Antakyada "çan, ezan, hazan"

3 Nisan 2005

Antakyanın her yanı tarih. Antakya Müzesi, dünyanın en büyük mozaik müzesi. Mozaiklerin özelliği günlük hayatı, çevreyi, yaşamı yansıtması. Roma çağında Antakyadaki mozaik okulu öğrencileri tüm şehri mozaikle donatmış...Müzedeki mozaikler ve höyüklerden çıkan eserler insanı büyülüyor.Müze Müdürü Faruk Kılınç, çevrede 326 höyük olduğunu, bunların sadece 5inde kazı yapılabildiğini söylüyor. Antakyada, İsanın 12 havarisinden Sen Piyerin MS 29 - 40 yıllarında yandaşlarıyla yaşadığı ve kiliseye dönüştürülen mağarayı gezdik. Mağarada sunağın hemen dibinden kaynadığı söylenen şifalı su ile parmaklarımı ıslattım. Yaygın inanç doğrultusunda şifalı suyu, vücudumun iyileşmesini istediğim yerlerine sürdüm... Bu kilise, Hıristiyanların kutsal kiliselerinin en önemlilerinden biriymiş. Rehberimiz Zübeyir Yılmaz, bizi Antakya Hıristiyan Ortodoks Kilisesine götürdü. Cemaat Vakfı Başkanı Josef Naseh ile görüştük. Peder Dimitri Doğum ile tanıştık. Arapça ibadet yapılan kilisenin Antakyada 7 bin, Mersinde 2 bin cemaati var.Daha sonra Antakya Katolik Kilisesini ziyaret ettik. Eski bir Antakya evinin restorasyonu ile oluşturulan kilisenin pederi Dominik Bertiğli ve genç rahibe Maria Zambon ile sohbet

Yazının Devamı

Ayşe Hanım Teyze için önemli olan büyümeden aldığı pay

2 Nisan 2005

Büyüme demek, üretimin artması, buna bağlı olarak da insanların gelirinin artmasıdır. Büyüme arttıkça insanların da geliri artar. Ancak büyümenin nimeti ülkede yaşayanlar arasında eşit dağılmaz. Bu nedenle bazı kimseler büyümenin mutluluğunu yaşar, bazıları farkına varamaz, durumu iyileşecek yerde kötüye gider. Ayşe Hanım Teyzem aradı. "Büyümede rekor kırmışız. Bu nasıl bir rekor, anlat bakayım" dedi. Ben de cevapladım. Büyümenin ölçüsü ülkenin milli gelirindeki artış oranıdır. Milli gelir, bir yılda üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeridir. Hesaplanırken "kayıtlı/kayıtsız" sorunu yaşanmaz. Çünkü parasal açıdan değil, üretim açısından ölçülür. Sonra, üretimin parasal karşılığı bulunur. Sonra nerelere harcandığına bakılarak da rakamlar doğrulanır. Büyümenin ölçüsü nedir? GSYİH, ülke içinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeridir. Ama bu ülke dışında yaşayan Türkler de (örneğin müteahhitlerimiz, TIR taşımacılarımız) katma değer yaratıyor. Para kazanıyor, ülkeye getiriyor. Buna karşılık Türkiyedeki yabancılar da burada katma değer yaratarak, dışarı çıkarıyor. İşte bu giren ile çıkan arasındaki fark GSYİHye eklenir veya çıkarılır. Böylece ülkenin yurtiçi ve dışında

Yazının Devamı

Türkiye % 9.9, nüfus % 1.4, kişi başı gelir % 22.4 büyüdü

1 Nisan 2005

Devlet İstatistik Enstitüsü, 2003 yılında 3.412 dolar olan kişi başı milli gelirin 2004 yılında yüzde 22.7 oranında büyüdüğünü ve 4.172 dolara ulaştığını açıkladı.Ülkemizin milli geliri yüzde 9.9 oranında büyür ve bu büyümeyi paylaşan insanların sayısı (nüfus) aynı yıl yüzde 1.4 oranında artarken, normal olarak kişi başı milli gelirdeki artış rakamının yüzde 8.5in altında olması gerekir. Ama 2004 yılında Türk lirası kıymetlendiği, döviz fiyatı gerilediği için kişi başı gelirin üretimdeki ve gelirdeki artış oranının nerede ise 3 katı üzerine çıktığı görüldü. 2004 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH - Bir yılda bu ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeri) yüzde 8.9 arttı. Buna dış alemden gelen ve dış aleme giden gelirin netinin eklenmesiyle ortaya çıkan Gayri Safi Milli Hasılamızın (GSMH - Bu ülke ekonomisinin iç ve dış alemde yarattığı toplam gelirin) ise, yüzde 9.9 oranında arttığı görüldü. Biz 1966 yılından bu yana GSMHde yüzde 9.9 oranında büyüme gerçekleştirememiştik. Biz 1999 yılından bu yana GSYİHde yüzde 8.9 oranında büyüme gerçekleştirememiştik. 2004 yılındaki büyüme, sanayi kesimindeki yüzde 9.2, ticaret kesimindeki yüzde 12.8, ulaştırma kesimindeki yüzde

