Olan biteni baştan özetleyeyim: Yaşayanların kişi başı milli geliri 1.500 doların altında olan 36 ilimize daha çok yatırım yapılmasını teşvik etmek için hükümet bir kanun çıkardı. Bu illere yatırım yapacaklara bedava fabrika yeri veriliyor. Vergi kolaylıkları sağlanıyor. Buralarda fabrika kuranlar daha ucuz enerji kullanıyor.Uygulama bu ali ile de eleştiriliyordu. Deniliyordu ki, (1) 36 ilin arasında Düzce, Amasya, Malatya gibi iller var. Bunlar ile Şırnak, Bitlis, Iğdır gibi iller aynı teşvik kapsamında. Yatırımcı neden fakir illere gitsin? (2) Yeni yatırımlara teşvik veriliyor. Halbuki bu illerde daha önce yatırım yapanlar var. Onlar daha çok vergi ödeyecek. Daha pahalı elektrik kullanacak. Bu rekabette haksızlığa yol açar.Bu sorunlar ve tartışmalar devam ederken hükümet 36 ile 13 il daha eklemeyi ve de bu illerde daha önce yatırım yapanları da teşvik tedbirlerinden yararlandırmayı uygun gördü. TBMMye bir tasarı sevk etti. 36 ile 13 ilde yaşayanların kişi başı geliri 1.500 doların üzerinde. Bunlar arasında Rize, Elazığ, Niğde gibi oldukça gelişmiş iller de var. Bu tasarı içeride şu tartışmalara yol açtı: (1) Geri kalmış illerde yaşayanlar, "bu kadar geniş kapsamlı bir uygulamada
Gazetelerimiz ve TVlerimiz için İstanbulun bir hafta kar altında kalması haberdir. Önemlidir... İyi de... Doğudaki illerde durum nedir?Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu ile konuştum. "Yer yer eksi 40 derecede yaşıyoruz. Yöre karla kaplı. Genelde 8 gün değil, 8 ay kar mücadelesi yapıyoruz. Kar mücadelesi için para bulmak bir dert. İhtiyaç sahiplerine kömür bulmak bir başka dert" diyor. "Yöre halkının 8 ay işyerlerini ve konutlarını ısıtmak zorunda kaldıklarını, tezek yanında isli linyitin ana yakıt olduğunu" hatırlatıyor... Kar yağmadan önce, Kars yöresinde insanların tezek karıştırarak kışlık yakıtlarını nasıl hazırladıklarını bu sütunda sayın okuyucularıma hikaye etmiştim. İstanbula iki gün kar yağdı, bir hafta kar yerlerde kaldı. Kıyamet koptu. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir haftalık karla mücadele faturasının 30 trilyon TLyi (30 milyon YTLyi) aştığı açıklandı. Naif Alibeyoğlu diyor ki, "Yardıma muhtaç 7500 haneye birer ton isli linyit dağıttık. İmkanı olanların parayla aldıkları linyitin kalitesi de düşük. Bu kötü linyit hem ısıtmıyor ve hem de hava kirliliği yaratıyor."Naif Alibeyoğlunun Kars için anlattıkları Ağrı, Muş, Erzurumun da ortak derdi. Gazeteci arkadaşım
Rudolph Giuliani, New York Belediye Başkanlığından ayrıldıktan sonra, kendi hukuk bürosunda çalışmaya başladı.Meksikanın başkenti Mexico City, o sıralarda Güney Amerikanın suç oranı en yüksek şehri haline gelmişti. Mafya, hırsızlık, kapkaç, cinayet, soygun, adam kaçırma, rüşvet, yolsuzluk olaylarıyla başa çıkamayan polis, sonunda suçlularla işbirliğine yönelmişti. 2003 yılında Mexico şehrinde yaşayan işadamları, kendi aralarında 4.3 milyon dolar para topladılar. Rudolph Giuliani ile Mexico Cityyi huzura kavuşturması için mukavele imzaladılar.Rudolph Giuliani, Mexico Cityde de suç oranlarının azaltılmasında başarılı oldu. Rudolph Giuliani, New Yorkta yaşayan bir İtalyan göçmen ailesinin çocuğu. Hukuk okudu. Mahkemelerde çalıştı... 1993 yılında New York Belediye Başkanlığı seçimini kazandı. 2 dönem başkanlık yaptı. 8 yılda "dünyanın suç oranı en yüksek şehri" olan New Yorku huzura kavuşturdu. New York, ABDnin en "emin şehri" haline geldi. Rudolph Giuliani bir sihirbaz mı? Hayır. Normal bir insan. Suç ve suçlu konusunda uzman. Suçluyu, polisi, adliyeyi tanıyor. Tedbirleri kafada veya kağıt üzerinde bırakmıyor. Uyguluyor. Sonuca nasıl ulaşılacağını biliyor.Rudolph Guilianinin suç
