<#comment>#comment>Biz boşa tartışıyoruz: Yok efendim devlet bankaların içine para koyabilir mi? Yok efendim bu avantadan aktif toplamı yüzde 1’in altındaki bankalar da yararlansın mı? Yok efendim bu konudaki yetki tasarıya son anda mı eklendi? Yok efendim TMBB’nden bu tasarı geçer mi? Yok efendim MHP oy verir mi, Cumhurbaşkanı imzalar mı?
Efendim olan olmuş. Bilet kesilmiş... IMF talimatı vermiş. Koalisyon ortakları niyet mektubu ile kendilerini bağlamış. Bakınız "Yeni Niyet Mektubu"nda neler yazılı:
Sahiplerinin sermayelerini belirli seviyeye yükseltilmesini kabul ettikleri bankalara Devlet Baba bir defaya mahsus olmak üzere para akıtacak.
Bu bankaların önce sermaye yeterliliği rasyoları (açık anlatımıyla sermayelerinin toplam yükülülüklere oranı) sermaye artırım ile önce yüzde 5’e çıkarılacak. Sonra da sermaye yeterliliği yüzde 9’a yükseltilinceye kadar Devlet Baba bu bankalara 7 yıl vadeli düşük faizli para koyacak.
Bunun ile ilgili yasa ocak ayı bitmeden mutlaka Meclis’ten çıkarılacak.
Sahipleri sermaye artırımına katılmayı kabul etmeyen bankalar hemen Fon tarafından devranılacak.
(2) Birinci dalga bitti. Yargısız infaza ve toplumsal linçe son verme arayışında, bankalarını hortumlayanlar ile bankalarını batıranlar arasında herhangi bir ayırıma bile gerek duymadan yeni bir uygulama başlattık. Bankası batanların mal varlıklarına tedbir koyarak içi boşalmış bankaları devletin kucağına attık.(3) Şimdi üçüncü perde açılıyor. Bankaların hortumlanmış olup olmadığına bakılmadan, içeriden ve dışarıdan borçlanılan paralar batacak durumdaki bankalara akıtılacak. Önce sahipleri sonra bankalar kurtarılacak.Bir yılda aynı olaylar karşısında üç farklı davranış olur mu? Burası Türkiye abicim... Burada olmaz olmaz!..Bu davranış değişiminde suç IMF'çilere atılıyor. Bu politika değişikliğinin ardında gerçekten IMF'çiler var ise, onların bir yılda değişen politikalarına ne demeli?(1) Banka kurtarma falan yok... Güç durumdaki bankalara yardım falan yok... Ayağı kırılan yarış atının nasıl ki kafasına kurşun dayayarak hayatına son veriyorlar. Koskoca atı çukura gömüyorlar... Aynı o biçim. Vaziyeti bozulan bankayı öldürüp mezara gömeceksiniz... IMF bize bunları söyledi... Biz de 19 bankayı öldürüp mezara gömdük.(2) Şimdi ise aynı IMF ölmüş, mezara girmeyi bekleyen bankaların
<#comment>#comment>Bu yıl üç farklı davranış sergiledik: (1) Batan bankaların sahiplerinin ve yöneticilerinin ve de yönetime daha önce bulaşanların tamamının "hortumcu" olduğu varsayımı ile "toplumsal linç" uyguladık. Sahiplerin ve yöneticilerin tamamını yargılamadan "suçlu" ilan ederek, ellerine kelepçe vurduk. Kollarına giren emniyet görevlilerinin DGM ve hapisane kapılarında sürüklenmelerinin ve de yıkılmışlıklarının teşhirini sağladık.
(2) Birinci dalga bitti. Yargısız infaza ve toplumsal linçe son verme arayışında, bankalarını hortumlayanlar ile bankalarını batıranlar arasında herhangi bir ayırıma bile gerek duymadan yeni bir uygulama başlattık. Bankası batanların mal varlıklarına tedbir koyarak içi boşalmış bankaları devletin kucağına attık.
