Odalarla üyelerden çok adaylar ilgileniyor

2 Mart 2005

Dövizin kıt olduğu yıllarda odalar ve birlik, üyelerine "döviz tahsisi" yapardı. İthalat için "lisans dağıtırdı". Bu nedenle önemliydi. Şimdilerde odalar ve birliğin önemi (tabii ki bir hizmet kurumu olmalarının ötesinde) politik güç odağı olmaları, yöneticilerine "öne çıkma imkanı" sağlamalarıdır. Hele hele politikaya atılmak isteyenler için önemli bir avantaj sağlamaktadır. Ayrıca bazı odaların parasal gücünü yönlendirme yetki ve sorumluluğu da adayları cezbetmektedir.Çok partili yaşamdan bu yana partiler odaları yanlarına çekme arayışına girmiştir. Bu arayış, bazı dönemlerde belli odalarda siyasi partilerle birliktelik yolunu açmıştır.Odalar ve borsalara "zorunlu üyelik" vardır. İşyeri açan her tüccar ve sanayici bir odaya "üye olmak" aidat ödemek zorundadır. Odalar sadece bu aidatların değil, tüm gelirlerinin her yıl yüzde 8ini Odalar ve Borsalar Birliğine devreder.İstanbul Ticaret Odası 260 bin aktif üyesiyle Türkiyenin en büyük odasıdır. Yıllık geliri 80 trilyon TLdir, bunun 22 trilyon lirası üye aidatlarından, kalan kısmı yapılan hizmetlerin gelirleriyle menkul ve gayrimenkul gelirlerinden oluşur. İstanbul Sanayi Odasının ise 11 bin üyesi vardır. Yıllık geliri 10 trilyon TL

Yazının Devamı

Dolar 1.00 YTL olabilir mi? Olur (!)

1 Mart 2005

Başka anlatımla, dolar dışarıda değer kaybederken, Türk lirası içeride değer kazanmıştı. Dolar dışarıda neden değer kaybediyor? Çünkü ABDnin bütçesi açık veriyor, cari işlemler (döviz) hesabı açık veriyor.Türkiyenin de bütçesi açık veriyor. Türkiyenin de cari işlemler (döviz) hesabı geçen yıl 15 milyar dolar açık verdi. Bu yılda en az o kadar açık verecek. ABD doları açıklar yüzünden değer kaybediyor. Bizim Türk lirası açıklara rağmen değer kazanıyor. Bizde Türk lirası neden değer kazanıyor da, dolar değer kaybediyor? Çünkü bizim bütçe açığımız, dolar açığımız başkalarını korkutmuyor. İçeriye devamlı dolar akıyor. Dün akşam üzeri iç piyasa kapanırken dolar 1.28 YTLden işlem görüyordu... Dış piyasada ise euro 1.32 dolardan satılır hale gelmişti. Ege Cansen dostum bir İngiliz atasözünü tekrarlar durur: "Arazi eğim vermez ise su akmaz" (The earth must slope, before the water flows). Dolar neden ucuzluyor? Piyasaya dolar akıyor... Piyasaya dolar neden akıyor? Çünkü piyasanın bir eğimi var... Bu eğim nedir? Faizdir.Şubat ayında Hazinenin ortalama borçlanma maliyetinde yıllık bileşik faiz yüzde 17.7 olarak gerçekleşti. Gelecek bir yıllık dönem için reel faiz beklentisi yüzde 9.3

Yazının Devamı

Vanlı Nuriye kazanıyor, 10 kişi yiyor

28 Şubat 2005

Konuyu değiştirmek için, işinden memnun olup olmadığını, kaç para aldığını sordum."İşimden memnun olmaz olur muyum? Ben ilkokulu bile bitiremedim. Böyle bir işi başka nerede bulabilirim. Üç yıldır burada çalışıyorum. Sigortalıyım. Servisle eve gidip geliyorum. Yemek bedava. Sekiz saat çalışıyorum. Bu ay yövmiyeme patron zam da yapmış..." cevabını alınca takılmak istedim... "Çeyiz parası olarak çok paran birikti demektir." Güldü... "Ne para biriktirmesi amca? Bu parayla on kişi besleniyor..." Şaşırdığımı görünce anlattı... Antalyada "Grow Fide"nin 6 bin metrekarelik seralarından birindeki sebze fidanlarını otomatik olarak sulayan robotu, önündeki renkli düğmelere basarak kumanda eden ufacık bir kız dikkatimi çekti. Fidelerin özelliğine göre önündeki düğmelere basarak su ve gübre karışımını ayarlıyordu. Başında renkli bir beysbolcu kasketi, sırtında rengarenk bir mont vardı. Adını sordum. Robotu durdurdu. "Adım Nuriye" dedi. Nereli olduğunu merak ettim. Vanlı imiş... "Vanı bilmem. Ben üç yaşında iken babam bizleri alıp Antalyaya gelmiş" deyince, babasının ne iş yaptığını sordum. "Babam inşaatlarda çalışır. İlk geldiğinde Antalyada işler çok iyiymiş. Ama şimdilerde işler durdu. İş

