İşgücü planlaması yok (At çalışanı sokağa!..)

10 Aralık 2001


<#comment>Çelişkiler içindeyiz. Bir yanda kriz nedeniyle işini kaybedenlere üzülüyoruz. İşsiz kalanların ne olacağını tartışıyoruz. Kapanan bankalar nedeniyle işsiz kalan 23 bin bankacıya acıyoruz. Öte yanda Ziraat ve Halk Bankası çalışanlarının 30 bininin işten çıkarılmasını alkışlıyoruz. Devlet küçülsün diyen IMF’nin, 100 bin kamu çalışanının işten çıkarılma isteği kamuoyunda destek görüyor.
Bir süre önce IMF’nin ısrarı ile emeklilik yaşı yükseltilirken Sosyal Sigortalar Kurumu’nun genç emeklilere maaş ödeyecek durumda olmadığı söyleniyordu... İyi de şimdi devlet zoru ile emekli olacaklara ödenecek ücretler nasıl karşılanacak?
Zorunlu emeklilikte kıdem tazminatlarının, emekli ikramiyelerinin bütçeden karşılanacağı, Dünya Bankası’nın bu konuda kredi desteği sağlayacağı söyleniyor.
Zorunlu emeklilikte, tazminat ve ikramiye önemli ama, ana sorun, emekli aylığı ödemeleri... Bu ödemeler Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından nasıl karşılanacak?
Kamu kesiminde fazla sayıda memur ve işçi olduğu biliniyor. Bu yükün kamunun sırtından alınmasının zorunluluğuna inanılıyor. Ancak sorun bu zorunlu "tasfiye"nin ekonominin en "rezil" olduğu dönemde

Yazının Devamı

Şakir Eczacıbaşı Oscar Wildeı yazdı

9 Aralık 2001

Şakir Eczacıbaşı "Tutkular, Acılar, Gülümseyen Deyişler" başlığı altında Oscar Wildenin hayatını hikayeleştirdi. Eserlerinden seçmeleri bir araya topladı. 530 sayfalık büyük boy bir kitap olarak yayımladı. (Remzi Kitabevi, Ekim 2001)Şakir Eczacıbaşı bundan önce de "Gülen Düşünceler" başlığı ile Bernard Shawın hayatını da hikayelendirmiş, eserlerinden seçmeleri bir kitap içinde toplamıştı.İki yazarın özelliği ikisinin de İrlandalı olması, İngilterenin "Victoria Çağı" diye adlandırılan ahlakın çöküş gösterdiği bir dönemde birinin klasik yaşam sürerek, diğerinin çizgi dışı bir yaşam ile birinin gülümseyerek, öbürünün ciddi bir savaş vererek yaşamı yazıya dökmesi.Doğan Hızlan ustamız, Wildenin eserlerinde on dokuzuncu yüzyılın tutucu, iki yüzlü İngilteresini olanca dehşetiyle anlattığına dikkati çekiyor.Evli ve iki erkek çocuk sahibi Wilde, 1891 yılında ozan olmak isteyen Oxford öğrencisi bir genç ile, Lord Alfred Douglas ile tanışır. Eşcinsel ilişkileri üstüne çıkan dedikodular yüzünden Queensberry Markisi, oğlu Lord Douglasdan Wilde ile dostluğunu kesmesini ister. Babasından nefret eden Lord Douglasın tahriki ile Wilde Queensbery Markisini mahkemeye verir. Mahkeme markiyi suçsuz

Yazının Devamı

Şakir Eczacıbaşı Oscar Wilde’ı yazdı

9 Aralık 2001


<#comment>Oscar Wilde İrlandalı bir yazar. 1854 yılında Dublin’de doğdu, 1900’de Fransa’da öldü. Çok sayıda şiir, öykü kitabı, yayımlandı. Çok sayıda oyunu var.
Şakir Eczacıbaşı "Tutkular, Acılar, Gülümseyen Deyişler" başlığı altında Oscar Wilde’nin hayatını hikayeleştirdi. Eserlerinden seçmeleri bir araya topladı. 530 sayfalık büyük boy bir kitap olarak yayımladı. (Remzi Kitabevi, Ekim 2001)
Şakir Eczacıbaşı bundan önce de "Gülen Düşünceler" başlığı ile Bernard Shaw’ın hayatını da hikayelendirmiş, eserlerinden seçmeleri bir kitap içinde toplamıştı.
İki yazarın özelliği ikisinin de İrlandalı olması, İngiltere’nin "Victoria Çağı" diye adlandırılan ahlakın çöküş gösterdiği bir dönemde birinin klasik yaşam sürerek, diğerinin çizgi dışı bir yaşam ile birinin gülümseyerek, öbürünün ciddi bir savaş vererek yaşamı yazıya dökmesi.
Doğan Hızlan ustamız, Wilde’nin eserlerinde ‘on dokuzuncu yüzyılın tutucu, iki yüzlü İngiltere’sini olanca dehşetiyle anlattığına’ dikkati çekiyor.
Evli ve iki erkek çocuk sahibi Wilde, 1891 yılında ozan olmak isteyen Oxford öğrencisi bir genç ile, Lord Alfred Douglas ile tanışır. Eşcinsel ilişkileri üstüne çıkan dedikodular yüzünden

