Çin’in madeni kıskançlık yaratıyor Bizim ‘bor’umuzun durumu ne?

1 Kasım 2010

Avrupa Birliği yayımladığı raporla ileri teknoloji için stratejik önemi olan nadir madenlerin belli ülkelerin ve özellikle Çin’in kontrolünde olmasının riskini gündeme getirildi. Ardından ABD medyası konuya ilgi göstermeye başladı. Beyaz Saray sözcüsü “Çin ‘in cep telefonlarından rüzgar tribünlerine kadar hemen her ileri teknolojiye dayalı üretimde kullanılan nadir madenlerin çıkartılmasını, işletilmesini kontrol altına almasına ve ihracatı sınırlamasına göz yumulamayacağını” açıkladı. Ve de Başkan Obama’nın G-20 zirvesinde bu konuyu Çin Devlet Başkanı Hu Jianto ile görüşeceği bildirildi.
Çin, nano-teknolojide kullanılan nadir metallerin yüzde 95’ine, yarı iletkenlerde kullanılan antimon’un yüzde 87’sine, elektrotlarda kullanılan tungsten’in yüzde 84’üne, fotovoltaik’de kullanılan galyum’un yüzde 83’üne, indiyum’un yüzde 60’sına, fiber optikde kullanılan germanyum’un yüzde 79’una, metalurjide kullanılan flüorin’in yüzde 51’ine sahip.

5 stratejik madene sahibizİyi de... Acaba Türkiye ne durumda?... Biz hangi stratejik/nadir madenlere sahibiz?
Türkiye’de 5 bine yakın yatakta, 53 maden ve minarelin üretimi yapılıyor. Türkiye 132 ülke arasında, maden türüne göre 10’uncu,

Yazının Devamı

Ayvalık’ta destek bekleyen bir müzik akademisi

31 Ekim 2010

Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi (AIMA) 1988 yılından bu yana üst düzey müzik eğitimi veriyor. Müzikte uzmanlık kursları, (master class) ustalık programları düzenliyor. Bugüne kadar 36 yabancı müzik hocası Ayvalık’a gelmiş. 41’i yabancı, 540 öğrenciyi ustalığa hazırlamış. AIMA ustalık eğitimi yanında Ayvalık yöresindeki genç müzik meraklılarının keman, piyano gibi müzik aletlerini çalmayı öğrenmelerini de sağlıyor.
AIMA, bağışla kurulmuş. Bağışla yaşıyor. Tınçay ve Haluk Barutçuoğlu, deniz kenarında, bahçe içindeki 3 katlı evlerini müzik okulu olarak kullanılmak şartı ile Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı’na bağışlamış. İşte Prof. Filiz Ali’nin kaptanlığında kurulan AIMA bu binada faaliyetini sürdürüyor.
Önceki pazar, Prof. Filiz Ali ve Dr. İlke Boran ile akademiye gittim. Eski Rum binalarının arasından geçerek akademinin demir bahçe kapısından girerken binanın içinden dışarıya taşan keman sesi ile büyülendim. Sese doğru ilerledim. Büyük salonda bir genç adam tek başına Brahms’ın keman konçertosunu çalıyordu. Bizi görünce kemanı bıraktı.
“Kimsiniz, kimlerdensiniz? Ailenizde müzikle ilgilenen var mı idi? Nerede eğitim gördünüz?” diye sordum. İsmail Başaran (1988) ”Babam aşçıdır.

Yazının Devamı

Cumhuriyet kadınları haklarınıza sahip çıkınız

29 Ekim 2010

Cumhuriyet, Türk kadınına, sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasının yolunu açtı.
Türk kadınının siyasi haklara sahip olma mücadelesi Cumhuriyet’in ilanıyla başladı
- 1923 yılında Nezihe Muhittin başkanlığında bir grup kadın “Kadınlar Halk Fırkası” kurmak istedi. O zamanki Anayasa kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımadığından partinin kuruluşuna izin verilemedi.
- 1924’te Tevhidi Tedrisat Kanunu ile kızların eğitimde eşit haklara sahip olması sağlandı.
- Mustafa Kemal’in desteği ile Türk kadınına 1930 yılında belediye seçimlerinde, 1933 yılında muhtar ve köy heyeti seçimlerinde 1934 yılında milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
- 1935 yılındaki seçimler sonucu TBMM’ye 18 kadın milletvekili girdi.
- 1936 yılında kadınlara iş hayatında erkeklerle eşitlik sağlamak amacıyla iş mevzuatında ilk düzenleme yapıldı.

