<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Devlet İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) belirlemelerine göre bu yılın ilk üç aylık döneminde ülke genelinde işsizlik oranı yüzde 12.3'e ulaştı. Bu oran Cumhuriyet tarihinin en yüksek işsizlik oranı. Bir yıl önce aynı dönemde işsizlik oranı yüzde 11.0 idi. DİE'nin verilerine göre:
Türkiye'de sivil nüfus 69.0 milyon.
Bu 69.0 milyonun 48.5 milyonu, 15 yaş ve daha yukarı yaştaki nüfus.
48.5 milyonun tamamı çalışmıyor. Bunlar içinde ev kadınları, öğrenciler, emekliler, yaşlılar, çalışmak istemeyenler var. İşgücüne dahil olmayanların toplamı 25.5 milyon.
Kalıyor geriye çalışabilir 23.0 milyon.
23.0 milyon kişinin yüzde 12.3'ü, yani 2.8 milyonu işsiz. 20.2 milyonu bir işte çalışıyor veya çalışır görünüyor.
Devlet kesesinden kurtarma deyimi aslında doğru bir deyim değil. Çünkü devlet kesesinden Aria'ya para aktarılacak ama... Bu para ile Aria'nın kurtulup kurtulamayacağı belli değil...Aria abone sayısını artıramadıkça "devlet kesesinden aktarılacak para" hiçbir işe yaramaz. Hükümetin Aria'yı kurtarmak için parmağını taşın altına koyması, Hazine'den para aktarması yanlıştır. Cep telefonu piyasasının en canlı olduğu dönemde Aria'nın yabancı ve yerli ortakları ihalede rakipleriyle yarıştı. Devlet zoru ile değil, kendi rızalarıyla ve beklenenin üzerinde bir fiyat vererek bu işe soyundu. Ama şartlar beklenmedik şekilde değişti. Sadece Türkiye'de değil bütün dünyada cep telefonu işi kötüye gitti. Sadece Türkiye'de Aria güç duruma düşmedi. Dünyada çok sayıda cep telefonu işletmecisi sarsıntı geçirdi.Serbest piyasa ekonomisinde "kazanç ile zarar ikiz kardeştir." Kimse "kazanç benim, zarar devletin" diyerek işe giremez.Doyma noktasına gelmiş cep telefonu pazarında iki büyük işletmeci Turkcell ve Telsim belli bir yol almış durumda. Bu pazarda bundan sonra yeni işletmecilere yer olmadığı görülüyor. Bu nedenle büyük çabalara rağmen Aria pazar payını büyütemedi. Bunun için Aycell hiçbir şey
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Hükümetimiz İtalyan Başbakanı Silvio Berlusconi'nin hatırını kıramadı... Aria'nın "devlet kesesinden kurtarılmasına karar verildi".
Devlet kesesinden kurtarma deyimi aslında doğru bir deyim değil. Çünkü devlet kesesinden Aria'ya para aktarılacak ama... Bu para ile Aria'nın kurtulup kurtulamayacağı belli değil...
Aria abone sayısını artıramadıkça "devlet kesesinden aktarılacak para" hiçbir işe yaramaz. Hükümetin Aria'yı kurtarmak için parmağını taşın altına koyması, Hazine'den para aktarması yanlıştır. Cep telefonu piyasasının en canlı olduğu dönemde Aria'nın yabancı ve yerli ortakları ihalede rakipleriyle yarıştı. Devlet zoru ile değil, kendi rızalarıyla ve beklenenin üzerinde bir fiyat vererek bu işe soyundu. Ama şartlar beklenmedik şekilde değişti. Sadece Türkiye'de değil bütün dünyada cep telefonu işi kötüye gitti. Sadece Türkiye'de Aria güç duruma düşmedi. Dünyada çok sayıda cep telefonu işletmecisi sarsıntı geçirdi.
Serbest piyasa ekonomisinde "kazanç ile zarar ikiz kardeştir." Kimse "kazanç benim, zarar devletin" diyerek işe giremez.
