "nitelikli çoğunluk" istedi. Yani, sadece tek başına iktidar için çoğunluk değil, Anayasa’yı tek başına değiştirebilecek milletvekili sayısı.
Anayasa’yı nasıl değiştirmek?
Neden gizli tutuluyor?
Neden diğer partilerle uzlaşarak değil de değişikliği "tek başına dayatabilecek" nitelikli çoğunlukla?
Eşleri konu almamak tutumum bilinir. Burada önemli olan AKP’deki hedefin işaretleridir.
Kuzey Iraka silahlı müdahale... ABDyi bile beklemeden 10 gün içinde müdahale" gibi söylemler o zaman "çılgınlık" diye Özala karşı ayaklanmış olanlardan geliyor.3 Kasım yaklaşırken ayranları kabartan kahramanlık gösterileri ve pompalanmış şoven duygularıyla lümpen oyları kapmak yarışı mı?Körfez Savaşı sırasında Turgut Özalın iyi - kötü bir planı vardı: "Kuzey Irakta birbirine düşman Barzani ve Talabaniyi Türkiye şemsiyesi altında uzlaştırmak... Türkmenleri ve Asurileri de katarak Türkiyeye bağlı bir oluşum sağlamak... Böylece Musul - Kerkük petrollerine de uzanabileceği platformu yaratmak..."Bunun uluslararası hukukta bir izahı olması için "Türkiyeye bağlanacak federe devlet formülünü tartışalım" diyordu.Şimdi plan ne?Neden müdahale?Hem de neden ABDyi bile beklemeden müdahale?..Bu çağrıların sivil kesimden gelmesi daha önce de belirttiğim gibi "savaş askere bırakılmayacak kadar ciddidir" yerleşik yargısını tersine çevirmekte ve "savaş sivillere bırakılmayacak kadar ciddidir" formatına dönüştürmekte.Üstelik onların kimileri belki, 3 Kasımdan sonra, Türkiyenin yönetimini devralacak.Bu denli "acul" ve her şafakta gençlerini ölüme gönderebilecek olanlara karşı kuşku duyulmaz mı?
<#comment>#comment>Merhum Turgut Özal’ ın, "K.Irak’a girelim. 1 koyar, 3 alırız" söylemi aklı başında herkesin mabadına raptiye gibi batmıştı. "Olmaz böyle şey" diye ayağa fırlamamış mıydık?
Kuzey Irak’a silahlı müdahale... ABD’yi bile beklemeden 10 gün içinde müdahale" gibi söylemler o zaman "çılgınlık" diye Özal’a karşı ayaklanmış olanlardan geliyor.
3 Kasım yaklaşırken ayranları kabartan kahramanlık gösterileri ve pompalanmış şoven duygularıyla lümpen oyları kapmak yarışı mı?
Körfez Savaşı sırasında Turgut Özal’ın iyi - kötü bir planı vardı: "Kuzey Irak’ta birbirine düşman Barzani ve Talabani’yi Türkiye şemsiyesi altında uzlaştırmak... Türkmenleri ve Asurileri de katarak Türkiye’ye bağlı bir oluşum sağlamak... Böylece Musul - Kerkük petrollerine de uzanabileceği platformu yaratmak..."
Bunun uluslararası hukukta bir izahı olması için "Türkiye’ye bağlanacak federe devlet formülünü tartışalım" diyordu.
Şimdi plan ne?
Bir mücadele sanatı olarak diplomasi "silahsız savaştır". Büyükelçi Onur Öymenin "Silahsız Savaş" kitabı, sanki bugünler için yazılmış.Bir satır..."Fransızlar hükümet etmek, geleceği görebilmektir derler.Doğru...Ancak, Kuzey Kıbrıs için "geleceğin zamanında görüldüğünü" söyleyebilir miyiz?Geçmişte "öngörmek ve önlem almak" şansı ıskalandı.Hiç değilse şimdi bu olanaktan yararlanalım."Asker ve savaş" diplomasisinin bittiği yerde başlar... Diplomasi ise "asker ve savaş" süreci bittiğinde. Birbirini izlerler.O halde sormalıyız, sorgulamalıyız."Silahsız savaş" yani bir mücadele sanatı olarak diplomasi süreci için her şey yapıldı da son çare olarak sıra silahlı müdahaleye mi geldi?Hayır.O halde bu "savaş sayhaları" neden?Yoksa, seçim sürecinde bu ayranı kabarmış vururuz" lümpen söylemleri "oy getirecek" diye mi umuluyor? Gerçi Türkiyemin gündeminde "Derya - İbrahim savaşları" var ama. Gene de soralım: Kuzey Irak için "savaş" mı, yoksa "silahsız savaş mı"? Kerkük Araptır "Önce Kerkük için başkent ilan edilme sorunu."Kerkük Bağdatın siyasi, coğrafi ve askeri yönetiminde. 40 - 50 yıldır Bağdat yönetimi, nüfus ve zorunlu göç uygulamalarıyla, baskıyla, Kerkükü Araplaştırdı. Kerkük ve
<#comment>#comment>Gerçi Türkiyemin gündeminde "Derya - İbrahim savaşları" var ama. Gene de soralım: Kuzey Irak için "savaş" mı, yoksa "silahsız savaş mı"?
Bir mücadele sanatı olarak diplomasi "silahsız savaştır". Büyükelçi Onur Öymen’in "Silahsız Savaş" kitabı, sanki bugünler için yazılmış.
Bir satır...
"Fransızlar ‘hükümet etmek, geleceği görebilmektir’ derler.
Doğru...
Ancak, Kuzey Kıbrıs için "geleceğin zamanında görüldüğünü" söyleyebilir miyiz?
Öyle ya Kuzey Irak Kürtlerinin, Türkiye yurttaşı Kürt kökenlilerimiz ile kan bağı var.Kuzey Irak Kürt devleti söylemleri ve Irak sorununda hayrettir... Siviller "şahin", askerler ise - elbette "güvercin" değil ama - "akılcı... Yoksa "savaş askere bırakılamayacak kadar ciddidir" söylemi "savaş, - seçim kampanyaları sürecinde - sivillere bırakılamayacak kadar ciddidir" diye değişti mi?Komutanla söyleşimizden alıntılar bu değişimi vurguluyor.Örneğin..."Kuzey Irakta Kerkükün başkent olacağı iddiaları yanlış. Çünkü mümkün değil... Kerkük Bağdatın ve askeri güçlerinin yönetimi altında. Bunu verir mi? Vermez tabii..."Devam ediyor:"Zaten orada bir Kürt devleti yapılanmasına önce Araplar karşı çıkar. Savaşır da... Biz neden vuralım?"Onu dinlerken İsmail Cemin bilgece konuşmasını anımsıyorum."Kuzey Irakta bir Kürt devleti girişimi, sınırlarımızın hemen yanında İsrail - Filistin örneğini Kürtlerle Araplar arasında yaratır" söylemini...Aynı görüşteler.Siviller genelde seçim kampanyasına savaş naralarıyla "şovenizm karbonatı" serpiyorlar.Oy uğruna ateşle oynuyorlar. Harp Akademilerinde, doruktaki bir komutan "Kuzey Irakı vurmak mı? Neden" diye sordu... Ardından "onlar bizim dolaylı