(3) Şimdi üçüncü perde açılıyor. Bankaların hortumlanmış olup olmadığına bakılmadan, içeriden ve dışarıdan borçlanılan paralar batacak durumdaki bankalara akıtılacak. Önce sahipleri sonra bankalar kurtarılacak.
Bir yılda aynı olaylar karşısında üç farklı davranış olur mu? Burası Türkiye abicim... Burada olmaz olmaz!..
Bu davranış değişiminde suç IMF'çilere atılıyor. Bu politika değişikliğinin ardında gerçekten IMF'çiler
<#comment>#comment>
Türkiye’nin sorunları ikiye ayrılır: (1) Suyun üzerindeki sorunlar. (2) Suyun altındaki sorunlar.
Suyun üzerindeki sorunlar "kentli ve de cebi dolu" azınlığı ilgilendirir. Taşralı ve köylü halkımızın "suyun altındaki" sorunları ise gündeme hiç mi hiç gelmez.
Kentli ve cebi dolu azınlığın sorunları (1) Döviz fiyatı ne olacak? (2) Faiz fiyatı ne olacak? (3) Borsa çökecek mi yoksa coşacak mı?
IMF geldi - gitti, liderler toplandı - dağıldı, seçim olacak mı, olmayacak mı? TÜSİAD Başkanı bugün ne demeç verdi? Sokak köpeklerine iyi davranılıyor mu, davranılmıyor mu? Yurtdışı çıkış vergisi dolar ile mi alınsın, Türk Lirası ile mi alınsın? İdam kalksın mı, kalkmasın mı? Kopenhag kriterleri uygulansın mı, uygulanmasın mı? Bunlar kentli azınlığın derdidir.
Taşralı, köylü çoğunluğun dertleri daha başkadır. Aş ve iş ağırlıklı sorunlardır.
Yürürlükteki yasalara göre, batan bankaların içinden kendi ceplerine para hortumlayanlar ile, batan bankalara borçunu ödemeyenler tüm varlıkları ile sorumlu. Borçları için icra takibi yapılacak, alınamayan bölüm için hortumcular ve batakçılar ömür boyu "borçlu" kalacak... Yeni kanun teklifine göre, Bankacılık Üst Kurulu, batan bankaların içinden para hortumlayanları veya bu bankalardan kredi alarak parasını batıranları bundan sonra mahkemeye vermeyecek. Yeni tasarıya göre, Foa devredilen bankaların hortumcuları ve batakçıları ile Ankara anlaşacak. Mahkemeye, icraya vermeyecek. Sulh yoluna gidecek. "Ne verecekseniz veriniz de anlaşalım" diyecek. Böylece borçluların mal varlıklarındaki hukuki tedbirle (kısıtlamalar) kaldırılacak. Daha önce açılmış davalar anlaşma süresinde dondurulacak. Yeni davalar açılmayacak. Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması kanun tasarısıyla banka hortumcuları ile banka batakçılarına Ankaramız yılbaşı hediyesi takdim etmek üzere... Parasını saf ve bakir Türk halkı ödeyecek. Bu kanun tasarısı ile Ankara şunları yapmaya hazırlanıyor: Bugüne kadar bazı banka sahipleri Bankacılık Üst Kuruluna "ödeme planı" sundu. Ödeme planlarını sunanlar
<#comment>#comment>Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması kanun tasarısıyla banka hortumcuları ile banka batakçılarına Ankaramız yılbaşı hediyesi takdim etmek üzere... Parasını saf ve bakir Türk halkı ödeyecek. Bu kanun tasarısı ile Ankara şunları yapmaya hazırlanıyor:
Yürürlükteki yasalara göre, batan bankaların içinden kendi ceplerine para hortumlayanlar ile, batan bankalara borçunu ödemeyenler tüm varlıkları ile sorumlu. Borçları için icra takibi yapılacak, alınamayan bölüm için hortumcular ve batakçılar ömür boyu "borçlu" kalacak...