Yazının Devamı

Parası olanlar devlete faizle borç vermeye alıştı

31 Mart 2005

Parası olanlar neden tasarruflarının giderek daha büyük bölümünü devlete borç olarak veriyor? Çünkü devlet, parası olanlara yüksek faiz veriyor. Çünkü parası olanlar devletten sağladıkları net getiriyi başka yatırım alanlarından elde edemiyor.Orta ve büyük tasarrufu olanlar banka mevduatının getirisinden daha yüksek getiri arayışına girer... Riski göze alanlar hisse senedi satın alır. Günümüzde riski sevmeyenlerin yeni yatırım alanı Hazine bonosu veya devlet tahvili oldu.Belli büyüklüğün üzerinde parası olanlar doğrudan Hazine bonosu tahvil ve eurobond satın alıyor. Veya dolaylı olarak yatırım fonlarına katılarak bonoya, tahvile para bağlıyor. Parası olanlar devlete borç vermekten pek hoşlanır oldu. Toplam tasarrufların dörtte biri (yaklaşık 75 milyar YTL) parası olanlar tarafından doğrudan Hazine bonosuna, tahvile ve eurobonda bağlanmış. Yurtiçi yerleşiklerin (Türkiyede yaşayanların) toplam tasarrufları 302 milyar YTL dolayında. Toplam tasarrufların (yüzde 60a yakın bölümü) 174 milyar YTLsi bankalarda mevduat hesaplarında duruyor. Bankalardaki 174 milyar YTL mevduatın 103 milyar YTLlik bölümü YTL mevduatı, 71 YTLlik bölümü döviz mevduatı. Bankalardaki repo hesaplarında kala kala

Yazının Devamı

Sanayi daha az elektrik kullanıyor sokaklar kararıyor

30 Mart 2005

Noldu da böyle oldu? Elektrik mi yok da tüketim azaldı? Hayır, elektrik üretiminde 2004 yılında yüzde 6.6 artış var... Elektrik üretimi yüzde 6.6 oranında arttı ama toplam tüketim artışı yüzde 1.1 oranında gerçekleşti.Sayın okuyucularım, 2004 yılına ait büyüme rakamları da devletin rakamı, elektrik tüketim rakamları da devletin rakamı. Ya biri yanlış, ya öteki... Ya büyümedik? Ya elektrik kullanımı bu kadar gerilemedi...Elektrik enerjisi tüketimiyle büyüme arasında doğrudan ilişki vardır. Türkiye ekonomisi yüzde 5 büyürse, elektrik tüketimi yüzde 7-8 oranında artar.Tarımsal sulamada kullanılan elektrik rakamındaki gerileme doğrudur. Çiftçi elektrik pahalı olduğu için motor çalıştıramıyor. Sulama yapamıyor. Tarımda üretim düşüyor.Ama sanayide 2004 yılında yüzde 9.4 oranında üretim artışı var. Sanayi elektrik kullanmadan üretim yapamaz. Kullandığı elektrik yüzde 3.4 oranında azalırken acaba sanayi, üretimini nasıl yüzde 9.4 oranında artırabildi? Makineler elektrik kullanmadan mı çalıştı? Yoksa sanayi üretimi denilen üretim el emeği üretimi mi?Bu çarpık tabloyu TEKin eski genel müdürlerinden elektrik yüksek mühendisi Behçet Yücel Beye sordum, "Olamaz böyle bir şey" diyerek tepki

