<#comment>#comment>Wiener Zeitung Avusturya’da yayımlanan günlük gazetelerin en çok okuyucusu olanlarından biri. 9 Kasım günü Wiener Zeitung’da müzik kritiği Herbert Müller imzası ile şu yazı yayımlandı:
"Türk ikizler Güher ve Süher Pekinel, uluslararası üne sahip bir piyano ikilisidir. Bu nedenle de Mozart’ın ‘İki Piyano İçin Konçertosu’nun icrası için ideal bir ekip oluşturuyor. Viyana’daki konserlerinde piyanolar karşılıklı değil, arka arkaya yerleştirilmişti. Bu iki güzel kadının biri gümüş, diğeri altın rengindeki giysileri içinde göz teması olmadan, birbirleri ile aynı duyguları paylaşarak en küçük ayrıntıya kadar birlikte piyano çaldılar. Ustalık ateşi ve yaratıcılıkları ile olağanüstü parlaklık sergiliyorlar. Pekinel’lerin program dışı çaldıkları ve ustalıklarını sergiledikleri parça (Lutoskawsky’nin Paganini Varyasyonları) Pekinel’leri iki piyano ile icrada doruğa taşıdı."
Bu ayın başında Pekinel’lerin Viyana’nın 2200 dinleyicinin oturarak müzik dinlediği konser salonunda, Viyana Senfoni Orkestrası refakatinde Mozart çaldığını ve konserin dört gün üst üste tekrarlandığını duyunca merak ettim. Bana anlatıldığına göre, Viyana’da "Meister Konzerte" adı ile yıllık konser
Milli gelir rakamına bakılarak o ülkede belli bir dönemde ne kadar mal ve hizmet üretimi gerçekleştirildiği, o ülke insanının cebine ne kadar gelir girdiği anlaşılır.Milli gelir rakamlarını Devlet İstatistik Enstitüsü "cari fiyat ile" yani mal ve hizmet üretiminin yapıldığı dönemin fiyatı ile hesaplar. Cari fiyatlar enflasyondan etkilendiği için, bir dönemin cari fiyatı ile önceki döneminkini karşılaştırmak bir anlam ifade etmez.Bu nedenle cari fiyat ile hesaplanan milli gelir rakamları, enflasyonun etkisini yok etmek amacıyla, belli bir yılın sabit fiyatına dönüştürülür. Milli gelir hesapları için esas alınan yıl 1987 yılıdır. Her dönemin milli gelir rakamı 1987 yılı fiyatına dönüştürülünce, sabit fiyat ile mal ve hizmet üretiminin nasıl arttığı, kişi başı gelirin nasıl değiştiği ortaya çıkar.Cari fiyat ile hesaplanan milli gelir rakamları uluslararası karşılaştırmalar için dolara çevrilince de enflasyon etkisi yok edilir. Ama burada da sorun "devalüasyon" sorunudur. Eğer ülke parası gerçekçi kurdan uzaklaşmış, devalüasyon yapılmamış ise milli gelir dolar olarak olduğundan büyük, devalüasyon yapılmış ise de olduğundan küçük görünür. En sağlam, en sağlıklı karşılaştırma yolu sabit
<#comment>#comment>Niyet mektubu denilen şeyin ne olduğunu halkımız bir türlü anlayamadı... Bu "niyet", kimin niyeti belli değil... Halkın "niyeti" mi, hükümetin "niyeti" mi? Yoksa liderlerin "niyeti" mi? Türkiye’ye IMF uzmanları geliyor. Diskuru geçiyor. "Şunları şunları yapmazsanız size beş kuruş vermeyiz" diyerek durumu "açık bir şekilde ortaya koyuyor." IMF uzmanlarının yazdıkları Türkiye’den istenenlerin sıralandığı mektubun altını Sayın Ecevit, Sayın Bahçeli, Sayın Yılmaz imzalıyor. Bütün bunlar olurken mektubun içindekilerden, bu mektubun ceremesini çekecek olan halkın haberi yok. Vekillerinin haberi yok. bakanlarının haberi yok. İmzalı mektubu Sayın Derviş Washington’a götürüyor. Washington’da IMF İcra Direktörleri Kurulu toplanıyor. "Du bakalım, Türk halkının niyeti ne imiş?" diyerek mektubu okuyor. "Madem ki, Türk halkının niyeti budur... Niyet ettiklerini yapsınlar da görelim bakalım" diyerek mektubu onaylıyor. Bunun üzerine İngilizce "Ey Türk halkı bak sen bunları niyet ettin... Niyetini tut... Tutmaz isen IMF’den para gelmez haaaaa!.." şeklinde tebligat yapılıyor.
