Reyhanlının derdi pamuk - soğan fiyatı, göç ve işsizlik

26 Mart 2005

Reyhanlı Kaymakamı Mülkiyeli (1991) Ünal Çakıcı ve Belediye Başkanı (AKP) Hüseyin Şanverdi ile Yenişehir Gölü üzerindeki gazinoda çay içiyoruz. Oturduğumuz yerin on metre ötesinde Suriye hududunun dikenli telleri geçiyor.Fatih Aslan bizi aracıyla Reyhanlıya getirirken Amik Ovasından geçirdi. Yol boyu yeşeren buğday tarlalarını, dikim için hazırlanan pamuk tarlalarını, soğuktan korunması için üzerleri naylonla örtülen sebze bahçelerini gördük.Reyhanlının şehir nüfusu 65 bin, 31 köyünde ise 20 bin kişi yaşıyor. Reyhanlı, köylerinden göç alıyor. Köylü para kazanamadığından Reyhanlıya göç ediyor. Şehirde işsizlik en önemli sorun. Şehirde iş bulmaktan umudunu kesenler Cilvegözü sınır kapısından Arap ülkelerine iş aramaya gidiyor. Reyhanlıdayım. Reyhanlının Cilvegözü sınır kapısından Suriyeye günde 150si TIR, 500 araç ve bin yolcu geçiş yapıyor. Suriyenin gümrük kapısı pırıl pırıl. Bizimkisi "dökülüyor"... Reyhanlılar bir an önce kapının yenilenmesini ve de kapı yakınında sınır ticaret merkezinin kurulmasını bekliyor. Geçen yıl kilosu 800 bin TLye satılan kütlü pamuğun fiyatı bu yıl 550 bin TLye düşünce köylünün beli kırılmış. Reyhanlının önemli bir ürünü de soğan. Köylü 100 bin - 150

Yazının Devamı

Devlet 68 katrilyon TLyi alacaklılara bağışlıyor (...faturayı halk ödeyecek!)

25 Mart 2005

Hani, belediyelerin kaldırım yapmak, müteahhit zengin etmek için harcadıkları paralardan oluşan borçlar var ya... Bundan sonra belediyelerimiz de bu borçları ödemeyecek. Hani politikacıların oy almak için köylüye dağıttıkları paralar nedeniyle Tarım Satış Kooperatiflerinden, Toprak Mahsulleri Ofisinden ve Şeker Fabrikalarından alacakları var ya... Devlet bu alacakları da istemeyecek... Hazineye borçlular borçlarından kurtulacak. Faturayı Ali Rıza Bey amcam, sigara tüttürürken, bir kadeh rakı içerken, ÖTV olarak ödeyecek.Hükümetimiz, bugüne kadar yapılan en büyük iç borç silme operasyonuna, yaklaşık 68 katrilyon TL alacağından vazgeçme operasyonuna hazırlanıyor.Ankaranın bir adeti vardır. Hükümetler, "fazla ortalığa dökülmesini istemedikleri icraat için" torba kanun çıkarır. Torba kanun demek, hükümetlere sessiz sedasız "pislik temizleme" (veya pislik temizlerken ortalığı daha fazla fazla pisletme) gücü veren kanun demektir. Hani, bankaların batırdığı 41 milyar dolar olduğu söylenen para var ya... Devlet o paraları "helal ediyor"... Artık peşine düşmeyecek. Zararı üstleniyor. Zararı devlet üstlenecek. Faturayı Ayşe Hanım Teyzem, maydanoz, zeytin, peynir alırken KDV olarak ödeyecek.

Yazının Devamı

Şimdiki çocuklar hem harika hem sabırsız

24 Mart 2005

Bir bisküvi tesisinde işe başlayarak altmış yılda bugünkü dev "Ülker Grubu"nu ortaya çıkaran Sabri Ülkerin torunlarından ikisi dedelerinin elini öpmüşler. "Dede, biz okuduk. Yetiştik. En aşağıdan başlayarak kurulu sistem içinde zaman geçirmeyi istemiyoruz. Bize birkaç şirketin sorumluluğunu ve de kendimizi gösterme fırsatını veriniz" demişler.Dede Sabri Ülker de gençlerin isteğini kabul etmiş. Ülker Grubu çatısı altındaki 3 şirketin hisse çoğunluğunu ve de yönetim sorumluluğunu iki torununa devretmiş. (1) "Golf" dondurmalarını üreten "Natura Gıda", (2) "Exper" bilgisayarlarını üreten "Data Teknik" ve de (3) Elektronik alet, bilgisayar ticari yapan "Hızlı Sistem" şirketlerinin çoğunluk hisseleri (aile içi hisse senedi değişimiyle) iki genç toruna verilmiş. Ama bu üç şirket gene Ülker Grubunun şemsiyesi altında. Bu şirketlerde şemsiye kuruluş (Aile Holding) Yıldız Holding pay sahibi. Vehbi Koç, "Şimdiki çocuklar hem harika, hem de sabırsız. Çok iyi okuyorlar, yetişiyorlar ama, sabırları yok. Bizim yetmiş yılda geldiğimiz noktaya yedi günde gelmeyi istiyorlar" derdi. Ülker Grubunun kurucusu Sabri Ülkerin bir kızı, bir oğlu var. Oğlu Murat Ülker, grubun icra kurulu başkanı. Kızı Ahsen

