Mecidiyeköy’de, Ali Sami Yen Stadı’nın bitişiğindeki eski Tekel likör fabrikasının arsası 269.4 milyon dolara Kiler grubuna satıldı. Bu satışta metrekare başına ödemede Türkiye rekoru kırıldı. Ne yazık ki sadece arsa ve arsaya ödenen fiyata bakılıyor.
Oysa likör fabrikasının binası arsasından daha da değerli. Bu bina, sadece Türkiye için değil, dünya sanat-mimarlık tarihi için de korunması gereken bir eser.
Bu binanın mimarı Robert Mallet Stevens (1886-1945) Art-Deco döneminin çok çok ünlü bir mimarı, tasarımcısı ve yazarı. C.R. Mackintosh ve J. Hoffman’dan etkilenen ve 1925 yılında Paris’te düzenlenen Dünya Sergisi’nde Fransız pavyonunu da çizen Stevens, ünlü mimar Le Corbusier’nin de arkadaşı.
Mimarlık tarihinde, onu ünlü kılan anıtsal yapılar listesinde “1931 İstanbul-Mecidiyeköy Turkish Monopoly Liquer Factory“ binası da yer alıyor.
“Mecidiyeköy Likör ve Kanyak Fabrikası” Atatürk’ün direktifleriyle Fransız uzmanlar tarafından kurulmuştu. Fransız uzmanlar 1939
İstanbul, giderek Antalya’ya rakip oluyor. Yakında İstanbul’a gelen turist sayısı Antalya’nınkini geçecek. Buna göre İstanbul’un hazırlıklı olması gerekiyor. Hazırlık demek önce otel demek. Sonra da şehirdeki altyapıyı yabancı turistin ihtiyaçlarını karşılayacak çizgiye çıkarmak demek.
2007 yılında Antalya yöresine gelen turist sayısı 7.1 milyon iken, İstanbul’a gelen turist sayısı 6 milyona ulaştı.
Önemli olan, son iki yıldaki değişim. Son iki yılda (2005-2007 yılları arasında) Türkiye’ye gelen turist sayısındaki artış yüzde 10.2 iken, Antalya’ya gelen turist sayısı sadece yüzde 5.6 oranında arttı.
Buna karşılık, İstanbul’a gelen turist sayısındaki artış yüzde 33.5 oranını buldu.
Kuşadası’na gelen günübirlik gemi turistlerindeki artış bir yana İstanbul’a gelen turist sayısında bir patlama var.
Bu arada olumsuz bir gelişme, Muğla’ya (Bodrum-Dalaman yöresi için) gelen turist sayısının azalması. Bunda en büyük etken Bodrum’un altyapı sorunu. Bodrum’da her yıl daha çok daha lüks otel
Geçen yıl ülkenin başka yerlerinde yağış yokken, Güneydoğu Anadolu kuraklıktan pek zarar görmemişti. Bu yıl tersi oldu.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin ve Batman‘da ve de bu bölgeye yakın Gaziantep ve Kahramanmaraş illerinde bu yıl kuraklık var. Tarım döneminde yağış ortalamaları olağan yıllara göre yüzde 70 azalmış durumda.
Halbuki ülkenin diğer bölgelerinde bu yıl hava sıcaklığı ve yağışlar mevsim normallerinde seyretti.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bu yıl kuraklık nedeniyle tarım üretimi gerileyecek. Hem üreticiler güç duruma düşecek hem de ülke ekonomisi (sonunda halkımız) bundan zarar görecek.
Kuraklık fakirlik demek
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Gökhan Günaydın geçen hafta sonu bu konuda bir açıklama yaptı. Üretimdeki düşüşün boyutunu ve önemini anlatmaya çalıştı.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından kurulan ve yaşatılan Pera Müzesi’nde şimdilerde iki sergi var. Miro’nun heykel ve tabloları ile Burhan Doğançay’ın kolajları sergileniyor.
Burhan Doğançay (1929 İstanbul) yurtdışında fotoğraf ve litografi çalışmalarıyla tanındı. Duvar esintili renkli yapıtlarıyla ünlendi. 2004 yılında İstanbul’da kişisel müzesini açtı. Yapıtları ünlü müzeler ve koleksiyoncular tarafından alındı. Pera Müzesi’nde renkli kolajları sergileniyor.
Joan Miro (1893-1983) Katalan bir ressam ve heykeltıraştır. İspanya’da doğdu, 1920 yılında Paris gezisinde Picasso’yla tanıştı, dost oldu. Yılın yarısını Fransa’da geçirmeye başladı. Paris’te ilk sergisi 1925 yılında açıldı.
Pera Müzesi’nde sergilenen Miro’nun 120 eseri Fransız Rivierası’ndaki Maeght Vakfı Müzesi’nden getirtildi.
Cote d’Azur veya Fransız Rivierası diye adlandırılan, Fransa’nın Akdeniz’deki kıyı şeridinde bulunan şehirler, iklim şartlarının yumuşaklığı, tabiatın güzelliği dolayısıyla, sanatçıları
TÜİK’in nisan ayında Tüketici Fiyatları Endeksi’nin (TÜFE) yüzde 1.68 oranında arttığını, yıllık enflasyonun yüzde 9.66‘ya ulaştığını açıklamasının üzerinden bir saat geçmemişti ki, Ayşe Hanım Teyzem kapımı çaldı.