Bu ahval ve şerait altında halkımız gazetelerden okuyup öğreniyor ki, mektubu yazanların, imzalayanların ve
<#comment>#comment>Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun bazı gazetelerde tam sayfa ilanları yayımlanıyor. İlanın başlığı şöyle: "Esnafımızı canlı canlı mezara gömdürmeyeceğiz..." İlanda, "İki vergi kazığı" diye adlandırılan (1) Hayat Standardı Vergisi’nden ve de (2) Motorlu Taşıtlar Vergisi’nden yakınılıyor.
Vergi Profesörü Şükrü Kızılot, esnafın yakınmasını haklı buluyor. Esnaf kaç para vergi veriyor da yakınıyor diyerek meraklandım. Vergi uzmanı Sezgin Özcan’a sordum. Öğrendim. Öğrendiklerimi aktarayım da sayın okuyucularım da bilgi sahibi olsun.
Esnaf ve serbest meslek erbabı ben geçen yıl zarar ettim dese de devlet iki göstergeye bakarak onlardan asgari vergi alıyor. Bu iki göstergenin biri temel gösterge, öbürü ek gösterge.
Temel gösterge şu: (1) Bilanço usulüne göre defter tutan esnafın geçen yıl en az (yıl boyu toplam) 3.5 milyar lira gelir elde ettiği varsayılıyor. (2) İşletme usulüne göre defter tutanlar için yıllık toplam gelir 2.0 milyar lira. (3) Doktor, avukat, mimar, mühendis, muhasebeci gibi serbest meslek erbabının ise bir yılda en az 3 milyar 200 milyon lira gelir elde ettikleri kabulü ile bu gelirin vergisi talep ediliyor.
Bu
<#comment>#comment>Dünkü gazetelerde Halis Ağa’nın "1.5 katrilyon isyanı" manşet olmuştu. Ekonomik krizde 1 milyar dolar kaybettiğini söyleyen işadamı Halis Toprak, bankasını ve 22 fabrikasını yaşatmak için 36 trilyon lira değerinde 441 parça gayrimenkulünü satışa çıkarmıştı.
Gazete haberlerine göre Halis Ağa, Fransa’nın tatil kentlerinde bulunan ve değeri 5 ile 10 milyon dolar arasında tahmin edilen yazlıklarını da satmayı düşünüyordu.
Halis Ağa, bu ülkenin "renkli" bir işadamı... Halis Ağa, bu ülkede fırsatları iyi değerlendirebilenlerin nerelere kadar tırmanabileceğini gösteren "örnek" bir işadamı...
Hayat hikayesini aradım, Veysel Ağdar’ın yardımı ile şunları öğrendim: 1938 yılında Diyarbakır’da doğmuş. Adana’da manifaturacılık yaparken Paktaş’a sahip olmuş. Paktaş batınca, Anadolu deyimi ile "ceketini alıp" İstanbul’a gelmiş.
1980’li yılların ortalarında "sıfırdan başlayarak" seramik, ilaç, aydınlatma, kağıt sektöründe büyük yatırımlar gerçekleştirmiş. Banka kurmuş. Finans kesiminde işi genişletmiş. Sonra bütün bu faaliyetleri bir holding çatısı altında toplamış.