&nbs
"Ver kurtul" modelinde özelleştirme, "sorumluluktan kurtulma operasyonu"dur. Gazetelerde ihale ilanı yayımlanır. Halkın gözü önünde açık artırma yapılır. En yüksek parayı ödemeyi vaat edene kamu malı devredilir... Başka ülkelerde ise "özelleştirmenin amacı", kamu tesislerini, daha verimli işletecek, daha da büyütecek özel yatırımcılara devretmektir. Bunun için özelleştirmeyi yapacak kuruluşlar isteklilerin, (1) Amacını, (2) Alacakları tesisi işletme ve büyütme yetenek ve gücünü, (3) İnsan kaynaklarını, (4) Ticari itibarlarını, (5) Finansman güçlerini dikkate alarak pazarlığa oturtur. Pazarlık masasında isteklilerden (1) Kısa ve uzun vadeli işletme ve yatırım planı ister. (2) Devredilecek tesislerle ilgili olarak işletme, yatırım, istihdam politikaları olarak kamunun şartlarını sıralar.Bütün bunlardan sonra "en yüksek parayı vereceğini söyleyenlere değil", kamu tesisini "en iyi işletme gücüne sahip olanlara" satış yapılır.Büyük özelleştirme ihalelerine bakalım: (1) Aria, 2 milyar 525 milyon dolar, (2) Petrol Ofisi - POAŞ, 1 milyar 260 milyon dolar, (3) Etibank, 150 milyon dolar, (4) Sümerbank, 103 milyon dolar, (5) Deniz Nakliyat, 59 milyon dolar, (6) Petlas, 35.7 milyar dolar...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Başka ülkeler "özelleştiriyor", biz de özelleştirelim!.. Başka ülkeler özelleştiriyor diyerek biz de özelleştirelim ama... Başka ülkeler nasıl özelleştiriyor ise, biz de öyle özelleştirelim... Özelleştirmeyi "ver kurtul" haline getirmeyelim... Özelleştirme "ver kurtul" haline gelince, (1) Ya ülkenin büyük emek ve faturalar ile ortaya çıkmış önemli tesisleri işlemez hale geliyor. (2) Ya da özelleştirilen tesisleri satın alanlar bunları "kötü yola düşürerek" veya "paralarını ödemeyerek" büyük sorunlar yaratıyor.
"Ver kurtul" modelinde özelleştirme, "sorumluluktan kurtulma operasyonu"dur. Gazetelerde ihale ilanı yayımlanır. Halkın gözü önünde açık artırma yapılır. En yüksek parayı ödemeyi vaat edene kamu malı devredilir... Başka ülkelerde ise "özelleştirmenin amacı", kamu tesislerini, daha verimli işletecek, daha da büyütecek özel yatırımcılara devretmektir. Bunun için özelleştirmeyi yapacak kuruluşlar isteklilerin, (1) Amacını, (2) Alacakları tesisi işletme ve büyütme yetenek ve gücünü, (3) İnsan kaynaklarını, (4) Ticari itibarlarını, (5) Finansman güçlerini dikkate alarak pazarlığa oturtur. Pazarlık masasında
"Biz hortumcularımızı tam unutmuşken" şimdi "yarayı tekrar kaşımaya gerek var mı?" diye sual eyleyeceksiniz... Efendim bu yazıda sizlere dünyanın bir başka fakir ülkesindeki, 9 milyon nüfuslu Dominik Cumhuriyeti'ndeki hortumlama olayını anlatacağım. Dominik Cumhuriyeti adı pek duyulmayan Amerika kıtasının dibinde küçücük bir ülke... Kişi başı milli geliri bizimkine benzer rakamlarda...Mayıs ayının 15'inde Dominik Cumhuriyeti'nin ikinci büyük özel bankasının sahibi ve iki yöneticisi bankadan 2.2 milyar dolar parayı hortumladıkları için tutuklandı. Bankanın sahibi sıradan biri