Biz (yani erkekler) kadınları hem severiz hem döveriz...

13 Nisan 2002


<#comment>Bu ülkede bütün kadın yurttaş gündemi neredeyse sadece "mankenler ve şarkıcılar" dünyasıyla sınırlı tutulmaktadır. Podyumda yürümek, mikrofonda şarkı söylemek (bir de tabii göbek atmak) kadınlar için giderek toplumda ve hayatta "gözükme"nin, ekmeğini kazanmanın, özgürleşmenin, varoluşun tek şartı, bir olgunlaşma diploması, bir pasaport haline dönüştürülmüştür.
Böyle bir ortamda Süreyya Ayhan gibi Çankırı’da doğmuş, mütevazı şartlarda yetişmiş bir kızın yıllarca çalışıp çabaladıktan sonra Sidney Olimpiyatları’nda yarı finale, Kanada’da Dünya Atletizm Şampiyonası’nda final koşarak "bir ilke imza atması", Pekin’deki üniversitelerarası yarışlardan altın madalya ile dönmesi, bizim toplumumuzda hiç mi hiç ilgi görmüyor.

Yasemin Dalkılıç ismindeki bir genç kızın çalışarak, çabalayarak hayatını tehlikeye atarak su altında dünya rekoru denemesini sürdürmesi önemsenmiyor.
Sokakta bir anket yapın, bugün kaç kişi olimpiyatlarda final koşmuş Süreyya’nın ve bir dünya şampiyonu Yasemin’in soyadını söyleyebilir? Bırakınız soyadını söylemeyi kim olduklarını bilebilir? Ama büyük bir ihtimal çok kişi podyumlardaki bütün Demet’leri bir çırpıda sayacaktır. Bütün

Yazının Devamı

Koç, yatırım yapacak mali güç kalmadı dedi

12 Nisan 2002

Acaba bir ülkenin yatırım gücü nereden ortaya çıkar? Nasıl artar? Nasıl azalır?Yatırımın kaynağı milli gelirin tüketilmeyen, tasarruf edilen bölümüdür. Kamu kesimi tasarrufundan fazla harcama yaptığından tasarruf açığı verir. Özel sektör ise tasarrufunun tamamını harcamaz. Kamu kesimi, özel sektörün tasarruf fazlası ile açığını kapatmaya çalışır. O da yetmeyince, dışarıdan borçlanır (dış tasarrufu kullanır). Böylece açığını kapatır.Milli gelirin 2001 yılındaki küçülmesine ve bunun sonucu insanların reel gelirinin düşmesine paralel olarak, tasarruflar da (göreceli olarak ve de miktar olarak) küçüldü.Özel sektörün tasarrufunun bileşimi de önemlidir. Hane kalkının tasarrufu ile kurumların (şirketlerin) tasarrufları arasında fark vardır. Kurumlar (şirketler) kar ettikleri sürece, fon yaratırlar. Bu yarattıkları fonlar kurumların tasarrufunu oluşturur. Şirketler bu fonlara dayalı olarak yatırım yapar. Büyür.Ülkede sağlıklı yatırım ve büyümenin kaynağı kurumların (şirketlerin) karlı çalışarak yarattıkları fonlardır. Bu fonlar yetmediğinde kurumlar (şirketler) mali aracı kurumlar kesiminden (bankalardan, borsadan, diğer mali kurumlardan) değişik şekillerde borçlanırlar. Fon temin

Yazının Devamı

Koç, ‘yatırım yapacak mali güç kalmadı’ dedi

12 Nisan 2002


<#comment>Rahmi Koç’un "Türkiye’de yatırım yapacak mali güç kalmadı" şeklinde bir değerlendirme yapması çok önemlidir.
Acaba bir ülkenin yatırım gücü nereden ortaya çıkar? Nasıl artar? Nasıl azalır?
Yatırımın kaynağı milli gelirin tüketilmeyen, tasarruf edilen bölümüdür. Kamu kesimi tasarrufundan fazla harcama yaptığından tasarruf açığı verir. Özel sektör ise tasarrufunun tamamını harcamaz. Kamu kesimi, özel sektörün tasarruf fazlası ile açığını kapatmaya çalışır. O da yetmeyince, dışarıdan borçlanır (dış tasarrufu kullanır). Böylece açığını kapatır.
Milli gelirin 2001 yılındaki küçülmesine ve bunun sonucu insanların reel gelirinin düşmesine paralel olarak, tasarruflar da (göreceli olarak ve de miktar olarak) küçüldü.
Özel sektörün tasarrufunun bileşimi de önemlidir. Hane kalkının tasarrufu ile kurumların (şirketlerin) tasarrufları arasında fark vardır. Kurumlar (şirketler) kar ettikleri sürece, fon yaratırlar. Bu yarattıkları fonlar kurumların tasarrufunu oluşturur. Şirketler bu fonlara dayalı olarak yatırım yapar. Büyür.
Ülkede sağlıklı yatırım ve büyümenin kaynağı kurumların (şirketlerin) karlı çalışarak yarattıkları fonlardır. Bu fonlar

