Gelirimizden çok değil az harcıyoruz

27 Ağustos 2001

Halkımıza bunlar o kadar söylendi ki... Sonunda halkımız da buna inandı.Halkımızın bu yanlış anlamanın ezikliğinden kurtulması gerekir. Türk halkı ürettiğinden fazla harcamıyor. Ürettiğinden az harcıyor. Son on beş yılda sadece iki yıl bunun tersi oldu. Anlatayım...- Milli gelir, bir yıl içinde üretilen toplam mal ve hizmetlerin parasal değeridir. "Gayri Safi Yurtiçi Hasıla" denilen bu bir yıllık üretim, ülkenin toplam kaynağıdır. Başka yerden ek kaynak bulunmaz ise, ülkede yaşayanların harcayabileceği toplam kaynak budur. Günümüzde ülkelerin dışarıdan borçlanarak ek kaynak bulma imkanları var. Buna "yabancı kaynak" denilir.- Bir ülkenin dışarıdan borçlanarak kaynak bulması ile bu kaynağı harcamaya dönüştürmesi farklı şeylerdir. Ülkenin "olağan döviz gelir gider hesabı" demek olan cari işlemler (döviz) hesabı, ülkenin bir yıl içinde dışarıdan borçlanarak harcadığı imkanın döviz olarak miktarını gösterir. Buna "cari açık" denilir. Bazı yıllar ülke, "cari işlemler dengesi" fazlası verir. Bu demektir ki, o yıl ülke dışarıdan kaynak bularak harcamamıştır. Tersine kendi ürettiği / yarattığı kaynağın bir bölümünü dışarıya aktarmıştır. (Veya yememiş ve döviz rezervi olarak saklamıştır.)

Yazının Devamı

Gelirimizden çok değil az harcıyoruz

27 Ağustos 2001


<#comment>Biz, ürettiğimizden çok harcıyoruz. Biz, Almanya’dan, Amerika’dan borç para alıp, hakkımız olmadığı halde, onlar gibi yaşıyoruz. Sonra da batıyoruz. Gelirimiz kadar harcamayı öğrenmeden adam olamayız!..
Halkımıza bunlar o kadar söylendi ki... Sonunda halkımız da buna inandı.
Halkımızın bu yanlış anlamanın ezikliğinden kurtulması gerekir. Türk halkı ürettiğinden fazla harcamıyor. Ürettiğinden az harcıyor. Son on beş yılda sadece iki yıl bunun tersi oldu. Anlatayım...
- Milli gelir, bir yıl içinde üretilen toplam mal ve hizmetlerin parasal değeridir. "Gayri Safi Yurtiçi Hasıla" denilen bu bir yıllık üretim, ülkenin toplam kaynağıdır. Başka yerden ek kaynak bulunmaz ise, ülkede yaşayanların harcayabileceği toplam kaynak budur. Günümüzde ülkelerin dışarıdan borçlanarak ek kaynak bulma imkanları var. Buna "yabancı kaynak" denilir.
- Bir ülkenin dışarıdan borçlanarak kaynak bulması ile bu kaynağı harcamaya dönüştürmesi farklı şeylerdir. Ülkenin "olağan döviz gelir gider hesabı" demek olan cari işlemler (döviz) hesabı, ülkenin bir yıl içinde dışarıdan borçlanarak harcadığı imkanın döviz olarak miktarını gösterir. Buna "cari açık" denilir. Bazı yıllar

Yazının Devamı

Ayşe Hanım Teyzem markı verecek Euro alacak

26 Ağustos 2001

Anlattım, "Sizin marklar yanmaz ama, Türkiye'de maalesef çok kimsenin markı yanacak! Tasarrufları boş yere uçup gidecek... Çünkü halkımız Almanya'ya giden Türk işçileri nedeniyle 1960'lardan bu yana kırk yıldır Alman parası mark ile tanıştı. Almanya'daki işçilerden gelen binlerle mark Anadolu'da yastık altında... Son yıllarda da insanlar durup dururken Türk liralarını marka çevirip yastık altına koydu... Anadolu'daki insanlarımıza ne yapacakları anlatılamaz ise, bu marklar işe yaramayacak..."Ayşe Hanım Teyzem sordu: "Nedir bu Euro denilen para". "Ayşe Hanım Teyzeciğim" dedim, "1 Ocak 2002'den itibaren, yılbaşından itibaren Avrupa Birliği üyesi 12 ülkede milli para ortadan kalkıyor. Sadece Alman marktan vazgeçmekle kalmıyor. Fransız, Belçikalı, Lüksemburg'lu da frank kullanmayacak. Avusturyalı şiling kullanmayacak. Yunanlı drahmi kullanmayacak. İtalyan lireti tarihe karışıyor. İspanyol pesetası olmayacak. Hollanda florini tarihe karışıyor. Bütün bu ülkelerde ortak bir para kullanılacak. Buna da Euro adı veriliyor.Avrupa Birliği üyesi olduğu halde İngiltere, Danimarka ve İsveç bu para birliğine girmedi. Açık anlatımıyla İngiltere'de İngilizler sterlini kullanmaya devam edecek. 1

