Turgut Özal “köprü” satmadı. Köprü gelirinin bir parçası ile faizi ve ana parası ödenecek senet satarak 3 yıl vade ile borçlandı.
Şimdi ise köprüler satılıyor. Satın alan, köprüyü 25 yıl süreyle işletecek. Mülkiyeti üzerine geçmese de 25 yıl süreyle sahibi olacak. Gelirin tamamını toplayacak.
İki satış arasında ve satışların yapıldığı dönemlerin şartları arasında fark var.
3 Aralık 1984 yılında A tipi 10 Milyar TL’lik Boğaziçi Köprüsü Gelirine Ortaklık Senetleri, İş Bankası şubelerinde satışa çıkarıldığında, bankalar mevduata yüzde 50 dolayında faiz ödüyordu. Devlet (vergisiz) yüzde 43 faiz ile tahvil satmakta zorlanıyordu. Dolar 430 TL’den satılıyordu.
Talep büyük olunca ardından B tipi senetler satışa çıkarıldı. A tipi senetlere köprünün toplam gelirinin yüzde 18’inin, B tipi senetlere yüzde 16’sının (faiz yerine) “gelir ortaklığı payı” olarak dağıtılmasına karar verilmişti.
Senetler 3 yıl vadeliydiGelir ortaklığı senetleri ile toplanan paralar “kamu yatırımlarının finansmanı amacıyla” bir fonda biriktiriliyor, fonda toplanan paranın en az yüzde 15’i Doğu kalkınması için kullanılıyordu.
Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan taslak kanunlaşırsa, bundan sonra kamu kuruluşları, belediyeler, özel idareler 50 bin liranın altındaki ihaleleri “yandaşlara/dosta/akrabaya” verme imkânına sahip olacak. (Not: Kamu ihale mevzuatı AKP iktidarı döneminde 54 defa değiştirildi.)
AB’ye uyum yasaları arasında TBMM’de kabul edilen bir yasa ile kamu ihaleleri merkezi ve bağımsız bir kurum olan Kamu İhale Kurumu tarafından belli usullere bağlanmıştı. İhaleleri bu bağımsız kurum yapıyordu.
Anadolu Ajansı’nın haberine göre Hükümet Kamu İhale Kanunu’ndaki bu yeni değişiklik ile kamu kuruluşlarına, belediyelere, özel idarelere ihaleyi istediğine vermekte tam bir serbestlik getiriliyor.
Taslağa göre “yaklaşık maliyeti 50 bin lirayı aşmayan mal, hizmet alımı ve yapım işleri” ile “temsili ağırlama faaliyetleri kapsamında yapılacak konaklama, seyahat ve iaşeye ilişkin alımlar”, ihale komisyonu kurma, yeterlilik kurallarını arama, teminat alma ve sözleşme yapma zorunluluğu bulunmaksızın piyasada fiyat araştırması yapılarak temin edilecek.
Devlet ihaleleri 66.2 milyar TLYaklaşık maliyeti 50 bin-100 bin lira arasındaki mamul mal veya hizmet alımları ile 50 bin-1 milyon lira arasındaki
Bazı üreticiler yoğurdu koyulaştırmak için süt tozu kullanıyor. 6 Ekim 2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile yılsonuna kadar 2.500 ton süt tozunun sıfır gümrüksüz olarak ithaline izin verildi. İthal edilecek süt tozunun melamin içermesi tehlikesi var. Melamin, yoğurt yiyecek olanlar için tehlikeli bir madde. Fakat yoğurtta süt tozu kullananlar, süt tozunun melamin içermesini tercih ediyor.
Çünkü melamin yoğurdun koyulaşmasını hızlandırıyor. Süt Üreticileri Platformu’ndan yapılan açıklamaya göre, ülkemizde uygulanmakta olan EFSA adlı gıda kuruluşunun standardı süt tozunun 1 kilogramında 1 miligram melamin bulunmasına imkân veriyor.