Yazının Devamı

500 üniversite sıralamasına Türkiye giremiyor

23 Mart 2005

İstanbul Üniversitesi 550 yıllık bir eğitim kurumu. Ankara Üniversitesi 80 yıllık bir üniversite. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi gibi yabancı dil ağırlıklı eğitim yapan üniversitelerimiz var. Devlet üniversitelerinin sayısı 53e, vakıf üniversitelerininki 23e ulaştı. Bunların hiçbiri 500 üniversite listesine giremiyorsa, üniversitelerimizin eğitim ve öğretim durumu iyi değil demektir. Bu durumdaki üniversitelerimizde yetişen gençlerimiz de dünyanın başka üniversitelerindeki gençlerle aynı çizgide değil demektir.Çinin Shanghai Jio Tong Üniversitesi her yıl 21 farklı kıstası kullanarak dünyanın 500 üniversitesinin sıralamasını yapıyor. Bu listeye 2002de İstanbul Üniversitesi girebilmişti. 2003 ve 2004 yılında hiçbir üniversitemiz giremedi. (http://ed. sjtu. edi.cn/rank/2004/top500.xls) İngilizlerin ünlü ve saygın The Times gazetesi geçenlerde daha farklı kıstaslarla belirlenen dünyanın 500 üniversitesi sıralamasını yayımladı. Bu listede de tek bir üniversitemiz yok. (The Times, World University Ranking. Nov. 5, 2004) Enflasyon iner. Döviz bulunur. Kıbrıs sorunu çözülür, IMF ile anlaşmaya varılır. Bunlar konjonktürel sorunlardır. Ama dünyanın 500 üniversitesi

Yazının Devamı

Mankenlerin masraflarının yarısı devletten

22 Mart 2005

Yurtdışında defileler oluyor. Mankenlerimiz yurtdışına götürülüyor. Ben de, "Bunların masrafları nereden çıkıyor, mankenlere kim para ödüyor?" diye meraklanıyordum. Geçen aralık ayında giyimcilerimiz ve modacılarımız "Moskova çıkarması"na çok sayıda mankeni götürmüş, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, "Ruslara 1.5 milyon dolar harcadık. İlk vuruşu burada yaptık." (Milliyet, 19.12.2004, Ekonomi) şeklinde bir açıklama yapmıştı. Devletten parasal yardım alamadığı için Paristeki, "Moda Haftası"na katılamayan Dilek Hanif Hanım isyan etmiş. "Moda dünyasında fon kavgası" başlığını taşıyan Nurbanu Güneyin haberine göre Dilek Hanif Hanım, "120 bin euro lazımdı" demiş. Turquality Projesinden herkese yardım yapıldığını, kendisinin desteklenmediğini söyleyen Dilek Hanif Hanım, "Dicle Kayek ve Atıl Kutoğlu gibi isimler destek aldı. Üstelik tamamı hazır giyim sektöründe faaliyet gösteriyor. Bense devlete hautecoutureün ne anlama geldiğini anlatamadım" diye konuşmuş. Dilek Hanif Hanımın sözünü ettiği "Turquality Projesi"nin ne olduğunu araştırdım. Mankenlerimize ödenen paranın kaynağını öğrendim. Bilmeyenlere, duymayanlara arz edeyim.Belli standartları yakalamış, dünya markası olma yolundaki Türk