Yazının Devamı

Kanola yağı

8 Aralık 2001

Ali Ekber Yıldırım tarım konusunda uzman bir yazar. Yıldırımın yardımı ile derlediğim bilgileri okuyucularıma sunuyorum. Kanola, lahana benzeri bir bitki. Yaprakları sebze ve hayvan yemi olarak kullanılıyor. Sarı çiçek açıyor. Bu çiçekleri "yaban hardalı" olarak adlandıranlar var. Çiçekler bordo rengi tohum veriyor. Tohumda yüzde 40 dolayında yağ var. İkinci Dünya Savaşından sonra Türkiyeye gelen Bulgar ve Romen göçmenler kanola tohumunu Trakyaya getirmiş. Sonra tohum Karadenize ulaşmış. İngilizce "rapeseed" adından kaynaklanarak bizde "rapitsa" veya "rapiska" diye adlandırılmış.Bu bitkinin yağında yüksek oranda "erusik asit" var. Yağdaki yüzde 45 - 55 oranındaki erustik asitin kalp dokusunu bozması nedeniyle rapitsa veya rapiska tohumundan elde edilen yağın kullanımı Avrupa ve Türkiyede uzun süre yasaklandı. Bu bitkiyi büyük ölçüde üreten ve tohumunu ihraç eden Kanada, uzun araştırmalar ile yağındaki asit oranını yüzde 5lere düşürdü. Yüzde 5in altındaki erusik asitin insan sağlığına zarar vermeyeceği konusunda "fetva" çıkarıldı. Bitkinin adı değiştirildi "kanola" oldu. Bu bitki bizde kolza olarak tanındı. Yağına kolza yağı denildi. Sağlık Bakanlığı da 15 Nisan 1987den sonra

Yazının Devamı

Kanola yağı

8 Aralık 2001


<#comment>IMF’nin önerisi üzerine Hükümeti’miz tohumundan yağ çıkarılan sadece iki bitkinin, soya fasulyesi ile kanola’nın desteklenmesine karar vermişti. Sayın Ecevit dün açıklama yaptı. Ay çiçeği, kütlü pamuk ve zeytinin de teşvik edileceğini belirtti. Halkımızın soyadan yağ çıktığını bilmişliği var ama, acep bu "kanola" ne ola ki?
Ali Ekber Yıldırım tarım konusunda uzman bir yazar. Yıldırım’ın yardımı ile derlediğim bilgileri okuyucularıma sunuyorum. Kanola, lahana benzeri bir bitki. Yaprakları sebze ve hayvan yemi olarak kullanılıyor. Sarı çiçek açıyor. Bu çiçekleri "yaban hardalı" olarak adlandıranlar var. Çiçekler bordo rengi tohum veriyor. Tohumda yüzde 40 dolayında yağ var. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’ye gelen Bulgar ve Romen göçmenler kanola tohumunu Trakya’ya getirmiş. Sonra tohum Karadeniz’e ulaşmış. İngilizce "rapeseed" adından kaynaklanarak bizde "rapitsa" veya "rapiska" diye adlandırılmış.
Bu bitkinin yağında yüksek oranda "erusik asit" var. Yağdaki yüzde 45 - 55 oranındaki erustik asitin kalp dokusunu bozması nedeniyle rapitsa veya rapiska tohumundan elde edilen yağın kullanımı Avrupa ve Türkiye’de uzun süre yasaklandı. Bu bitkiyi büyük ölçüde

