<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Döviz fiyatının düşüklüğü, ülkede dövizin bol olduğunun ve de döviz sorunu diye bir sorun kalmadığının göstergesi değildir. Döviz büfelerinde döviz alım satımındaki rahatlık ülkenin döviz konusunda rahatladığını göstermez.
Ülkenin döviz durumunun göstergesi "cari işlemler hesabı" denilen hesaptır. 2003'ün ilk 2 ayına ait cari işlemler hesabı alarm veriyor. 2 aylık açık aynı hızda büyür ise Türkiye dövizde gene duvara toslar. 2003'te 2 aylık döviz açığı 1.178 milyon dolara ulaştı. Bu açığın neden önemli olduğunu anlatmak için yakın geçmişte olanı hatırlayalım... 2000'in ilk 2 ayında açık 1.207 milyon dolardı. Büyüdü büyüdü. Yıl sonunda 9.919 milyon dolara ulaşınca Türkiye duvara tosladı. Kriz patladı.
Yurtdışından Türk ekonomisini gözleyenler döviz büfelerinde dövizin bol olup olmadığına veya Tahtakale'de ucuza satılıp satılmadığına bakmaz. Döviz durumunu "cari işlemler hesabı"ndan izler. Hesap açık veriyor ise ülkenin döviz durumu kötüye gidiyor demektir... Döviz fiyatının artması gerekiyor demektir. Tedbir alınmaz ise ülkede kriz çıkar demektir.
Cari
571 yılında dünyaya gelen Hazreti Muhammedin doğum gününü "mevlit törenleri ile kutlama" geleneği doğumundan 661 yıl sonra 1232 yılında Fatimiler Devrinde başladı. Bu kutlama adeti ve de törenler zamanla Müslümanlar arasında yayıldı. Kutlama törenlerinde Kuran yanında Hazreti Muhammidi öven şiirler de okunur oldu.Müslümanlar, Allahı ve Peygamberi öven şiirler yazar. Allahı öven, yüceliklerini anlatan şiir türüne "münacat", Hazreti Muhammedi övmek, ondan şafaat dilemek amacıyla yazılmış kasidelere "naat" veya "nat" denilir.Türk dilinde çok şair "naat" yazmıştır. Bunların en ünlüsü Süleyman Çelebinin 1409 yılında yazdığı "Vesiletün Necat" (Kurtuluş Yolu)dur.Süleyman Çelebi "naat"ında "mevlit" gecesini şöyle anlatır:"Bu gice ol gicedir kim ol Şerif / Nur ile alemleri eyler latif / Bu gice dünyayı ol cennet kılar / Bu gice eşyayı Hak rahmet kılar / Bu gice şadan olur erbab - ı dil / Bu giceye can verir ashab - ı dil / Rahmeten - lil - alemindir Mustafa / Hem şefiaimüznibindir Mustafa."Müslümanlar için kutsal gecelerin sayısı beştir. Bunlar (1) Mevlit, 11/12 Rebiülevvel, (2) Regaib, 5/6 Recep, (3) Miraç, 26/27 Recep, (4) Berat, 14/15 Şaban ve (5) Kadir, 26/27 Ramazan geceleridir.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Mevlit "doğum" demektir. Arap takvimine göre "Rebiülevvel" ayının 12’nci gecesi olan bu gece, Hazreti Muhammed’in doğduğu gecedir. Müslümanlar bu geceyi kutsal bir gece olarak kabul eder. Bu gece ibadet yerleri aydınlatılır. Evlerde helva ve şerbet yapılır. Komşulara dağıtılır. Kur’an ve mevlit okunur.
571 yılında dünyaya gelen Hazreti Muhammed’in doğum gününü "mevlit törenleri ile kutlama" geleneği doğumundan 661 yıl sonra 1232 yılında Fatimiler Devri’nde başladı. Bu kutlama adeti ve de törenler zamanla Müslümanlar arasında yayıldı. Kutlama törenlerinde Kur’an yanında Hazreti Muhammid’i öven şiirler de okunur oldu.
