Atatürk Havaalanı'na 'murabaha' kredisi

6 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Türkiye'de faaliyette bulunan yabancı sermayeli HSBC isimli bankanın liderliğinde yedisi İslam bankacılığı yapan yabancı finans grubu olmak üzere toplam on bankadan oluşan bir konsorsiyum, Atatürk Havaalanı'nın yapımcısı Tepe - Akfen - Vie Yatırım ve İşletme (TAV) grubuna İslami esaslara dayalı 60 milyon dolar kredi veriyor.
     İslami bankacılık kurallarına uygun olarak, (bir malın peşin alındıktan sonra üzerine kar konularak vadeli satılması demek olan) "murabaha" esasına dayalı biçimde düzenlenen bu kredi anlaşması çerçevesinde Türkiye'ye gelecek kredi 26 ay vadeli olacak ve İstanbul'da Atatürk Havaalanı'nın ek bölümünün ve özellikle otel bölümünün yapımında kullanılacak.
     Bu işlemin ilginç yanları (1) Yabancı ortaklı bir Türk inşaat grubunun, (2) Türkiye'de faaliyet gösteren bir yabancı sermayeli banka aracılığıyla, (3) İslam bankacılığı yapan yerli ve yabancı gruplardan, (4) İslam bankacılığı esaslarına uygun "murabaha" sistemi çerçevesinde, (5) ABD doları - yabancı para - kredisi kullanmasıdır.
     Alan memnun, veren memnun ki, konjonktürün şu döneminde 60

Yazının Devamı

Otomotivci iç talep düşünce ihracata yöneldi

5 Mayıs 2003

Ama ekonomide beklenen olamayınca kurulu kapasiteler boş kaldı. Otomotiv ürünlerine talep büyüyecek yerde küçüldü. Gelir dağılımındaki çarpıklığın sonucu olarak küçülen talep ithal malına yöneldi. Bunun üzerine otomotiv ana ve yan sanayii ihracata yöneldi. Tekstil ve giyim sanayii ile birlikte ülkeye en fazla döviz getiren sektör haline geldi.1992 yılında Türkiye'de 394 bin taşıt aracı satılmıştı. Bunların yüzde 80'ini oluşturan, 315 bini yerli sanayi ürünü idi. 2002 yılında 175 bin araç satıldı. Yerli aracın toplam satışlardaki payı yüzde 50'ye, satış rakamı ise 87 bine düştü. Otomotiv ana ve yan sanayiinde büyük yatırımlar yapıldı. Ciddi boyutta kapasite kuruldu. Otomotiv ana ve yan sanayiinde yatırım yapan yerli ve yabancı sermaye, "Türkiye'nin istikrar içinde büyüyeceği, büyümenin nimetlerinden yararlanacak olan halkın gelirinin artacağı, gelir dağılımının düzüleceği ve sonuç olarak otomotiv ürünlerinde talebin artacağı" varsayımına dayanıyordu. Gelişen ekonomi ve hafif ve ağır ticari araca talebi de büyütecekti. 1992 2000 2001 2002Yerli 315 319 101 87Yabancı 79 340 95 88Toplam 394 659 196 175Yabancı Payı(%) 20 52 48 50 Toplam Otomotiv Pazarı (bin TL) Bu krizden otomotiv ana

Yazının Devamı

Otomotivci iç talep düşünce ihracata yöneldi

5 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Otomotiv ana ve yan sanayiinde büyük yatırımlar yapıldı. Ciddi boyutta kapasite kuruldu. Otomotiv ana ve yan sanayiinde yatırım yapan yerli ve yabancı sermaye, "Türkiye'nin istikrar içinde büyüyeceği, büyümenin nimetlerinden yararlanacak olan halkın gelirinin artacağı, gelir dağılımının düzüleceği ve sonuç olarak otomotiv ürünlerinde talebin artacağı" varsayımına dayanıyordu. Gelişen ekonomi ve hafif ve ağır ticari araca talebi de büyütecekti.
     Ama ekonomide beklenen olamayınca kurulu kapasiteler boş kaldı. Otomotiv ürünlerine talep büyüyecek yerde küçüldü. Gelir dağılımındaki çarpıklığın sonucu olarak küçülen talep ithal malına yöneldi. Bunun üzerine otomotiv ana ve yan sanayii ihracata yöneldi. Tekstil ve giyim sanayii ile birlikte ülkeye en fazla döviz getiren sektör haline geldi.
     1992 yılında Türkiye'de 394 bin taşıt aracı satılmıştı. Bunların yüzde 80'ini oluşturan, 315 bini yerli sanayi ürünü idi. 2002 yılında 175 bin araç satıldı. Yerli aracın toplam satışlardaki payı yüzde 50'ye, satış rakamı ise 87 bine düştü.
     

