Amerikalılar çarşıda pazarda daha az para harcamaya başlamış. Bir hafta içinde üç şehirdeki çarşıları pazarları dolaştım. Washington, Boston ve New York’ta çarşıda pazarda dolaşanların sayısında, mağazalara girip çıkanların sayısında azalma var. Çok sayıda mağaza boşalmış. Vitrinlerine kiralık levhası yapıştırılmış.
Çarşıda ve pazarda görülen bu durgunluğun arkasında Amerikan halkının moralindeki bozulma var. (1) Balon yapan varlık değerleri (konut fiyatları, hisse senedi fiyatları) düşmeye başlayınca, Amerikalılar kâğıt üzerinde “fakirleştiklerini” düşünür olmuş.
(2) Amerika’da her kriz döneminde işten çıkarmalar arttığından, çok kişi işini kaybetme korkusu içinde, harcamalarını kısmış. (3) Benzin fiyatındaki artış Amerikalıları çok etkiliyor. Çünkü işlerine uzak yerlerde yaşayanların garajlarında en az 1, genelde 2-3 otomobil var. Benzin fiyatı sadece tüketime ayırılan paranın büyük kısmını yutmakla kalmıyor, psikolojik olarak diğer harcamaların kısılmasına yol açıyor.
Bir ara
Amerika’da konut krizinde, kredi veren kuruluşları güç duruma düşüren, kredinin konut alanlara değil, konuta verilmesi. Kredi riskinin kredi kullananda değil, konutun üzerinde olması.
Bu nedenle, konutun piyasa değerinin kredi borcunun altına düştüğünü görenler, konutun anahtarını kredi veren şirkete teslim ediyor. Ve de borçtan kurtuluyor. Değeri düşmüş durumdaki konut da kredi veren kuruluşun başına dert oluyor.
Bizde banka konut kredisini kişiye verir. Bankaya borçlanan, kişidir. Konut ipotek işlemiyle teminat olarak bankaya güvence sağlar. Varsayalım ki kişi bankadan 100 bin YTL konut kredisi aldı. Teminat olarak da banka, konutu 120 bin YTL ipotek değeriyle teminat olarak kabul etti. Gene varsayalım ki, borçlu borcunu ödeyemiyor. Konutun değeri de 80 bin YTL’ye düştü. Banka, verdiği 100 bin YTL kredi ile faizini kişiden ister. Kişi vermiyorsa, kanuni işlemi başlatır. Teminat olan konutu 80 bin YTL’ye satabilirse, borcun kalan kısmını kredi kullanan kişiden istemeye devam eder. Ödeyemiyorsa, nesi var nesi yok haczeder. Satar. Borçlunun hayatı
Başkan Bush’un partisi olan Cumhuriyetçi Parti, 4 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimi için adayını 4 Mart’ta belirledi. McCain o tarihten bu yana seçim için çalışıyor.
Demokratların adayının kim olacağı ise ağustos sonunda Denver’da yapılacak olan parti kongresinde belirlenecek. Demokratların iki aday adayı, Hillary Clinton ile Barack Hussein Obama aylardır birbirlerini yiyor. Başkanlık seçimi için değil, adaylık seçimi için çalışıyor.
ABD’de seçim demek para demek. Adayların ne kadar para harcadıkları, parayı nereden buldukları “şeffaf” olarak açıklanıyor.
McCain bugüne kadar 76 milyon dolar bağış topladı. Bunun 65 milyon dolarını harcadı. Başkanlık yarışı için cebinden harcadığı para 707 bin dolar. Önemli olan şu: McCain aday adaylığı için önemli miktarda para harcamadı. Parayı başkanlık seçimi için harcıyor.
Obama ile Hillary ise şimdiye kadar sadece birbirlerini yemek için, partinin adayı olabilmek için para harcadı. Harcıyor.
Obama 235 milyon dolar bağış topladı. Bunun 183 milyon
Amerikalıların şimdiki sorunu benzin fiyatının artışı. Benzin istasyonlarında satılan petrolün 1 galonunun (1 galon:3.78 litre) fiyatı bir yıl önce 3.08-3.33 dolarken, şimdilerde 3.64-4.01 dolara satılıyor.
Amerikalılar için benzin fiyatı çok önemli. Çünkü çoğu, işyerine uzak yerlerde oturuyor. Çoğu, işyerine özel otomobiliyle geliyor. Çoğunun evinde birden fazla otomobil var.
Benzin fiyatlarının artışı, kişisel harcamaların daha fazla kısılmasına yol açarak ekonomide beklenen iyileşmeyi geciktirecek bir sorun olarak görülüyor.
Konut kredileri sorunundan kaynaklanan ekonomik sorunlara şimdi de benzin sorunu eklenmiş durumda. İşsizlik korkusu ve enflasyonist gelişmenin kişisel harcamalar üzerindeki baskısını benzin fiyatlarındaki artış büyük ölçüde ağırlaştırmış durumda.