Müslümanlar, Allah’ı ve Peygamber’i öven şiirler yazar. Allah’ı öven, yüceliklerini anlatan şiir türüne "münacat", Hazreti Muhammed’i övmek, ondan şafaat dilemek amacıyla yazılmış kasidelere "naat" veya "na’t" denilir.
Türk dilinde çok şair "naat" yazmıştır. Bunların en ünlüsü Süleyman Çelebi’nin 1409 yılında yazdığı "Vesiletü’n Necat" (Kurtuluş Yolu)’dur.
Süleyman Çelebi "naat"ında "mevlit" gecesini şöyle
(Bu konuları çok iyi bilen "köşeyi döner"... Bu köşenin yazarı köşeyi dönemediğine göre bu konuları çok iyi bilmiyor demektir!.. Yazdıklarına bakarak "pozisyon" alanlar büyük riske uğrayabilir... Ama bu köşenin yazarı "bir iktisatçı olarak" da neyin ne olduğunu yazmak sorumluluğunu taşır.)(1) Kriz psikolojisinde insanlar büyük ölçüde dolar satın aldı. Çoğu dolarları yastık altında sakladı. Dolar satın alanların büyük kısmı tüketimlerini kısarak dolar aldı. İyimser hava yayılınca, doların fiyatının artmayacağı anlaşılınca ve de bankaların dolara verdikleri faiz düşerken Türk lirasına verdikleri faiz enflasyonun üzerinde getiri sağlamaya başlayınca insanlar dolardan Türk lirasına dönmeye başladı.(2) Normal dönemlerde döviz piyasasının büyük alıcısı bankalardır. Bankalar krediye dönüştüremedikleri ve Hazine bonosuna yatıramadıkları paralarını kısa vadeli değerlendirmek için dolar alır. Şimdilerde Merkez Bankası bankaların elindeki parayı yüzde 41 faiz ile topluyor. Buradan bankalara yüzde 20 dolayında reel faiz aktarıyor. Bu nedenle bankalar döviz almaz oldu. Tersine döviz satıyor.(3) Halk satıyor ve de bankalar satıyor. Dolar fiyatı düşüyor... Ama dikkat buyurunuz... Dolar fiyatı
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Çok kimse merak ediyor: (1) Her şeyin fiyatı artarken dövizin fiyatı neden düşüyor? (2) Döviz fiyatı daha ne kadar düşer? (3) Döviz fiyatı düştüğü yerde kalır mı? Bundan sonra artmaz mı?
(Bu konuları çok iyi bilen "köşeyi döner"... Bu köşenin yazarı köşeyi dönemediğine göre bu konuları çok iyi bilmiyor demektir!.. Yazdıklarına bakarak "pozisyon" alanlar büyük riske uğrayabilir... Ama bu köşenin yazarı "bir iktisatçı olarak" da neyin ne olduğunu yazmak sorumluluğunu taşır.)
(1) Kriz psikolojisinde insanlar büyük ölçüde dolar satın aldı. Çoğu dolarları yastık altında sakladı. Dolar satın alanların büyük kısmı tüketimlerini kısarak dolar aldı. İyimser hava yayılınca, doların fiyatının artmayacağı anlaşılınca ve de bankaların dolara verdikleri faiz düşerken Türk lirasına verdikleri faiz enflasyonun üzerinde getiri sağlamaya başlayınca insanlar dolardan Türk lirasına dönmeye başladı.