Bunları Mehmet Ağar söylüyor. Ankarada Mehmet Ağarın çalışma odasında öğle vakti "domates, beyaz peynir ve yeşil biberle karnımızı doyururken", ben Ağara "can ve mal güvenliği sorununun nasıl çözülebileceğini" sordum. Bunları söyledi. Türkiyenin dünyanın başka ülkelerinden bir farkı var. Bizde "alan tecridi" yok. Şehirlerimizde zengin ve fakir aynı mahallede yan yana yaşıyor. Gecekondu ile köşk yan yana... Bunun iyi yanı da var, kötü yanı da var. Bu şehirleşme yapısı özellikle İstanbulda güvenlik güçleri için "dar görev bölgesi" oluşturulmasını, semt karakollarını ve hatta eski mahalle bekçisi sisteminin ihyasını zorunlu kılıyor. Dar görev bölgesinde görevlendirilecek, polis ve bekçinin "mahalli memur" statüsünde olması lazım. Devamlı yer değiştirmeyecek, aynı yerde devamlı görev yapacak ki, çevreyi tanısın. Önleyici zabıta görev ve sorumluluğunu yerine getirebilsin. Mehmet Ağar şimdilerde Doğru Yol Partisinin Genel Başkanı. Politikaya girmeden, İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü ve valilik yapmış bir "Mülkiyeli" (1973). Asayiş sorununu ona sormayacağım da kime soracağım?Mehmet Ağarı dinlerken düşündüm. Her evde yaşayanları tanıyan, derdini ve sevincini paylaşan
Deutsche Bank, Türkiyenin 2006 - 2020 arasında "Dünyanın en hızlı büyüyen beşinci ekonomisi" olacağını bildirdi.UniCredito Italiano, AB sürecindeki beklentileriyle Türkiye ekonomisine ilişkin görünümün pozitif olduğunu belirtti. Bankacılığa yabancı ilgisinin arttığını açıkladı.Türk tahvilleri kapışıldı. Hazine uluslararası piyasalardan bugüne kadarki en düşük faizle borçlanmayı gerçekleştirdi. 1 milyar euroluk tahvil için 5.5 milyar euro talep geldi.Rusyadan kaçan yatırımcı Türkiyeye yöneliyor. The Eastern European Yatırım Fonu, Rusyadaki yatırımlarını azaltırken Türkiyedeki payını artırdı. Financial Timesta, "Türk hisselerinin cazibesine dikkat çekildi".İtalyada yayımlanan ünlü ekonomi gazetesi "Il Sole 24 Ore"ye göre, "Türkiye yabancı sermayenin ağzını sulandırıyor."IMF eski başkanlarından Larosiere, "Böyle hızlı düzelen ekonomi görmedim" diyerek Türkiyeye hayranlığını dile getirdi.IMF Birinci Başkan Yardımcısı Anne Krueger, Türkiyenin son dönemde gösterdiği ilerlemeyi "mükemmel" olarak nitelendirdi. Derecelendirme kuruluşu Moodys Türkiyenin kredi notunu yükseltti. Gerekçesi: "Türkiyenin 2001den bu yana gösterdiği ekonomik gelişme ve AB ile güçlü ekonomik, mali ve siyasi