Yazının Devamı

BDDK halka bilgi vermeye mecbur

11 Nisan 2002

(1) Bir bölümü bankacıların cebine, gırtlağına girdi. (a) Kendi paraları gibi, yediler, içtiler. (b) Bir bölümü ile kendi şirketlerine kredi verdiler. (c) Bir bölümünü, kredi vermiş gibi yapıp kendi işlerinde kullandılar. Tamamı böyle gitmedi. Hepsinde banka sahip ve yöneticileri parayı "hortumlamadı"...(2) Bir bölümü banka sahiplerinin, yöneticilerinin beceriksizliklerinden, cahilliklerinden battı. Yanlış kimselere kredi verdiler. Geri alamadılar. Bu paralar ceplerinde değil. Bu paralar yanlış kredilendirdiklerinin cebinde kaldı.(3) Bankaların sahipleri, yöneticileri bilgisizlikten veya "cahil cesaretinden", yanlış pozisyonlar aldı. Yanlış yatırımlar yaptı. Paraların bir kısmı da böyle battı. Ama şöyle batsın, böyle batsın batan paranın tamamı halkın parası idi. Halkın "emanet ettiği" para idi.Devlet "battı ise battı, yenildi ise, yenildi ben ne yapayım" diyemezdi. Halk 20 milyar dolarını bankalardan istediğinde, bankaların "paranızı batırdık, size ödeme yapamayacağız" demesiyle ortaya çıkacak paniği kaldıramazdı. Bu nedenle, yenilen, yutulan, hortumlanan 20 milyar doları yerine koydu. Ama devlet nereden 20 milyar dolar buldu da bankaların boşalan kasasını doldurdu? Devlet halkın

Yazının Devamı

BDDK halka bilgi vermeye mecbur

11 Nisan 2002


<#comment>Bankaların batırdığı 20 milyar dolar banka sahiplerinin değil halkın parasıdır. Sahipleri ‘emanetçi’dir. Halk parasını bankaya ‘mevduat’ olarak emanet eder. Bankacı emanet edilen parayı saklamak sorumluluğunu taşır. Banka sahipleri halkın ‘vedia’sına ihanet etti. 20 milyar dolar emaneti yok etti. Nereye gitti bu para?
(1) Bir bölümü bankacıların cebine, gırtlağına girdi. (a) Kendi paraları gibi, yediler, içtiler. (b) Bir bölümü ile kendi şirketlerine kredi verdiler. (c) Bir bölümünü, kredi vermiş gibi yapıp kendi işlerinde kullandılar. Tamamı böyle gitmedi. Hepsinde banka sahip ve yöneticileri parayı "hortumlamadı"...
(2) Bir bölümü banka sahiplerinin, yöneticilerinin beceriksizliklerinden, cahilliklerinden battı. Yanlış kimselere kredi verdiler. Geri alamadılar. Bu paralar ceplerinde değil. Bu paralar yanlış kredilendirdiklerinin cebinde kaldı.
(3) Bankaların sahipleri, yöneticileri bilgisizlikten veya "cahil cesaretinden", yanlış pozisyonlar aldı. Yanlış yatırımlar yaptı. Paraların bir kısmı da böyle battı. Ama şöyle batsın, böyle batsın batan paranın tamamı halkın parası idi. Halkın "emanet ettiği" para idi.
Devlet "battı ise battı, yenildi ise,