Yazının Devamı

Haber çok üretimden söz eden yok

28 Ekim 2010

Ekonomide hareket arttı. Haber çok. Ama üretimden söz eden yok. Üretim artmadıkça, istihdamın, gelirin, refahın artamayacağını, üretim artmadıkça ekonominin sağını solunu ellemenin gelir dağılımını bozmaktan başka işe yaramayacağını anlayan yok. Gelelim haberlere.
Önce halkı doğrudan ilgilendiren haberleri özetleyeyim:
- Merkez Bankası Başkanı Durmuş, (1) Enflasyonun gerileyeceğini, (2) Faizlerin 2011 yılı son çeyreğine kadar artırılmayacağını söyledi. Bu haber kredi kullanmak durumunda olanlar ve de pahalılıktan yakınanlar için iyi haberdir.
- Devlet Bakanı Babacan, tüketicinin kullandığı banka kredilerinden alınan Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu katkı payının yüzde 10’dan yüzde 15’e çıkarılacağını açıkladı. Bunun yüzde 1 aylık faiz ve 1 yıl vade ile 10 bin TL tüketici kredisi kullananların kredi maliyetine 34 TL artış getireceği hesaplanmaktadır.
Genel olarak faiz oranları düşürülürken, tüketicilerin kullandığı kredinin maliyetinin artırılması çelişkili bir uygulamadır. Anlaşıldığı kadarı ile tüketicinin kredi kullanımının frenlenmesi istenmektedir. Bu haber tüketici kredisi kullanan düşük gelir grubundaki ihtiyaç sahipleri için kötü haberdir.
- Devlet Bakanı

Yazının Devamı

Merkez, sıcak paranın zararını anlamaya başladı

27 Ekim 2010

Merkez Bankası’nın dün yayınlanan “Enflasyon Raporu”nda, bol laf ve bol rakam var. Ve de bunlar arasında dikkat çeken bir gelişme var. Merkez Bankası sıcak paranın zararını anlamaya başlamış görünüyor.
- Merkez Bankası “yüksek faiz, düşük kur” politikasında, yüksek faizin zararını anlamakta gecikmişti. Bunun faturasını ödüyoruz. Ödeyeceğiz.
- Düşük faizin zararını da (tam anlamasa da) nihayet anlıyor gibi. Bugüne kadar ödediğimiz faturalar hesaba yazılacak ama ucuz faizin ülkenin üretim ve istihdam yapısındaki hasarını onarmak kolay olmayacak.
Dün yayınlanan “Enflasyon Raporu”ndaki en önemli mesaj “iç ve dış talep yapısındaki ayrışma”nın tespitidir.
Nedir bu “ayrışma?” Açık açık yazılmıyor ise de “kelime aralarına bak... Ne dediğimizi anlarsınız!” misali deniliyor ki;
- Sıcak para yüzünden döviz fiyatları ucuzluyor. Merkez Bankası faizi daha fazla aşağıya indirmeden, döviz satın alarak doların fiyatının daha da ucuzlamasını önlemeye çabalıyor ama başaramıyor.

Yazının Devamı

Eylem, günde 12.5 liraya 100 kg zeytin topluyor

26 Ekim 2010

Eylem (Eylem Doğan, 22 yaşında) geçen hafta sonu Ayvalık’ta Mutluköy’deki zeytinliklerin birinde zeytin topluyordu. Genç kızın güleç ve çilli yüzü güneşten yanmış, elleri nasırlaşmıştı. Erkek işçilerin ağaçtan yere döktükleri erken hasat zeytinleri kolundaki hasır sepete dolduruyor, sonra da hasır sepeti, ilerideki kasaya boşaltıyordu. Zeytin toplayan kadınların günde en az 4 kasayı doldurmaları (4 kasa 100 kg) bekleniyormuş. Daha fazla toplayanlar pirim alıyormuş.
Eylem’e kaç lira yevmiye ile çalıştığını söyledim. “Kesin hesap 3 ay sonra hasat bitince çıkar ama, şimdilik günde 12.5 TL garanti“ dedi. Ekledi, “Geçen yıl yevmiye 15 TL’ye geldi. İyi para yaptım.” Eylem ile konuşurken, diğer kadın işçiler de toplantı. Balıkesir’in İvrindi’sinin Bozören Köyü’nden gelmişler. Daha dorusu gelmemişler de ‘ırgat ağası’ onları getirmiş. “Biz sadece zeytin toplamayız... Mevsimine göre domates, biber de toplarız... Çilek toplamaya da gideriz” diyorlar: “Köyde kalmaz mısınız?” diye sorunca da, “Köyde kaldığımızda da kendi bahçemizi eker, biçeriz. Hayvanlara bakarız” cevabını veriyorlar.