değil. Dominik Cumhuriyeti'nde uzun yıllar cumhurbaşkanlığı yapan Buenaventura Baez'in torunu Ramon Baez Figueroa... Şimdilerde 47 yaşında olan Ramon gençliğinde golf oynamaktan başka bir şey yapmazmış. Sonra canı sıkılmış. Baniter (Banco Intercontinental) isminde bir banka kurmuş.Başlamış yüksek faiz vererek halkın paracıklarını kurduğu bankaya toplamaya. Bankada yaklaşık 3.5 milyar dolar mevduat birikmiş. Ramon, "Bu paralar bankada boş yere duracağına ben harcayayım... Daha iyi..." demiş. Ve başlamış harcamaya.The New York Times gazetesinde yayımlanan Tony Smith'in haberine göre, Ramon hortumladığı paralarla
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Banka hortumculuğu biz Türklere "özgü" bir meslek değil... Diğer fakir ülkelerde de banka hortumculuğu 'saygın(!)' ve de yaygın bir 'meslek!' Nasıl olmasın ki? Fakir ülke demek "adı üzerinde fakir insanların ülkesi" demek... Fakir halka ne satacaksınız da kısa sürede zengin olacaksınız? Kolay ve kestirme iki yol var... Ya devleti soyacaksınız, ya halkı soyacaksınız... Günümüzde yol keserek halkı soymak zahmetli bir iş... Sonra teker teker insanlarla uğraşmak lazım... Halbuki fakir insanların 'doktor parası, kefen parası' olarak bankaya yatırdıkları paracıkları hortumlarsınız... Olur biter!..
"Biz hortumcularımızı tam unutmuşken" şimdi "yarayı tekrar kaşımaya gerek var mı?" diye sual eyleyeceksiniz... Efendim bu yazıda sizlere dünyanın bir başka fakir ülkesindeki, 9 milyon nüfuslu Dominik Cumhuriyeti'ndeki hortumlama olayını anlatacağım. Dominik Cumhuriyeti adı pek duyulmayan Amerika kıtasının dibinde küçücük bir ülke... Kişi başı milli geliri bizimkine benzer rakamlarda...
Mayıs ayının 15'inde Dominik Cumhuriyeti'nin ikinci büyük özel bankasının sahibi ve iki yöneticisi bankadan 2.2
Kitabı yayımlayan "Simon & Schuster" yayınevi, Clinton çiftine hatıralarını yazmaları için önceden 20 milyon dolar ödemiş. Bu paranın 8 milyon dolarını Hillary alıyor. Kalanı hatıraları 2004 yılında yayımlanacak olan kocası Bill Clinton'ın.Yayıncısı Hillary'nin kitabının 9 Haziran Pazartesi günü bütün kitabevlerinde aynı saatte satışa çıkarılması için çok ciddi çalışmalar yaptı. Ama geliniz görünüz ki, Associated Press haber ajansı Hillary'nin kocasının aşk macerası ile ilgili olarak kitapta yazdıklarını medyaya aktarınca kıyamet koptu. Yayınevi yönetimi, haber ajansını dava etmeye hazırlanıyor.Kitabın satışa sunulmasından bir akşam önce pazar akşamı "ABC" televizyon kanalında ünlü TV yorumcusu Barbara Walters'ın Hillary ile daha önce yaptığı bir saatlik söyleşisi banttan verildi. Kitabın kamuoyunun ilgisini en fazla çekecek bölümü Bill Clinton'ın aşk maceraları olmalı ki, söyleşide bu bölümleri öne çıkarıldı. Hillary "buğulu gözlerle", "...Kocam önce böyle bir maceram olmadı" dedi. "Sonra her şeyi itiraf etti... Çok sarsıldım... Dostlarım bana yardımcı oldu..." şeklinde "dramatik" konuşmalar yaptı.Bir günde 562 sayfalık kitabı okuyamadım ama, yazılanlara hızla baktım... Kitapta o