Halk Bankasının satışa çıkardığı genel müdürlük lojmanının 1 trilyon 810 bin liraya Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfı tarafından satın alınmasıyla ilgili olarak bu sütunda yayımlanan yazı üzerine hazırlanan düzeltme ve cevap yazısının aynen yayımlanması Ankara 13. Sulh Ceza ve 16. Asliye Hukuk mahkemeleri tarafından uygun görülmüştür. Milliyet Gazetesinin 05.12.2004 tarihli nüshasında, Güngör URAS imzalı "TSK Vakfına 1 trilyon 810 milyar liraya lojman" başlıklı yazıda gerçek dışı bilgilere yer verilmek suretiyle, TSK. Dayanışma Vakfı hakkında, Kamuoyunda yanlış izlenimler doğmasına neden olunmuştur. 5187 sayılı Basın Kanununun 14. md.si gereğince oluşan "Düzeltme ve Cevap Hakkı"nın kullanılması amacıyla, bu yazının yayımlanmasını talep etmekteyiz.1. Hizmet binası alımı konusu: Değerli bir gayrimenkulun kazançlı bir yatırım aracı olarak görülmesi ve Vakfa ilk gayrimenkulunun kazandırılması isteği, Vakfın kurulduğundan beri 130 metrekarelik kiralık bir apartman dairesinde 15 personel ile çok zor şartlarda faaliyetlerini sürdürmesi, alınacak binanın bir kısmını kiraya vermek suretiyle vakfa düzenli gelir elde etme düşüncesinden hareketle, bina arayışına başlanılmıştır. Mevcut
Bunları, geçen hafta sonu Maltepede CarrefourSa mağazasının açılışına katılan Başbakana anlattılar da... Ben de öğrendim.Carrefour dünyanın ikinci büyük hipermarket zinciri. Bir numarada Amerikan WallMart zinciri var. Carrefourun ilk mağazası 1963 yılında Paris yakınlarında açılmış.Şimdilerde Asya, Avrupa ve Amerika kıtalarında 31 ülkede 9 bin mağaza işletiyor. Yıllık 115 milyar dolar dolayında cirosu var.Carrefour Türkiyede ilk mağazasını 1993 yılında Kozyatağında açtı. 1996 yılında Sabancı Grubu ile ortaklık kurdu. Mağazaların ismi "CarrefourSa" oldu. CarrefourSa ürünlerinin fiyatları 30 Mart 2005 tarihine kadar dondurulmuş. O tarihe kadar hiçbir malın fiyatı artırılmayacakmış. CarrefourSa mağazalarında "En Ucuz No 1" etiketi ile 1200 tüketim ürününde fiyat garantisi veriliyormuş. Bu etiketi taşıyan tüketim mallarının başka yerlerde daha ucuza satılmadığı garanti ediliyormuş. Güler Sabancı, Başbakana CarrefourSadaki ortaklık ilişkileri hakkında bilgi verirken şunları söyledi: "Carrefour ile Sabancı ortaklığının 9 yıllık geçmişi var. Bu 9 yılda bir büyük deprem, bir büyük ekonomik kriz yaşadık. Bu 9 yılda 8 hükümet değişti. Bu şartlara rağmen büyüme devam etti. CarrefourSa 12
Medyaya yansıyan haberler mülk sahiplerini korkuttu. Kiracıları sevindirdi.Medyaya yansıyan haberlere göre : (1) Kira artışı enflasyonu geçemeyecek. Kira artış oranının tavanı, ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi) olacak.(2) Mülk sahibinin kiracıyı mülkünden çıkarması güçleşecek. Haklı sebep olmadan kiracının tahliyesi halinde mülk 3 yıl kiralanamayacak. Mülk sahibi ancak 15 yıldan sonra kiracısının mülkünü boşaltmasını isteyebilecek.Kira sözleşmesi her ülkede en yaygın hukuki sözleşme şeklidir. Gelir düzeyi düşük ülkelerde (genelde) mülk sahibinin "zengin /varlıklı/güçlü", kiracının "fakir/yoksul/güçsüz" olduğu kabul edilir. Bu nedenle zengine karşı fakiri koruma arayışında, kiracıya "devletin arka çıkması" gerektiğine inanılır.(1) Her kiracı fakir/yoksul değildir. Mülkleri varlıklı kişiler de büyük şirketler de kiralayabilir.(2) Fakir/yoksul kişilere (piyasa fiyatının altında fiyatla) "kiralık konut" temin etmek, mülk sahiplerinin değil, "sosyal devlet"in görevidir.Tüm mülk sahiplerini "zengin /varlıklı/güçlü" kabul eden bir hukuk düzeni, tüm kiracıları "fakir/yoksul/güçsüz" varsayarak, mülk sahiplerinin "mukavele hürriyetlerini" kanun ile sınırlar ise, ülkede düzen