Melamin, kimyasal bir bileşik. Böbrek ve damar hastalıklarına, ürogenital sistemlerde büyük zararlara, hatta kansere bile neden olabiliyor.
Süt tozunu sadece bazı yoğurt üreticileri kullanmıyor. Süt tozu mama yapımında ve de bisküvi, kurabiye, çikolata gibi çocukların bol tükettikleri gıda maddelerinde de kullanılıyor.
Bazıları para peşindeYakın zamanda Çin’deki büyük melaminli süt tozu skandalı bütün dünyada yankı yaptı. Çocuk maması yapanlar sütü koyulaştırmak, proteinini artırmak için içine melamin maddesi
AKP 2011 bütçesi ile “iyi oy”
toplar. Nasıl mı? Özet olarak anlatayım:
- 2011 enflasyonu yüzde 5.3 olarak tahmin edilirken, bütçede memura ortalama yüzde 13.7 zam öngörülüyor. Düşük memur maaşında zam yüzde 17.9 oluyor. Unutmayınız Avrupa ülkelerinde bırakınız maaş zammını maaşlarda kısıntı var.
- SSK ve Bağ-Kur emeklilerine enflasyonun üzerinde zam yapılacağı, en düşük emekli maaşının yüzde 21.7 oranında artırılacağı sözü veriliyor.
- Bütçede eğitime ve sağlığa ayrılan paranın büyüklüğü önem taşır.
2011 bütçesinde eğitime ayrılan ödenek yüzde 20.8 artırılarak 34 milyar TL., sağlığa ayrılan para yüzde 23.7 artırılarak 17.2 milyar TL olarak belirlenmiş.
- Devlet üniversitelerine ayrılan ödenek yüzde 23 artırılarak 11.5 milyar TL’ye çıkarılıyor. Üniversitelere 8 bin öğretim elemanı alınması için kadro veriliyor.
Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları halka açılmaya başladı. GMYO’larının halka açılması, küçük tasarruf sahipleri için yeni bir yatırım imkânıdır.
GMYO’nun halka açılması demek, hisse senedinin, belli bir fiyatla isteyene satılması, daha sonra da bu hisse senetlerinin diğer şirket hisse senetleri gibi (Arçelik, Koç Holding gibi) borsada işlem görmesi demektir.
GMYO’nun sahip olduğu (portföyünde bulunan) binaların, arsaların fiyatı artıkça, kiraları toplandıkça, GMYO hisse senetlerinin de değeri artıyor. Bu hisse senetlerini satın alanların ellerindeki kâğıdın fiyatı yükseliyor.
GMYO’dan hisse senedi satın alanların bu kâğıtlarını her işlem günü borsadaki değerlerinden satma şansları var. Aynı şekilde isteyen tasarruf sahiplerinin de (illa da halka arzı beklemeleri gerekmiyor) istedikleri gün borsadan bir GMYO hisse senedi almaları mümkün.
Katılım belgesi satılıyorBir GMYO portföyü şöyle oluşuyor. Bir veya daha fazla binası (ofis, alışveriş merkezi, otel vb.), üzerinde yeni proje geliştirilecek arsası, veya herhangi bir bina veya arsa üzerinde hakkı olanlar, bunları bir paket haline getiriyor. Bir uzman kuruluş bunların değerini belirliyor. Ve bunlar kurulacak bir GMYO
(Bir kadının yoktan var olması ve başarıya ulaşmasının romanı)
Doğan Kitap, ”Hayatını Seçen Kadın” başlığı altında Sedef Kabaş’ın Prof. Dr. Nermin Abadan Unat ile söyleşisini yayımladı. Kitapta “hayatı roman” olan bir Türk kadınının hayat mücadelesi ve başarı öyküsü var. Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze, İzmir, İstanbul ve Ankara’daki yaşam ile bu şehirlerde insanlar anlatılıyor.