Yazının Devamı

Halkımız da ilgi ve bilgi istiyor

10 Nisan 2002

Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı şimdi, TÜGİAD üyesi genç işadamlarının dertlerini biliyor. TÜGİAD üyesi genç işadamları Kemal Dervişin ağzından olan biteni öğrenmiş bulunuyor. (Ne güzel!..)Geçen hafta sonu Kemal Derviş, İstanbulda ismen seçerek davet ettiği altı seçkin köşe yazarı ile seçkin bir mekanda kahvaltı yaptı... Altı seçkin köşe yazarı, Kemal Dervişin ağzından olan biteni öğrendi. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı da, altı seçkin köşe yazarının görüş ve önerilerini aldı. (Ne güzel!..)Başka güzel şeyler de oluyor. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı sık sık TÜSİAD, Odalar Birliği, sanayi odaları, işveren kuruluşları temsilcileri ile birlikte oluyor. Onların yönetim binalarını ziyaret ediyor, lüks otellerdeki toplantılarına katılıyor. Dertlerini dinliyor. Olan biteni onlara anlatıyor... (Ne güzel!..) Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş dün sabah Ankarada Sheraton Otelinde Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) üyeleri ile kahvaltı yaptı. Genç işadamlarına bilgi verdi. Onların dertlerini dinledi. Lüks otel merakı Her şey güzel de... Bu işte bir çarpıklık yok mu? Sadece ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş değil, politikacısı ile ve bürokratı ile Büyük Türk

Yazının Devamı

Halkımız da ‘ilgi ve bilgi’ istiyor

10 Nisan 2002


<#comment>Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş dün sabah Ankara’da Sheraton Oteli’nde Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) üyeleri ile kahvaltı yaptı. Genç işadamlarına bilgi verdi. Onların dertlerini dinledi.
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı şimdi, TÜGİAD üyesi genç işadamlarının dertlerini biliyor. TÜGİAD üyesi genç işadamları Kemal Derviş’in ağzından olan biteni öğrenmiş bulunuyor. (Ne güzel!..)
Geçen hafta sonu Kemal Derviş, İstanbul’da ismen seçerek davet ettiği altı seçkin köşe yazarı ile seçkin bir mekanda kahvaltı yaptı... Altı seçkin köşe yazarı, Kemal Derviş’in ağzından olan biteni öğrendi. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı da, altı seçkin köşe yazarının görüş ve önerilerini aldı. (Ne güzel!..)
Başka güzel şeyler de oluyor. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı sık sık TÜSİAD, Odalar Birliği, sanayi odaları, işveren kuruluşları temsilcileri ile birlikte oluyor. Onların yönetim binalarını ziyaret ediyor, lüks otellerdeki toplantılarına katılıyor. Dertlerini dinliyor. Olan biteni onlara anlatıyor... (Ne güzel!..)

Geçen hafta gene İstanbul’da, gene lüks bir otelde, bir yabancı bankanın düzenlediği toplantıya katılan Kemal Derviş, yabancı

Yazının Devamı

Merkez Bankası faizi Ayşe Hanım Teyzemi de etkiliyor

9 Nisan 2002

Ne faizi bu? Bu faiz Ayşe Hanım Teyzemi ilgilendirir mi? İlgilendirmez mi? Anlatayım.Merkez bankaları bankaların bankasıdır. Nasıl ki, insanlar ve şirketler para ihtiyacı olduğunda bankalardan para alır, ellerinde fazla para olduğunda faiz karşılığında bankalara yatırır ise işte o biçim... Merkez bankaları da, para ihtiyacı olan bankalara faiz karşılığı para verir. Elinde kullanılmayan parası olan bankalar belli bir faiz karşılığında bu parayı götürür merkez bankasına yatırır.Nasıl ki bankaların uyguladıkları kredi ve mevduat faizi, insanların ve şirketlerin bankalardan kredi alma kararlarını veya bankalara mevduat hesabı açıp açmama kararlarını etkiler ise, merkez bankalarının faiz oranları da bankaların fonlarını kullanma biçimini, uygulayacakları faiz oranlarını öyle etkiler. Enflasyon düşüyor, o halde ben de faizi düşüreyim diyerek Merkez Bankası haftalık repo faizini yüzde 55ten yüzde 52ye, gecelik faizi yüzde 54ten yüzde 51e düşürdü. Enflasyon düşmeye başladı Merkez Bankası bu duyuru ile önce bankalara, sonra halka mesaj verdi. "Ey ahali" dedi. "Enflasyon düşmeye başladı... Enflasyon düştükçe Merkez Bankası faizi de aşağıya çekilecek... Haberiniz olsun."Eeeee... Ayşe Hanım

Yazının Devamı