Yazının Devamı

Bursada "ipek" kalmamış

27 Şubat 2005

Nejat Yahyaya, Çin ile ilgisini sordum. "Devamlı gidip gelirim. Çinden ipek kumaş ithal ediyorum" dedi... Şaşırdım... "İpek diyarı Bursa"ya Çinden mi ipek geliyor, diyerek isyan ettim... "Türkiyede ipek kalmadı ki... Bursadaki ipek dokuma tezgÉhları kapandı. Şimdilerde Türkiyedeki ipeklerin tamamı Çinden ithal. Dokunmuş ipek kumaş ithal ediyoruz" cevabını aldım.Beni Bursanın eski ve büyük ipekçilerinden olduğu söylenen Celbiş Tekstilden Gökhan Celbiş ile konuşturdular. Gökhan Celbiş, babası Halil Celbişin döneminde Hamzabey ve Muradiyede her evde ipek dokunduğunu, şimdilerde ipek kozası yetiştiren olmadığından tüm tezgÉhların kapandığını anlattı. Bursada Butim İş Merkezindeki "Çin Kültür - Turizm Eğitim Merkezi"nde, merkezin başkanı Nuy Tekstil ve Dış Ticaret Şirketi yöneticisi Nejat Yahya ve Er - Kalıp Sanayi Tesisinin yöneticisi Fahrettin Gülener ile "Çin çayı" içtim. "Modernleşme arayışında eskiye ait ne var ise yok ettik. Eldekileri kaybettik" diyor... "Sadece ipekçilik mi öldü? Angorakeçisi diye bir keçimiz vardı. Yünü dünyanın en değerli yünü idi. Biz neslini yok ettik. ABD bizden keçiyi aldı. Şimdi "Angora yünü" üretiminin yüzde 90ı ABDde gerçekleşiyor. Bursa dolaylarında

Yazının Devamı

Bursada kala kala İpekiş kaldı

26 Şubat 2005

O betonlar arasında Kültürpark, Merinos ve İpekiş bahçeleri dikkat çekiyor. İnönünün temelini attığı, 1938de Mustafa Kemalin açılışını yaptığı Merinosun makineleri yakında hurdacıya satılacak. Daha sonra da belediye 325 dönüm bahçeyi sosyal amaçlı (!) gazinolar ve çayhanelerle dolduracak. Çelikpalas Oteline yıllar öncenin özlemiyle gittim. Ön taraftaki odalardan Bursa Ovasının yemyeşil görünümü beni etkilemişti. Görevlilere rica ettim. "Lütfen ön taraftan bir oda veriniz" dedim... Çantamı bırakıp Milliyetin toplantısına, oradan Genç Bakışın üniversitedeki programına katıldım. Geç vakit döndüm. Elime 311 numaralı odanın anahtarını tutuşturdular. O da nesi? Bu kadar rezil bir oda mı olabilir? Binanın arkasında, betonlara bakan, kapkaranlık bir oda... Ne yapalım... Biz de, bir daha Çelikpalasa uğramayız olur biter. Ertesi sabah kapısı açık olan bir ön odanın balkonundan Bursa Ovasına baktım... Yeşil diye bir şey kalmamış... Ova betonla dolmuş... Çünkü, bize şimdilerde "fabrika" lazım değil... Bahçe lazım... Bunca işsiz var? Bu işsizler nerede oturup da çay içecek? Mustafa Kemalin Bursada açılışını yaptığı ilk sanayi tesisi İş Bankası tarafından yaptırılan İpekiş Fabrikasıdır. 1925