Benzin fiyatlarının artışı Amerikalıların hayatını nasıl etkiliyor:
n Konutları ve işyerleri itibariyle toplu taşıma sisteminden yararlanacak olanlar kendi araçlarını kullanmıyor. Toplu taşımadan yararlananların sayılarında yüzde 3-6 artış var.
Amerikalılar perişan
ABD’nin Boston şehrinde ünlü Harvard Üniversitesi’nde, Harvard’da ve diğer Amerikan üniversitelerinde lisansüstü eğitimlerine devam eden Sabancı Üniversitesi öğrencileriyle bir araya geldik.
Sabancı Üniversitesi, 1999 yılında öğrenci kabul etmeye başladı. Mastır programlarından ilk öğrencilerini 2001 yılında, lisans programlarından ilk öğrencilerini 2003 yılında mezun etti.
Bugüne kadar 2.071 öğrenci lisans ve lisansüstü programını tamamladı. Bunlardan 217’si şimdilerde Harvard, MIT, Brown ve benzeri, ünlü Amerikan üniversitelerinin lisansüstü programlarına devam ediyor.
Bunların tamamı üniversiteler tarafından burslu öğrenci olarak kabul edilmiş. Açık anlatımıyla yılda 25-35 bin dolarlık üniversite öğretim ücretini ödemiyorlar. Ayda 1.700-2.000 dolar karşılıksız burs alıyorlar.
Öğrencilerimiz başarılı
ABD üniversitelerinde 570 bin yabancı öğrenci okuyor. Türk öğrencilerinin sayısı (resmi kayıtlara göre) 13 bin dolayında. ABD üniversitelerine en fazla öğrenci
Sakıp Sabancı sahip olduğu hisse senetlerinin önemli bölümünü, etkinliklerin artırılması için Sabancı Üniversitesi’ne bağışlamıştı. Bağış şartlarından biri de her yıl Türk ekonomisinin güncel sorunlarıyla ilgili uluslararası bilimsel bir yarışma düzenlenmesi ve dünya politikalarında etkili kişilere, Türkiye ile ilgili konuşmalar yaptırılmasıydı.
Sakıp Sabancı’nın ölümünden sonra, Sabancı Üniversitesi, etkinliklere uluslararası boyut kazandırmak için bazılarının yurtdışında gerçekleştirilmesini kararlaştırdı.
Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı ile Rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu, Washington’daki Brookings Enstitüsü ile bir işbirliği anlaşması imzaladı.
Brookings Enstitüsü, 1916’da, kamu politikaları üzerinde araştırma yapmak amacıyla kurulan ilk araştırma enstitüsü olan “Institute for Government Research”ın (IGR) devamıdır. Enstitünün kurucularından ve destekçilerinden Robert Somers Brooking (1850-1932) enstitüyü yaşatmak için
7 Mayıs Çarşamba akşamı Washington’da ilginç bir tartışma ortamında bulunma şansımız oldu.
Dün gerçekleştirilen yıllık Sabancı Konferansları’nın 4’üncüsü nedeniyle Washington’da bulunan Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Aykaç, öğretim üyeleri ile Türkiye’den gelen misafirler için düzenlenen bir akşam yemeğinde, ABD’nin bir numaralı gündem konusu başkanlık seçimleri ağırlıklı olmak üzere, ABD iç ve dış siyasetindeki gelişmeler tartışıldı.
ABD’deki seçimin olası sonuçlarının ABD dış politikasını ve Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyebileceği konuşuldu.
Yemek sonu düzenlenen paneli, Brookings Enstitüsü’nün ABD-Avrupa Merkezi Direktörü Daniel Benjamin yönetti. Brooking Enstitüsü’nün ABD dış politikası uzmanlarından Philip Gordon başkanlık seçimlerinin dış politika üzerindeki etkilerini yorumladı.
William Galtson, Demokrat kanatta başkan adayları
Bu yıl Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne hava normallerine göre yüzde 70 oranında daha az yağmur yağdı. Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Gaziantep ve Kahramanmaraş illerinde kuraklık var.
Kuraklık nedeniyle tüm tarım ürünlerinde üretim rakamları gerileyecek, bundan üretici çok zarar görecek ama, bu bölgenin klasik ürünü kırmızı mercimekteki üretim gerilemesi de tüketiciyi üzecek.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Gökhan Günaydın, Güneydoğu Anadolu’daki kuraklık sonucu kırmızı mercimek üretiminin 483 bin tondan 271 bin tona gerileyeceğini söylüyor.
Kırmızı mercimek üretimi Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde özellikle Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Gaziantep, Adıyaman ve Şırnak’ta yapılıyor.
Sorun, üretimdeki yetersizlik
Şanlıurfa’da normal iklim koşullarında yılda 205 bin ton mercimek üretilirken, bu yıl 100 bin ton üretim beklentisi var. Kuraklık nedeniyle Diyarbakır’da üretimin 150 bin tondan 75 bin tona, Mardin’de 92 bin tondan 80 bin tona,