(2) Normal dönemlerde döviz piyasasının büyük alıcısı bankalardır. Bankalar krediye dönüştüremedikleri ve Hazine bonosuna yatıramadıkları paralarını kısa vadeli değerlendirmek için
Hoca'nın bunları yazdığı yıllar "devlet borçları" ile ilgili "yeni görüşlerin" yeni yeni tartışılmaya başlandığı yıllardı. Bugün bile devlet borçları konusundaki görüşleri geçerliğini koruyan J. M. Buchanan, 1958 yılında "Principies of public dept" (Devlet borçlanmasının ilkeleri) kitabını yazmıştı. C. S. Shoup'un "Debt Financing and Future Generation" (Borcun çevrilmesi ve gelecek nesillere yükü) başlıklı kitabı tartışılıyor ve de Memduh Hoca bu görüş ve tartışmalara dayalı olarak 1965 yılında uyarıyordu: Dış borç "reel bir borç"tur. Yurtdışına net bir transfer gerektirir. Gayri safi yurtiçi hasıladan ödenir. Eğer ülkede üretim artışı için kullanılmamış ise, ekonomiden bir şeyleri koparır götürür.İç borcun anapara ve faiz ödemesi ise bir "transfer"dir. Bu transfer yurtiçinde fakirden alıp zengine vermek şeklinde olur. Alt gelir grubundakilerden KDV ve mal hizmet vergisi olarak toplanan para, üst gelir grubuna faiz olarak transfer edilir. İç borç arttıkça, faiz yükü büyüdükçe, gelir dağılımı giderek bozulur.Memduh Hoca bunları 1965 yılında yazdı. Yazmakla kalmadı 35 yıl boyunca İstanbul Üniversitesi'nin İktisat, Hukuk ve İşletme fakültelerinde binlerle öğrenciye bunları anlattı.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Devletin borç belası yeni bir bela değil ki... Prof. Memduh Yaşa'nın 1965 yılında yayımlanan "Devlet Borçları" kitabında, Hoca'nın uyarısı var: Yatırım ve üretime yönelmeyen, devletin olağan harcamaları sonucu ortaya çıkan bütçe açıklarını kapatmak için alınan iç borçlar da dış borçlar da bir süre sonra "başa bela" olur. Ödenemez hale gelir. Konsolidasyon arayışlarına yol açar.
Hoca'nın bunları yazdığı yıllar "devlet borçları" ile ilgili "yeni görüşlerin" yeni yeni tartışılmaya başlandığı yıllardı. Bugün bile devlet borçları konusundaki görüşleri geçerliğini koruyan J. M. Buchanan, 1958 yılında "Principies of public dept" (Devlet borçlanmasının ilkeleri) kitabını yazmıştı. C. S. Shoup'un "Debt Financing and Future Generation" (Borcun çevrilmesi ve gelecek nesillere yükü) başlıklı kitabı tartışılıyor ve de Memduh Hoca bu görüş ve tartışmalara dayalı olarak 1965 yılında uyarıyordu: Dış borç "reel bir borç"tur. Yurtdışına net bir transfer gerektirir. Gayri safi yurtiçi hasıladan ödenir. Eğer ülkede üretim artışı için kullanılmamış ise, ekonomiden bir şeyleri koparır götürür.
İç borcun
Örneğin, eski yazı bir "levha" resmi var. Altında şu açıklama yer alıyor: "Bakkal Arif" (1830 - 1909), levha. Ketebeli. h. 1310 (1892) tarihli. Muhakkak sülüs ve nesih hatla Hazreti Muhammedin soy ağacı ve dualar yazılı. Altın ve rokoko tarzında tezhiplenmiş. 34x21 cm. 7 milyar TL.İyi de, acaba bu levhanın müzayede başlangıç fiyatını 7 milyar TL olarak kim belirlemiş? Alıcısı bu levhaya kaç lira ödeyeceğine nasıl karar veriyor? Satıcının ölçüsü ne? Alıcının ölçüsü ne? Bu konularda kafam karışmış durumda ikin, Milliyet Ekonomide Hurşit Güneşin "Sanata yatırım karlı mı?" başlıklı yazısını okudum. Bu yazısında Hurşit Güneş, sanat müzayedelerinde fiyat oluşumu hakkındaki bir yayından söz ediyordu. Hurşit Güneşin verdiği isimden yola çıkarak internet aracılığı ile Dr. Kathryn Gradde ulaştım. Bu genç hanım şimdilerde Oxford Üniversitesinde öğretim üyeliği yapıyor. İlgi alanı, müzayedelerde fiyatlama ile alacı ve satıcı davranışları... Bu konularda çok sayıda araştırma ve yayın yapmış. En son araştırması "Auctions and the price of art" (Müzayedelerde sanat eserlerinin fiyatı) ismini taşıyor. Acaba bizim müzayede düzenleyicilerimiz ve müzayedelerden alım yapanlar bu çalışmaları izliyor,