Enflasyon önemli ama, pahalılık daha önemli

4 Temmuz 2006

(1) Ayşe Hanım Teyzem için önemli olan aylık fiyat endeksi değil, çarşı pazardaki fiyatlardır. Bir aylık endeks Ayşe Hanım Teyzem için olsa olsa fiyat artışı tehlikesini gösterir. (2) Ayşe Teyzem için önemli olan pahalılıktır. Geliri artmazken fiyatların artmasıdır. (3) Ayşe Teyzemin endişesi, tasarrufunun fiyatlardaki artış karşısında erimesidir.İktisatçılar genellikle enflasyondan söz eder. Enflasyon konusu tartışılırken de enflasyon, pahalılık, fiyat artışı, fakirlik kavramları birbirlerine karışır. Gerçekte enflasyon, pahalılık, fiyat artışları, fakirlik farklı şeylerdir. Enflasyon, parasal artışın, mal ve hizmet arzındaki büyümeden daha hızlı artmasıdır. (Kaba anlatımla: 2 ekmek üretiliyor. Buna karşılık piyasada 2 birim para var. Her bir ekmek 1 birim paraya satılır. 2 ekmek üretilirken, piyasada 3 para birimi varsa, her bir ekmek 1.5 para birimiyle alıcı bulur. İşte bu kabaca enflasyondur. Tersi bir durum ortaya çıkarsa, piyasada 2 birim para var iken, ekmek üretimi 2'den 4'e çıkmış olsa, bu defa ekmek üretenler ya her bir ekmeğini 1/2 para birimine satmaya razı olur. Ya da satamaz.) Haziranda Tüketici Fiyatları Endeksi'nin yüzde 0.34 oranında, Üretici Fiyatları

Yazının Devamı

Ucuz döviz ile üretim olmaz

3 Temmuz 2006

Yüksek faiz ile borçlanarak piyasada dövizi bollandırmanın ve bu sayede ucuz döviz satmanın "sonu felakettir".Ucuz döviz istiyorsanız, üretimi artıracaksınız. Borçlanarak "sanal döviz bolluğu" yaratanlar, döviz fiyatını "destekleme satışlarıyla" sanal olarak düşürenler bu ülkeye kötülük yapıyor.Ucuz döviz üretimi engelliyor. Üretim yapamayan ülke, insanlarına iş yaratamaz. Aş yaratamaz.Ekonomi denilen oyunun nihai hedefi, halkın refahıdır. Üretim olmadan refah olmaz. Üretim gelir demektir. Gelir zenginlik demektir. Döviz ucuzlayınca ekonomi düzelmez. Tersine batar. Geçen hafta sonu doların 1.70 YTL'lerden 1.58 YTL'ye çekilmesi (işlerin düzelmekte olduğu şeklinde yorumlanıyor ise de) ekonominin geleceği bakımından bir iyilik işareti değildir. Sayın halkım sizi uyutuyorlar. Siz de uyumaktan hoşlanıyorsunuz. Siz "Aslansın, kaplansın... Senden büyük, senden güçlü yok... Türkiye kalkınıyor. İşler çok iyi... Dünya bize hayran. Bizi kıskanıyorlar" masallarına inanmayınız.Rakamlara bakınız. Türkiye, Avrupa'daki 27 ülkenin en fakiri... (Eskiden ikinci sıradaki fakiri idi. Şimdi birinci sıraya tırmandı).Neden en fakiri? Çünkü kişi başı üretimi ve dolayısıyla geliri en düşük

Yazının Devamı

Yalan dünya Her şey bomboş

2 Temmuz 2006

Ben bir aydır ekonomide neler oluyor, neler olacak diyerek her gün kafa patlatmaktan, konuşmaktan, yazmaktan bıktım. Usandım. Yeni yayımlanan "Yeşilçam Şarkıları" CD'lerini aldığımdan bu yana tekrar tekrar şarkıları çalıyorum, dinliyorum. Pek hoşuma gidiyor.Albümleri yayımlayan Kalan Müzik 1991 yılında Hasan Saltık tarafından kuruldu. Hasan Saltık, bu toprakların az bilinen müzik türlerini toplayarak müzik piyasasında bu birikime pazar yaratmaya çalışıyor. Ülkede olan bitenden bunaldıysanız, her gün ekonomide neler olup bittiğini izlemekten yorulduysanız, D&R mağazalarından birine uğrayınız. Nilüfer Saltık'ın yayına hazırladığı ve Kalan Müzik tarafından yayımlanan "Yeşilçam Şarkıları"nın CD'lerinden veya kasetlerinden alınız. Birinci albümün adı "Aşkın Kanunu". İkinci albümün adı "Artık Sevmeyeceğim". Yeşilçam Şarkıları'nı yayına hazırlayan eşi Nilüfer Saltık diyor ki: "Bizim eski Türk filmlerinin bir özelliği vardır. Söz ile söylenecek şeyin kalmadığı anda, insanlar kendilerini şarkı ile ifade eder. Üç kuşaktır bu şarkılar kulaklarımızda, dillerimizde. Annem bu şarkıları biliyor, ben biliyorum. Kızım biliyor. Eski Türk filmleri zengin bir kaynak."Behiye Aksoy'un Murat Soydan ile