(1) Satıcı için o malın dükkan giriş fiyatı 35 liradır. Üzerine dükkan kirasını, elektrik, personel ücretlerini ekler ise 50 lira başa baş noktasıdır. 50 liraya satar ise zarar etmeyeceği malın üzerine 50 lira net kar bindirmektedir. Bir süre bu yüksek kardan fedakarlık eder. Malı 50 liraya satar. (2) Malın dükkana giriş fiyatı 50 liradır. Satıcı dükkan kirasını, personel masrafını, diğer işletme giderlerini ekleyince malın maliyeti 85 liraya çıkmakta, mal 100 liraya satılır ise dükkan sahibine 15 lira kar kalmaktadır. Dükkan sahibi nakit ihtiyacını karşılamak için fiyatı 50 liraya indirmektedir. Dükkan kirası ile personel masrafını ve diğer işletme giderlerini cebinden ödemekte, zarar etmektedir. (3) Malın maliyeti 85 liradır. Normal satış fiyatı 100 liradır ama... Satışa sunulan mal tapon maldır. Seri sonudur. Geçen mevsimin elde kalan malıdır. Bu tür mallar zaten normal fiyatı ile satılamaz. Tenzilatlı satış adı ile alıcı "gaza getirilerek" 50 liraya satılsa bile kar sağlar. (4) Piyasayı canlandırmak, müşteri çekmek için her üreticinin, her satıcının belli bir harcamayı göze alması gerekir. Bu reklam harcaması, promosyon harcaması gibi bir şeydir. Üretici veya satıcı
<#comment>#comment>Bir mal bir mağazada 100 liraya satılırken, "tenzilatlı satış" başlayınca fiyatı nasıl 50 liraya düşer?
(1) Satıcı için o malın dükkan giriş fiyatı 35 liradır. Üzerine dükkan kirasını, elektrik, personel ücretlerini ekler ise 50 lira başa baş noktasıdır. 50 liraya satar ise zarar etmeyeceği malın üzerine 50 lira net kar bindirmektedir. Bir süre bu yüksek kardan fedakarlık eder. Malı 50 liraya satar.
(2) Malın dükkana giriş fiyatı 50 liradır. Satıcı dükkan kirasını, personel masrafını, diğer işletme giderlerini ekleyince malın maliyeti 85 liraya çıkmakta, mal 100 liraya satılır ise dükkan sahibine 15 lira kar kalmaktadır. Dükkan sahibi nakit ihtiyacını karşılamak için fiyatı 50 liraya indirmektedir. Dükkan kirası ile personel masrafını ve diğer işletme giderlerini cebinden ödemekte, zarar etmektedir.
(3) Malın maliyeti 85 liradır. Normal satış fiyatı 100 liradır ama... Satışa sunulan mal tapon maldır. Seri sonudur. Geçen mevsimin elde kalan malıdır. Bu tür mallar zaten normal fiyatı ile satılamaz. Tenzilatlı satış adı ile alıcı "gaza getirilerek" 50 liraya satılsa bile kar sağlar.
(4) Piyasayı canlandırmak, müşteri çekmek için her üreticinin, her
<#comment>#comment>Erzurum’da kükürtü yüksek olduğu için yerli linyitin satışı yasaklandı. İthal linyit satan kömürcüler "dolar ile mal alıp, Türk lirası ile satınca zarar ettiklerini" ileri sürerek bu yıl kömürü dolar ile satıyor. Kömürcü kömürü dolar ile satınca oduncular da odunu dolar ile satmaya başladı.
Şimdi Erzurumlu odun kömür almadan önce ‘döviz büfesi’ne uğrayarak Türk lirası ile dolar satın alıyor. Sonra kömürcüye veya oduncuya gidiyor.
Erzurum ve yöresini çok iyi bilen Ela Karasu’nun Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Lütfü Yücelik ve Mahrukatçılar Odası Başkanı Feyzi Genç ile yaptığı söyleşi Dünya gazetesinde yayımlandı. Lütfü Yücelik "Türkiye’yi kömür ithal eden ülke haline getirenler utansın" diyor. Feyzi Genç "Geçen yıl ithal kömürü dolar ile alıp, Türk lirası ile satan kömürcüler zarar etti. Bu yıl dolar ile alan dolar ile satmayıp da ne yapsın yani?" diye soruyor.
Ela Karasu’ya rica ettim. Benim için fiyatları öğrendi. Erzurum’da ithal linyit kömürünün tonu taksitli olarak 115 dolara, peşin olarak ise 105 veya 100 dolara satılıyormuş.
Yurtdışındaki kömür piyasasını yakından izleyen kömür ithalatçısı Sinan Enç, kükürt oranı düşük, parçası büyük