Yazının Devamı

İnsanlar parasızlıktan kartla borçlanıyor

25 Şubat 2005

İnsanların otomobillerini kredi kartı borcu için sattıklarını, kredi kartı borcundan intihar ettiklerini söyleyerek, kredi kartı kullanımını sınırlamak soruna çözüm getiremez.Sorunun temelinde parasızlık yatıyor. Parasızlığın temelinde ise işsizlik var. Gelir dağılımındaki bozulma var. Dar ve sabit gelirlilerin reel gelirlerinin uzun süredir artmaması nedeniyle ortaya çıkan fakirlik var.BDDK binasının temizliğinde çalışan zavallı işçi kardeşim, kredi kartı yüzünden intihar etmedi. BDDKnin ödediği "asgari ücret"le kendi karnını ve ondan ekmek bekleyenlerin karnını doyuramadığı için intihar etti. Asgari ücretle karnını doyuramayınca, kredi kartının verdiği imkanla bir süre idare etmeye çalıştı. Ama limit dolunca, ödeme günü gelince... Deniz bitti... İnsanlar parasızlıktan kartla borçlanıyor. Parasızlıktan kart borçlarını ödeyemiyor. Parasızlıktan otomobillerini, evlerini satıyor. Parasızlıktan intihar ediyor. Kredi kartı ödemesi nedeniyle otomobillerini, evlerini satanlar, kredi kartı nedeniyle satmadı. Gelirleriyle geçimini sürdüremediğini görünce, otomobilini veya evini satmadan önce bir süre borçlanarak satışı ertelemek istedi. Geliri artmayınca, gecikmiş satışı gerçekleştirmeye

Yazının Devamı

Bu halk çok para harcıyor abicim (!)

24 Şubat 2005

Ankaranın gözü tüketim harcamalarına dikilmiştir. Tüketim harcamalarının artması bir felaket olarak görülür. Tüketim artmaya başlayınca Ankara tedbir üzerine tedbir düşünür: "Faizi artıralım, maaşları ücretleri donduralım, tüketime vergi koyalım", şeklinde tedbirler üretilir. Halbuki tüketim artışı talep artışıdır. Talep artışı arz artışını ateşler. Üretim artışını tetikler. Üretim artışı istihdam artışıdır. Gelir artışıdır. Yatırımdır. Kalkınmadır.Ankara, IMF destekli istikrar programıyla halkın kemerlerini sıktı... Sıktı... Halkımız nefes alamaz duruma geldi. (Hikaye anlatmıyorum, Ankaranın rakamlarına dayanıyorum. Milli gelir rakamlarına göre 2004 yılının ilk dokuz ayında halkımızın gıda harcamalarında yüzde -1.2 azalma var.)Kredi kartı sistemi halkımıza nefes alma imkanı veriyor. Kredi kartı halkın en basit ihtiyaçlarını (ekmeği, peyniri) krediyle ve hatta taksitli olarak alma imkanı veriyor.Bu, Ankarayı rahatsız etti. Ankara şimdi kredi kartı sistemini "Ankaranın emir ve kumandasını" alarak öldürmeye çalışıyor. (Dikkat buyurunuz. "Düzenleme" başka, "öldürme" başka şeydir. Ankaranın görevi "öldürmek" değil "düzenlemektir.) Dün BDDK Başkanı kredi kartları sistemini öldürmek

Yazının Devamı

Maliye faizciye çalışıyor

23 Şubat 2005

Halktan ve özellikle fakir halktan her gün daha fazla vergi almak ve de bu vergi gelirleriyle faiz ödemek, halk için hizmet yapmamak marifetse... Daha doğrusu bunu marifet kabul ederek, bunu yapanların heykeli dikilirse... Veya... Veya... Bunu yapanlar, "heykeli dikilecek" olarak alkışlanırsa, bu halka ve bu ülkeye kötülük yapılmış olur.Maliye Bakanı tek bir hedefe kilitlenmiş: "Faiz ödemek ve IMFnin faiz dışı fazla hedefini tutturmak için ne kadar para lazım ise, KDV - ÖTV gibi fakir halkın ödediği vergileri artırarak ve gerekiyorsa yeni vergiler koyarak faizcileri ve IMFyi mutlu etmek." Maliye Bakanı önceki gün 2005 yılının ocakta bütçe açıklamaları yaptı. Açıklamalar (genelde) medyaya "Büyük bir başarı tablosu" olarak yansıdı. Hatta bir gazetemiz, "Bu tabloyu yıl sonuna kadar sürdürürse, Maliye Bakanının heykeli dikilir" şeklinde başlık attı. Heykeli dikilecek olan Maliye Bakanı, 2005 yılı ocak ayında ne yapmış? Ayşe Hanım Teyzemin maydanoz alırken, İşçi Memed kardeşimin simit yerken ödediği KDVlerin gelirini yüzde 28.5 artırmış. Ali Rıza Bey amcamın sigara tüttürürken, bir kadeh rakı içerken ödediği ÖTVlerin gelirini yüzde 37.6 artırmış... Böylece, bütçe gelirlerinde yüzde

Yazının Devamı