Yazının Devamı

Ayşe Hanım Teyzem ‘mark’ı verecek ‘Euro’ alacak

26 Ağustos 2001


<#comment>Elinde beş adet 100 Alman marklık banknot ile Ayşe Hanım Teyzem karşıma dikildi. Hatırımı sormadan, "N'apcaz bu Alman paralarını?" diye sual eyledi. Güldüm. "Ayşe Hanım Teyzeciğim, hani siz dolar, mark satın almazdınız? Nereden çıktı bu Alman paraları?" "Evladım" dedi "İnanmayacaksın ama, ben de hatırlayamıyorum. Son yıllarda insanlar dolar ve mark ile alışverişe o kadar alıştı ki... Ben yurtdışına gitmediğime göre birinden alacağımı mark olarak almışım... Şimdi ben bu markları ne yapacağım? Marklar Euroya dönüşecekmiş. Yılbaşından sonra para etmeyecekmiş... Yanacak mı benim marklar?"
Anlattım, "Sizin marklar yanmaz ama, Türkiye'de maalesef çok kimsenin markı yanacak! Tasarrufları boş yere uçup gidecek... Çünkü halkımız Almanya'ya giden Türk işçileri nedeniyle 1960'lardan bu yana kırk yıldır Alman parası mark ile tanıştı. Almanya'daki işçilerden gelen binlerle mark Anadolu'da yastık altında... Son yıllarda da insanlar durup dururken Türk liralarını marka çevirip yastık altına koydu... Anadolu'daki insanlarımıza ne yapacakları anlatılamaz ise, bu marklar işe yaramayacak..."
Ayşe Hanım Teyzem sordu: "Nedir bu Euro denilen para". "Ayşe Hanım Teyzeciğim" dedim, "1

Yazının Devamı

Küçülme çılgınlığı geleceğimizi karartacak

25 Ağustos 2001

Önce "kriz" konusunda açıklığa kavuşmakta yarar var. Kriz, ekonomiye bir "tokat" vurdu... Tokat o kadar şiddetli idi ki, "kurulu düzen"i yıktı... Yepyeni şartlar ortaya çıktı.Bu yeni şartlar, ekonomide yeni bir yapılanmayı gerektiriyor. Yeni şartlara uyumu gerektiriyor. Yeniden yapılanma olmaz ise şartlara uyulmaz ise, yaşam şansı kalmayacak.Firmaların, müteşebbislerin, işadamlarının bu gerçeği görmeyip, yeniden yapılanma ve şartlara uyum arayışı yerine, küçülerek kurtulacaklarını sanmaları sadece kendilerini batırmaz, ekonomiyi de batırır. Krizi aşmak için firmalarımızı küçültmeye mecburuz... Küçüleceğiz ki, krizi atlatacağız... En büyüğünden, en küçüğüne her işletmenin sorumlusu şimdi bu "çılgınlık" içinde. Ve de "küçülme" peşinde... İnanılıyor ki, "küçülen", krizin olumsuz etkisinden kurtulacak, varlığını sürdürecek, karlılığını artıracak. Fakirlik getirecek Türk ekonomisinin en önemli sorunlarından biri üretim tesislerinin küçüklüğüdür. Küresel pazarda rekabet edecek ekonomik büyüklüğün altında kalmasıdır.Başkalarının otomobil fabrikaları yılda 1 milyon otomobil üretirken, bizim otomobil fabrikalarımızın bazıları 25 bin, 30 bin otomobil ile ayakta kalma çabasında... Daha da