“Enflasyon rakamlarını beğendin mi?” dedi. “Kötü” dedim... ”Fiyatlarda kıpırdama var. Allah dar ve sabit gelirlilere güç versin.“
Ayşe Hanım Teyzem kızdı, “Allah’ı işe karıştırma...” dedi. “TÜİK halkı mı kandırıyor? Halk nisan ayında çarşıda-pazarda fiyatların nasıl arttığını görmedi mi? Halk cebinden çıkan paraya mı, yoksa TÜİK’e mi inanacak?.. Güldürme beni... Sen bu TÜİK’in enflasyonuna inanıyor musun?”
Cevapladım: “Neden inanmayayım?.. TÜİK bir devlet kuruluşu. Ona da inanmayacağım da kime inanacağım?”
Çantasından bir kâğıt parçası çıkardı. Benim eski bir yazımı kesmiş: ”On gün önce sen yazdın. Nisan ayı itibariyle bir yılda ayçiçeği yağı yüzde 133 artmış. Ekmeklik un
Biz belli amaçla oluşturulan fonlarda para birikince, hemen bu paraları nasıl “ham hup” yaparız arayışı başlar.
Daha önce Konut Edindirme Fonu, Tasarruf Fonu gibi fonlardaki paralar nasıl “ham hup” yapıldıysa, şimdi de sıra işçilerin işsizlik fonundaki paralara geldi.
İşsiz kalan işçilere, belli bir süre ödeme yapmak için oluşturulan İşsizlik Fonu’nda biriken para uzun süredir iştah kabartıyordu. Bu paraya nasıl el konulacağının hesabı yapılıyordu. Hükümet nihayet formülü buldu. Tasarı hazırlandı. Fondaki paraların “deve” edilmesinin kapısı açılıyor.
İşsizlik sigortası sisteminin kurulmasını, bunun için bir İşsizlik Sigortası Fonu’nun oluşturulmasını öngören ve bu arada, emeklilik yaşını 58-60 olarak belirleyen tasarı, Ecevit hükümeti tarafından TBMM’ye sunuldu. 25 Ağustos 1999’da TBMM’de kabul edilerek yasalaştı.
İşsizlik sigortasının amacı, işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve sigortalılara işsiz kalmaları halinde, bu kanunda öngörülen ödeme
Bugün işçi bayramı. Tüm işçi kardeşlerimizin bayramını kutlarım. İyi de... İşçi kardeşlerim neyi kutlayacaklar? Sorunlarının çoğu çözüldü, ücretlerinden memnunlar, iş güvenceleri ve sosyal güvenceleri tamam... Bunun için mi bayram yapacaklar?
1 Mayıs öncesi, günlerdir işçi sendikaları, işçilerimizin durumlarını, sorunlarını, isteklerini kamuoyunun gündemine taşıyacak ve de bu sorunların çözümü ile hükümetle bir araya gelecek yerde “Taksim” konusuna kilitlendiler.
Bugün İstanbul’daki işçi temsilcilerinin bir bölümünün Taksim’de gösteri yapması, çalışanların hangi sorununun daha iyi anlaşılmasına, hangi sorununun çözümüne yardımcı olabilecek? Tam tersine... Önümüzdeki günlerde de “Taksim” tartışmaları, çalışanların ciddi sorunlarının gündeme getirilmesine imkân vermeyecek.
Sorunlar unutuluyor
Türkiye’de kemikleşmiş bir işsizlik sorunu var. Küresel durgunluk ve
Migros’un patronunun kim olduğu mağazalarından alışveriş yapanları ilgilendirir mi? Yoksa onlar için önem taşıyan, sadece kaliteli malı ucuz fiyatla satın almak mıdır?
Marketler açılmadan önce, insanlar mahalle bakkalından alışveriş ederdi. Mahalle bakkalı demek “Bakkal Amca” demekti. Müşteriler “Bakkal Amca”yı, Bakkal Amca da her bir müşterisini tanırdı. İnsanlar “Bakkal Amca”ya güvendiklerinden, aldıkları malın kalite ve fiyatını pek sorgulamazdı.
Marketlerin sayısının artması kalite ve fiyat rekabetini öne çıkardı.
Migros’tan, Carrefoursa’dan, BİM’den, Kiler’den alışveriş edenler şimdilerde bu mağaza zincirlerinin sahiplerinin kim olduğunu pek merak etmiyor. Girip çıktıkları mağazaların, bırakınız sahiplerini, müdürlerini ve kasa görevlilerini bile tanımıyor.
Migros’un hâkim ortağı Koç grubuydu. Koç grubu Migros’taki yüzde 50.8 ortaklık payını 14 Şubat’ta 1.977 milyon dolara BC Partners adındaki bir İngiliz yatırım fonuna sattı.
Yatırım fonu demek, çok kişinin, paralarını