Yazının Devamı

ABD, bornoz ve sabahlık için kapıları açtı

7 Aralık 2001

Birçok yerde bornoz ve sabahlık üretiliyor. Özellikle Denizliler, şimdilerde Amerika halkına bornoz üretmek için çalışıyor. Geliniz görünüz ki, şimdiye kadar Amerikalılar bizim bornoz ve sabahlık satışımızın önüne set çekiyordu. Kota denilen bir sınırlama ile her yıl sınırdan 9.5 milyon adetten fazla bornoz ve sabahlığın girişine izin vermiyordu.2002 yılı başından itibaren "bornoz ve sabahlık kotası" kalkıyor. Artık sanayicilerimiz ABD pazarına istedikleri kadar bornoz ve sabahlık satabilecek... ABD ile ticaret konusu gündeme geldiğinde devamlı olarak kotadan söz edilirdi. Önce "bornoz ve sabahlık kotası" kalkıyor. Ardından 2005 yılına kadar diğer kotalar da kalkacak.İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri uzmanı Esin Usta Hanımdan öğrendiğime göre, 1995 yılındaki Dünya Ticaret Örgütü toplantısı sırasında Tekstil ve Hazır Giyim Anlaşması adı altında bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma ile 2005 yılına kadar kademeli olarak (1995 / 1998 / 2002 / 2005 yıllarında) kota benzeri sınırlamaların kaldırılması, tam serbestiye geçilmesi öngörüldü. Ama, ABD, bir cinlik yaptı. 1995 ve 1998 yıllarındaki listeleri kotaya tabi olmayan mallarla doldurdu. Bu durumda kotaya tabi malları,

Yazının Devamı

ABD, bornoz ve sabahlık için ‘kapıları açtı’

7 Aralık 2001


<#comment>Amerikalılar bizim bornozlarımıza ve sabahlıklarımıza bayılıyor. En makbul bornoz ve sabahlık "Türk bornozu" ve "Türk sabahlığı". Amerikalılar yıkanmayı seven insanlar. Sabah akşam yıkandıkça da bizim bornozları eskitiyorlar. Bornoz ile kurulanarak sabahlık giyiyorlar.
Birçok yerde bornoz ve sabahlık üretiliyor. Özellikle Denizliler, şimdilerde Amerika halkına bornoz üretmek için çalışıyor. Geliniz görünüz ki, şimdiye kadar Amerikalılar bizim bornoz ve sabahlık satışımızın önüne set çekiyordu. Kota denilen bir sınırlama ile her yıl sınırdan 9.5 milyon adetten fazla bornoz ve sabahlığın girişine izin vermiyordu.
2002 yılı başından itibaren "bornoz ve sabahlık kotası" kalkıyor. Artık sanayicilerimiz ABD pazarına istedikleri kadar bornoz ve sabahlık satabilecek... ABD ile ticaret konusu gündeme geldiğinde devamlı olarak kotadan söz edilirdi. Önce "bornoz ve sabahlık kotası" kalkıyor. Ardından 2005 yılına kadar diğer kotalar da kalkacak.
İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri uzmanı Esin Usta Hanım’dan öğrendiğime göre, 1995 yılındaki Dünya Ticaret Örgütü toplantısı sırasında Tekstil ve Hazır Giyim Anlaşması adı altında bir anlaşma yapıldı. Bu

Yazının Devamı

ABDde de işler kötü

6 Aralık 2001

ABDde piyasanın kötü gitmesi, hele hele tekstil ve giyim sanayiinde talebin düşmesi bizi çok ilgilendirir. (1) ABD bizim için Almanyadan sonra ikinci büyük ihracat pazarı. (2) Tekstil ve giyim sanayicilerimiz için ABD pazarı en önemli pazar.İhracatımızın yüzde 16, yüzde 17sini ABDye yapıyoruz. Bu ihracatın yarısı da tekstil ve giyim sanayii ürünleri.Şimdi ise ABD pazarı genelde küçülüyor, küçülürken de en fazla tekstil ve giyim sanayii zarar görüyor.ABDnin en "baba" tekstil kuruluşu "Burlington", ucuz ithal ürünlerinin rekabeti ve daralan pazar nedeniyle iflas ediyor. "Burlington" markasını bizim varlıklı gençlerimiz ekose çoraplarından bilir. Bu firma çok yaygın pazara sahiptir. ABDde tekstil ve giyim sanayii kötü durumda. ABDde piyasa, Anadolu deyimi ile "kan ağlıyor"... Christmas öncesi bir aylık dönemi kapsayan "Tatil Mevsimi" (Holiday Season) diye adlandırılan alışveriş döneminde satışların düşüklüğü birçok firmanın güç duruma düşmesine neden oldu. Son otuz yılın en kötü piyasa şartlarından söz ediliyor. Gelecek yıl işler açılabilir "Lee" ve "Wrangler" markaları altında satılan jeanleri üreten "VF" isimli sanayi kuruluşu ile "Levis" jeanlerinin kumaşını üreten "Cone Mills" de

Yazının Devamı