Yazının Devamı

Art Nouveau'dan, Art Deco'ya

4 Mayıs 2003

Art Nauveau, 19'uncu yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında yaklaşık 25 yıl süren bir sanat akımı. Mimariye ve eşyaya özel çizgileriyle yansıdı. Fabrikasyon üretime tek düze çizgilere tepki duyan sanatçılar bu sanatın öncüsü oldu. Yeni sanatın çizgileri yumuşak, kesiksiz çizgilerdi.Art Nouveau'yu 1920'ler ile 1930'lar arasında Art Deco hareketi izledi. Bu "dekoratif sanat"ın öncüleri ise, geometrik çizgileri ve sade tasarımları öne çıkardı.Osmanlı'nın son dönemlerinde 1900'lü yılların başından 1910'lara kadar yabancı mimarlar İstanbul'da ve diğer kıyı şehirlerinde çok sayıda Art Nouveau çizgisi taşıyan bina inşa etti. Türk mimarlarınca da Art Deco çizgisini taşıyan binalar yapıldı. Bunların da bir bölümü duruyor.Art Nouveau ve Art Deco tarzı eşyaların müzayedesini düzenleyen Libreirie de Pera'nın bu müzayede 50'nci müzayedesi. Libreirie de Pera İstanbul'un en eski kitabevlerinden biri. İstanbul'daki evlerde ne çok 'Art Nouveau' ve 'Art Daco' eşya varmış!.. Librairie de Pera' tarafından Art Nouveau'dan Art Deco'ya ismi ile düzenlenen müzayede için hazırlanan 186 sayfalık katalogda resimleri basılan 237 parça eseri görünce, kitabevinin sorumlularını aradım. "Bu kadar güzel eşya

Yazının Devamı

Art Nouveau'dan, Art Deco'ya

4 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     İstanbul'daki evlerde ne çok 'Art Nouveau' ve 'Art Daco' eşya varmış!.. Librairie de Pera' tarafından Art Nouveau'dan Art Deco'ya ismi ile düzenlenen müzayede için hazırlanan 186 sayfalık katalogda resimleri basılan 237 parça eseri görünce, kitabevinin sorumlularını aradım. "Bu kadar güzel eşya nereden toplandı?" diye sordum. "İstanbul'da eski evlerden neler çıkıyor?.. İnanamazsınız... Satmaya getirilen daha bini aşkın eşya var" cevabını aldım.
     Art Nauveau, 19'uncu yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında yaklaşık 25 yıl süren bir sanat akımı. Mimariye ve eşyaya özel çizgileriyle yansıdı. Fabrikasyon üretime tek düze çizgilere tepki duyan sanatçılar bu sanatın öncüsü oldu. Yeni sanatın çizgileri yumuşak, kesiksiz çizgilerdi.
     Art Nouveau'yu 1920'ler ile 1930'lar arasında Art Deco hareketi izledi. Bu "dekoratif sanat"ın öncüleri ise, geometrik çizgileri ve sade tasarımları öne çıkardı.
     Osmanlı'nın son dönemlerinde 1900'lü yılların başından 1910'lara kadar yabancı mimarlar İstanbul'da ve diğer kıyı şehirlerinde çok sayıda Art Nouveau çizgisi taşıyan bina inşa