Yazının Devamı

Milli gelir artışı 'moral yükseltecek'

1 Temmuz 2006

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) üçer aylık dönemlerde milli gelirdeki değişim oranını (sabit fiyatlarla ölçerek) açıklar. 2005 yılında (geçen yıl) üçer aylık dönemlerde sırasıyla milli gelir yüzde 7.5, yüzde 4.7, yüzde 8.0, yüzde 10.4 oranlarında büyümüştü. Yıllık ortalama artış (büyüme) yüzde 7.6 olarak hesaplanmıştı.Geçen yılın ilk üç aylık dönemindeki büyümenin yüzde 7.5 olmasına karşılık, bu yılın aynı döneminde büyümenin yüzde 6.3 olarak tahmin edilmesi, ekonomideki yavaşlamayı gösteriyor. Ama gene de ilk üç aydaki büyüme, küçümsenemeyecek bir gelişmedir.Ekonomide değişik alanlardaki gelişmeler, toplam gelir artışını (büyümeyi) farklı biçimde etkiliyor. Çünkü her sektörün ekonomideki ağırlığı farklı. 2006 yılının ilk 3 aylık döneminde ekonomimizin yüzde 6.3 oranında büyüdüğü açıkladı. Milli gelir, bir ülkede belli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değer toplamıdır. Örneğin inşaat sektörünün ekonomideki ağırlığı yüzde 4.5 oranda olduğu için inşaat sektörü, yılın ilk üç ayında yüzde 25.1 büyümesine rağmen, gayri safi yurt içi hasıladaki (GSYİH) yüzde 6.4 oranındaki artışa sadece 1.1 puan katkı yapabiliyor.Buna karşılık aynı dönemde yüzde 4.5 oranında

Yazının Devamı

Faiz artırımında bekleyiş farkı

30 Haziran 2006

ABD'de faiz artıranlar "enflasyonu" dizginlemek için artırıyor. Bizde faizi artıranlar "dövizi ucuzlatmak" için artırıyor. ABD'de faiz artırılınca enflasyon (talep enflasyonu) düşüyor. Bizde faiz artırılınca enflasyon (maliyet enflasyonu) tırmanışa geçiyor.ABD ekonomisi, ABD tüketicisi faiz oranlarına karşı çok duyarlı. Faiz oranlarında 0.25 puanlık bir değişim işadamlarının, yatırımcıların, halkın davranışlarının değişmesine neden olabiliyor.Faiz oranı ucuzlamaya başlayınca ABD halkı krediyle harcamaları artırıyor. Önce konut, sonra otomotiv daha sonra dayanıklı tüketim mallarındaki taksitli satışlar artıyor. Kredi kartına dayalı harcamalar artıyor. İşadamları, talepteki büyümeyi karşılamak için yatırımı ve üretimi artırıyor. Dün bu yazıyı yazdığım saatlerde ABD'de faizlerin artırılması beklentisi vardı. Siz bu yazıyı okurken faizlerin artırılıp artırılmadığı belli olacak. Ekonomi çok ısınınca, dış ticaret açığı büyümeye başlayınca, fiyatlar yukarıya doğru çıkma eğilimine girince bu defa faiz artırımına gidiliyor. Faizlerdeki ufak bir artış, talebi kısıyor. Ekonomiyi soğutuyor. Tasarrufları artırıyor.Bizde Merkez Bankası'nın tek hedefi enflasyonu aşağıya çekmek için döviz arzını