Yeni kanun teklifine göre, Bankacılık Üst Kurulu, batan bankaların içinden para hortumlayanları veya bu bankalardan kredi alarak parasını batıranları bundan sonra mahkemeye vermeyecek.
Yeni tasarıya göre, Fo’a devredilen bankaların hortumcuları ve batakçıları ile Ankara anlaşacak. Mahkemeye, icraya vermeyecek. Sulh yoluna gidecek. "Ne verecekseniz veriniz de anlaşalım" diyecek.
Böylece borçluların mal varlıklarındaki hukuki tedbirle (kısıtlamalar) kaldırılacak. Daha önce açılmış davalar anlaşma süresinde dondurulacak. Yeni davalar açılmayacak.
Bugüne kadar bazı banka sahipleri Bankacılık Üst
Cep telefonunda yatırımın esası "baz istasyonu" denilen, telefon kullanıcısının bulunduğu noktada, telefonunu açtığında, sisteme bağlanmasını sağlayan teknik donanım. Baz istasyonları ya binanın tepesine, ya bir demir direğe, ya da duvara bağlanıyor. Bir baz istasyonu donanımı 30 bin dolar ile 70 bin dolar arasında harcama gerektiriyor. Turkcellin 5 bin dolayında, Telsimin 3 bin dolayında baz istasyonu olduğu söyleniyor. Aria kapsama alanını genişletmek için devamlı baz istasyonu kuruyor. Bu üçlüye şimdi de Ay-Cell eklendi. Ay-Cell, Türkiyenin dördüncü GSM (cep telefonu) işletmecisi olarak piyasaya çıktı. Cep telefonu pazarına ilk giren Turkcell şimdilerde 11 milyon aboneye, ikinci GSM işletmecisi Telsim 4 milyon aboneye, piyasaya yeni giren Aria 700 bin aboneye hizmet veriyor. Hazinenin bir cebinden öbürüne Üçüncü cep telefonu lisansı ihaleye çıkarılırken, denildi ki, "- Bu ihaleyi kazanan lisans için devlete kaç para ödeyecek ise, ileride Türk Telekom cep telefonu işletmesine başladığında aynı parayı Hazineye ödeyecek." İş Bankası / İtalyan ortaklığı," Aria" lisansına (ana para ve KDV olarak) 3 milyar dolar ödediği için, Türk Telekomun Ay-Celli de işe başlarken lisans ücreti ve
<#comment>#comment>Ay-Cell, Türkiye’nin dördüncü GSM (cep telefonu) işletmecisi olarak piyasaya çıktı. Cep telefonu pazarına ilk giren Turkcell şimdilerde 11 milyon aboneye, ikinci GSM işletmecisi Telsim 4 milyon aboneye, piyasaya yeni giren Aria 700 bin aboneye hizmet veriyor.
Cep telefonunda yatırımın esası "baz istasyonu" denilen, telefon kullanıcısının bulunduğu noktada, telefonunu açtığında, sisteme bağlanmasını sağlayan teknik donanım. Baz istasyonları ya binanın tepesine, ya bir demir direğe, ya da duvara bağlanıyor. Bir baz istasyonu donanımı 30 bin dolar ile 70 bin dolar arasında harcama gerektiriyor. Turkcell’in 5 bin dolayında, Telsim’in 3 bin dolayında baz istasyonu olduğu söyleniyor. Aria kapsama alanını genişletmek için devamlı baz istasyonu kuruyor. Bu üçlüye şimdi de Ay-Cell eklendi.
Özelleştirmesi yılan hikayesine dönen Türk Telekom şirketimiz var ya... Bu şirket PTT’nin T’sidir. PTT’nin posta ve telgrafı gitti. Bu şirkete telefonlar kaldı. Şirket Türkiye’deki 20 milyon sabit telefonu işletiyor. Bu şirketin içinden posta ve telgraf alınırken, içinde bir GSM (cep telefonu) lisansı bırakılması ve böylece de özelleştirilmesinin cazip hale getirilmesi