Prof. Dr. Yavuz Abadan benim hocamdı. Çok iyi bir hoca idi. Prof. Dr. Nermin Abadan, biz Mülkiye’de iken asistanlık sınavını kazandı. Benim hocam olmadı ama karımın hocalığını yaptı. Karım onun da çok iyi bir hoca olduğunu söyler. Ben, kitaplarından, makalelerinden, söyleşilerinden bilirim. Elli beş yıldır tanırım. Dostluğu ile gurur duyarım.
Babası Saraybosna’dan İzmir’e göç eden bir aileden. Aile üyeleri Osmanlı’nın son döneminde Türkiye’den Avrupa’ya fındık ihraç ediyor. Babası ailenin Hamburg’daki şubesinin sorumluluğunu taşıyor. Almanya’da tanıştığı Barones Elfriede Karwisky ile evleniyor. Viyana’da yaşarlarken 1922 yılında Nermin doğuyor. Almanca, Fransızca dillerinde eğitim görüyor. Babası eşini ve kızını alarak 1930’lu yılların başında İstanbul’a taşınıyor. Fakat kısa süre sonra
Geçen hafta sonu Çine barajının tamamlanması nedeniyle bir tören yapıldı. Ama bu barajın önemi ve genelde Türkiye’deki baraj yatırımları medyada geniş ölçüde yer alamadı. Eskiden beri “Su akar, Türk bakar” diyerek kendimizi küçümseriz. Artık su akıyor da Türk bakmıyor. Baraj yapıyor.
Çine Barajı, Çine suyu üzerinde sulama, enerji ve aşkın kontrolü amacıyla 1995 yılında yapımına başlanan 2.3 milyar TL harcama ile tamamlanan önemli bir devlet yatırımıdır. Türkiye’nin ilk “Silindirle Sıkıştırılmış Beton” gövde dolgulu barajı olmasının yanında Avrupa’nın da en yüksek (137 m) barajı olma özelliğini taşımaktadır.
Bu baraj sayesinde:
- 9 bin hektar toprak su taşkınlarından korunacaktır
- 58 bin hektar alanda sulu tarım yapılabilecektir.
- 74 milyon metreküp içme ve kullanma suyu elde edilecek, İzmir’in içme ve kullanma suyu ihtiyacı karşılanacaktır.
- Yılda 118 milyon kilovatsaat elektrik üretilecektir.
Başyazarımız Güneri Cıvaoğlu “Mali Kural kanunlaşsa idi, bu bütçe daha mı sıkı olurdu? Mali Kural olmadığı için hükümet harcamaları gevşetti mi?” diye sordu. Ben de dersime çalıştım. Durumu başyazarımızın ve sayın okuyucularımızın bilgilerine arz ediyorum.
1) Mali Kural neydi? Kanunlaşsaydı bütçe açığı nasıl belirlenecekti?
12 Mayıs 2010 tarihinde Milliyet Ekonomi’de Sayın Babacan Mali Kural’ın nasıl işleyeceğini anlatmıştı.
Mali Kural’da hedef yılda yüzde 5 büyüme ve GSYH’nin (milli gelirin) yüzde 1’ini aşmayan bir bütçe açığı idi.
Fakat bu hedefe ulaşıncaya kadar neler yapılacağı da Mali Kural’da anlatılıyordu. Bütçe açığı GSYH’nin yüzde 1’inden fazla ise, kalkınma hızı yüzde 5’in altında ise, pat diye bu hedeflere ulaşmak imkânsızdır.
Örneğin 2010 yılında bütçe açığı GSYH’nin yüzde 4.0’ü oranında. Örneğin 2011 yılı büyüme hedefi yüzde 4.5 oranında.
Mali Kural kanunlaşsa idi, bu durumda, Mali Kural ile getirilen sisteme uygun olarak acaba 2011 yılı bütçe açığı oranı nasıl belirlenecekti?