Yazının Devamı

Çabalar 'dış borçlanma'yı sürdürmek için

29 Haziran 2006

Dövizin bolluğunun kaynağı "üretim"dir. Dünya pazarında talebi olan mal ve hizmet üretebilen ülkenin "dövizi" bol olur.Biz Türkler Orta Asya'dan bu topraklara göçen "cengâver bir millet" olarak üretimden bir türlü hoşlanamadık. Atalarımız "futuhat" yoluyla, "haraç" (kibar adıyla "ganimet") toplayarak açığımızı kapattı.Haraç/ganimet toplama gücümüz kalmadığı için 150 yıldır "borçlanarak" yaşıyoruz. Başkaları üretiyor, üretim gelirinin bir bölümüyle refahlarını artırıyor, bir bölümünü tasarruf ediyor. Biz o üretim artıklarını, faiz karşılığı ülkeye çekerek üretmeden yaşamımızı sürdürmeye çabalıyoruz.İşte onun için eller giderken Ay'a, Türkiye hâlâ yaya... Büyük Türk Büyükleri, Türkiye'nin çok iyi durumda olduğunu söylüyorsa da, biz hâlâ Avrupa'nın sondan ikinci en fakir ülkesiyiz. Dört yılda bir kriz tokadı yemekten serseme dönmüş durumdayız. Döviz fiyatındaki yükselmenin durması, bundan sonra döviz fiyatının yükselmemesi, "dövizin bol olmasına" bağlıdır. Dikkat buyurunuz, uygulanan IMF destekli istikrar (!) programı, içeride üretim artışına dayalı bir döviz bolluğunu hedef almamıştı. Hedef, dışarıdan yabancı sermaye ve sıcak para girişine dayalı döviz bolluğuydu.Biz üretime dayalı

Yazının Devamı

Döviz riski sanayiciyi zorlayacak

28 Haziran 2006

Dövizle borçlananlardan, 100 dolar borcu olanlar, bundan bir ay önce bu borç karşılığı 1.30 YTL ödeyeceklerini sanıyordu. Şimdi 1.70 YTL ödeme durumundalar. Dolar olarak borç aynı borç. Ama karşılığı YTL bir ayda yüzde 30 arttı.Dolarla kazanan ve borcunu dolar olarak ödeyecek olan için değişen bir şey yok ama, Türk parasıyla kazanan ve borcu için YTL ile dolar satın alacak olanlar kötü durumda.En büyük döviz borçlumuz devlet. Devletten sonra büyük döviz borçlularımız bankalar ve de özel sektör kuruluşlarımız. Şirketlerimiz. Döviz fiyatında (kısa sürede) hızlı hızlı yükselme, en çok döviz borcu olanları üzer. Borcu büyük olanın borcunun Türk parası karşılığı (kısa sürede) hızlı bir şekilde büyür. Döviz fiyatının üç yıl kıpırdamaması nedeniyle bankalarımız, özel sektör, halkımız Türk parasıyla borçlanmayı bıraktı. Dövizle borçlandı. Dövizle borçlanmanın kolaylığı ve döviz faizinin ucuzluğu karşısında bankalarımız, şirketlerimiz cömertçe döviz kredisi kullandı. Bankalarımız, dışarıdan kısa vadeyle buldukları döviz kredilerini, içeride uzun vadeyle dağıtmanın riskini üstlendi.170 milyar dolar olan dış borcumuzun 83 milyar doları kamunun, 87 milyar doları bankalarımızın ve özel

Yazının Devamı

Merkez Bankası'ndaki hazır döviz çabuk erir

27 Haziran 2006

Dün MBı ihaleyle 500 milyon dolar sattı. Dolar 1.70 YTL'den 1.66 YTL'ye geriledi. Ama bir süre sonra 1.69 YTL'ye tırmanınca MB 800 milyon dolar daha sattı. Dolar 1.65 YTL'ye düşer gibi olduktan sonra saat 17.30'larda 1.67'ye yükseldi. Bir günde 1 milyar 300 milyon dolar satmış oldu.Satsın, satsın, satsın... diyenler... "Korkmasın... daha çok... daha çok satsın" diyor. İyi de bu sıcağa kar mı dayanır? Sıcak önce "dışarıdan" geliyordu. Şimdi "içerisi" ısındı.İçerisi nasıl ısındı? Sıcak paranın rüzgârı Türk banka sisteminin ve özel sektörün başını döndürmüştü. Bankalar ve özel sektör kuruluşları ucuz dövizin sarhoşluğuyla bol bol borçlandı. Merkez Bankası'nın (MB) döviz varlığı 16 Haziran'da 59 milyar dolardı. Bu 59 milyar doların 37.3 milyar dolarını Merkez Bankası'nın döviz yükümlülüğü (açık anlatımıyla, kendine ait olmayan) dövizler oluşturuyordu. Satsın, satsın, satsın... Çığlıklarıyla Merkez Bankası'na sattırılan dövizler işte bu dövizlerdir. 2005 yılı sonunda Türkiye'nin dış borcu 170 milyar dolar. Bunun 87 milyar doları (yüzde 51.3'ü) özel sektör borcu. Özel sektör borcunun 35.5 milyar doları kısa vadeli döviz borcu.MB'nin araştırmasına göre özel sektör firmalarının

Yazının Devamı