Bazılarına hayat zor
Ağa, 15 erkek ve 15 kadından takım kurar, takımı bağ bahçe sahibine kiralarmış.

Yazının Devamı

Genç ‘Egeliler’ Urla’yı şarapta marka yapıyor

25 Ekim 2010

Can Ortabaş, “Urla on yıl sonra İtalya’nın Toscana’sına benzer yemyeşil bir tarım vadisi olacak” diyor. Urla’da dağ taş, şimdiden yeşile bürünmüş. Can Ortabaş, genç bir Egeli. Birikimlerini tarımda değerlendirmeye karar vermiş. Urla’da kullanılmayan arazileri değerlendirmeye soyunmuş. Yurt dışından ithal edilen bitkilere, ağaçlara yüksek oranda gümrük ödendiğini görünce, ithal edilen bitki ve ağaçları Urla’da yetiştirmeye başlamış. Küçükten başlayarak büyümüş. Şimdilerde 2 bin dönüm üzerinde ağaç yetiştiriyor. 250 bin palmiyesi, 40 bin selvisi var. Avrupa’nın en büyük palmiye üreticisi olmuş. Selvi ise, hem bizim ağacımız hem de orman yangınlarına en dayanıklı ağaç.
Urla’da ağaç yetiştirmek için satın aldığı arazilerde toprak düzenlemesi yaparken eski üzüm kütüklerinin bolluğu dikkatini çekmiş. Bu topraklarda M.Ö. 4 Binlerden beri şaraplık üzüm yetiştirilirmiş. Urla Karası adında bu topraklara özgü bir şaraplık üzüm türü varmış. Mübadeleden önce Rum’lar İzmir-Çeşme arasındaki alandaki üzüm bağlarından yılda 72 milyon litre şarap yapar, Urla İskelesi’nden gemilerle Yunanistan’a yollarlarmış. (Şimdilerde Türkiye’de yılda 60 milyon litre şarap üretiliyor.)

Tarımda bereket var
Can

Yazının Devamı

Beypazarı’nı her belediye başkanı görmeli

24 Ekim 2010

İmkânım olsa her belediye başkanını otobüse doldurur, Beypazarı’na götürürüm.
“Görünüz bakalım, bir şehrin özelliği, farklılığı nasıl ortaya çıkarılır. Görünüz bakalım, o şehrin insanı sosyal ve ekonomik kalkınmayı sahiplenirse, neler olur?” derim.
Beypazarı’nın kaderi bundan on yıl kadar önce Mansur Yavaş isminde bir Beypazarlının belediye başkanı olmasıyla değişmeye başlamış. Daha sonra başkan seçilen Cengiz Özalp bu değişimi ve gelişimi sürdürmüş.
Beypazarı Ankara’ya 100 km uzaklıkta 35 bin nüfusu olan ve yaşayanların yüzde 65’i tarım geliri ile hayatını sürdüren bir yerleşim bölgesi. Yerleşim bölgesinin özelliği Selçuklular döneminden İstanbul-Bağdat İpekyolu üzerinde önemli bir ticaret merkezi haline gelmesi, Osmanlı döneminde Tımarlı (Anadolu) Sipahi merkezlerinden biri olması ve de Sipahi Bey’ine ve ticari faaliyetin yoğunluğuna atfen “Beğ Pazarı” olarak gelişmesi. O dönemlerden kalma 3 bine yakın eski ev ve de tarihi çarşısı var.
İki veya üç katlı, beyaz sıvalı, çatısı kiremitli evlerin bulunduğu mahallelerin, her şeye rağmen yok olmaması ayakta kalması, yeni yerleşim bölgelerinin eski mahallelerin uzağında gelişmesi bir şans olmuş.

Farklılığı öne çıkaranlar

Yazının Devamı