Yazının Devamı

Rodney Amca öldü

28 Mart 2005

Rodney B. Wagneri anlatmadan, Türkiyenin dış ilişkilerinde, sahip oldukları unvan ötesinde Türkiyeye sempati duyan ve dış ilişkilerinin gelişmesine yardım eden bazı isimleri hatırlatmak istiyorum. Son elli yılda böyle çok sayıda yabancının "yardımını gördük." Türkiyenin AETye girmesini sağlamak için Emile Noel ve Gionni Papa büyük çaba sarf etti. Türk ekonomisi 1960lı yıllarda Avrupa Yardım Konsorsiyumu ve OECD desteği ile yaşardı. Dünkü gazetelerde bir ölüm ilanı yayımlandı. Türk eğitimine katkıları olan Rodney B. Wagner, ABDde beyin kanamasından ölmüştü. Rodney B. Wagner uzun süre Robert Lisesi mütevelli heyeti başkanlığı sorumluluğunu taşıyarak bu eğitim kurumunun yaşamasına ve kalkınmasına katkıda bulundu. Daha da önemlisi Türk ekonomisinin son kırk yıllık döneminde, dış finansman sorunlarının çözümünde önemli rolü oldu. O yıllarda Walter Kenep, Peter Kuhn, Van Lannen Türkiyeye destek verdi. Konsorsiyumda İngiltere Merkez Bankasını temsil eden Peter Bull, Türkiyenin Dünya Bankası ve IMF ile ilişkilerinde yardımcı oldu. City Bank müdürlerinden John Benson, dış kredi ilişkilerinde katkıda bulundu.Rodney B. Wagnerin Türkiye ile ilişkisi daha uzun süreli ve daha çok yönlüdür.

Yazının Devamı

Turkcell ile iş bitmiyor

28 Mart 2005

Turkcellin satışı, olan bitenin ne başıdır, ne sonudur. Haberleşme (telekomünikasyon) sektöründe özelleştirme uygulamasında önce PTTnin "P"si (posta hizmetleri) özelleşti. Dağıtım işi (lojistik adı altında) önce yerli şirketlerce yapılmaya başlandı. Sonra yabancı şirketlerin hakimiyetine girdi. Cep telefonu işi önce Turkcell, Telsim gibi yerli şirketlerce başlatıldı. Sonra İtalyanların Ariası geldi. Ardından devreye Aycell girdi. Derken önce Aycell, Aria ile birleşti. Şimdi Turkcell yabancılara satılıyor. Ardından Telsimi yabancılar alacak. PTTnin "T"si (Türk Telekom) yabancılara satılmak üzere...Ereğliyi yabancılara satacağız... Tüpraşı yabancılara satacağız... Demek ki, haberleşme (telekomünikasyon) sisteminden sonra demir çelik ve rafineri tesislerini de yabancılara satmak üzereyiz.Bir ara açıklamaya gerek var. Burada tartışılan, yabancı sermayenin ülkeye gelerek sabit sermaye yatırımı yapması, yeni teknoloji ve ek üretim ve istihdam imkanı sağlaması değildir. Bunu yıllardır dört gözle bekliyoruz... Biz yabancılar gelerek bizim yapamadığımızı yapsınlar diye beklerken onlar geliyor, bizim yılların birikimiyle yapabildiklerimizi satın alıyor. Turkcellin yabancılara satılacağı

Yazının Devamı

Turkcelli "yabancılar aldı" diye sevinmeyelim, üzülelim

27 Mart 2005

Neye seviniyoruz? Bir genç Türk işadamının batışına, elindeki malların haraç mezat satışına mı? Türkiyenin büyük zorluklarla kurulan dev işletmelerinin yabancıların eline geçmesine mi?Olan biteni serinkanlılıkla değerlendirelim. Turkcell, çok önemli ve büyük bir teknoloji şirketi. 4.3 milyar dolar yatırımla ve de 10 yılda dökülen alın teriyle büyüdü. 11.7 milyar dolarlık bir değere ulaştı.Türkiyenin gene büyük ve önemli bankalarından Pamukbankın eteğine yapışmasıyla dengesini kaybeden Yapı Kredide ortaya çıkan zararı ödemek için genç müteşebbis Mehmet Emin Karamehmet aranıyor.Mehmet Emin Karamehmetin yanlışı, suçu yok mu? Var. Borcunu ödemeli mi? Ödemeli... Ama... Oh oh... Nasıl da batıyor... Oh... Oh... Yapı Krediyi nasıl da satıyor... Oh... Oh... Turkcelli yabancılara nasıl da kaptırdı... diyerek sevinilebilir mi?Bu tür büyük şirketlerden ülkemizde kaç tane var? Kaç müteşebbisimiz bu tür büyük şirketleri kurabildi, kurabiliyor? Yaşattı, yaşatabiliyor? Türk GSM (cep telefonu) devinin çoğunluk hissesini İsveçli, Fin sermaye grubu TeliaSonera satın alıyor diyerek, nerede ise "düğün bayram" ilan edenler var. TMSF sevinmiş... Borsa rahatlamış... Tamam... Anlaşıldı... Mehmet Emin

Yazının Devamı