Yazının Devamı

"Sıcak para" 37 milyar dolar

21 Mart 2005

Yabancı sermaye bir ülkeye (1) Sabit sermaye yatırımı (fabrika) yapmak için gelir. Bu amaçla gelen para bir yere bağlandığı için kolay kolay dışarıya çıkamaz. (2) Kredi olarak, mevduat olarak, hisse senedi satın almak için veya bono ve tahvil almak için gelir. Bu tür yabancı sermaye kalıcı değildir. Her zaman geri gidebilir.Biz sabit sermaye yatırımı (fabrika) yapmak için yabancı sermayenin gelmesini bekliyoruz. Ama bu tür yabancı sermaye gelmiyor.Bize yabancı sermaye kısa vadeli döviz kredisi olarak, döviz mevduatı olarak, tahvil - bono - hisse senedi satın almak için geliyor. Şu günlerde "sıcak para"nın ülkeden kaçmasından korkuluyor ya? Nedir bu "sıcak para" denilen para? Ülkeye ne kadar "sıcak para" girdi ki, kaçmasından korkuluyor? Kaçarsa ne olur? İşte bu tür, her an çıkabilecek şekilde gelen paraya biz "sıcak para" diyoruz. Bu tür döviz girişleri döviz fiyatını ucuzlatıyor. İthalatı artırıyor. Kısaca ekonomiyi canlandırıyor. Isıtıyor. Onun için bu tür yabancı sermaye "sıcak para" diye adlandırılıyor. Sıcak para olarak giren döviz yurtdışına çıkınca da ekonomiyi soğutuyor. Ekonominin soğuması piyasayı altüst ediyor... İşte bu nedenle "sıcak para" girişleri "Ya kaçarsa?"

Yazının Devamı

Egede ayak basılmamış antik kentler var

20 Mart 2005

Aydın-Muğla yolundan 26 km içeriye girdik. Karpuzlu ilçesine ulaştık. Maden ocağı için yapılan yoldan dağa tırmandık... Her yer kaya... Ama kayaların arasında Manisa laleleri (anemonlar) açmış. Kayalık arazi zeytin ağaçları ile kaplı. Bu yıl zeytinler geç olgunlaşmış. Köylüler zeytin topluyor. Dağın tepesine çıkınca şaşırdık. Altı kuleli akropolis duvarlarının çevirdiği bir antik kent. İnsan ayağı değmediğinden 2 bin 300 yıldır ayakta kalmış. Büyük Menderes ile Dalaman Çayı arasındaki topraklar Karya Bölgesi. Bu kent ise Alinda antik kenti. Akropolisin hemen eteğinde Alinda tiyatrosu. 34 sıralı. Her sıra 300 kişi için yapılmış. Demek ki, bu tiyatroda 10 bin kişi temsil izlermiş. Demek ki, burada 40 - 45 bin kişi yaşarmış. Tiyatronun içi zeytin ağaçları ile kaplanmış. Burası "içinde zeytin tarlası bulunan dünyanın tek antik tiyatrosu" olmalı. Her şey ilk günkü gibi duruyor. Çünkü insanlar buralara tırmanmaya üşenmiş. Taşları taşıyamamış. Kenti yıkarak yağma edememiş. Alinda, Egedeki antik kentlerin sadece biri. Geçen hafta pazar sabah 08.00de İzmirden çıktık. Akşam 20.00de döndük. 12 saatte 5 antik kentten, İonyanın merkezi Efesten, dünyada ilk bilimsel çalışmaların yapıldığı

Yazının Devamı

Uzay neşteri (cyberknife) Türkiyede

19 Mart 2005

Özellikle beyin tümörlerinde, tedavi imkanı bulunmayan beyin sapı ve omurilik tümörlerinde, felç olasılığını en aza indiren, ameliyat şansını kaybetmiş hastaların da tedavisine destek veren bir aletmiş.Bu konular hassas konular. Ben hekim değilim. Verilen bilgileri ve okuduklarımı aktarıyorum. Bu arada uyarayım. "Uzay neşteri" önemli bir alet. Tedavi ediyor ama "mucize" yaratmıyor. İçi dolu organlarda etkili olabiliyor. Örneğin prostatta etkili ama bağırsakta etkisi yok.Uzay neşterinin bulunduğu salona girdim. Alet, uzay aracı gibi. Yatağa yatınca, robotlar hastalıklı noktaya kilitleniyor. Hasta ve organları hareket etse de robotlar hedef alınan noktadan sapmadan ışınlama yapıyor. Tedavi sırasında gerçek zamanlı görüntüyle ışınlama izleniyor. Uzay neşteri (cyberknife) denilen aletten dünyada sadece 70 hastanede varmış. Bir alet 5 milyon dolarmış. Bu aletten birini de Türkiyeye getirmişler. Görmeye gittim. "Uzay neşteri" kanser hastalarında tümörleri ve hastalıklı alanları hedefleyerek yüksek radyasyonla temizliyormuş. Tümör çevresindeki normal dokuların radyasyonla karşılaşmasını en aza indiren radyo cerrahinin en gelişmiş aletiymiş. Uzay neşterini bir ay önce açılan Anadolu

Yazının Devamı