Yazının Devamı

Küçülme çılgınlığı ‘geleceğimizi’ karartacak

25 Ağustos 2001


<#comment>Krizi aşmak için firmalarımızı küçültmeye mecburuz... Küçüleceğiz ki, krizi atlatacağız... En büyüğünden, en küçüğüne her işletmenin sorumlusu şimdi bu "çılgınlık" içinde. Ve de "küçülme" peşinde... İnanılıyor ki, "küçülen", krizin olumsuz etkisinden kurtulacak, varlığını sürdürecek, karlılığını artıracak.
Önce "kriz" konusunda açıklığa kavuşmakta yarar var. Kriz, ekonomiye bir "tokat" vurdu... Tokat o kadar şiddetli idi ki, "kurulu düzen"i yıktı... Yepyeni şartlar ortaya çıktı.
Bu yeni şartlar, ekonomide yeni bir yapılanmayı gerektiriyor. Yeni şartlara uyumu gerektiriyor. Yeniden yapılanma olmaz ise şartlara uyulmaz ise, yaşam şansı kalmayacak.
Firmaların, müteşebbislerin, işadamlarının bu gerçeği görmeyip, yeniden yapılanma ve şartlara uyum arayışı yerine, küçülerek kurtulacaklarını sanmaları sadece kendilerini batırmaz, ekonomiyi de batırır.

Fakirlik getirecek

Yazının Devamı

Borcun ana parası da, faizi de piyasaya çıkmıyor

24 Ağustos 2001

Biraz daha geriye gidelim. Yılbaşında iç borç 36.4 katrilyon lira idi. Temmuz sonuna kadar Hazine tam tamamına 60 katrilyon lira daha borçlandı. Devlet bu 60 katrilyon lirayı hangi kamu yatırımında, hangi kamu harcamasında kullandı? Kullandı ise bu para neden ekonomide canlılık yaratmadı?Hadi diyelim ki devlet topladığı parayı harcamıyor... Ya devlete borç verenler, Hazineden aldıkları faizleri ne yapıyor? Ocak ayından temmuz sonuna kadar Hazine, iç borçlar karşılığı tamı tamına 18.8 katrilyon lira faiz ödedi... İyi de bu faizleri alanlar ne yaptı? Bu büyüklükte faiz piyasaya çıktı ise, piyasa neden canlanmadı?Sayın okuyucularım, eğer ocak - temmuz ayı arasında iç borç karşılığı Hazineden çıkan 18.8 katrilyon liralık faiz ödemesi çok büyük bir ödeme. Aynı dönemdeki toplam vergi gelirlerine eşit. Aynı dönemde kamunun toplam faiz dışı harcamaları topu topu 18.7 katrilyon lira... Eğer faiz piyasaya çıkmış ise, ha kamu harcaması olarak çıkmıştır, ha da kamudan faiz olarak ödendikten sonra, bono sahiplerince piyasaya sürülmüştür... Fark etmez... Yeter ki harcamaya dönüşsün.Ama bakıyoruz... Ne Hazinenin borçlanarak topladığı para kamu harcaması olarak piyasaya çıkıyor, ne de iç borç

Yazının Devamı

Borcun ana parası da, faizi de piyasaya çıkmıyor

24 Ağustos 2001


<#comment>Haziran sonunda iç borç 90.3 katrilyon lira idi. Temmuz sonunda 96.4 katrilyon liraya çıktı. Hazine, bir ayda 6 katrilyon lira borçlandı. Hazine neden borçlanır? Devletin harcayacak parası yoktur. Hazine borçlanır. Devlet harcar. Acaba devlet Hazine’nin bulduğu bu 6 katrilyon lirayı haziran ayında harcadı mı? Harcadı ise bu para nerede?
Biraz daha geriye gidelim. Yılbaşında iç borç 36.4 katrilyon lira idi. Temmuz sonuna kadar Hazine tam tamamına 60 katrilyon lira daha borçlandı. Devlet bu 60 katrilyon lirayı hangi kamu yatırımında, hangi kamu harcamasında kullandı? Kullandı ise bu para neden ekonomide canlılık yaratmadı?
Hadi diyelim ki devlet topladığı parayı harcamıyor... Ya devlete borç verenler, Hazine’den aldıkları faizleri ne yapıyor? Ocak ayından temmuz sonuna kadar Hazine, iç borçlar karşılığı tamı tamına 18.8 katrilyon lira faiz ödedi... İyi de bu faizleri alanlar ne yaptı? Bu büyüklükte faiz piyasaya çıktı ise, piyasa neden canlanmadı?
Sayın okuyucularım, eğer ocak - temmuz ayı arasında iç borç karşılığı Hazine’den çıkan 18.8 katrilyon liralık faiz ödemesi çok büyük bir ödeme. Aynı dönemdeki toplam vergi gelirlerine eşit. Aynı dönemde kamunun

Yazının Devamı