Yazının Devamı

Çiftçiye mazot parası

3 Mayıs 2003

Hükümet sözcüsü çiftçiye dönüm başına 8 litre hesabı ile mazot desteği sağlanacağını, bu amaçla hazırlanan kararnamenin imzaya açıldığını açıkladı.Bugünlerde mazotun litresi 1 milyon 400 bin lira dolayında. Hükümet mazot parasının yüzde 35'i oranında destek verecek. 8 litre mazot bedeli 11 milyon 200 bin liranın yüzde 35'i, 3 milyon 920 bin lira eder. Demek ki, hükümet çiftçiye dönüm başına 3 milyon 920 bin lira ödeme yapacak... Bu yoldan çiftçiye 670 trilyon lira kaynak aktarılacak ve bundan 2 milyon 180 çiftçi yararlanacak.Açıklığa kavuşmamış iki nokta var (1) IMF sınırlamalarına rağmen hükümet bu parayı nereden bulacak ve nasıl harcayacak? (2) Uygulama gerçek ihtiyaç sahiplerinin taleplerini nasıl karşılayacak? AKP seçim öncesi ve sonrası söz verdi. Çiftçimiz mazotun fiyatının ucuzlatılmasını bekliyor. Ancak yarısı yararlanacak (1) Mazot yardımından 2002 yılında doğrudan gelir desteği almak için başvuran çiftçiler yararlanacak. Bunun anlamı yaklaşık 4 milyon üreticinin ancak yarısının mazot desteği alabileceğidir.(2) Mazot desteği ürün veya verim ile ilgilendirilmiyor. Toprak sahibine sahip olduğu toprağın büyüklüğü ölçüsünde yapılıyor. Kiracı destek alamıyor. Doğrudan gelir

Yazının Devamı

Çiftçiye mazot parası

3 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     AKP seçim öncesi ve sonrası söz verdi. Çiftçimiz mazotun fiyatının ucuzlatılmasını bekliyor.
     Hükümet sözcüsü çiftçiye dönüm başına 8 litre hesabı ile mazot desteği sağlanacağını, bu amaçla hazırlanan kararnamenin imzaya açıldığını açıkladı.
     Bugünlerde mazotun litresi 1 milyon 400 bin lira dolayında. Hükümet mazot parasının yüzde 35'i oranında destek verecek. 8 litre mazot bedeli 11 milyon 200 bin liranın yüzde 35'i, 3 milyon 920 bin lira eder. Demek ki, hükümet çiftçiye dönüm başına 3 milyon 920 bin lira ödeme yapacak... Bu yoldan çiftçiye 670 trilyon lira kaynak aktarılacak ve bundan 2 milyon 180 çiftçi yararlanacak.
     Açıklığa kavuşmamış iki nokta var (1) IMF sınırlamalarına rağmen hükümet bu parayı nereden bulacak ve nasıl harcayacak? (2) Uygulama gerçek ihtiyaç sahiplerinin taleplerini nasıl karşılayacak?
     
     Tarım uzmanı, iktisatçı Ali Ekber Yıldırım, uygulama ile ilgili sorunları şöyle sıralıyor:

Yazının Devamı

Bingöl'de suçlu çok değişen yok

2 Mayıs 2003

Bingöl'dün deprem kuşağında olduğunu orada yaşayanlar da yaşamayanlar da biliyor. Büyük bir depremde yıkılıp yeniden yapılan bir yerleşim bölgesi. Okul binasının projesi, yer seçimi, ihalesi "Deprem Yönetmeliği" yürürlüğe girdikten sonra yapılmış. İnşaatı Bayındırlık Bakanlığı İl Müdürlüğü'nün mühendisleri denetlemiş.Bu tabloda, deprem bölgesinde iki yıl önce kullanımına başlanan 600 öğrenci kapasiteli bir okulun bütünüyle çökmesinin tek suçlusu müteahhit olamaz... Projeyi ve yer seçimini yapanların, inşaatı denetleme sorumluluğunu taşıyanların suçu daha da büyüktür. Eğer müteahhit eksik malzeme kullandı veya yanlış yaptı ise bunu, denetimden sorumlu mühendislerin belirlemesi, binaya iskan izninin verilmemesi gerekirdi. Bizim mühendislerimiz genelde hiçbir sorumluluğu üstlenmezler. Bolca eleştiri yaparlar... Halbuki gecekondular ve kaçak yapılar dışında her projenin temelinden iskanına çok sayıda mimarın ve mühendisin imzası ve de sorumluluğu vardır. Bu çirkin şehirleşme ve bu çirkin yapılaşma mimar ve mühendis imzalarıyla ortaya çıktı. Bir genelleme ile bütün mimar ve mühendisler suçlanamaz ama, mimar ve mühendis kuruluşlarının bu gerçeği tartışmaya açarak, özeleştiri ile kendi

Yazının Devamı